22 Ekim 2020 04:26

Ortak talepleri kazanacağımız bir işyeri örgütlenmesi

“Kamu emekçileri, bugün “kazanımlarımız” dediği ne varsa, “önemsiz” görülen kimi taleplerle işyerlerinde girişilen mücadelelerin “küçük” kazanımları üzerinden kitleselleşerek ilerledi.”

Fotoğraf: Evrensel

Paylaş

Satı BURUNUCU
Tüm Bel-Sen MYK Üyesi

KESK ve üye sendikalarda yürütülen tartışmanın esası, emekçilerin ortak talepleri, mücadele önerileri üzerine kurulu karar alma süreçlerinin düzenlenmesidir. Bu tartışma işyerinde sendikal örgütlenmenin ne olduğu meselesinin önemini artırır.

Kamu işyerlerinde kamu emekçilerinin hem çalışma koşulları hem de birbirleri arasındaki ilişkiler, esnek çalışma, artan iş yükü, amir baskısı, keyfi görevlendirmeler, son yıllarda işyeri düzeyinde fişleme ve ihbar korkusu ile iyice bozulmuştur. Performans değerlendirme, ödül, ikramiye uygulamaları ise rekabet yaratarak bölme ve karşı karşıya getirme işlevi görmektedir.

MESAJINIZ VAR!

Kamu emekçileri sendikalarının OHAL ve pandemi süreci ile daha da kesintiye uğramış işyeri çalışması genelde şöyle yürümektedir: Alınan kararları işyerinde duyurmak için afiş asmak, bildiri dağıtmak, eyleme çağırmak amacıyla çeşitli dönemlerde işyeri gezmek, mümkün olan yerlerde ‘üye toplantıları, ziyaretleri’ düzenlenmesi. Böylece işyeri çalışması yapılmış sayılarak emekçilerin katılımı beklenmektedir. Katılım olmadığında da “Gidiyoruz da gelmiyorlar” diye üyeler ve kamu emekçilerinden şikayet edilmektedir.

İşyeri çalışmasını bu düzeyde ele almak, mesajla eyleme çağırmakla kıyaslandığında elbette daha ilerdedir. Zira uzun zamandır kararlar SMS mesajı ile üstelik üye, temsilci ve şube yöneticilerine “aynı anda” iletilmektedir. Gündem her neyse, işyerinde toplantı, talebin belirlenmesi, eylemin örgütlenmesi gibi süreçler zaten yaşanmadığından yöneticinin de üyenin de mesajı “aynı anda” almasında bir sakınca görülmemektedir. Ve mesajla çağrılara artık yöneticiler dahi cevap vermemektedir.

Oysa işyeri örgütlülüğü, kesintisiz ve sürekli bir faaliyet, eğitim, örgütlenme ve mücadele gerektirir. İşçi ve emekçilerin, işyeri sorunlarından başlayarak işverenin, burjuvazinin ve hükümetinin saldırılarına karşı ortak talepleri etrafındaki birleşik mücadelesi sendikal örgütlenmeyi bir güce dönüştürebilir.

HEDEF BİRLİK VE MÜCADELE

Sendikayı, işçi ve emekçilerin aralarındaki rekabete son vererek önce işverenlerine sonra bir sınıf olarak burjuvaziye karşı birleşme ve mücadele merkezi olarak tanımladığımızda, işyeri çalışmasının birkaç önemli unsuru ortaya çıkar.

1) İşçi ve emekçiler arasında bütün bölünmüşlüklere ve rekabete son veren birliğin sağlanması: Bugün kamuda işyerlerinde emekçiler pek çok bölenle ayrıştırılmakta, sendikal örgütlenmeler ise birleşmeye değil yeniden bölünmeye ve rekabete hizmet etmektedir.

Ne demek istiyoruz?

Emekçiler aynı işi yapsalar da faklı ücret ve farklı statülerle istihdam edilmektedir. Görevde yükselme ve liyakat değil, sadakat ve kayırmacılığın esas alındığı partizanca kadrolaşmalarla, zaten “eşit işe eşit ücret ve güvenceli istihdam” talebi karşılanmamış olan emekçiler bir kez daha bölünmekte ve aralarındaki ilişkiler bozuşturulmaktadır.

Sendikal örgütlenmeler de emekçilerin ulusal kimlik, siyasal görüş, işveren ve hükümete yakınlıkları üzerinden tekrar tekrar bölünmesine hizmet etmektedir. Memur-Sen ve Kamu-İş kamu emekçileri içindeki bu bölücü tutumun baş aktörleridir. Buna karşı birleştirici bir tutum sergilemesi gereken KESK üyesi sendikaların yönetici ve kadrolarında da emekçilere kimlikleri ve siyasal düşünceleri üzerinden ön yargılı yaklaşım, uzak durma, tepeden bakma vb. hiç de az değildir.

2) Emekçilerin ortak talepleri etrafında alınan kararların ve hak alıcı eylemlerin işyerinden örgütlenmesi: Sendika binalarında alınan kararlar doğrultusunda sıkça başvurulan basın açıklamaları vb. protesto eylemleri, az sayıda katılımla, yöneticilerin dahi isteksizce gittiği eylemler olarak, sendikal kadrolarda moral bozucu ve enerji tüketici bir sonuca yol açmaya devam ediyor. Çalışma ve yaşam koşulları giderek zorlaşan emekçiler bir yerde, sendika ve sendikal mücadele başka bir yerdedir. Kastedilen sadece mekansal olarak başka yerlerde olmak değildir. Örneğin emekçiler işyerinde, sendika eylemi Yüksel Caddesi’nde iken, evet bir mekan farkı vardır. Ama ondan da önemlisi söz konusu eylem mekanında emekçilerin güncel ve tarihi çıkarları için ortak talepleri de yoktur. İşyerinde emekçilerin gündemi başkadır, sendikasının gündemi başka!

3) İşyeri sorunlarıyla sınırlı olmayan bir sendikal mücadele: Daha önce de vurgulandığı gibi sınıf mücadelesi politik bir mücadeledir ve sendikalar, üyelerinin burjuvazi ve hükümetlerinin ekonomik ve siyasi saldırıları arasındaki bağı görmelerini ve buna karşı mücadeleye girişmelerini sağlayacak bir hatta hareket etmelidir.

4) Toplu sözleşme taleplerini kazanmak için takvime bağlı bir hareketle sınırlanmayan bir mücadele: Ücret, kreş, servis, yemek, işçi sağlığı, fazla mesai, performans, angarya, mobbing, konut sorunu, kadın emekçilerin işyerinde yaşadığı ayrımcılık ve şiddete karşı talepler için fiili meşru temelde sürekli bir faaliyettir sözü edilen.

Kamu emekçileri, bugün “kazanımlarımız” dediği ne varsa, işyerlerinde fiili meşru temelde mücadele verdiği ölçüde; “önemsiz” görülen kimi taleplerle işyerlerinde girişilen mücadelelerin “küçük” kazanımları üzerinden kitleselleşerek ilerledi. Bugün, pandemi ve kriz koşullarıyla işçi ve emekçilerin hayatları çekilmez hale gelirken, hükümetin arka bahçesi oldukları artık iyice açığa çıkmış sendikalara yönelik tepkiler artarken, mücadeleci sendikacılık, sınıf sendikacılığı her zamankinden daha büyük bir ihtiyaçtır. Geçmiş deneyimlerimizin bize geleceğe dair söylediği en önemli şey budur. Sınıf çelişkilerinin derinleştiği, saldırıların bunca arttığı bir dönemde mazeretsiz, amasız, işyerlerinden başlayarak sendikalarımızı emekçilerin birleşik mücadele merkezleri haline getirecek bir mücadele ertelenemez bir görevdir.

İŞ GÜVENCESİ EN ÖNEMLİ TALEBİMİZDİR

Bugün kamu emekçilerinin en önemli taleplerinin başında iş güvencesi gelmektedir. İş güvencemiz, “darbe girişimi ve terörle mücadele” gerekçeleriyle fiili olarak ortadan kaldırılmıştır. KHK eliyle yapılan ihraçlar, kamuda güvencesiz çalışmanın mekanizmasına dönüşmüştür. Bu süreçte pek çok kamu emekçisi ihraç edilmiş, sendika yöneticilerimiz de bundan payını almıştır. 

İhraç kamu emekçilerinin geri dönüşünü sağlayacak kitlesellikte bir mücadele verilemediği, büyük ölçüde sadece dayanışmayla sınırlı kalındığı açıktır. Sendikaların işyerleriyle bağının kopukluğu her meselede olduğu gibi bu meselede önümüze çıkmış, ihraç edilen arkadaşlarımızın çok büyük çoğunluğu geri döndürülememiştir.

Bu durum, sendikalarda ‘ihraç edilenler yönetimlerde yer alacak mı almayacak mı’ tartışmasını da beraberinde getirmiştir. Geçtiğimiz dönem, ihraç edilen arkadaşlarımızın bir kısmının yönetimlerde görev aldığı bir dönem oldu. Yönetici olan ihraç arkadaşlarımız, işyerlerinde faaliyet sürdürürken birçok sorunla karşı karşıya kaldı. Aradan geçen zaman zarfında pek çok arkadaşımız doğal olarak kamu emekçileri mücadelesinden uzaklaşarak hayatlarını sürdürmek zorunda kaldı. 

İhraç kamu emekçilerinin, emekli ihraçların yönetimlerde yer alıp alması meselesi, bizim açımızdan sendika yönetimlerinin işyerleriyle ile bağını bugün olduğundan daha fazla koparacak olmasıyla ilintilidir. Zaten işyerlerinin iradesinin söz, karar ve eylem süreçlerine yansımasının önündeki yapısal engeller, karar alanlarla uygulayıcıların ve hesap verenlerin farklı olması gibi sorunlar, bir de işyerlerine giremeyen yöneticilerin varlığıyla birleştiğinde, iyice içinden çıkılamaz bir hal almaktadır.

KHK’lar ile haksız hukuksuz yere ihraç edilen kamu emekçilerinin işe iadesi de ancak işyerlerinden yükselecek “iş güvencesi ve güvenceli çalışma, güvenli gelecek” mücadelesi ile mümkündür.

İş güvencesinin, “kolaylıkla işten atılma ya da keyfi bir biçimde ihraç edilmenin” çok ötesinde bir önemi vardır. İş güvencesinin varlığı, kamu emekçileri sendikal hareketinin kitleselleşmesinde, esnek çalışmanın engellenmesinde, özlük hakların korunmasında en önemli dayanak olmuştur. Pandemi koşullarının esnek çalışmayı yerleştirmek için nasıl fırsata çevrildiği düşünülürse, iş güvencesinin kamu emekçisinin en önemli gündemi olmaya devam edeceği aşikardır.

KADIN EMEKÇİLERİ NASIL ÖRGÜTLEYECEĞİZ?

Kadın mücadelesinin bugün en önemli özelliği iktidarın gerici, cinsiyetçi saldırılarına karşı ortak talepler etrafında kitleselleşmesidir. OHAL ve pandemi dönemi dahil geri adım atmayan kadın hareketinin talepleri en geniş kesimleri kapsamaktadır. İşyerleri ve fabrikalar ise bu mücadelenin en zayıf olduğu yerler durumundadır. Yanı sıra kadın işçi ve emekçilerin işyeri ve fabrikalarda yaşadığı özgün sorunlar da her geçen gün büyümektedir.

KESK ve üye sendikalarda eş başkanlık, kadın sekreterlikleri ve kadın meclisleri olduğu halde, kadın kamu emekçileri neden mücadeleye çekilememektedir? Kadın emekçilerin işyerlerindeki mücadeleleri neden giderek azalmakta ve zayıflamaktadır?

Bize göre ana neden, KESK üyesi sendikaların kadın emekçilerle bağının son derece zayıf olmasında yatmaktadır. İşyerleriyle bağın genel olarak zayıf olması en çok kadın kamu emekçileriyle mesafeyi açmıştır. İşyerlerinde ayrımcılık, baskı, şiddet ve esnek çalışma kadın emekçilerin hayatını daha da zorlaştırırken, ev-iş-aile-toplum içinde sıkışmış kadın emekçiler sendika binaları ile sınırlı toplantı ve faaliyetlere ulaşamamaktadır.

