04 Temmuz 2020 00:00

Myanmar: Toprak yeşim taşı veriyor, işçileri alıyor

Bu yazı yazıldığında Myanmar’ın Kaçin eyaletindeki heyelanın altından 162 madenci cesedi çıkarılmış, kayıplar aranmaya devam ediyordu. Kaçin'de yeşim taşı ihracatı işçiler toprağa gömüldükle büyüyor.

Fotoğraf: Myanmar İtfaiye Müdürlüğü/EPA/EFE/AA

Paylaş

Resmi adıyla Myanmar Birliği Cumhuriyeti, son yıllarda Rakhine eyaletinde yaşayan ve Türkiye’de daha çok “Arakanlı Müslümanlar” olarak bilenen Rohingyalara uygulanan ve Birleşmiş Milletlerin “soykırım” olarak nitelendirdiği saldırılar ve büyük kitlesel göç ile gündem oluyordu.

Ancak önceki gün bir başka eyalette, Kaçin eyaletinin Hpakant bölgesindeki maden alanında meydana gelen bir heyelanda en az 162 madencinin ölmesi, gözleri yeşim madenciliğine çevirdi. Bu haber yazıldığında madenci cesetleri çıkarılmaya devam ediyordu. En az 54 yaralı da hastaneye kaldırılmıştı.  

Güney Asya ülkesi Myanmar, dünyanın en büyük yeşim taşı ihracatçısı. BBC’nin haberine göre ülke sadece geçen yıl 30 milyar dolarlık yeşim ihraç etti. Ve yine dünyanın en büyük yeşim madeni Hpakant’ta bulunuyor.

Kaynakları en zengin bölgelerin halklarının, en derin yoksulluğa mahkum edilmesi bir kapitalizm geleneği. Hpakant’ta da aynı sistem geçerli. Yeşimin çoğunluğunu Myanmar devleti, ordusu, yerli ve yabancı şirketlerler çıkarıyor ve satıyor. Kaçin halkı ise hem yoksulluğa hem toprağa gömülüyor.

Topraktan çıkan yeşim arttıkça, toprağa gömülen işçi sayısı da çoğalıyor. Açık madencilik ve yağmurlar birleşince çamur bir felaket olup insanların başına yağıyor. Bölgede 100 bin maden işçisi bulunduğu belirtiliyor. Kimi zaman uyurken çadırları eziyor çamur, kimi zaman işçiler çalışırken tepelerine iniyor ya da içine çekiyor.  

Geçen yıl en az 100, son beş yılda ise binin üzerinde kişinin bu şekilde yaşamlarını yitirdikleri tahmin ediliyor.

KAÇİN EYALETİ

Myanmar, 1948 yılında İngiltere’den bağımsızlığını aldı. Ülkede çoğunluğu “Birmanlar” oluştursa da birçok etnik ulus bir arada yaşıyor. Bağımsızlık ilan edildiğinde Kaçin gibi bazı sınır topraklarında azınlık toplulukları yaşıyordu ve buldukları mineralleri çıkararak yaşamlarını sürdürüyorlardı. Myanmar merkezi yönetimleri federasyon sistemini kabul etmedi. Etnik grupların bazıları kendi silahlı güçleriyle kendi kaynaklarına kendileri sahip olmak için savaşmaya başladılar. Devlet daha sonra birçok grupla ateşkes imzalasa da bölle bölgelerde çatışmalar sürüyor.

Kaçin Bağımsızlık Örgütü (KIO) 1961 yılında silahlı örgütünü (KIA) kurdu. Kaçin’in Kuzey Hindistan, Tibet ve Çin’in Yunan vilayetiyle sınırları var. KIO’nun Çin’le yeşim ticaretinin yapıldığı sınırlardaki hakimiyeti, ordusunu güçlendirmesine yardımcı oldu. Binlerce silahlı milis oluşturuldu. KIO/KIA Hpakant ve halkın geleneksel yeşim madenciliğini 1994’de kadar yönetiyordu. Ancak Myanmar askeri rejimiyle ateşkes yapıldığında topraklarının bir kısmı kaybedildi.

Çatışmalar, bu kez seçimle başa gelmiş bir Myanmar hükümetiyle 2011’de yeniden başladı. Fakat KIO/KIA madenlerdeki eski hakimiyetini yeniden kazanamadı. Çatışmalı yıllarda çok sayıda Kaçinli yerinden edildi. Bölgede hakimiyet devlet, ordu ve özel şirketlerde olsa da KIO/KIA da hâlâ yeşim madenciliğinde etkili, Çin’e doğrudan ticaret de yaptığı belirtiliyor.

