Gürpınar yerinde dönüşüme örnek olacak mı?
İstanbul Beylikdüzü Belediyesi ile KİPTAŞ, Gürpınar Siteler Bölgesinde 260 dairenin dönüşümü için protokol imzaladı. Yapılacağı duyurulan dönüşüm, hak sahiplerini mutlu edecek mi?

Fotoğraf: DHA
İstanbul Beylikdüzü Belediyesi ile İstanbul Büyükşehir Belediyesi (İBB) bünyesinde faaliyet gösteren KİPTAŞ şirketi, Gürpınar Siteler Bölgesinde 260 dairenin dönüşümü için protokol imzaladı. Törende konuşan İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu, bu rakamın İstanbul için önemli bir sayı olmadığını ‘99 depremi öncesinde yapılan 800 bin yapının dönüşüme ihtiyaç duyduğunu söyledi, deprem konseyi kurulması önerisini yineledi.
Bilim insanları her fırsatta “Türkiye bir deprem ülkesi, bu gerçeğe göre hareket etmeliyiz” uyarısı yapıyor. Bunun için yapıların yenilenmesi gerektiğini vurguluyor. Ama bugüne kadar ‘kentsel dönüşüm’ adı altında yapılan yenilemeler halkı evinden, yerinden etti. Gürpınar Siteler Bölgesinde yapılacağı duyurulan dönüşüm, hak sahiplerini mutlu edecek mi? İnşaat Mühendisi İsmet Doğan’a sorduk.
"SULUKULE VE FİKİRTEPE’DE HALK YERİNDEN EDİLDİ"
Beylikdüzü Belediyesi ile KİPTAŞ arasında Gürpınar Siteler Bölgesi için imzalanan kentsel dönüşüm protokolünün şimdiye kadar yapılan kentsel dönüşüm projelerinden farkı var mı?
Protokolün içeriği, şartları hakkında bilgilere ulaşamadım ancak internette yaptığım araştırmalarda sürece bir itiraz da görmedim. Ayrıca belediye başkanının sosyal medyada paylaşımlarının altında da eleştiren, suçlayan yorumlar görmedim. Belli ki halkın rızası alınarak yapılmış bir protokol. Genel olarak şunları söyleyebilirim: Kentsel dönüşüm Anayasa’daki sosyal devlet tanımında, devletin görevleri arasında sayılan “Barınma hakkının sağlanması” çerçevesinde ele alınarak, halkın mevcut haklarının korunması ön planda tutulmalıdır. Tam da bu sebeple kentsel dönüşüm, ev sahipleri ile müteahhitlere bırakılmamalı, kamu eliyle (yerel belediyeler, bakanlık, hükümet) yapılmalı. Tek tek binaların yıkılıp yeni binaların yapılmasıyla değil ada, sokak, mahalle ölçeğinde tümden bir dönüşüm planlanmalı. Ve ilk hedef “yerinde dönüşüm” olmalı. Yani, dönüşümün yapıldığı bölgedeki hak sahipliği korunmalı. İstanbul’da daha önce devlet eliyle yapılan 2 büyük kentsel dönüşüm projesinde bu yapılmadı. Örneğin Sulukule’de yeni yapılan konutları kullananlardan sadece 2 aile eskiden de Sulukule’de yaşıyordu. Mahallenin asıl sakinleri olan, yoksul, çoğunluğu Roman halk bölgeden çıkarıldı. Bugün Sulukule oldukça lüks konutları ile üst gelir grubuna tahsis edilmiş durumda. Benzer durum Kadıköy-Fikirtepe’de de yaşandı. Beylikdüzü’de yapılan protokolde bu kriterler dikkate alındıysa olması gerekenler yapılacak demektir.
İsmet Doğan|Fotoğraf/Evrensel
"SADECE YEREL YÖNETİM ALTINDAN KALKAMAZ"
İmamoğlu imza töreninde yaptığı konuşmada, İstanbul’da 1999 depremi öncesinde yapılmış 800 bine yakın konut olduğunu, bu eski yapı stokunun yenilenmesi için bütüncül bir mücadele gerektiğini söyledi. İBB, merkezi yönetimin desteği olmadan İstanbul’daki binaları yenileyebilir mi?
Sayın İmamoğlu’nun da söylediği gibi, İstanbul’daki yaklaşık 1 milyon 200 bin yapının 800 bin adedi 1999 depremi öncesi inşa edilmiş. 1999 tarihi, binanın risk durumu, sağlamlığı anlamında bir milat. Çünkü, 17 Ağustos 1999 depremi birçok anlamda yapıya bakışı değiştiren bir şok yarattı. Hem yasal birçok düzenleme oldu; yeni deprem yönetmeliği hazırlandı, yapı denetim yasası çıkarıldı ve ruhsatsız, kaçak binalara karşı caydırıcı cezalar getirildi hem de yapıda kullanılan malzemelerin standardizasyonu konusunda, hazır beton ve nervürlü çeliğin kullanımının zorunlu hale getirilmesi gibi düzenlemeler yapıldı.
1999’dan önce inşa edilen yapıların çok büyük bir kısmında proje, ruhsat, kullanılan malzeme konusunda bilgilerimiz sınırlı. Bu sebeple 1999’dan önce inşa edilen yapıların büyük bölümünün beklenen depremi karşılayacak durumda olmadığını kabul ediyoruz. İyimser bir yaklaşımla bu yapıların yüzde 50’sinin yenilenmesi gerektiğini dahi kabul etsek bu, yerel belediyenin altından kalkabileceği bir iş değil. Bu kadar yapının tamamen yıkılıp yeniden yapılması, çok kaba bir hesapla 70-100 milyar dolar civarında bir bütçe gerektirir.
Ayrıca böyle bir dönüşümde dikkate alınacak tek kriter maliyet değildir. Dönüşüm yapılacak yapıları halihazırda kullananların tahliyesi, yaşam standartlarının korunması gibi durumlar ve bu yapıların tamamının konut olmadığı, sanayi/fabrika yapılarının da olduğu düşünüldüğünde iş yaşamı, üretim gibi çok hassas konular göz önüne alındığında sorunun boyutları daha iyi anlaşılacaktır.
"YILLARA YAYILARAK ÇÖZÜLEBİLİR"
Bu sorun sadece yerel bir belediyenin değil, merkezi hükümetin de kısa vadede çözebileceği bir konu değil. Bu ölçekteki bir sorun, iyi bir planlama ile yıllara yayılarak çözülebilir. 1999 Marmara depreminin üzerinden koskoca 21 yıl geçti. Planlama o tarihlerde yapılıp hayata geçseydi bugün artık depreme hazır bir kentte yaşıyor olurduk. Ancak yapılmadı. 21 yıldır halktan deprem vergisi toplandı ama depreme yönelik çalışmalar olması gerekenin yüzde 10’unu bile bulmadı. (İstanbul/EVRENSEL)
Evrensel'i Takip Et