Tarım işçisi: Tarlada bayılırsam sadece bir bardak su veriyorlar

Tarım işçileri düşük ücret, sağlıksız barınma koşullarında ve sigortasız çalışıyor. İşçilerin çocukları da eğitimden mahrum kalıyor.

07 Ekim 2020 16:35
Son Güncellenme Tarihi: 07 Ekim 2020 05:48
Paylaş

Volkan PEKAL
Merve KARATAŞ
Mesut BAYLAV
Adana/Mersin

Çukurova’da tarım arazilerine doğru ilerlediğinizde beton binaların, yerlerini tarım işçilerinin barındığı çadırlara ve köylere bırakması bir saati bulmaz. Bu mesafe dakikalar içerisinde aşılırken, tarım işçilerinin emekleri ile çalışma/barınma koşulları, hakları/kazanımları arasındaki mesafe ise iki yüzyıl öncesi ile neredeyse aynı. Yasalarda işçiler için düzenlenen haklar tarım işçileri için fiilen geçerli değil. Geçen haftalarda Çukurova ve Amik Ovası’nı kapsayan geniş bir alanda, Adana, Mersin ve Hatay illerinde iş bırakma eylemi yapan işçilerin anlattıkları bu tabloyu bir kez daha gözler önünde serdi.

BEŞ ÇOCUK VAR, YEVMİYE 95 LİRA

Adana’da Tuzla yolu üzerinde bir bahçede limon istiflerken konuştuğumuz Ercan Altuntaş, hak almak için iş bırakmanın iyi olduğunu ancak 95 liranın yeterli bir ücret olmadığını ifade etti. Yevmiyenin en az 120 lira olması gerektiğini belirten Altuntaş, “5 çocuğum var. 95 liraya ne yapalım, nasıl edelim? Bu yevmiye ile geçim olmaz. Bir tüp 110, 120 olmuş. Ben 95 lira alacağım, bir daha gideceğim ki üstüne ekleyip tüp alayım. Ev kirası yıllık 6-7 bin lira. Bu parayla kira mı vereceksin, elektriği, suyu mu ödeyeceksin, karnını mı doyuracaksın? Bu gidişle aç kalacağız” dedi.

"BAYILIRSAM BİR BARDAK SU VERİYORLAR"

Karagöçer civarında fıstık hasadı bitmiş bir tarlada başak toplayan kadınlarla konuşuyoruz. Sağlıklı koşullarda çalışmadıklarını, sigortalarının yapılmadığını anlatıyorlar. Tarım işçilerinden Kader, sigortalı çalışmak istediklerini anlatıyor: “Kendimizi koruyamıyoruz, doğru dürüst hastaneye gidemiyoruz, ilaçlarımızı alamıyoruz. Test yapılmıyor. Bakıyoruz başka yerlerde test yapılıyor. Ama devletin bize hiçbir yardımı dokunmuyor. Mesela tarlada bayıldım ben, bir bardak su veriyorlar. Tarlanın başında oturtuyorlar. Orada bırakıyorlar. Kalkarsa kalkar kalkmazsa orada ölür gider. Ne tedavi var ne sağlık. Ulaşım aracımız da yok. Hastanedir, bir yardımdır, bir ambulans çağırma yok. Kendi haline bırakıyorlar. İşlerini düşünüyorlar yani. Sigortalı olursak böyle olmaz.”

"NE TABLET VAR NE İNTERNET"

Çocuklarının kendileri gibi yoksulluğa itilmemesi için “Onlar da bizim gibi çürümesin, okusun” deseler de eve giren ücretin artması için çocuklar tarlalarda çalıştırılıyor. Eğitime ulaşmada yıllardır dezavantajlı olan çocuklar pandemi günlerinde de internet ve tablete ulaşımları olmadığı için eğitimin tamamen dışında kalmış.

Karagöçler’de çadırda yaşayan Songül Işık, bırakacak yeri olmadığı için çocukları da peşinde getirmiş. 1, 4 ve 6’ncı sınıfa giden 3 çocuğu var. Öğretmenin arayıp eğitimi uzaktan yapacağını söylediğini anlatan Işık, “Ama ne tablet ne internet ne de telefon var. Ne yapacağımızı bilmiyoruz” diyor.

"DEVLET ÇOCUKLARIMIZI OKUTSUN!"

Ya çocuklarının geleceğine ilişkin beklentisi? “Hiçbir şey yok” diye cevap veriyor Işık: “Kızım doktor olmak istedi. Olamayacak. Oğlum avukat olsun istedim o da olamayacak. Çünkü bu koşullar sağlanmıyor. Biz gece gündüz tarlada çalışıyoruz. Onlar da bizim gibi çürümesin istiyoruz. Okusun, bir şey olsun. Ama bu tarlada çalışmasın istiyoruz. Devlet bize yardım etsin, çocuklarımızı okutsun. Tablet, televizyon ne olursa... Onlar da okusun diğer çocuklar gibi. İmkanımız bir yere kadar var. 5 çocuğum var, 3’ü okuyor. Biri imkansızlıktan okulu bıraktı. Eşim çalışıyor. Bir çocuğu evde bırakmışım, kardeşiyle kalmış, ben de başağa gelmişim. Mecbur, ekmek parası. Bunu da toplayıp akşam satıp sebzeye veriyoruz.”

Yaşadıkları çıkmazı “mecbur” diye ifade eden Işık başak toplamaya devam ederken, ders çalışmak yerine başak toplamaya gelen çocuklarla konuşuyoruz. Hepsinin geleceğe dair hayalleri var ama imkanları yok. “Uzaktan eğitime giriş yapabiliyor musunuz?” sorusuna “hayır” diye cevap veriyor, “Telefonumuz yok, internet çekmiyor” diyorlar. 8’inci sınıf öğrencisi Aynur, “Uzaktan eğitim süreci iyi geçmiyor. Çünkü sisteme giremiyoruz. Tabletimiz, telefonumuz yok. Ya tablet ya da internet sağlayabilirler” diyor.

"EYLEMİ KIRMAK İÇİN BENİ GÖZALTINA ALDILAR"

Mersin Güvencesiz İşçiler Derneği Başkanı Abdülselam Kutlu, sofrasındaki ekmeği büyütmeleri için tarım işçilerine işe gitmeme çağrısı yapmış, ardından bir şikayet üzerine, “Örgüt adına dernek açma, örgüte finansman sağlama gibi” iddialarla 15 Eylül günü gözaltına alınmıştı. Gözaltına alınma nedeninin işçilerin iş bırakma eylemini kırma amaçlı olduğunu ifade eden Kutlu, tarım emekçilerinin ve diğer derneklerin kendisine sahip çıktığını dile getirdi. Kutlu, “Öyle bir noktaya geldik ki Akdeniz İhracatçılar Birliği (AKİB) eylem büyümeden bizi masaya çağırdı. Bizim için 106 lira yeterli değildi ama ileriki süreçler için yevmiyelerin daha iyi belirlenmesi için bu bir vesile olur. 20-25 yıldır böyle bir eylem görmediği için sistem biraz panikledi. Halbuki hükümet olsun, çalışma, tarım ve sağlık bakanlıkları olsun kendilerinin sorunlarınızı nasıl düzeltiliriz diye sorması gerekirdi. Tarım alanında, yollarda katliam gibi kazalar oluyor. Bir araçta işçiler üst üste taşınıyor. Bu mevsimlik işçilerin kaderi olmaması lazım” dedi.

"106 LİRA İSTİYORDUK, ASGARİ ÜCRETİN ALTINDA KALDIK"

Doksanlı yıllarda devletin baskısı ile köyleri boşaltılan ve göçe zorlanan yüz binlerce Kürt köylüsünün kendi topraklarını geride bırakmak zorunda kalması Çukurova’daki ırgat hikayelerine yenilerini ekledi. Derneğin bulunduğu Mersin’in Akdeniz ilçesine bağlı Şevket Sümer Mahallesi de kimliğini bu şekilde bulan mahallelerden. Rahmi Sarıca bu mahallede büyüyen gençlerden. Ekonomik sıkıntılar ya da devletin zoruyla buraya kadar gelen vatandaşların başka iş olanağı olmadığı için tarım işçiliği yaptığını anlatıyor. Çukurova’da yaşamını idame ettiren tarım işçilerine Diyarbakır, Urfa gibi yerlerden gelen mevsimlik işçilerin de eklendiğini söyleyen Sarıca, “Buraya gelen zaten ekonomik sıkıntıdan geliyor” diyor. Sarıca, düşük ücretlere bir de elçilerin kestikleri paraların eklendiğini ekliyor. İş bırakmadan istedikleri sonucu alamadıklarını ifade eden bir başka İşçi Necati Sarıca da “10 lira elçiler kesiyor. 96 lira işçiye veriliyor. Bizim istediğimiz işçinin cebine 106 lira girmesiydi. Şimdi asgari ücretin altında kaldık” diyor.

"İŞÇİ AYLIK 1800 LİRA İLE NASIL GEÇİNSİN?"

Mısır Valisi M. Ali Paşa’nın oğlu İbrahim Paşa’nın Adana havalisini yönettiği (1833-1840) dönemde, tarımda haftanın 5.5 günü çalışan işçiye 7 günlük ücret veriliyor. 3 öğün yemek de toprak sahiplerince verilmek zorunda deniliyor. Necati Sarıca’nın anlattıkları, bugün tarım işçilerinin koşullarının 180 yıl öncesinin gerisinde olduğunu gösteriyor.

Sarıca, tarımda çalışmadıkları günün parasını alamadıklarını anlatıyor. Sabahın 3’ünden akşam 6-7’lere kadar tarlada ve yolda vakit geçirdiklerini anlatan Sarıca, kışın yağmurlu hava, çamur derken bir ailenin bir ayda en fazla 20 gün çalışabildiğini ifade söylüyor. Sarıca, “20 günle çarpsan ayda 1800 lira para yapıyor. 3 kişilik bir aile 1800 lira ile nasıl geçinsin?” diye soruyor. 

