23 Eylül 2020 23:45

Karabağlarlı kadınlardan öyküler

Kadın Yazarlar Derneği ile Karabağlar Kent Konseyinin ortak çalışması olan “Denizi Görmeyen Kadınlar-Karabağlar Kadınlarından Öyküler” kitabı okurlarla buluştu.

Fotoğraf: Evrensel

Reklam

Kadın Yazarlar Derneği ile Karabağlar Kent Konseyinin ortak bir çalışması olan “Denizi Görmeyen Kadınlar-Karabağlar Kadınlarından Öyküler” isimli kitap geçtiğimiz günlerde çıktı. Kitabın öyküsü Karabağlar Belediyesinin başlattığı “Kadın Yazarlarla Söyleşiler” etkinliklerine kadar dayanıyor.

Karabağlar’ın mahallelerinde oturan kadınlar ülke çapında tanınmış yazarlarla buluşuyor bu etkinliklerde. Kadınların yazmaya olan merakı ve ilgisini gören Karabağlar Kent Konseyi Başkanı S. Nazik Işık, bunu Kadın Yazarlar Derneği Yürütmesinden Sevim Korkmaz Dinç’le paylaşınca kadınlara yönelik yazarlık atölyesi başlıyor. Toplumsal Cinsiyet Penceresinden Okumak Yazmak adlı proje, dernek üyesi yazar kadınlarla birlikte kasım 2017’de hayata geçiyor, 8 ay boyunca haftada 1 gün devam ediyor ve atölyeye devam eden katılımcılarla birlikte kitap hazırlanıyor.

Soğuk bir kış günü atölyede toplanılmış, öyküler okunup tartışılırken bir öyküde geçen “Deniz’i görmeyen kadınlar” cümlesi, “Biz kadınlar gerçekten denizi görmüş müydük? ‘Deniz’ bizim için ne ifade ediyordu? Yarına dair hayallerimiz yapmak istediklerimiz nelerdi? Nasıl bir dünya düşlüyorduk?” sorularını da beraberinde getirmiş.

"KADINLARIN ÖYKÜLERİ VARDIR ERKEKLERİNKİ KADAR ÇOK"

S. Nazik Işık, “Kamusal alanda Karabağlar’ın resmi tarihine göre herhangi bir yerde kadınların sesini duymak zordur. Kararları onlar almamış, işleri onlar takip etmemiştir, inşaatları yapanlar onlar değildir. Onlar evlerini yuva etmiş, çocuklarını okutmak için çırpınmış, iş güç sahibi yapmış, komşularıyla iyi geçinip mahalle olmaya katkıda bulunmuştur. Bunların hiçbiri elle tutulamaz. Ama öyküler vardır erkeklerinki kadar çok, erkeklerinkinden oldukça farklı öyküler” diyor kitabın giriş yazısında.    

Birkaç mahallesi ve iki köyü dışında tamamı göçle oluşmuş büyük bir yerleşim yeri Karabağlar. Dört yıldır Karabağlar Kent Konseyi Başkanlığı yapan S. Nazik Işık, 1970 sonrası oluşmaya başlayan mahallelerin en eskilerinin bile 40-45 yıllık bir geçmişin izlerini taşıdığını dile getirerek, “Bir yandan bir oluşum hali, bir yandan şehre tutunmanın zorluklarına tanıklıktan, belki sonra daha iyisini yaparız diye öyle elde ne varsa, ne bulunabildiyse onunla yapılıvermişlikten ya da aceleyle, bir işi daha bitirmenin telaşı içinde uyduruktan kuruluvermişlikten gelen geçicilik hali…” olarak aktarıyor gözlemlerini.

"KADINLARIN SESİNİ DUYANLAR YAZDI BU ÖYKÜLERİ"

Yine Işık’ın izlenimleri ile devam edersek, “Karabağlar yarım milyonluk çok renkli, heyecanlı bir dünya oluşumunun ve değişimin kendisi. Kapı kapı semt merkezleri dernekler toplantılar arasında dolanırken, esnaf ziyaretlerindeyken, okulları gezerken ve insanların yerleşme hikayelerini, sokakların, evlerin, parkların, okulların kuruluş hikayelerini dinlerken kadınların sesini duymak mümkündür. Ben de duydum, benim gibi Karabağlar’daki kadınların sesini duyanlar yazdı bu kitaptaki öyküleri. Hem de ilk öyküler denemeler olarak yazdılar. Kavacık hariç Karabağlar’da bağlar kalmamış ama bakarsan bağ olur deyişinin tam yerini bulmasına örnek oldu bu kitaptaki öyküler. Öğrendiler denediler, 6 ay her hafta kursa geldiler. Gelecekte Karabağlar’dan çıkacak öykücülere yapabiliriz, yazabiliriz güvenini aşılayan yolu aydınlatan bir ışık olacağına inanıyorum” diyor Işık kitap için.

"KADINLARIN HİKAYELERİNİ KAYDA GEÇİRMEK İSTEDİK"

Sevim Dinç ise, o güne kadar kendilerini sadece ninnileriyle, nakışlarıyla, yemekleriyle var etmeye çalışan kadınların şimdi sözcüklerle, yaşadıklarına, gördüklerine ve deneyimlediklerine ad koyarak var olduklarını dile getiriyor. Eşlerini işe çocuklarını okula gönderip ya da eşlerini çocuklarını uyutup, bulaşıklar, çamaşırlar yıkanırken çaldıkları zamanlarda derslerine çalışmış atölyeye gelen kadınlar her hafta atölyeyi aksatmadan devam etmişler. Hayallerini, düşüncelerini yaşamlarını paylaşmışlar. “Çalışmalar olgunlaştıkça atölyenin sınırlarını aşmış, çevremizdeki kadınlara da dokunmak onların hikayelerini kayda geçirmek istedik” diyor Dinç.

Dinç, “Değişik bölgelerden değişik nedenlerle gelenlere yurt olan Karabağlar’da her bölge kendi yaşam tarzını, gelenek ve görenekleriyle birlikte getirmiş. Erkekler İzmir’in değişik bölgelerinde çalışırken kadınlar buralı olmuş, burada doğurmuş, çocuklarını evlendirmiş, torunlarını burada bağırlarına basarken yıllar geçip gitmişti. Şehir kültüründen etkilenmişler, kendilerinden bir şeyler katmışlar, kentin kıyıcıklarında yaşarken akıp giden hayatı seyretmişlerdi. Orada bir kent vardı uzakta, gitmesek de görmesek de o kent bizim kentimizdi. Böylece sessizlikle örülen her an yanı başımızda olan ama görülmeyen bu kadınların yaşamına dokunduk, hikayelerini yazıp kayıt altına aldık” diyerek anlatıyor kitabın serüvenini… Dinç, diğer kadınlara el vermesini diliyor kitabın.

KADIN VE DENİZ

Kadın Yazarlar Yayınevi tarafından basımı gerçekleştirilen 264 sayfalık kitapta 57 yazı ve öykü yer alıyor. Hülya Soyşekerci, Semiramis Yağcıoğlu, Vicdan Efe, Sevgi Çifter, Gülseren Engin, Funda Özdemir gibi yazım işinde eski ve yeni 40’ı aşkın kadın kaleme almış bu yazı ve öyküleri. En güzel yanlarından birisi de hemen her öykünün sonunda, öykünün sahibi “Deniz”in kendisi için ne anlam ifade ettiğini yazmış. (İzmir/EVRENSEL)

Reklam