19 Kasım 2020 20:13

TMMOB, yeşil alanların deprem bahanesiyle ranta açılmak istenmesine tepki gösterdi

TMOBB İzmir İl Koordinasyon Kurulu, İzmir depreminden etkilenen yurttaşlara konut yapılması bahanesiyle kentin yeşil alanlarının ranta açılmak istenmesine tepki gösterdi.

Fotoğraf: Evrensel

Reklam

TMMOB İzmir İl Koordinasyon Kurulu (İKK) 30 Ekim İzmir Depremi sonrasında, Bayraklı ilçesi 2261 ada 59 parselin yaklaşık 360,00 hektarı ve 14,18 hektarlık 37908 ada 2 parselin tamamının evlerini kaybeden vatandaşlar için kalıcı konut yapılmak üzere orman kapsamı dışına çıkarılması çalışmalarına ilişkin yazılı açıklama yaptı.

Söz konusu alanın Yamanlar dağından başlayan ve yaklaşık 1.750,00 hektarlık su toplama havzasına sahip Laka Deresi Havzası içinde kaldığını belirterek 1995 yılında yaşanan sel felaketini hatırlatan TMMOB İzmir İKK, “Dikilen yüz binlerce fidan sayesinde yüzeysel akış kontrol altına alınmış ve olası sel felaketlerinin önüne geçilmiştir. Ancak akla ve bilime göre yapılmış başarılı uygulama sahasında aradan geçen zamanla felaket unutularak sahanın yaklaşık 74,00 hektarlık bölümü 2010 yılında şehir hastanesi yapılmak üzere sağlık bakanlığına tahsisi edilmiş ve inşaatı halen devam etmektedir. Bu defa da belirtilen alanın geriye kalan (3.753,604 m2) 375,00 hektarlık bölümü, 6831 sayılı yasanın Ek.16 maddesine göre orman dışına çıkarılarak depremzedelere kalıcı konut yapılmak üzere Toplu Konut İdaresine (TOKİ) devri yapılacaktır” dedi.

“BİR FELAKETTEN KAÇARKEN YENİ BİR FELAKETİN ZEMİNİ OLUŞTURULMAMALI”

Depremzedelerin daha güvenli bir yerde inşa edilecek kalıcı konutlarına bir an önce kavuşturulması gerektiği ifade edilen açıklamada, İzmir için hayati bir önem kazanan orman arazisinin depremzedelerin konut ihtiyacının karşılanması gibi hassas bir gerekçeye sığınılarak ranta kurban edilmesine asla izin verilmemesi gerektiği belirtildi. “Bir felaketin yaralarını sarmaya çalışılırken bir başka felakete zemin hazırlanacaktır” diyen TMMOB, deprem gerekçesiyle belirlenen alanın yürürlükte bulunan plan kararlarına ve koruma statülerine aykırı olduğuna vurgu yaptı.

Yürürlükte bulunan plan kararları, koruma statüleri ve alana dikilerek yetiştirilmiş ağaç dokusu düşünüldüğünde, bahse konu alanın imara açılması durumunda geri dönülmesi mümkün olmayan zararlara neden olacağı ifade edilen açıklamada, “Öte yandan depremden etkilenen vatandaşların konut ihtiyacını, imar mevzuatına uygun olarak ilgili idarelerce onanmış ve henüz yapılaşma gerçekleşmeyen alanlarda karşılanmasının şehircilik ilkeleri, planlama esasları ve kamu yararı açısından uygun olacağı düşünülmektedir” denildi.