Oysa kadın emekçilerin örgütlenmesi, mücadelesi ve yaşanan eşitsizlik, ayrımcılık ve şiddete karşı mücadele bir sendikanın bütün organlarıyla beraber en önemli gündemi olmalıdır. Özel seslenişler, kadın katılımlarını sağlayacak düzenlemelerle toplantılar, eğitimler, aydınlatma çalışmaları hem kadın olmaktan kaynaklı hem de bir emekçi olarak yaşadıkları zor durumdan çıkış için işyerleri merkezli bir mücadele yürütülmeden; sonuç bu sefer de kadın emekçilere güvensizliğe, onlardan yakınmaya dönecektir. “Kadınlar sendikaya gelmiyor” şikayeti sık duyulur bir bahanedir.

Eş Başkanlık ve Kadın Meclislerinin “zaten varlığının büyük kazanım” olduğundan hareketle, işyerindeki kadın emekçilere giden ve onları kazanmayı hedefleyen bir mücadele programından yoksunluk görülmemektedir. Emekçiler mücadele sürecinde yarattıkları kazanım ve örgütlenme deneyimlerine elbette sahip çıkar ve buradan ilerler. Ancak kendisini içinde görmediği yerde gelişme beklenemez. Kadın Meclisi ve eş başkanlık kimi ‘politik’ kadınların temsiliyetini evet sağlamaktadır; ancak bu ‘temsiliyet’ işyerlerinde yaşanan sorunlar, talepler, sürdürülen mücadele üzerinden ve doğal olarak emekçilerin iradesi üzerinden şekillenmemiştir. Kadın emekçi kitlelelerin mücadeleye kendi talepleri ile katılıp kendi hayatları hakkında karar alma süreçlerinin önü açılmadan, meclislerde yan yana gelen nispeten daha politik kadınların kararlar alması da, kadın emekçiler arasında yürütülecek çalışmadan sadece kadınları sorumlu tutmak da, (İkisi arasında doğrudan bağ olan) sendikal mücadeleyi de kadın mücadelesini de ilerletmemektedir.

Ayrıca başkanlıkta eşit temsil kurgusuna rağmen sayıca daha çok delegeye sahip olan anlayışın başkan, daha zayıf olanın eş başkan olarak görülüp yetkiyi ve görevleri paylaşmaya karşı fiilen ve örgütsel olarak direnç yaşandığı gözlenmektedir. Sonuç olarak eş başkanlık, sendikalarda kadın temsiliyetini teşvik eden bir gelişmeye yol açmadığı gibi, aynı organda aynı görevi kullananların iktidar çatışmasına, sendikada iki başlılığa zemin olmuştur. Bir eş başkan herhangi bir meselede başka bir fikir, diğer eş başkan aynı meselede başka bir fikir savunabilmektedir. Bütün bunlar, kadın emekçilere duyarlılık adına, siyaseten yönetme ve iktidar paylaşımının bir ifadesi ve aynı zamanda sonucudur.

EMEK HAREKETİ NE ÖNERİYOR?

- Sendikanın bir bütün olarak tüm faaliyetlerinde, toplantı, materyal, eğitim, toplu sözleşme süreçlerinde kadın emekçilerin varlığını gören bir çalışma yürütülmesi

- İşyerlerinde özel seslenişler, kadın emekçilerin kendisini daha rahat ifade edebileceği özel etkinlikler düzenlenmesi

- İşyerinde yaşanan her türden baskı, şiddet ve mobbinge karşı birlikte güven veren bir örgütlenme ve mücadelenin örgütlenmesi

- İşyerindeki kadın komisyonlarından seçilerek gelen kadın emekçilerden oluşan şube kadın komisyonlarının oluşturulması,

- İhtiyaç halinde ve belli periyotlarla şube düzeyinde şube kadın sekreteri ve işyeri temsilcisi kadınlarla toplantılar,

- İş kolu düzeyinde MYK yöneticisi kadınların ve şube kadın sekreterlerinin, işyeri temsilcisi kadınların katıldığı toplantı ve eğitimler,

- Kadın emekçilerin işyeri düzeyinde ve şubelerinde biriktirdiği talepler ve mücadele önerileri üzerinden çalıştay ve kurultayların düzenlenmesi,

- KESK düzeyinde oluşturulacak kadın kurullarının, iş kollarından gelen karar ve önerileri birleştirecek bir anlayışla oluşturulması…

ÖNCEKİ HABER

ÇAYKUR’da vakalar hızla artıyor

SONRAKİ HABER

Türkiye'de son 24 saatte Kovid-19 hasta sayısına 2013 kişi eklendi

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa