11 Ekim 2020 00:11

Rehabilitasyon öğretmenleri: Haklarımızı istiyoruz, ayrımcılığı kabul etmiyoruz

Uzun süredir yürüttükleri çalışmalar sonucunda Özel Eğitim ve Rehabilitasyon Öğretmenleri Derneğini kuran eğitimciler, özlük haklarını istiyor.

Fotoğraf: Freepik

Paylaş

Elif Ekin SALTIK
İstanbul

Türkiye’de 2 bin 500’den fazla özel özel eğitim ve rehabilitasyon merkezi ve bu kurumlarda eğitim gören 450 bin civarında özel gereksinimli öğrenci var. Bu alanda çalışan eğitimci sayısı ise 35 bin kadar.

Pandeminin ilk aylarında eğitime ara verilen bu merkezlerde çalışan çoğu kadın binlerce eğitimci, 15 Haziran’da yeniden işbaşı yaptırıldı. Gerekli önlemler alınmadan açılan kurumlarda yüksek korona riski altında çalışması beklenen eğitimciler, gasbedilen ücret ve özlük hakları için ve sürekli maruz bırakıldıkları ayrımcılığa, baskılara, tacizlere, mobbinge karşı mücadele ediyor. Uzun süredir yürüttükleri çalışmalar sonucunda Özel Eğitim ve Rehabilitasyon Öğretmenleri Derneğini (ÖZRÖDER) kuran eğitimciler, çalışma koşullarının düzeltilmesini ve taleplerinin bağlı oldukları Milli Eğitim Bakanlığı tarafından dikkate alınmasını istiyor.  

HAKLAR GASBEDİLİYOR

Alanda üçüncü yılını tamamlayan Sümeyye Öğretmen rehabilitasyon merkezlerinde genelde 5 gün, günde 8 saat ders yaptıklarını, haftalık 40 saati tamamlamak zorunda olduklarını söyledi. Bazı kurumların 6 gün boyunca 45 saate kadar çalıştırdığını ekleyen Sümeyye Öğretmen, şunları anlattı: “Koşullarımız çok kötü. Bir dernek altında toplanmış olmamız da aslında özlük haklarımızla ilgili. Ben bu sebeplerle derneğe üye oldum ve İstanbul temsilciliğini yürütüyorum. Maaşlarımız çok düşük, sigorta primlerimiz maaş üzerinden yatırılmıyor, yıllık iznimiz yok. Kadın öğretmenlerin hakları yok denecek kadar az...”

Araya giren İlknur Durmaz, yıllık izinlerinin olduğunu ancak gerektiği gibi kullandırılmadığını belirtti: “İş Kanunu’na göre 14 iş günü yıllık iznimiz var, yaklaşık üç haftaya tekabül ediyor. Ancak çoğu kurum ‘Hocam 2 hafta izinlisin’ deyip gönderiyor. Hiçbir öğretmen de kolay kolay ‘Benim bir haftam ne oluyor?​’ diyemez. Tepki gösterdiğimiz zaman da çıbanbaşı oluyoruz, arkadaşlarımızı kışkırtan oluyoruz. Kurumlarda hakkını arayan öğretmenleri barındırmıyorlar. Başka bir sorun asgari geçim indirimi (AGİ) hakkımızın gasbedilmesi. AGİ maaşın içinde diyorlar, ancak hiçbir zaman bizim maaşımıza yansımıyor.”

ÜCRETLER GASBEDİLİYOR

Sümeyye Öğretmen, kurumların sigorta primlerini gerçek ücretleri üzerinden değil asgari ücretten yatırdığını, bunun pandemi sürecinde kendilerini nasıl etkilediğini anlattı. “Bizler de kısa çalışma ödeneğinden yararlandık. Sigorta primi asgari ücret üzerinden göründüğü için hepimiz düşük ücret aldık. Sigortayı, verdiği ücret üzerinden yatıran çok az kurum var” diyen Sümeyye Öğretmen, işe yeni başlayan eğitimcilerin ise kurumlar kapatılınca hiçbir uygulamadan, destekten yararlanamadığı için mağdur olduğunu söyledi. Kısa çalışma ödeneklerinin işsizlik sigortası primi üzerinden ödenmesine de “İşsizlik maaşımızın bir kısmını bu biçimde almış sayıldığından işsiz kaldığımızda mağdur olacağız. Bizim paramızı bize verdiler yani” diye tepki gösterdi.  

Şeyma Çelikkaya da kısa çalışma ödeneği adı altında 1650 lira aldığını ve bunun belli rutin ödemeler için bile yetmediğini söyledi. Yüksek lisans yaptığını ve tek başına yaşadığını belirten Çelikkaya, “Kısa çalışma ödeneğinden yararlandırılmaya başladığımızda kurum kalan ücreti telafi edeceğini söyledi, ama telafi etmedi. Kurumların kayıpları telafi edilirken kurumlarda çalışanları düşünen yok. Bizim kayıplarımız da telafi edilmeli” dedi.

