04 Ağustos 2020 00:13

Denizlili işçiler: Düğünlerde altın değil, para takıyoruz

Denizli'de çeşitli iş kollarında çalışan işçilerle asgari ücretin altın karşısında erimesini konuştuk.

Fotoğraf: Evrensel

Reklam

Hilmi MIYNAT
Denizli

Asgari ücretin 318 lira olduğu 2004 yılında çeyrek altın fiyatı yaklaşık 30 lirayken asgari ücret 10 çeyrek altına karşılık geliyordu. 16 yıl sonra bugün 2 bin 324 lira (AGİ dahil) olan asgari ücret ile alış fiyatı 729.5 lira olan çeyrek altından yalnızca 3.1 tane alınabiliyor. Diğer yandan Türk-İş temmuz ayı açlık sınırını asgari ücretin 82 lira üstünde, 2 bin 406 lira 46 kuruş olarak açıkladı. Emekçilerin yaşam şartları her geçen gün ağırlaşırken ocak 2020’de sendikalaşma oranı 13.84’ken, temmuz 2020 tarihli Resmi Gazetede yayımlanan bakanlık verilerine göre ise sendikalı işçi oranı 13.66’e geriledi. Sosyal Güvenlik Kurumu verilerine göre de 2019 yılında kayıt dışı istihdam oranı yüzde 34.52 olarak belirlendi.

Denizli’de emekçilerle bu gidişatı ve geçim sıkıntılarını konuştuk. Rakamların ortaya koyduğu ekonomideki gerilemeyi zaten yaşayarak hissettiklerini belirten işçiler, ekonominin her geçen gün daha kötüye gittiğini, fabrikalardan ses çıkarma konusunda ise işsizlik korkusunun ağır bastığını ifade etti.

‘BUGÜN MAAŞIM YATTI, ELİMDE 300 LİRA KALDI’

Asgari ücretle bir bankada çalışan Merve, insanların borçlandırıldığını ve ekonominin daha kötüye gittiğini söyledi. Kendi yaşamından örnek veren Merve, “Normalde biz asgari ücretle geçinemezken bu sefer işin içine kredi taksitleri giriyor. Benim gelir seviyem iyice düşmüş oluyor. 750 lira ev kiram var, faturaları saymıyorum. Bugün benim maaşım yattı. Ödemeleri yaptım elimde 300 lira nakit para kaldı. İster istemez yine borçlanacağım” diye konuştu. Tek başına yaşadığı evde her ay 60-70 lira su faturası ödediğini belirten Merve faturaların yüksek olmasına, “Tek başına bir insan 70 liralık su kullanabilir mi?” diyerek tepki gösterdi. 

TÜRK-İŞ’E TEPKİ

Türk-İş’in açıkladığı açlık sınırını hatırlattığımız Merve, şunları söyledi: “Açıklamak hiçbir şey. Bir çalışma yapması gerekiyor. Çalışma yapmıyorsa açıklama yapmasının hiçbir anlamı yok. Açıklamasın o zaman. Biz zaten biliyoruz o parayla geçinemediğimizi.” Denizli Valiliğinin eylem yasaklarını da eleştiren Merve, “Asıl yasak yapılması gereken yerde yapılmıyor. Fabrikalar kapanmıyor, camiler kapatılmıyor ama basın açıklaması yasaklanıyor. Yayılacağı yerlerde önlem yokken, yayılmayacağı yerlerde kendilerine göre önlem alıyorlar” dedi. 

Temel tüketim maddelerine asgari ücrete yapılan zamdan daha fazla zam yapıldığını söyleyen 15 yıllık tekstil işçisi Rasim, “Zamanında paranın değeri vardı altın alabiliyorduk. Artık düğünlere gidince para takıyoruz mecbur. En son altını belki 6 yıl önce almışımdır” dedi. 200 işçinin çalıştığı bir fabrikada çalışan 20 yıllık tekstil işçisi Hasan da, “Altını gören kim? Çok yakın akraba düğünü olursa öyle, o da 4 sene önceydi belki. Artık yakın akraba düğününe de alamıyoruz. Karnımızı zor doyuruyoruz” diye konuştu. 

‘HERKESTE İŞTEN ÇIKARILMA KORKUSU VAR’

Tüm sıkıntılara rağmen sendikalaşmadaki zayıflığı sorduğumuz Hasan, sözlerini şöyle sürdürdü: “Kanunda olması lazım, kanunun işçiyi koruması lazım. İşveren istemiyor sendikayı. İlk sesini çıkaran kimse onu işten çıkarıyor. Herkeste işten çıkarılma korkusu var. Hayat zor. Bir ay boşta gezdiği zaman o kişiye 3-4 aya mal olacak. Halk açlık sınırında, geçim derdinde. Yatırımlar silah sanayisine yapılıyor. İşçiler geçinemiyor.”

Bu gidişata göre iktidarın oy kaybı yaşayacağını ifade eden Hasan, “Aldığım maaş 2 bin 700 lira, kredi çeksem geri ödeyemem. Ben EYT mağduruyum aynı zamanda. Hak adalet deniyor. Yasalar bize gelince nasıl geri işliyor? Geçen seçime kadar AKP’ye oy vermiştim ama artık hayatta vermem. 18 yaşını geçmiş 2 çocuğum var, evde 4 kişiyiz. Bir dahaki seçimde hayatta AKP’ye bizim evden oy çıkmaz” diye konuştu.

35 yıldır tekstilde çalışan EYT mağduru Hüseyin ise, “Ben 35 senemi verdim çalışma hayatına elime ne geçti? 5 bin 400 gün prim doldurmak gerekiyordu 9 bini geçti. Alacağım emekli maaşı 1500 lira. Ben 35 sene çalıştım bana reva görülen bu mu?” diye sordu. Hüseyin, kıdemin fona devrinin ertelenmesine ilişkin de “Umudum yok. Kıdem tazminatını da sadece beklemeye aldılar. Kazanım sayılmaz bu. Yarın ortalık durulunca tekrar getirirler gündeme. Bıçak kimin elindeyse onun bıçağı kesiyor” dedi.

Reklam