20 Kasım 2020 23:37

Sağlık emekçileri yazdı: Bizler ‘müjde’ değil yıpranma payı istiyoruz

Aile sağlık merkezinde çalışan hemşire, artan pozitif vakalarla birlikte iş yüklerinin de arttığını anlatıyor.

Fotoğraf: Freepik

Reklam

Aile sağlık merkezi hemşiresi
İzmir

1- Her gün sayısı artan kovid pozitif ve temaslıları aramak oldukça vakit alıyor. İnsanlar konuşacak muhatap bulamadıkları için aradığımız zaman uzun uzun konuşmak istiyor. Örneğin bu konuşmalardan bazıları şöyle: “İlaçlarım neden gelmedi?”, “Benim karantinam niye kısa-uzun” (Çalışma şekline göre talep değişiyor. Özel-kamu-esnaf farklı), “Kontrol testim yapılmayacak mı?” Bir öğretmen, “Kontrol testi olmadan öğrencilerimi riske etmez miyim?” diyor, “Sistemde temaslı görünüyorsunuz” diyorum, hasta “Hayır ben pozitifim” diyor. Bakıyorum e-nabızdan gerçekten pozitif ama bizim programda temaslı vaka. “Bu ilaçlar zararlıymış kullanmasam mı?” Oysa hastaları arayan hemşireler doktorun yazdığı, bakanlığın önerdiği ilacı kullanmayın diyebilir mi? Kullandığı vitamin ilaçlarını evde kullandığı temizlik malzemelerini, yediklerini daha pek çok konuyu uzun uzadıya konuşmak istiyor insanlar. Ama bu uzun konuşmaları yapabilecek vaktimizin olmadığını bilmeseler de empati yaparak mümkün mertebe sabırla ve ilgiyle dinleyip konuşuyoruz. Bu konuşma sonucunda yapabileceğimiz bir şey olsa keşke ama yok, boş yere zaman kaybı. Ne ilacını hızlandırabiliyoruz ne raporunu ne de karantina sürecini uzatıp kısaltabiliyoruz. Elimizden hiçbir çare gelmezken ancak vakit kaybederek vatandaşa şirin görünüyoruz niyeyse... Sadece bir kez aranıp bir şikayet olursa bizi ya da ilgili makamları arayın şeklinde bilgi versek neyse. İlk günler ilgili olanlar uzun uzadıya dert anlatanlar, her gün arayıp nasılsın dememizden sıkılıp bir süre sonra da telefonumuzu açmıyor bu sefer.

OKUL AŞILAMALARI DA BİZİM ÜZERİMİZDE

2- Bu dönemde popüler olan konjüge pnömokok aşıları televizyonlarda zatürre oranı diye verilmesinden itibaren bize patladı. Yeterince aşı gelmiyor. Dolap soğuk zincirini korumak ayrıca bir sorun. Listeler yapıyoruz, talep edenlerden aşı geldikçe tek tek o hastalara ulaşmaya çalışıp aşıya davetiye telefonları başlıyor bu kez de.

3- Okul aşılamaları adı üstünde okullarda yapılmaktayken artık bu dönemde onu da bizim üzerimize attılar. Bu aşılar bize yüklenirken buzdolaplarımızın uygunluğu hiç sorgulanmadı. 4 yaş grubu çocuğu aşıya ikna edebilmek, uygulayabilmek bayağı yakın temas ve bebek aşılamasına göre daha uzun zaman temas etmemize neden oluyor. Bu aşıları okullarda da yapmış biri olarak diyebilirim ki okullarda öğretmenler tarafından organize edilen aşılamalar çok daha kısa sürede pratik bir şekilde oluyordu. Bakanlık tarafından ilkokul birinci sınıf aşılamaları 4 yaşa alınmış ve 1 Temmuz 2016’dan itibaren doğanlar, sekizinci sınıf için de 1 Temmuz 2007’den itibaren doğanlar listemize ekleniyor. Bunların bazıları sorunsuz gelirken bazıları pandemi nedeniyle gelmek istemiyor ve bu yüzden performans kesintisi sorunu yaşıyoruz. İnsanlara kanunen isteğinize bağlı deniyor ama bizleri mecbur tuttukları performans itiraz evrakları ile boğuşmamıza sebep oluyorlar.

4- Bu okul aşılamalarına zamanı gelenleri zor ikna ediyorken, bakanlığın bize yapın dediği grubun dışında olanlar da “Okul açılmayacak, çocuğum aşısız kalacak, siz yapın” diye bize başvuruyor. Bu kişilere bakanlık takvimi ve yazısından bağımsız iyi niyet gösterip yapalım desek bu kez okulda aşılama yapılacağı zaman aileler aşı kartını çoğu zaman kaybetmiş oluyor, sistem entegrasyonlarındaki aksaklıklar sebebiyle toplum sağlığı merkezinde yapılanı göremeyip yapılan yapılmayan karmaşası oluşabilir. Müdürlükse başvuranları bize yönlendirerek bakanlığın resmi yazısından bağımsız uygulamamız yönünde mail atmış. Herhangi bir komplikasyonda müdürlük arkamızda olur mu bilinmez. Ayrıca bakanlık takvimi dışında bir gruba yapılıp diğer gruba yapılmaması aşılama sırasında okullarda kaosa neden olacak. Müdürlük bakanlıktan bağımsız arayanlara müşteri memnuniyeti odaklı yaklaşıyor. Ama aşılama ulusal bir programdır, kişilere, müdürlüklere özel uygulanamaz.

5- Her dönemde sorunumuz olan aylık çalışmalar bu dönem iyice yük durumuna geldi. Kanunen yapmak zorunda olmadığımız halde ilçe sağlıktaki arkadaşlarla kötü olmamak, onları zor duruma sokmamak adına bugüne kadar aylık çalışma vermeye devam ettik. Ancak bu çalışmalar il bazında bile tutarsız. Bazı ilçe sağlık müdürlükleri 3 form isterken bazıları tam 16 form istiyor. Müdürlükte bu formlara bakan bile yok muhtemelen ki ilçeden ilçeye sayılar bu kadar değişebiliyor. Biz zaten hepsini programa giriyoruz, verileri oradan çekebilecekken gereksiz evrak zaman kaybından başka bir şey ifade etmiyor. Üstelik bu formlara sürekli yenileri ekleniyor. Sistem entegrasyonları yapılarak bu aylık çalışma çilesine son verilmesi şarttır.

6- İnsanlar pandemi nedeniyle aşıya, izleme gelmekte imtina ediyorken, gelenlerin de kapıda özel aracında aşılama, topuk kanı alımı gibi hizmetleri istemesi nedeniyle bu dönem performans sistemi kaldırılmalı. Çünkü “gereksiz” performans nedeniyle itiraz evrakları ile uğraşmamız gerekir. Telefon görüşmeleri zaten yeterince vaktimizi alıyor. Ayrıca ASM’ye gelmeyen hastayı bu dönem telefonla arayıp hamilelik ve korunma yöntemi sorgulamamız beklentisinden vazgeçilmeli. Kişi hamile kaldığında kadın doğumcusundan hizmet alıp ASM’den hizmet almak istemiyorsa biz neden bunun yüzünden performans kesintisine uğrayarak maaşlarımızdan 1000 TL’nin üzerinde kesinti yaşıyoruz? Kayıtlı nüfusumuzdaki kadınlara gebelik dedektörü takıp anında bildirim alsak dahi hasta gitmiş başka ile gitmiş ancak kaydını almıyor. Özellerden hizmet almak istiyor. Bize düşen ise 1000’lerce liralık ceza.

7- Bizler kimseden müjde istemiyoruz. Pandemi nedeniyle saçma sapan oran orantılar sunup vereceğiz diye televizyonlardan ilan edip halkı bize kışkırtıp aylardır tek kuruş vermediler. Emekliliğimize yansıyan tek kalem ödeme, 3600 ek gösterge, sözde değil gerçek yıpranma payı istiyoruz. Aile hekimliğinde lisans mezunu olmanın maaşa hiçbir katkısı yok, emeklilikte aldığımız total ücretten yapılan kesintilerin tamamının yansıması gerekir. Sürekli vergi diliminde eziliyoruz. Sözleşme ile çalışıp ilçe sağlıktan düşük ücret alıp bir sürü iş yükü ve evraklarla boğuşuyoruz.

8- Şu dönem bir ödeme yaparlarsa ki bunun adil olmayacağını da biliyoruz. ASM’lerde özelden çalışan temizlik personeli ve enjeksiyon hemşiresi en çok hasta ile muhatap olduğu halde yok sayılacaktır.