Özerklik talebinin ve Tatmadaw’a (Myanmar silahlı kuvvetleri) karşı savunmanın yanı sıra madenlerin kontrolü de KIO/KIA silahlı direnişinin devam etmesinin sürekli bir nedeni olarak gösteriliyor.

YEMASE İŞÇİLİĞİ

Kaçin’de geleneksel yeşim madenciliği 1990’larda “makinelerin yükselişi” ile birlikte ağır makine ve kamyonların kullanıldığı, bu nedenle diğer bölgelerden göçen işçilerin de istihdam edildiği bir endüstriye dönüşüyor.

Ancak şirketler bölgeyi yağmalarken işçilere ve bölge halkına düşen pay çok düşük olduğu için, “yemase” adı verilen ve kaçak olarak değerli taş parçaları arayanların oluşturduğu bir “yan iş” de ortaya çıkıyor. Genelde geceleri yapılıyor. Düzenin devamı için çoğunlukla göz yumuluyor. Bazen ise tam tersi şiddet kullanılıyor. Polis ya da şirketlerin güvenlik görevlileri madencilere ateş açıyor. Yaralıyor ya da öldürüyorlar. Ölenlerin aileleri tazminat da alamıyor.

Şirketlere bağlı işçiler ise genelde sözleşmesiz çalışıyor, iş güvenlikleri bulunmuyor.

Konuyla ilgilenmek isteyen insan hakları savunucularının saldırıya uğradıkları belirtilirken, Myanmar Madencilik İşçileri Federasyonunun da ülke çapında sadece birkaç bin üyeye sahip olduğu ve örgütlenmesinin önünde birçok engel bulunduğu belirtiliyor.

YEŞİL BATAKLIK

Yeşim maden işçilerinin ve kaçak madencilerin yaşam koşulları oldukça kötü. Her an heyelan tehlikesi altında derme çatma çadır kamplarda ya da barakalarda kalıyorlar. Ayrıca işçiler arasında uyuşturucunun yaygın olduğu da biliniyor.

Eroin veya metamfetamin enjekte etme işi çoğu zaman kolektif gerçekleşiyor. Bu iş için “galeriler” var. Aynı iğne birçok işçide kullanıldığından HIV pozitif oranlarının da yüksek olduğu söyleniyor. Yaygın sömürü Hpakant’ın gecekondu genelevlerinde kadınların ve kız çocuklarının ticari cinsel istismarını da kapsıyor.

İSYANLAR

Madenciler şirket patronlarına karşı isyan etmiyor değiller. Ediyorlar. Örneğin haziran 2017’de bir şirketin arazisini korumakla görevli bir polis memuru bir yemase işçisini vurarak öldürüyor. Ardından diğer işçiler şirket araçlarını ateşe veriyorlar. Mayıs 2018’de Yadana Shwe Eaik şirketi işçileri ücretlerinin geciktirilmesini protesto ediyorlar. Araçlara zarar verip bazı binaları yakıyorlar. 50 işçi tutuklanıyor.

Global Witness’e göre gümrük vergisi vermemek için yeşimlerin yüzde 50-80 kadar bir oranı Çin sınırından kaçak geçiriliyor. Yeteri kadar denetim yok ve yaşananlar görmezden geliniyor. 

Myanmar ordusunun 2016-17 yıllarında Rakhine eyaletinde Rohingya halkına yaptığı ve BM’nin soykırım olarak nitelendirdiği saldırılarından sonra “tüketici aktivist grupların” baskısı ile bazı üst düzey perakende şirketleri, mücevher sektöründeki doğrudan askeri katılım nedeniyle tepki göstermek zorunda kalmış. Örneğin Cartier, Aralık 2017’de Myanmar’dan değerli taş satın almayı durdurmaya karar verdiklerini” açıklamış.

ŞİRKETLER

Ülkede maden kaynakları devletin mülkiyetinde. Hpakant’taki araziler imtiyaz anlaşmalarıyla şirketlere geçici olarak veriliyor. Burma Çevre Grubunun 2017’de yayınladığı bir rapora göre, özel yeşim madenciliği yapan şirketler genellikle ordu yönetimindeki UMEHL ya da devlet işletmesi olan Myanmar Değerli Taşlar Şirketiyle ortaklık halindeler.