“REZERV ALANININ BELİRLENMESİ SÜRECİ BİLİMSEL AÇIDAN TARTIŞMALI”

Rezerv alanının belirlenmesi sürecinin bilimsel açıdan tartışmalı olduğunu dile getiren TMMOB, kurumlar tarafından açık ve şeffaf bir şekilde yanıtlanması gereken soruları şu şekilde sıraladı:

  • Kentsel alan içerisinde rezerv alan/alanlar olarak belirlenebilecek kamu mülkiyetindeki alanlar olup olmadığı konusunda bir araştırma yapıldı mı?
  • Alternatif alan araştırması yapıldı ise yukarıda bahsedilen kaygıları oluşturan nedenler varken rezerv alan hangi kriterlere göre tercih edildi?
  • Belirlenen bölgede 5 kat yüksekliğinde konutlar yapılacağından bahsediliyor. Kat yüksekliğine jeolojik etütler sonucunda mı karar verildi? Ortada bir jeolojik etüt raporu var mı?
  • Yıkım olan bölgenin jeolojik etüdü olmamasına rağmen hangi çalışmaya istinaden yeniden bina yapılması öngörülmektedir?

Konut stoku fazla olan kentte deprem bahanesiyle yeni konut alanlarının oluşturulmasının kabul edilemez olduğu ifade edilen açıklamada, “Türkiye İstatistik Kurumu’nun (TÜİK) 2018 yılı verilerine göre İzmir’de toplam bağımsız konut birim sayısı 2.168.651 adettir. Aynı yılın verilerine göre İzmir İl nüfusu 4.280.000 kişidir. İzmir İli ortalama hane halkı büyüklüğünün 3 kişi olduğu dikkate alındığında (3x 2.168.651)  yaklaşık 6.500.000 kişiye yetecek kadar bağımsız birimin bulunduğu anlaşılmaktadır. Bu rakam, 2018 nüfus verileri ile karşılaştırıldığında yaklaşık 2.220.000 kişiye yetecek konut olduğu, yaklaşık olarak 740.000 adet bağımsız konut biriminin fazla olduğu görülmektedir. Söz konusu veriler dikkate alındığında, İzmir’de depremden etkilenen vatandaşların ihtiyacını fazlasıyla karşılayacak konut bulunmaktadır. Böyle bir araştırma yapılmadan korunması gereken alanların deprem bahanesiyle imara açılması kabul edilemez” denildi.

“YAPILACAK İŞLEM ANAYASAYA AÇIKÇA AYKIRIDIR”

Söz konusu alanın 6831 sayılı yasanın ek 16. Maddesine göre “üstün kamu yararı taşımadığı” için orman dışına çıkarılamayacağı, yapılacak işlem anayasanın 169. Maddesine (ormanlar daraltılamaz ilkesine) açıkça aykırı olacağını söyleyen TMMOB İzmir İKK şunları söyledi; “Kentsel alan içerisinde rezerv alan/alanlar olarak belirlenebilecek ve imar mevzuatı yönünden planlama süreçlerinde herhangi bir sıkıntı olmadan planlanan, kamu mülkiyetindeki alanlar konusunda araştırma yapılarak; ulaşımı, altyapısı hazır olan alanlara öncelik vermek hem kent çeperinde plansız büyümeyi engelleyecek ve kent içinde sağlıklı dönüşümü sağlayacak, hem de kamunun sırtındaki maliyetleri azaltacaktır. Depremin en çok etki ettiği ve şu anda yıkılan bazı bölgelerinin bakanlık tarafından proje alanı seçildiği Bayraklı bölgesinde zemin etüt çalışmaları yapılarak yeni yapılacak inşaatlara yönelik bütün süreçlerin hiçbir tereddütte yer bırakmaksızın kamuoyuyla paylaşılması gereklidir. Buna göre binaların güçlendirmesi ya da yıkılıp yeniden yapılması konusundaki belirsizlikler giderilmeli, binasını yenilemek isteyenler için destekler sağlanmalıdır. Bu bölgede yerleşmiş bulunan bütün vatandaşların (mülkiyet sahibi olup olmadığı fark etmeksizin) herhangi bir hak kaybı yaşamadan yeni konutlara yerleştirilmeleri için özen gösterilmeli, her türlü hukuki destek sağlanmalıdır.” (İzmir/EVRENSEL)

Reklam