"GEREKLİ ÖNEMLER ALINMIYOR"

Çelikkaya, rehabilitasyon merkezlerinin 15 Haziran gibi erken bir tarihte, pandemi koşullarına hazır olmadan açıldığını belirterek, bunun getirdiği risklere de dikkat çekti: “Öz bakımını bile yapamayan, maske takamayan, saçına toka taktırmayan çocuklara eğitim veriyoruz biz. Kendine dokundurmayan, göz kontağı kuramayan çocuklardan bahsediyoruz. ‘Aranıza bir buçuk metre mesafe koyun’ diyorlar, 3 yaşındaki bir çocuğu karşıma oturtup sabit tutmak zorundayım. Benim fiziksel olarak o çocuğa dokunmam gerekiyor, ‘Bunu nasıl sağlayabiliriz’ diye uzun süre resmi yazılar yazdık, sosyal medyada bu endişelerimizi duyurmaya çalıştık, ama kimse sesimizi duymadı. Çocuğun yüzümüze hapşırdığı, öksürdüğü oluyor. Virüsü kapmamış olmamız bir mucize. Okullar açılmadan önce hepimiz testten geçebilirdik, belli rutinlerle bizi, öğrencileri testlerden geçirebilirlerdi. Derneğimiz aracılığıyla bir sürü arkadaşımızın pozitif çıktığını öğrendik, aynı zamanda semptom göstermeyen ama virüsü kapmış olan arkadaşlarımız da vardı.”

"MASKENİZİ KENDİNİZ TEMİN EDİN" DİYEN KURUMLAR VAR

ÖZRÖDER Başkan Yardımcısı Birsel İmre de okullarda hijyen koşullarının yeterli olmadığını anlattı: “Sadece dezenfektan ve maske ile önlem alınmaz. Tüm kurumlarda dezenfektan, maske var ama kurumda çalışan bir temizlik personeli var. O da aslında aşçı, ama temizlik de yapıyor. Sınıflar haftada bir gün temizleniyor. Sınıfların temizliği bizim üzerimize yüklenmiş durumda, çocukla kullandığım materyali ben temizliyorum, gün içinde masamı sürekli ben temizliyorum ya da çocuğun hijyenini yine ben sağlıyorum. Açığı telafi edilen kurum sahibi, ‘İmkanım yok’ diyerek ikinci bir çalışan almazken hijyen ürünlerini de öğretmenin cebinden karşılamasını bekliyor. Öğretmenler ceplerinden masraf yaparak ekstradan ıslak mendil alıyor, ‘Maskenizi kendiniz temin edin’ diyen kurumlar var.”

"ÇOĞU KURUMDA MÜDÜRLER, KOORDİNATÖRLER ERKEK"

Şeyma Çelikkaya yaşadıkları genel sorunlara ek olarak, kadın oldukları için yaşadıkları sorunlara dikkat çekti. Cinsel tacizden kıyafet kısıtlamalarına, mobbinge birçok saldırıya maruz kaldıklarını söyleyen Çelikkaya, yaşadıkları eşitsizliği şöyle aktardı: “Ben kıyafet kısıtlamasına maruz kalanlardan biriyim, önceki çalıştığım kurumdan bu nedenle ayrıldım. Bazen iş arkadaşımız tarafından bazen işveren tarafından bazen öğrenci tarafından tacize uğrayabiliyoruz. Bu alanda kadınlar daha fazla çalışıyor, erkekler azınlıkta. Bizim çalıştığımız portföy genelde engelli çocuklar ve anneleri oluyor, babaları çoğu zaman görmüyoruz. Çocukların bir baba modeli olmadığı için aileler daha çok erkek öğretmen istiyor. Ne kadar donanımlı olursanız olun erkek öğretmen alıyorsa veli çok mutlu. Çünkü ailelerde disiplin ağırlıklı bir bakış açısı var. Bir kadın öğretmen ağzıyla kuş da tutsa, en iyi sertifikalara da sahip olsa karşılığını alamıyor. Biz daha fazla iş yapmamıza rağmen çoğu kurumda eğitim koordinatörleri, müdürler erkektir. Çoğu kurumda erkek öğretmenler daha fazla ücret alır…”

HAMİLELERİN SÖZLEŞMESİ YENİLENMİYOR, KREŞ HAKKI YOK

Derneğin İstanbul temsilciliğini yürüttüğü için birçok kurumdan eğitimciyle iletişimde olan Sümeyye Öğretmen, özellikle hamile ve çocuk sahibi olan kadın eğitimcilerin zorluklarına işaret etti. Hamile olduğu için sözleşmesi yenilenmeyen eğitimciler olduğunu söyleyen Sümeyye Öğretmen, “Anne olan eğitmenler ise çocuklarını rehabilitasyon merkezlerine getirmek zorunda kaldı, bulunduğumuz kurumlarda buna birebir şahit olduk” dedi.

Çocukları bırakacak yer bulamama probleminin pandemide daha da büyüdüğünü vurgulayan Şeyma Çelikkaya da “Pandemiye rağmen, ‘Pandemiye yakalanabilir’ endişesiyle çocuklarıyla birlikte kurumlara gelmek zorunda kaldılar. Başka çareleri yoktu. Kaldı ki eğitmenler, veliler, öğrenciler rehabilitasyon merkezlerinde iç içe…” diye konuştu. Çelikkaya, rehabilitasyon merkezlerinde çalışan tüm eğitimcilerin kreş yardımı alması gerektiğini düşünüyor: “Bundan, başka sektörde çalışan arkadaşlar yararlanabiliyorlarsa bizim de yararlanmanız gerekiyor, maaşlarımıza bunun yansıması gerekiyor. Çocukları olan bütün eğitimciler bakım yardımı almalı.”

"YIPRANMA PAYI İSTİYORUZ"

ÖZRÖDER Başkan Yardımcısı Birsel İmre, hamile olanların yanı sıra emzirmesi gereken öğretmenlerin de sözleşmelerinin yenilenmediğini, bu arkadaşlarının başka kurumlarda da iş bulamadığını belirterek, kadın öğretmenlerin, çocukları 3-4 yaşına gelinceye kadar bu sektörde iş bulamadığını vurguladı.

Milli Eğitim Bakanlığına bağlı kurumlarda çalıştıkları halde pandemi öncesinde de şimdi de bakanın ağzından bir kere bile rehabilitasyon merkezleri sözünü duymadıklarını söyleyen İmre, yıpranma payı taleplerini dile getirdi: “Ergenlik çağına gelmiş çocuklar tarafından ısırılıyoruz, taciz ediliyoruz, şiddete maruz kalıyoruz. Bununla ilgili bir iş güvencesi de söz konusu değil. O çocuğu sorgulamıyoruz ama yıpranma payı anlamında işverenleri sorgulamak zorundayız. Kurum bunu üstlenmiyor, ‘Çalıştığınız ortam, çalıştığınız çocuk böyle’ deyip işin içinden çıkıyor. Bu konuda taleplerimiz tabii ki öncelikle işverenden, ama işverene bu ortamı sağlayan yasalarımız var.”

"GÜCÜMÜZ BİRLİĞİMİZ"

Rehabilitasyon merkezlerinde yıllardır biriken sorunlara karşı bir araya gelen eğitimciler, örgütlenerek haziran ayında Özel Eğitim ve Rehabilitasyon Öğretmenleri Derneğini (ÖZRÖDER) kurdu. “Haklarımızı alabilmek için hep birlikte mücadele etmek istedik” diyen Başkan Yardımcısı Birsel İmre, derneğe üye olan eğitmenlere kurumlar tarafından baskı uygulandığı bilgisini verdi: “İl il WhatsApp grupları oluşturduk. Sonra Eskişehir grubu toplu biçimde gruptan ayrıldı. ‘Eğer bu dernekte ve bu WhatsApp gruplarında yer alırsanız işlerinize son vereceğiz’ demiş kurum sahipleri. Pek çok arkadaşımız hâlâ korkuyor derneğe üye olmaktan, işini kaybetmek istemiyor. Mobbinge, baskıya maruz kalıyor… Biz de sizin aracılığınızla şu çağrıyı yapalım; Gücümüz birliğimiz ve bütün sorunlarımızı örgütlenerek, birlikte aşabiliriz.”

ÖZRÖDER olarak birincil taleplerinin özlük haklarının verilmesi olduğunu belirten İmre, taleplerini şu şekilde sıraladı: “Devlette çalışan arkadaşlarımızla eşitlenmek istiyoruz. Daha fazla çalışıp daha az ücret almak değil, hakkımız olanı istiyoruz. Eğitimler için ekstra ücret ödemek istemiyoruz. Özelde sürekli kendimizi geliştirmemizi istiyorlar, kendimizi yetiştirmek adına gittiğimiz eğitimlerin masraflarını da biz ödüyoruz. Bu eğitimlere katılmayı da tabii ki istiyoruz. Nitelikli bir eğitim vermek istiyoruz çünkü. Eşitlik istiyoruz. Sömestir tatilinde 15 günlük tatil hakkımızı kullanmak istiyoruz. Yazın çocuklarımızla vakit geçirebilmek, yenilenebilmek, dinlenebilmek istiyoruz; bu nedenle yaz dönemi bir ay tatil istiyoruz. Yaz dönemi normal eğitim sistemi devam ederken 6 saat çalışmak istiyoruz. Resmi tatillerin tamamını kullanabilmek istiyoruz. Erkek öğretmenlerin babalık izni hakkını kullanmalarını, annenin süt iznini kolaylıkla kullanabilmesini talep ediyoruz. Hamile işçilerin sözleşmelerinin yenilenmemesi ayrımcılığını kabul etmiyoruz. Ayrıca çocuklu eğitimciler için özel oyun ablaları olmasını ya da kreş yardımı yapılmasını talep ediyoruz.”

ÖNCEKİ HABER

Ankara Katliamı Avukat Komisyonu: Mahkeme kararlarında olmayan her şey hafızamızda

SONRAKİ HABER

Artvin Pilarget Vadisi'ndeki HES projesi, AKP ve MHP’lilerin oyuyla kabul edildi

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...