TEST YAPTIRIRKEN DE ÇİFTE STANDART VAR

Dokuz Eylül Üniversitesi Hastanesinden bir sağlık emekçisi
İzmir

Pandeminin bile çifte standardı var. Temaslı çalışana test yapmayanlar, ağır belirtileri olmayan hastaları yatırmayan ve yatak yok diyenler eğer hastane yönetiminden biri hastaysa yatış yaparak tedavi ediyor.

Türkiye’de mart ayında görülen ya da öyle lanse edilen kovid-19 maalesef her yanımızı sardı. Bunun en büyük nedeni önlemlerin zamanında ve yeterince uygulanmaması hâlâ kimi önlemlerin alınmamış olması. Kısmi önlemler alındı, nedense hep 60 yaş üstüne yasak getirildi ve hâlâ da yasak onlara uygulanıyor. Genel bir karantina uygulanmıyor çünkü malum ekonomi...

Kovid-19 tüm halkımızı etkiledi ancak biz sağlık çalışanlarını daha çok etkiledi diye düşünüyorum. Niye mi? Çünkü ilk günden beri sahada olan hep biziz ve biz olmaya da devam edeceğiz. Bu yüzden de her gün saymaktan yorulduğum kadar arkadaşımızı kaybettik ama yine de vazgeçmedik. Bu arada şiddete de uğramaya devam ettik ama yönetenler bunlara hiçbir çare üretemediler ya da işlerine öyle geldi.

Bizler yeterince özveriyle çalışırken ‘Esnek çalışma çıkarıyoruz’ dediler, ama onu bile ana bilim dallarının inisiyatifine bıraktılar. Tabii onlar da boş durur mu, yetkiyi aldılar bir kere; zaten hastalar bu pandemi döneminde bile onlar için birer müşteri olarak kabul edildikleri için kendilerince formül ürettiler. Mesela öğle arası çalışma ve akşam 17.00-19.00 arası çalışma gibi. Tabii bu saatlerde çalışan arkadaşlar ertesi gün gelmeyecek ama yeterli mi, değil. Bunu esnek çalışma modeli diye bize sunuyorlar, bizi düşündükleri için tabii!

Bu yazıyı yazarken aldığım haber; şu anda 115 kovidli personel var ve 4 tanesi yatıyor. İzmir’de günlük vaka sayısı 4 bin 500, bu rakam DEÜ hastanesinde günlük 250. Yalnız unuttukları bir şey var, bu salgın alınmayan önlemlerden sardı her yanımızı.

Hal böyleyken çalıştığım kurumdaki asistan arkadaşlarım birebir kovidli hastaya temas ettiği halde bizim sağlığımızla ilgilenmesi gerekenler, asistan arkadaşlarımıza test yaptırmaktan ziyade orta riskli olduğunu ve çift maske takarak çalışabileceğini ve sadece belirti gösterdiği takdirde test yapılabileceğini söyleyebiliyor. Ama aynı kurumda yönetici pozisyonunda veya onun yanında gezip her şeye evet diyenler istedikleri zaman test yaptırabiliyorlar ve asıl yaptırması gerekene test yok diğerlerine çifter çifter yaptırılabiliyor. Anlaşılan kovid bile ayrım yapıyor.

Çember gittikçe daralıyor, yakında hastanelerde çalışacak sağlık emekçisi kalmayacak ama gün sonunda onun da çözümünü bulmuşlar. Kovid-19 pozitif olan emekçiler 5-7 gün sonunda test yaptırmadan işe başlatılıyor. Kovid-19 pozitif olsun olmasın fark etmiyor.

Yeter artık tükeniyoruz. Pandemiyi bile kendi lehinize kullanıyorsunuz. Karantina uygulamanız gerekirken, bizlerin taleplerine kulak tıkayarak taleplerimizi savunmamıza bile tahammül edemeyip bizlere yasak getirdiniz. Ama yeter, bizlerin de bir sabrı ve sınırı var. Artık o sabra ve sınıra yaklaştınız. Zaten hem maddi hem de manevi olarak çökerttiniz, bari bizlerin düzenli test yapmamızı engellemeyin ve alınması gereken önlemleri bir an önce alın. Artık yoksa sahada çalışacak sağlık emekçisi bulamayacaksınız...

Reklam