02 Ağustos 2020 00:35

Kısa hayatın da mücadelen de boşa gitmedi amca

"Bana neden ‘Celil diyemediklerini’ birazdan anlatacağım. Zaten diyemeyecekleri bir isim koymanın absürtlüğünü atlıyorum."

Celil Cengiz | Fotoğraf: S. Celil Cengiz'in kişisel arşivi

Paylaş

S. Celil CENGİZ

Resimdeki benim amcam. Celil Cengiz. Ben doğunca bana onun ismini koymuşlar. Bir yandan da ‘Celil diyemeyiz’ diye ikinci bir isim aramışlar. Ben Sadi olmuşum. Bana neden ‘Celil diyemediklerini’ birazdan anlatacağım. Zaten diyemeyecekleri bir isim koymanın absürtlüğünü atlıyorum.

Büyük oğlanı psikiyatra götürdüğümüzde, isminin tınısının sıra dışılığından olacak, bize bir aile büyüğünün ismini verip vermediğimizi sordu. Nedenini merak ettik. Dedi ki isim çocuğa bir anlam yüklermiş. O anlamın altında ezilebilirmiş kişi. Tavsiye etmiyoruz dedi. Tabi 1983 Çarşamba’sında isim tavsiyesinde bulunacak psikiyatr yoktu. Olan psikiyatrlar sadece delilere bakıyordu. Eli iş tutan deliye karışan eden bile olmazdı. Özgürlüğe gel.

Rivayet odur ya amcam tam kırk sene önce bugün bir arkadaşına iftara gitmiş. İftardan sonra arkadaşının annesinin ‘Çay demledim çay için de gidin’ davetini ‘Biz çayları kahvede içeceğiz’ diyerek reddetmiş.

O son çayını içmekteyken mi, daha önce mi yoksa daha sonra mı bilmem, kırk yıl önce bugün Samsun’un Çarşamba ilçesinde Sungurlu Mahallesi’nde bir kahve tarandı. Amcam ilk tarama bitince yanındaki arkadaşına ‘Sakın kafanı çıkarma’ demesine rağmen, olan bitene bakmak için saklandığı yerden doğrulduğunda bir kurşun tam kalbinden girdi. O kalp kırk senedir atmıyor.

Eskiden bu ‘tarama’ hadisesinin, o zamanın moda tabiriyle ‘taramalı tüfeklerle’ gerçekleştiğini zannederdim. Cinayet silahının bir tabanca olduğunu duyunca garip bir hayal kırıklığına uğradığımı hatırlıyorum. Ne yani amcam tek bir kurşunla mı ölmüştü? Bütün kahveyi taramalı tüfeklerle tarasalar tamam ama tek bir kurşun. Üstelik tam kalbine. Nasıl da denk gelmiş?

Bir ferdini siyasi cinayete kurban vermiş ‘doğru yolcu’ ailem beni hep ‘Aman oğlum siyasetten uzak dur’ diyerek büyüttü. Kendileri gibi merkezde kalmamı istediler hep. Merkez güvenliydi. Merkez kurşun geçirmezdi belki de. Benim hiç örgütlü sol geçmişim olmadı. Ergenliği İslamcılıkla ilk gençliği liberallikle geçirme, sonra vicdani ret hakkı ile tanışma LGBTİ meselesiyle, kadın meselesiyle tanışma, iş hayatına atılıp emekle tanışma ve derken otuz yaşla tanışma. Senin yirmi üç senede kavradığın hayatı ben otuz yaşında daha yeni yeni anlamaya başlıyordum. Senden yedi yıl fazla yaşadıktan sonra. Ve bunları senden tam on altı yıl fazla yaşadıktan sonra yazıyorum. Hayat ikimiz için adil davranmış sayılmaz öyle değil mi?

Amcamı hiç tanımadım. Onu sevemedim özleyemedim. Bu konu zaten hiç konuşulmazdı. Herkes sanki sessizlik yemini etmişti. Amcam solcuydu. Yirmi üç yaşında yeni mühendis çıkmışken bir kahve taramasında ölmüştü. Hepsi bu. Ben sadece amcamın acısını sezebildim. Dedemin evlat acısına dayanamayıp kalp krizden ölmesinden, babaannemin erken yaşta kansere yakalanmasından, babamın ona hep içine atar gibi bir izlenim veren genel suskunluğundan, halamın sanki acısını bastırır gibi yüksek sesle konuşmasından sık ağlamasından sezebildim acıyı. Oysa ben merak ediyorum; amcam hiç aşık olmuş muydu, birinin elini tutmuş muydu, birini hiç dudağından öpmüş müydü? Bunları kimseye sormadım. Ama bir gün halama sordum amcam hangi fraksiyondandı diye. Kurtuluşçu idi galiba demişti. Acaba hangisiydi? Halkın Kurtuluşu olabilir miydi? Benim bu ‘kurtululuşçuluk’tan henüz habersizken Hayat TV’de program yapmam tesadüf olabilir miydi?

Küçük oğlanın kıvırcıklığı sana çekti amca. Kısa hayatın da mücadelen de boşa gitmedi hem. Bak şimdi Evrensel diye bir gazete var ve ben burada bugün seni yazıyorum. Anıların, acılarımızda ve umutlarımızda yaşıyor. Nur içinde yat.

ÖNCEKİ HABER

Ümit Olgun ve Paryalar: Evrene güzel sesler yaymayı planlıyoruz

SONRAKİ HABER

İstanbul, Ankara, İzmir'den 5 Ağustos'a çağrı: Kadınlar hakları, hayatları için elele

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...