15 Ağustos 2020 00:22

Bir devrimci önder: Yusuf Metin

Yusuf Metin, İzmir Gümüşpala’da 15 Ağustos 1978’de katledildi. Yusuf, bir üniversite öğrencisi değil yüreği devrim ve sosyalizm için hızla çarpan devrimci bir önderdi.

Yusuf Metin I Fotoğraf: Sosyal meyda

Reklam

Ramis SAĞLAM
İzmir

Yusuf Metin adını, ilk kez kırmızı boya ile yazılmış, duvar yazsında okumuştum. Daha dün gibi hatırladığım yazıda “İzmir Halkının ve Halk gençliğinin Yiğit Önderi Yusuf Metin İzmir Gümüşpala’da 15 Ağustos 1978’de katledildi” yazıyordu.

Evet! Yıllarca bu duvar yazısı aklımdan hiç çıkmamıştı. Yusuf Metin kimdi? İzmir halkının ve halk gençliğinin yiğit önderi nasıl olmuştu? Ve neden Yusuf Metin adı doğan çocuklara verilmişti.

Onu İzmir halkının yiğit önderi yapan süreci ve olayları araştırmam ve aktarmam gerekiyordu. Yusuf Metin ile ilgili hazırladığım bu yazı ve bundan sonra ki süreçte yapacağım çalışmalar bu sorulara cevap aramanın ürünü olacaktı. Sadece bir otobiyografi değildi yapmak istediğim hatta bir devrimci önderin ardından methiyeler düzmek hiç değil.

O yüzden onu tanıyan ona dokunan ne kadar çok kişi ile görüşürsem bir halk önderinin izlerine ulaşacaktım. Bu yazıda yer darlığı nedeniyle sayılı kişi ile yaptığım görüşmelere yer verdim. Fakat yazı onlarca kişinin Yusuf Metin anısını içermektedir. Daha ilk söyleştiğim kişinin anlattıkları, Yusuf Metin isminin çocuklara neden verildiğinin ipuçlarını veriyordu.

Yusuf Metin hakkında görüştüğüm ilk kişi Hıdır Polat oldu. Hıdır Polat’ın anlatımlarında, Yusuf Metin’in halk içinde yaratılan güvenin ve samimiyetin önemli ipuçlarına ulaşıyordum. Yusuf Metin’in devrimci mücadeleye kazandırdığı Hıdır Polat’la tanışması 1976 yılında olur.  Hıdır Polat’ın anlattıkları mahalle çalışması açısından oldukça önemliydi.

İŞÇİ MAHALLERİNDE

İzmir Karşıyaka Gümüşpala’da yerleşen o dönemde, bugünde gerici diye nitelendirilen Konyalıların, Niğdelilerin, Afyonluların ve Erzurumluların arasında Yusuf Metin tarafından nasıl bir devrimci faaliyet yürüttüğünü ve onları nasıl örgütlediğini anlatıyor, Hıdır Polat. Polat, bu çalışmayı o günlere dönerek anlatıyor: “Yusuf onları örgütlerken, onların emekçi kimliğini biliyor ve onları o kimlikleri üzerinden örgütlüyordu. Yusuf, örgütlediği insanların güvenini hızla kazanıyordu.”Bu güvene yönelik Polat’ın anlatımlarına kulak vermeye devam edelim: “Yusuf mahallede yaşayan herkesin yoğun güvenini kazanmıştı. Bu güven o kadar ileri düzeydeydi ki, Yusuf’un yolunu kesip kocalarını şikayet ediyor, içkiyi bıraktırmasını istiyorlardı.”

Mahalle çalışmalarında birlikte ev gezmeleri yaptığı yoldaşı Ayşe Beydilli o günlerde genç bir hemşiredir. İş dışında Yusuf Metin’le birlikte gittikleri işçi evlerinde işçileri ve ailelerini örgütlemeye çalışıyorlardı. Beydilli o süreci anlatırken, Yusuf’un hem aileleri hem de kendisini nasıl örgütlediğini ve devrimci eğitim verdiğini şu sözlerle anlatıyor: “Yusuf’la birlikte çalışmaya katılmak hem keyifli hem de öğreticiydi. Siz farkında bile olmadan, sizi pratik faaliyet içinde eğitirdi. Gittiğimiz evlerde kalmak zorunda kalırsak ev halkına iş bırakmamak için yatağımızı toplamızı geride iş bırakmamamızı özellikle kendi de uygulayarak öğretirdi.” Yusuf’la birlikte katıldığı devrimci çalışmadaki tutum ve davranışlar Beydilli’nin hayatında kalıcı ve öğretici olmuş.