"TARIM İŞÇİLERİNİN KADERİ KENDİ ELLERİNDE"

Emek Partisi (EMEP) Genel Yönetim Kurulu (GYK) Üyesi Halil İmrek, AKP hükümetinin çalışma koşullarına ilişkin sürekli yasal düzenlemeler yaptığını, bu yasal düzenlemelerin hep işçilerin aleyhine geliştiğini söylüyor. Bugün tarım işçilerini kapsayan bir iş yasasının bulunmadığını hatırlatan İmrek, tarım işçilerinin tümüyle kölelik düzenine terk edildiğini vurguluyor: “Tarım işçileri iş yasası ve SGK kapsamında olmadıkları için yasalarda işçiler için düzenlenen tatil, ücretli izin, sosyal güvence, emeklilik gibi haklar onlar için geçerli olmuyor. Türkiye’nin farklı illerinden gelerek ekmeğini kazanmaya çalışan kır proletaryasının yanı sıra Adana ve Mersin’de yerleşik on binlerce tarım işçisi var. Genelde tarım işçilerinin hayatı risk altında. Uzun çalışma saatlerine rağmen kısıtlı kazançları var. Çalışma ve konaklama şartları oldukça kötü olan mevsimlik tarım işçilerinin sorunları çözülmüyor. Tarım işçileri kendi kaderini ellerine almadıkça bu sorunları birileri çözmeyecek.”

"IRKÇI SADIRILARA KARŞI BİRLİK OLUNMALI"

Tarım işçilerinin önemli bir bölümünün Kürt olduğunu, son yıllarda bunlara Suriyeli mültecilerin de eklendiğine dikkat çeken İmrek, “Kürt tarım işçileri çalışma esnasında ırkçı saldırılara da maruz kalıyorlar. Tarım işçilerinin sorunlarını ülkedeki sendikaların da gündeme alması lazım. Kürt ve Türk işçilerin birlikle hareket etmeleri gerek. Emek demokrasi güçlerinin, sendikal hareketin ırkçılık ve şovenizme karşı bu alanda bir barikat oluşturması gerekir” diyor.

"TARIM İŞÇİLERİNİ KAPSAYAN BİR YASA ÇIKARILMALI"

Çukurova’da üç gün süren iş bırakma eylemini de değerlendiren İmrek şunları söyledi: “Tarım işçileri bu süreçte düşük ücretle çalışmaya karşı elcilerin çağrısı ile iş bıraktılar, tarlarda çalışmadılar ancak iş bırakma kararının örgütlenmesinde maalesef işçiler etkin olamadı. Çünkü tarım işçileri örgütsüz, daha çok elcilerin üzerinden eylem ve iş bırakma yaşanıyor. Bu da kalıcı kazanımlara yol açmıyor. İş bırakma ve kısmi de olsa kazanılan ücret zammı önemli ama bu işçilerin inisiyatif aldığı, sürece katıldığı bir şekilde gerçekleşmelidir. Bugün birçok işçi için sefalet ücreti olan asgari ücret bile tarım işçilerine çok görülüyor. Geçmişte tarım işçilerinin ücretleri Adana’da Valilik bünyesinde oluşturulan ama tarım işçilerinin yine temsil edilmediği bir komisyonda belirleniyordu. Son yıllarda bu da kalkmış görünüyor. Akdeniz İhracatçılar Birliği (AKİB) ile yine işçilerin temsil edilmediği bölgedeki elci dernekleri ile yürütülen görüşmelerle ücretler belirlenmeye başlandı. İşçiler ücretlerini belirlemede söz sahibi olmalıdır. Partimiz asgari ücretin tarım işçileri için de geçerli olmasını savunmaktadır. Acil olarak tarım işçilerini kapsayan bir iş yasası çıkarılmalı, tarım işçileri sorunlarını çözmek için sendika kuracak adımlar atmalıdır. Tarım işçilerinin sorunlarının çözülmesi ve kalıcı kazanımlar ancak işçilerin sınıf olarak örgütlenmesi ile aşılabilir.”

NE OLMUŞTU?

Tarım işçilerinin ücretleri için elciler ücret pazarlığı yapıyor ve alınan ücretin yüzde 10’u elçilere kalıyor. Bu yıl elçilere kalacak pay da dahil elci derneklerinin günlük 116 lira ücret talebine karşılık Akdeniz İhracatçılar Birliğinin (AKİB) 102 lira teklif etmesi üzerine elciler iş bırakma kararı aldı. Bu süre zarfında Mersin’de bulunan Güvencesiz İşçiler Derneği Başkanı Abdülselam Kutlu Tarsus’ta gözaltına alındı. Üç günlük iş bırakma eyleminin ardından elci dernekleri, AKİB ile masaya oturup 106 lirada anlaştı. Alınan ücretin 10 lirası elçilerin olurken işçilerin bir yıl boyunca günlük çalışma ücreti 96 lira olarak belirlenmiş oldu.

Reklam
ÖNCEKİ HABER

Cumhurbaşkanı Erdoğan Diyanet'in görev tanımını yaptı: Eğitimden ara buluculuğa...

SONRAKİ HABER

İHD’den ırkçı nefret söylemine karşı mücadele edilmesi için partilere mektup

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa