13 Ağustos 2020 00:24

Mata işçileri: Cebimizdeki delik daha da büyüyor

Gün geçtikçe geçinmenin daha da zorlaştığını belirten Mata işçileri, liranın altın ve döviz karşısında değer kaybetmesiyle durumlarının daha da kötüleşeceğini söylüyor.

Mata Otomotiv işçileri

Fotoğraf: Evrensel

Paylaş

Türk lirasının altın ve döviz kuru karşısında değer kaybetmesinin temel tüketim maddelerine zam olarak yansıdığını belirten işçiler, yaşamlarının gitgide daha da zorlaştığını söylüyor. Tuzla Organize Sanayi Bölgesinde bulunan DİSK’e bağlı Birleşik Metal-İş’in örgütlü olduğu Mata Ahşap Automotiv işçileri “Cebimizdeki delik daha da büyüyor” diyor.

Bayram öncesi sözleşmede yer alan 208 liralık alışveriş çekini aldıklarını ifade eden bir işçi, “Ailemle yaşadığım için evin ihtiyaçlarına katkım olur diye sevindim. Birkaç aydır markete gitme durumum olmamıştı. En azından evin temel ihtiyaçlarını alayım diye reyonlara yöneldiğimde bir kalıp peynirin 30-40 TL olduğunu gördüm. Altı üstü peynir yani. Zengin yiyeceği olmuş. Diş macunlarını özel alarmlı kutulara koyduklarını görünce fiyatına bile bakmadım. Cumhurbaşkanı buzdolabı satışları arttı diyor. Artsa ne olur? İçini doldurmak ayrı dert, yaktığı elektriğe çözüm bulmak ayrı dert” dedi.

"DÖVİZ ARTIŞI BİZİM PATRONA YARADI"

Liranın altın ve döviz kuru karşısında gitgide değer kaybettiğini belirten başka bir işçi de “Memlekette ne zaman döviz artışı olsa tükettiğimiz her şeye zam geliyor. Bizim, ‘kâr’ diye söylediğimiz miktar eriyip gidiyor, yine eksiye düşüyoruz. Ama bizim patron kârına kâr katıyor. Ürettiğimiz tüm parçalar yurt dışına gidiyor. Dövizle satıyor. İşçi giderleri de dahil tüm masraflarını TL’yle ödüyor. Cebindeki para para doğuruyor. Bizim cepteki delik daha da büyüyecek anlaşılan” diye konuştu.

"BAKAN KENDİNİ AMBAR ÇUVALINDA SANIYOR"

“Ekonomi çok iyi, gittikçe büyüyoruz diye koca koca laflar ediyorlar” diyen Mata işçisi, bu söylemin gerçeklik karşısında pul kadar değeri olmadığını ifade ediyor. İki ay evde kalıp kısa çalışma ödeneği aldıklarını ifade ederek, “2 ay boyunca hep geriye gittik. Kredi kartlarının limiti kalmadı. Bazı arkadaşlar kredi bile çekti bu süreçte. Şimdi daha fazla mesai yaparak toparlanmaya çalışıyoruz. Ama bu pahalılıkta biraz zor. ‘Haziran mayıs ayından, temmuz da ağustos ayından iyi olacak’ diyor Bakan. Kendisi ambar çuvalında sanki. Bize soracak olsalar işçi için, ‘Ağustos temmuzdan, eylül de ağustostan beter olacak’ deriz. Her ay daha da kötüsünü yaşıyoruz” dedi.

"GERÇEK ENFLASYON ORANLARI UYGULANMIYOR"

Sendikalı oldukları için sözleşme gereği 6 ayda bir enflasyon oranına göre zam aldıklarını ifade eden başka bir Mata işçisi, “Geçtiğimiz mart ayında enflasyonu düşük gösterdikleri için yüzde 7+2 zam aldık. Pazarda ve markette karşımıza çıkan gerçek enflasyon bu değil maalesef. Şimdi döviz yükselmeye başladı. En temel tüketim ürünleri zaten el yakıyor. Yakın zamanda daha da yükselir. Elektriğe, suya, doğal gaza da zam yaparlar. Peki, bunun enflasyon oranında bir karşılığı olacak mı? Hiç sanmıyorum. Ne hikmetse yüzde 10’u geçmiyor. Bazı işçi arkadaşlarımız, ‘Bizim dövizle pek bir alakamız yok’ diyor. Ama tükettiğimiz çoğu ürün döviz artışından kaynaklı zamlanıyor. Dövizde hareketliliğin işçileri ilgilendirdiğini, arabası olanlar yakıt alınca, evin ihtiyaçları için markete gidenler markette fiyatları görünce daha iyi anlayacaklar. Her konuda zararlı çıkan yine biz işçiler olacağız” dedi.

"GENÇLER EVLENMEKTEN KORKAR OLDU"

İki ay önce yeğeninin düğünü olacağını ifade eden bir kadın işçi ise “Pandemiden kaynaklı ertelemek zorunda kaldık. ‘Birkaç ay içinde yaparız düğünü’ diye düşünürken, altın fiyatları arttı. Düğünlerde altın takma geleneği olunca insan düşünüyor ister istemez. Misafirleri zor durumda bırakırız diye ben utanır oldum. ‘Bu krizde düğün mü olur’ diyen arkadaşlarım var. İlk başta ailesinin erteleme bahanesi pandemiydi şimdi altın fiyatları olacak. Evlenmekten korkar oldu gençler” diyor.

ŞİMDİ DE YAŞAM HAKKIMIZI HEDEF ALIYORLAR

Çok sayıda kadın işçinin de olduğu bir fabrika olan Mata’da işçilerin gündeminde Hükümetin hedef haline getirdiği İstanbul Sözleşmesi de var. Bir işçi, “Başımızdakiler pandeminin ilk anından beri açıkça, ‘Krizi fırsata çevireceğiz’ dediler. Bizim birikimimiz olan işsizlik fonunu lütuf gibi bize sunmaya çalıştılar. Hâlâ da yapıyorlar. Kıdem tazminatını gündeme getirdiler. Tepki gelince ertelediler. Yaşadığımız sorunları dile getirince Ayasofya’yı karşımıza çıkartıp gündemi değiştiriyorlar” diyor.

Başka bir kadın işçi ise, “Şimdi de biz kadınların yaşam hakkına göz dikiyorlar. İstanbul Sözleşmesi'ni bir sorunmuş gibi gösterip, biz sorun çıkarıyoruz gibi davranıyorlar. Sosyal medyada polislerin kadınlara nasıl davrandığını görüyoruz. Pazara gittiğimizde meyveden, sebzeden nasıl para arttırırız diye düşünüyoruz. Okullar açılacak. Kızım liseye başlayacak. Okul masraflarını çıkartmak için fazla mesai yapmak için can atar oldum. Kadınlar bütün bu sorunlarla boğuşurken, bir de İstanbul Sözleşmesi'ni hedefe koyuyorlar. Başka derdi mi kalmadı bu ülkenin? İnsanlar artık geçinemiyor. Bununla uğraşsınlar” dedi. (Tuzla/EVRENSEL)

{{411465}}

{{411412}}

ÖNCEKİ HABER

Cengiz Holdingin, Kaz Dağlarındaki bakır-altın madeni için ÇED süreci başladı

SONRAKİ HABER

Lübnan Ekonomi Bakanlığı: 4 aylık buğday stoku var

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa