İskender Bayhan: Tarikatlar kapitalizmle iç içe oldular ve ruhban sınıfı oluşturdular

Gazeteci İskender Bayhan, Türkiye'de tarikatların ve cemaatlerin durumunu Gündem Özel'de değerlendirdi.

14 Eylül 2020 13:30
Paylaş

Gazeteci İskender Bayhan, Türkiye'de tarikatların ve cemaatlerin durumunu Zeliş Irmak'ın sunumuyla Gündem Özel'de değerlendirdi.

İskender Bayhan'ın değerlendirmelerinden satır başları şöyle:

Bu coğrafya (Anadolu) tarikat ve cemaat örgütlenmeleri açısından çeşitli farklılıklar gösterse de yüzlerce yıllık geçmişi olan bir konu.

Bir yandan daha görünür hale geliyorlar, hem daha çok itibarlı bir yerde duruyorlar. Özellikle Erdoğan hükümetleri boyunca son birkaç yıldır da tek adam hükümeti cephesinden düşününce Erdoğan’ın şimdi kanlı bıçaklı olduğu Gülen Cemaati konusundaki tartışmalar da hep birinci sırada. Cemaatler hükümet oldular, hükümet ortağı oldular. Tarikatlar esas gücünü devletten alarak bugünlere geldiler. Toplumdaki itibarları, örgütlülüğünün artışının zemininde ne var diye baksak, o da esas olarak hükümet ve devletten aldıkları desteği açığa çıkarır. Uzun zamandır tarikat ve cemaatlerin birer sivil toplum örgütü, vakıf, dernek gibi örgütlenme biçimleri teşvik edildi. O kadar büyüdüler ki, kendilerinin beslediği sisteme zaman zaman problem çıkarıyorlar, sistemin ayaklarına dolanıyorlar.

TARİKATLAR KAPALI ÖRGÜTLENMELER OLDUĞU İÇİN YAŞANAN OLAYLARIN MÜNFERİT OLUP OLMADIĞINI BİLMİYORUZ

Memlekette, toplum açısından kabul görmeyecek her tür olaylar münferit olarak münferit olarak değerlendirilebilir. Söz konusu cemaatler ya da tarikatlar tarafından yapılan yanlışlar olunca da ‘yanlış şeyhler, yanlış müritler’ deniyor. Topyekun mahkum etmeme haline dönüşüyor. Tarikatlar ve cemaatler kapalı örgütlenmeler olduğu ve demokratik işleyişleri, denetlenebilirlikleri de olmadığı için orada yaşanan ve kamuoyuna yansıyan bir olayın münferit olup olmadığını da bilmiyoruz.

Şeffaf, bilinen, denetlenebilir, görülebilir bir hayatı olsa tarikatların, şeyhlerin yaşadıkları villaları, büyük arazilerdeki özel konutlarının içinde dönen dolapları bilsek bir şey söylemek mümkün. Ama şu haliyle örneğin bir istismar olayının münferit mi değil mi sorusuna verilebilecek cevap konusunda açıklığa sahip değiliz.

TARİKATLAR VE CEMAATLER BİRER KAPİTALİST İŞLETMEYE DÖNÜŞTÜ

Tarikatlar ve cemaatler özellikle üç semavi din açısından bakarsak, çok yaygın varlar. Bunların var olmasını engellemek ya da var olmasına ilişkin hüküm vermek iradi olarak ortadan kaldırılabilecek bir şey değil. Ama tarikatlar, cemaatler, dini örgütler bireylerin, inananların veya onlarla ilişkide olan insanların birbiriyle kurduğu ilişkilerde devletin bütünüyle devre dışı olduğu, denetlediği, eşit mesafede durduğu bir mekanizma da olursa belki o zaman topluma zarar vermeden, süreç içerisinde de etkilerini süreç içerisinde kaybederek, zayıflayarak sönümlenebilirler. Erdoğan yönetimi de, 12 Eylül de, bütün bir cumhuriyet tarihinde önemli oranda tarikatlar, cemaatler hep sermayeyle, kapitalizmle hep iç içe oldular belli bir ruhban sınıfı oluşturdular. Toplumun seçkin, mal mülk sahibi, toprak sahibi, arazi sahibi, ticari vakıf dernek gibi kuruluşlarla birer kapitalist işletme olarak çalışan, her birinin başında da o işletmelerin ortağı söz sahibi, imza sahibi yöneticilerin olduğu tarikat liderlerinin bulunduğu yapılara dönüştüler. Bu halleriyle olmamalı. Bütünüyle ‘toplumlar tarikatlar olmaz, bu engellenmeli’ demeyi sağlamak, toplumları gelişimi içerisinde, sınıfsız sömürüsüz toplum seviyesinde bir toplumda mümkün olabilir. Bugün açısından ortadan kalkması gereken bu yapılarıdır. Devlet destekli, sermeye ile iç içe tamamen kendileri de birer kapitalist işletmeye dönüşmüş ruhban sınıfı durumundaki örgütlülüklerinin son bulması ve her türlü devlet desteğinin kesilmesi gerekir.

BURJUVAZİ DİNLERLE, CEMAATLERLE, LAİKLİKLE PRAGMATİST BİR İLİŞKİ KURUYOR

Burjuvazinin laiklik yorumu açısından bakarsak, belli tarihsel dönemeçlerde belli ifadelerle laiklik hep işine gelmiştir. Feodalizmin yıkılışı, aristokrasinin çöküşü, burjuvazinin iktidara geliş yılları, reform Rönesans ve arkasından 1800’lü yıllarda burjuvazinin egemenliğini tesis etmesi açısından baktığımızda olumlu anlamda laiklik, devletle dinin birbirinden ayrılması, dinle eğitimin ayrılması, dinin tamamen kişisel bireylerin tasarrufuna bırakılması demekti. Belli burjuva ülkelerde, belli burjuva demokrasilerinde, yönetimlerinde belli sürelerle varlığını sürdürdü. Ama dinler her dönem burjuvazinin koltuğunun altında olmuştur. Dini örgütlenmeler her dönem burjuvazinin yönetiminde olmuş veya onun yedeği olmuş. Burjuvazi laiklik açısından, doğuşu ve o sınıfın ortaya çıktığı dönemlerdeki iddialarını bir kenara koyarsak büyük bir sahtekarlık haline gelmiş durumda. Burjuvazinin işine gelirse laiklik iyidir olur, işine gelirse laikliğin tarifi değişir, işine gelirse kötü de olabilir. Bu tamamen, burjuvazinin o toplum üzerindeki egemenliğini devam ettirme ve o toplumu baskı altında tutma ihtiyacına bağlı. Burjuvazi dinlerle ve tarikatlarla olağanüstü pragmatist bir ilişki kuruyor.

İNANÇ, MALIN VE CANIN YONGASI HALİNE GELDİ

İnançlarını da pekiştirmenin yanı sıra toplumsal, nesnel ve ekonomik yönleri çok çok daha fazla bugün yurttaşların tarikatlara bağlılığının sebebi. Eğitimden sağlığa, özellikle toplumun sömürülen ve ezilen kesimlerinin kendilerinin günlük ve sosyal ihtiyaçlarını karşılamaya kadar AKP hükümetleri döneminde tarikatlar ve cemaatler eliyle yürütüldüğünü biliyoruz. Dolayısıyla bu politikalar milyonlarca insanı tarikatlara ve cemaatlere bağımlı hale getirdi. İnanç, malın ve canın yongası haline gelmiştir.

Bir tarikatta işçiyle, işsizle, zengin eşittir denir. Ama bu sadece lafta kalan bir şey. Tarikatların günlük hayatında açık bir sınıf çelişkilerini ve farklılıklarını gözlemliyoruz.

Diyanet, Türkiye kapitalizminin gelişimine bağlı olarak özellikle de Erdoğan döneminde cemaat ve tarikat örgütlenmelerinin önünü açan ve ruhban sınıfının liderliğini yapan bir örgütlenme durumunda. (WEB TV)

Reklam
ÖNCEKİ HABER

Yoğun bakımda olan köylünün kardeşi: Gözaltına aldıklarında bir şeyi yoktu

SONRAKİ HABER

Yandaş baro kurulması için yeterli imza yok

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...