6 Ekim 2020 00:51

Dağlık Karabağ'ın fabrikalara yansıması: Değerlendirmeler "soydaşlık" üzerinden

Adnan KARATAŞ
Aydın YİĞİT
Adana

Bir yandan ekonomik kriz ve pandemi süreci devam ederken diğer yandan Suriye, Libya, Doğu Akdeniz’de yaşananlar ve birkaç haftadır tekrar alevlenen Azerbaycan-Ermenistan çatışması ülkede en çok konuşulan konular oldu. Kuşkusuz bunda, Türkiye’nin bu bölgelerde cereyan eden paylaşım çatışmalarında doğrudan taraf olması ve emekçilerin de etkilenmesi etkili. Öyle ki, AKP İktidarının fırsat buldukça, bunları iç politika malzemesi haline getirdiği ve emekçileri ‘milli birlik’, ‘sınır güvenliği’, ‘devletin bekası’ gibi sözlerle kendi propagandasına ikna etmeye çalıştığı da bir gerçek olarak karşımızda duruyor. Birkaç örnek ile bu gelişmelerin fabrikalardaki etkilerine mercek tutmak için TEMSA işçilerindeki eğilimlere göz attık.

Temsa işçilerinin dış politikaya bakışında etkili nedenlerden ilki ekonomi. Onlar ülkeye otobüs satışı yapan bir fabrikada çalışan işçilerin ilk refleksi, “Dışarıyla iyi ilişkiler geliştirilmesi ve siparişlerin aksamaması” yönünde. Tabii bu yorumlar çatışma ve savaşların olmadığı bir dönemde daha çok dile getiriliyor. Doğu Akdeniz ve Azerbaycan-Ermenistan çatışmasında ise bu yorumlar cılız kalırken, işçilerin büyük kısmı bu konuda kendilerini taraf olarak tarif ediyor. Taraf olma hali ise kimi işçilerin “Savaşları tabii ki istemiyoruz” gibi sözleri dile getirmesini engellemiyor.

DOĞU AKDENİZ’DE "EKONOMİ", KAFKASYA’DA "VATAN"

Doğu Akdeniz’de Yunanistan’ın, Kafkasya’da ise Ermenistan’ın çatışmaları başlattığı propagandalarının işçilerin çoğunda ikna edici olduğu göze çarpıyor. Ancak Kafkasya’da işçilerin büyük kısmı Türkiye’nin Azerbaycan’ın tarafında olması gerektiği ve “Türklük” üzerinden Azerbaycan’a sahip çıkılması konusunda hemfikirken Doğu Akdeniz’de son yaşanan diyalog, masa kurma çağrıları ile birlikte ilk başlara nazaran hükümet politikaları daha fazla sorgulanır vaziyette. Görüştüğümüz Temsa işçileri Doğu Akdeniz’de olmanın meşruiyetini diğer ülkelerin oradaki varlığına, enerjide pay kapmaya bağlarken Azerbaycan’da yaşananları ise bir ülkenin (Soydaş ülke olarak ifade ediliyor) kendi topraklarını savunması olarak dile getiriyor. Doğu Akdeniz sorunu ekonomik, Azerbaycan ise vatan savunması olarak değerlendiriliyor.

MUHALEFETİN TAVRI DA ETKİLİ

Yunanistan ve diğer ülkelerin Doğu Akdeniz ve adalarda asker bulundurması da işçiler açısından Türkiye’nin müdahalesini meşru kılan başka bir gerekçe olarak ele alınıyor. Ancak son dönemlerde gerilimin azaltılması çağrıları, Azerbaycan-Ermenistan çatışmasının sıcaklığıyla Doğu Akdeniz tartışmalarının ve konuya ilginin azaldığı işçiler tarafından ifade edilen başka bir durum.

Bir not olarak şunu söylemekte fayda var: İşçilerin büyük kısmı iç politikada ekonomiden eğitime pek çok konuda memnun değil ve hükümeti eleştiri yağmuruna tutarken, dış politikada çoğu zaman ortaklaşıyor. İşçilerin aktardıklarına göre Cumhur İttifakına oy vermemiş pek çok işçi de bu konuda başta “vatan, milliyet” ve “işgal karşıtlığı” üzerinden Azerbaycan’ın yanında yer alma, Ermenistan’ı lanetleme, sosyal medyadan bayrak fotoğrafları paylaşma, destek mesajları yayımlama gibi reflekslere sahip. İşçilerin bu gibi eğilimlerinde, hükümetin propagandasının yanında, muhalefetin de bu konulardaki tavrının etkili olduğu da bir gerçek olarak duruyor.

"SİLAH TÜCCARLARI SAVAŞI KÖRÜKLER"

Bu iki ana eğilim dışında farklı eğilimleri de şöyle sıralayabiliriz. Bir grup işçide dış politikayı, dışarda yaşananları tartışmaktan çok içerdeki sorunları konuşmak, dışarda olanların içerideki sorunların önüne geçmesini istememe eğilimi mevcut. İkinci olarak ise cılız da olsa yükselen eleştiriler bir eğilim oluşturuyor. Öyle ki, “Türklerin birbirinin yanında olması gerektiğini” söyleyen ama yaşanan çatışmaların en çok silah tüccarlarına yaradığını ve savaşı onların desteklediğini belirten eğilimler de mevcut.

Evrensel'i Takip Et