28 Eylül 2020 02:04

Çarkı tersine döndürecek olan da yine emekçi sınıflardır

Tes-İş Aydın Şube Teşkilatlanma Sekreteri Özcan Göçer yazdı: Biz işçilere düşen görev, bilinçlenerek, örgütlü hareket ederek bağlı bulunduğumuz sendikalara yön vermektir. 

Fotoğraf: Pixabay

Reklam

Özcan GÖÇER
Tes-İş Aydın Şube Teşkilatlanma Sekreteri

Gazetelerin yetişmekte zorlandığı ülke gündemine artık sosyal medya mecraları dahi neredeyse yetişemez oldu. Kurlardaki haftalık rekorlar yerini saatlik rekorlara bıraktı. Kocaeli’de 18 yaşındaki kargo işçisi düzene tepkisini gösterdiği bir notun ardından intihar etti. Her gün en az bir kadın cinayeti yaşanıyor. Yaşam alanları talan ediliyor, karşı çıkanlar iktidarın fiziksel şiddetine maruz kalıyor. Baroları bölme yasası geçse de henüz yeterli imza çoğunluğu sağlanamadı. Sağlık çalışanları ölümü göze alarak çalışmasına rağmen hedef gösterildi, şiddete maruz kaldı. Bakanlığın açıklamalarına alternatif olarak halka karşı sorumluluğunu yerine getiren TTB bir yandan hedef gösterilirken diğer yandan destek mesajları yağdı.

Ekonomik çöküntüye karşın birçok fabrika ve işyerinde sendikalaşma mücadelesi başladı, iktidarın sistematik saldırılarına maruz kalmasına rağmen kısmi kazanımların olduğu mücadeleler oldu. İş cinayetleri her geçen gün artıyor. Denizli’de de Bakkur Gıda fabrikasının ihmaller zinciri yangınında iki işçi can verdi. Diğer yandan ‘Doğal gaz bulundu’ ama doğal gaza zam geldi. Yeni santraller kuruldu ama elektriğe zam geldi. Ayasofya açıldı mesela fakat işçilerin sorunlarına çözüm olmadı. Çünkü Ayasofya’nın açılışı adeta ‘Cambaza bak cambaza’ dedirtti. 

Osmanlı’da işçi eylemleri ile ilgili bir araştırma yapmıştım. 500 yıl önce büyük bir cami inşaatında binlerce taş ustası işçi çalışma koşullarının ve hak kayıplarının telafisi için eylem yaptıklarını ve bu eylemlerden dolayı cami inşaatının bir süre durduğunu okumuştum. Ne tesadüf ki yine bir büyük cami ve yine işçiler bu kez dolaylı olarak yan yana geldiler. Toplumun ekonomik ve sosyolojik olarak yıkıma uğradığı bu dönemde yapılan bu hamleler adeta ‘Cambaza bak cambaza’ çıkışlarıdır. Ülke böylesine uçuruma sürükleniyor ve en altta işçiler eziliyorken, herkes susmalı, işçiler konuşmalıdır. Önemli soru; ‘İşçiler nasıl konuşmalıdır?’ Elbette bu sorunun çok basit ve herkesin bildiği yanıtı; ‘Tabii ki örgütlenerek’tir. Pandemi sürecinde herkes eve kapanırken işçilerin çarkları nasıl döndürdüğünü, yaşamın kilit noktası olduğunu yaşayarak görmüş olduk. Çarkı tersine döndürecek olan da yine bu ülkenin ve dünyanın emekçi sınıflarıdır. Çünkü herkesin de bildiği gibi ‘İki cambaz bir ipte oynamaz!’

Artık biz çalışanlar cambaza bakmayacağız. İktidarlar kıdem tazminatımızı, işsizlik ve emeklilik fonlarındaki birikimlerimizi talan etmek isteyecek, ‘Hayır’ diyeceğiz. Maaş bağlama oranlarının düşmesiyle emeklilikteki haklarımızın düşmesine izin vermeyeceğiz. İş cinayetlerinin sadece birer rakamdan ibaret olmadığını göstermeliyiz. Aleyhte kanunlarla az sayıdaki sivil toplum örgütlerinin kapanmasına veya parçalanmasına sessiz kalmamalıyız. Gerçek enflasyon rakamlarını saklayıp kendilerinin belirlediği oranları kabul etmemizi isteyecekler, kabul etmeyeceğiz.

İşverenler pandemiden dolayı artan işsizliği ve krizi bahane ederek kısmi süreli çalışma maddelerinde ısrar edecekler. Çağımızın modern kölelik sistemi olan performans kriterinde dayatma yaparak az sayıda çalışanla çok çalışmaya teşvik edecekler. Tüm bu saldırıları örgütlü birleşerek ve örgütlenerek reddedeceğiz. Ülke gündeminde hep en sonlarda yer bulan biz işçilere düşen görev, bilinçlenerek, örgütlü hareket ederek bağlı bulunduğumuz sendikalara yön vermektir. 

Reklam