Yusuf Metin, Ege Üniversitesi Fen Fakültesi Matematik Bölümü öğrencisi olarak geldiği İzmir’deki yaşantısı, “Tenekeli Mahalle” denilen herkesin dışladığı Çingenelerin yaşadığı mahalleri de dahil olmak üzere emekçi mahallerinde ve fabrikalarda devam ediyordu. Yusuf, bir üniversite öğrencisi değil yüreği devrim ve sosyalizm için hızla çarpan devrimci bir önderdi.

İŞÇİLEŞEN YUSUF METİN….

Her anlatıcı farklı bir alandaki örgütçü Yusuf Metin’i aktarıyordu. Alaybey Tersane işçilerinden Balçova Barajı inşaat işçilerine, Balçova Barajı işçilerinden, Tariş işçilerine, Tariş işçilerinden, Kula Mensucat, İzmir Pamuk Mensucata, İzmir’deki irili ufaklı onlarca, fabrikada Yusuf Metin’in ismi geçiyordu. Hıdır Polat’ında içinde bulunduğu inşaat işçileri sendikasının örgütlenmesinde, toplu sözleşme taslaklarının hazırlanmasında Yusuf Metin yoğun çaba gösterir. Balçova Baraj yapımı sırasında yaşanan grevde Yusuf Metin vardır. Bir gün bir toplu sözleşme taslağı hazırlıyor, başka bir gün başka bir direnişte boy veriyordu. Bunun üzerine Yusuf Metin' işçiler tarafından Yusuf’a, Sendikanın Başkanı, Genel Sekreteri olması önerilir. Fakat Yusuf’un zamanı da böyle bir niyeti de yoktur: İstifa edeceğini söyler ve eder. Yusuf’un yeni alanı Tariş’tir.

Aynı sendikada birlikte görev yaptığı Polat’a, Yusuf’un işçilerle diyaloğunu soruyorum, Hıdır Polat şöyle anlatıyor: “Onları hiç hor görmez, onlarla onlar gibi konuşurdu. Onları ikna etme konusunda hiç zorluk çekmezdi. Hatta Konyalı ve Afyonlu ülkücü işçiler vardı. Onları bile Halkın Kurtuluşu sempatizanı yapmıştı.”

O dönemin önemli mensucat fabrikalarından biri olan Pamuk Mensucat’ta direniş vardır. Direnişin kırılacağını öğrenen Yusuf Metin, fabrika önüne gider ve işçilere bir konuşma yapar. Konuşma sırasında yoğun polis ablukası vardır. Yoldaşlarının çemberi içinde konuşmasını yapabilen Yusuf Metin, konuşması bittiğindeişçilerin ellerinin üzerinde havadadır. Direniş devam eder vebir süre sonra Pamuk Mensucatta işçiler zafer kazanır, sendikalı olarak işe dönerler.

TEORİK ÇALIŞMA

İşçi örgütlenmesinin grevlerinin, direnişlerinin yanı sıra teorik eğitimde de Yusuf Metin ismi ön plandaydı. Gümüşpala CHP Lokali’nde verilen artı değer eğitimi bunlardan sadece biriydi. Asıl teorik tartışma ise Üç Dünya Teorisi üzerine yaşanıyordu. Üç Dünya Teorisi reddi sürecinde özellikle İzmir’deki tartışmaların öncüsüdür: Yusuf Metin. O dönem Nikah Salonu olan Eşrefpaşa Nikah Salonu, farklı siyasi yapılardan yüzlerce kişi tarafından tıklım tıklım doldurulmuştur. Yusuf Metin dört saate yakın bir konuşma yapar. Ve toplantı sonrasında Halkın Kurtuluşu taraftarları içerisinde Üç Dünya Tartışması son bulmuştur.

O günü bir de yine orada olan İbrahim Özcan’ın anlatımından aktarayım: “Eşrefpaşa Nikah Salonu’ndaki Üç dünya toplantısında bende oradaydım. Toplantıyı Yusuf Metin yönetiyordu.Başta Aydınlıkcılara söz hakkı verdi.Onlar o kadar ileri gittilerki,bizi karşı devrimci ilan ettiler,Yusuf sabırla dinledi.Benimde içinde bulunduğum bir grup Yusuf’a tepki gösterdik. ‘Bize hakaret ediyorlar neden cevap vermiyorsun’ dediğimizde ‘Bırakın konuşsunlar, biz konuşmaya başlarsak kapıdan kaçamazlarsa, pencereden kaçarlar’ dedi.” Yusuf Metin tam bu sırada Aydınlık Dergisi’ni yukarı kaldırarak, " Üstünde Aydınlık yazan ama içi kapkara olan gazeteye bir bakalım ne yazıyormuş"diyerekbaşlamıştı.

O gün o toplantıya Halkın Yolu adına konuşmaçı olarak katılan Hasan Demirpençe’dir. Üç Dünya Teorisi tartışma sürecinde Yusuf Metin’le aynı düşüncededir. Birçok alanda birlikte olan Demirpençe, süreci şöyle anlatıyor: “Yusuf Metin’in içinde bulunduğu Halkın Kurtuluşu grubu Üç Dünya Teorisi reddini bizden daha önce tamamlarken, biz yönetici düzeyinde ayrılmalar yaşamıştık. Yusuf Metin’le yakın dostluğumuzdan dolayı da Üç Dünya Teorisi tartışma sürecinde kaynak oluşturma ve bilgi aktarmada hep benimle birlikte olmuştu.” Sadece pratik alanla sınırlı kalmayan devrimci dayanışma teorik alanda da kendini gösteriyordu. Demirpençe’nin Yusuf Metin’i anlatırken boğazı düğümlenerek söylediği şu sözler herhalde mücadele/siper yoldaşlığının en güzel aktarımlarından biriydi. Demirpençe Yusuf Metin’i şöyle özetliyordu “Özverili ve sıcak kanlıydı. Herkesi kucaklamak istiyordu. Kendisi gibi olmayanları ve düşünmeyenleri dışlamazdı. Hatta o dönem farklı siyasi yapıda olmalarına rağmen Yusuf’un evini bile kullanırlardı.”

TARİŞ’TE BİR DİRENİŞ

İbrahim Özcan, 1974-1975 öğretim yılında Ege Üniversitesi’nde yaklaşık üç ay süren boykotlar sırasında, Yusuf Metin ile tanışır. Özcan’ın Yusuf Metin ile yolları birçok kez mücadele alanında kesişir. Bu kez yolları Tariş İplik Fabrikasında işe başlamasıyla olur. İşe başladıktan sonra sık sık görüşmeye başlarlar. İki öğrenci artık işçi sınıfının örgütlenmesinde proletaryanın iktidarı için bir aradaydılar. Özcan,Yusuf Metin’in kendisini devamlı uyararak “Sakın kimseye Halkın Kurtuluşu’ndan olduğunu söyleme seni hemen işten atarlar” diye uyarıyordu.

Yusuf Metin, devamlı işçi sınıfı içinde özelliklede büyük fabrikalarda örgütlenmekten söz eder. Tariş’te Haziran 1978 yılında işçilerin görüşü alınmadan bir grubun başlattığı eylem biçimine Özcan birlikte işçiler karşı çıkar. Birçok olumsuzluk yüzünden 2600’den fazla işçiden 200-250 kişi kalmıştık. Direnişi başlatanların bile moralleri bozulmuştu. Sendika Şubesi direnişe karşı işverenden yana tutum alır. Daha önce defalarca kez faşistlerin saldırısına uğrayıp yaralanan Özcan, işçilerin güvenini kazanır fakat işyerinde yenidir.

Tam direniş bitti derken, başı boşluğun önlenmesi için komite kurulmasını önerir gerisini kendisinden dinleyelim: “Kendimi Komitedesözcüsü olarak buldum. Direnişi başlatan grup önce hangi siyasetten olduğumu sorunca bende işçiyim devrimciyim diye geçiştirdiğim içinhakkımda polistir söylentileri yayıyorlardı. Tam bu sırada Yusuf abiden yardım bekliyordum ki beklediğim yardım gelmişti. Yusuf Metin, beni dışarı çağırarak, ‘içeridekilerle senin hakkında bilgi veriyorum” der. İbrahim Özcan’a dönerek ‘Sakın unutma eski işçilerin tecrübelerinden yararlan, sakin ol başaracaksınız" der. Daha sonra Özcan’a, ‘ajanlık’ suçlaması yapan iki kişiyi dışarı çağırarak (İkisinin anlatımıyla): " Bana bakın

Beni tanıyorsunuz. Evinize geleceğim. Bir devrimciyi ajanlıkla suçlamak ne demek, o benim yoldaşım, bana güvendiğiniz kadar ona güvenecek ve yanında olacaksınız. Bende işçilerin direnişe fabrikaya dönmesine yardımcı olacağım."

Tam direniş bitti denildiği andadönemin Tariş Genel Müdürü ve teslimiyetçi sendika yönetimi geldiğindeİşçilerin çoğu direniş alanına dönmüş, tüm talepler kabul edilmiş, sloganlar yeri göğü inletmişti. Özcan son söz olarak şunu söylüyor: “Bu direnişteki özgüveni kesinlikle Yusuf Metin’den almıştım.”

15 Ağustos 1978 günü Yusuf Metin için yine çok yoğun bir gündür. Sabah saatlerinde Tariş iplik işçileriyle iptal edilen sendika seçimlerini konuşurlar. Bir sonraki durağı Tepecik SSK Hastanesindeki ev örgütlemelerine birlikte gittiği Ayşe hemşiredir. Uzun uzun konuşurlar… Ayşe hemşireden ayrılan Yusuf Metin, Hasan Demirpençe ile birlikte Çiğli Santral Durağındaki kahvenin arka bahçesindeki Tariş İplik Kombinesindeki işçilerle toplantı yapar.

Hasan Demirpençe ile toplantı sonrası bindikleri minibüsten, Yusuf Metin Soğukkuyu’da, İbrahim Özcan’ın da katılacağı Tariş işçileri yapılacak başka bir toplantı için ayrılır. Eski adı Maraş Mahallesi olan Gümüşpala’daki toplantıya gelmemişti. İbrahim Özcan sonrasını şöyle anlatıyor: “Bir süre sonra polisler dolanmaya başlayınca dışarı çıktık, dağılın dolaşmayın diye uyarıyorlardı.”

Sabah olduğunda öğrendik ki Yusuf Metin katledilmişti. Görgü tanığı yaşlı bir kadının anlatımına göre Yusuf’u en az iki kişi sürüklemek istemişler güçleri yetmeyince altı kurşunla katletmişlerdi…

Karşıyaka YDGD Başkanı Mustafa Çetinkaya’nın annesinin Yusuf’un vurulduğu yerde yaktığı Kürtçe ağıt hala Çetinkaya’nın kulaklarındadır. Erzincan’ın İliç Köyünde doğan (Eski adı Mınisi olan Ermeni Köyü) Yusuf Metin aslen Dersim Ovacık’lıydı…

Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi çalışanlarıda dahil olmak üzere İzmir’in işçileri, emekçileri yoksulları yani Yusuf Metin’in, dokunup önderlik ettiği binlerce kişi Onu son yolculuğunda yalnız bırakmamıştı.

Cenazeye katılan iki kişinin aralarında konuşmasını İbrahim Özcan şöyle anlatıyor “Yusuf öldü, İzmir’de mücadele artık bitti dediklerinde, Ben de onlara bakın bu insanları görüyormusunuz, hepsi kendiliğinden buraya geldiler ona sahip çıkıyorlar dedim.”

Evet! Yakılan Kürtçe ağıt bugün hala işçilerin emekçilerin yoksul mahallelerinin üzerinde duyulmaya devam ediyor. Yusuf Metin’in genç yoldaşları, bugün yine Yusuf’un yaşamını ortaya koyduğu işçi sınıfı iktidarı için örgütlenmeye haykırmaya devam ediyor.   

Reklam