İki şirket de 2016 yılına kadar ABD’nin ithalat ve yatırım yaptırımına maruz kalmış, yaptırımlar bu tarihten sonra kaldırılmış.

Siyaseten güçlü, iyi bağlantılara sahip Myanmar holdingleri ve yatırım grupları yeşim madenciliği de yapıyor. Yabancı ortaklara izin veriliyor, bunlar çoğunlukla Çinli şirketler. Ayrıca Çin yatırımlarını örtmek için sıklıkla gölge şirketler kullanılıyor.

Şirketlere genelde küçük arazilerde 3-5 yıllık imtiyazlar tanınıyor, bu da şirketleri hızlı bir şekilde olabildiğince çok maden çıkartmaya yöneltiyor.

Global Witness’in 2015 raporuyla ilgili basın açıklamasında, Myanmar’ın büyük yeşim ticaretinin, cunta yönetiminin en karanlık günleriyle ilişkili askeri elitler, uyuşturucu lordları ve yandaş şirket ağlarıyla yönetildiği vurgusu yapılıyor.

ÇEVRE FELAKETİ

Son 20 yıldaki yoğun madencilik faaliyeti çevreye de büyük zarar vermiş. Derin kazma nedeniyle kraterler oluşmuş, manzara tersine dönmüş. Bölgenin havası ise sürekli tozlu. Patlamalar ve drenajın yarattığı titreşimler toprağı çatlatıyor. Bazı açık ocaklar ve atık yığınları evlere, okullara ve diğer binalara çok yakın.

Şubat 2016’da Hpakant bölgesindeki köylüler, kısa bir çöp kamyonu blokajı ile maden atıklarının topraklarına dökülmesini protesto etmişler.

Hpakant Vadisinden akan Uru Nehri ciddi şekilde kirlenmiş ve çökelmiş. Madencilik ve yağmur suyundan çıkan atık su, madenler çıkarıldıktan sonra terk edilmiş imtiyaz alanlarını dolduruyor; göller ve havuzlar oluşturuyor.  

ÖNLEMLER YETERSİZ

2016 yılında son hükümet, yeşim madenciliği izinlerinin verilmesini veya mevcut olanların yenilenmesini askıya almış. Bazı önlemler alınmış Ama yine de madencilik yasal ve yasa dışı olarak sürüyor. Son ölümler bunun göstergesi.

Haber ve raporlardan derlediğimiz tüm bu bilgiler, bölgede halkın siyasi talepleri dikkate alınmadığı, güvenli ve insani koşullarda madencilik yapılmadığı ya da başka güvenli istihdam koşulları sağlanmadığı sürece ve tabi ki yeşim taşı tamamen sömürülüp kaynağı kurutulana kadar ölümlerin devam edeceğine işaret ediyor…

2014 yılında 4 bin 923 Hpakat sakininin imzalayarak dönemin hükümetine gönderdiği mektuptan birkaç cümle ile bitirelim:

“Hpakant’taki yeşim madenciliği faaliyetlerinin bir parçası olarak, sınırlı sayıda kapitaliste izin verilirken, yerel etnik gruplara yeşim taşı verilmemiştir. Her ne kadar bazı şirketler etnik gruplara bağlı olsalar da sahiplikleri talebadan ibarettir ve çoğunda yabancı uyruklular hakimdir.”

“Değerli kaynaklar, paha biçilmez değerde taşlar, ormanlar ve altın, makine donanımlı şirketlerin kazıları nedeniyle yok oluyor, halk bu faaliyetlerden faydalanmıyor. Tersine, insanlar sağlık riski nedeniyle acı çekiyor ve şirketlerin dinamit madenciliğinin yarattığı hava kirliliği nedeniyle ölüyor.” (DIŞ HABERLER)

Kaynaklar:
*Edith Mirante, A Waste Of Lives, 13 Ağustos 2019, himalmag.com
*Global Witness Raporu: Jade; The Myanmar’s Biggest State Secret, ekim 2015

ÖNCEKİ HABER

ÖSYM, YKS’deki Mabel Matiz sorusu hakkında inceleme başlatmış

SONRAKİ HABER

Kimya Mühendisleri Odası: Yangınlar, patlamalar, ölümler kaza değildir

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...