Dededen toruna “Barış”ın inşası
Eşim babama çocuğa isim koyanın da bir isim hakkı olduğunu ve eğer isterse bir isim de kendisinin koyabileceğini söyledi. Bunun üzerine ısrarcı olunca babam; “O zaman Barış olsun” dedi.
Fotoğraf: Halis Ulaş
11 Ocak 2016 tarihinde aralarında benim de bulunduğum 1128 akademisyen tarafından imzalanan “Bu suça ortak olmayacağız! Em ê nebin hevparênvîsûcî!” başlıklı bildiri kamuoyuna açıklanmıştı. Bildirinin açıklanması ile isimlerimiz, fotoğraflarımız ve çalıştığımız kurumlar gazetelerde, internet haber kanallarında, sosyal medyada paylaşılmaya başlandı. Ardından devleti alimizin en önemli kişileri tarafından bizler için “sözde akademisyen”, "müsvedde", "karanlık", "zalim", "alçak", “mankurt” gibi ifadeler kullanıldı ve "ilgili kurumlar gereğini yapmaya" çağrıldı.
Resmi ve “gayrı resmi” kurumlar gereğini yapmakta elbette geç kalmadılar. Bir yanda bizlerin kanı ile duş almak isteyenlerin tehditleri, diğer yanda gücünü sarı zarftan alanların soruşturmaları, gözaltıları ve davaları ile karşı karşıya kaldık.
Endişeliydik. Sadece biz de değil eşimiz, dostumuz, anamız, babamız da endişeliydi. İşte yaşadığımız bu endişeli günlerin birinde babam aradı. Kızgınlık anında bile hep bir gülümsemeyi yüzünde konuk eden babamın sesi gergin ve öfkeliydi. Babam benim de imzacılar arasında olduğumu öğrenmişti.
Babam Ramazan ayında orucunu tutan, Cuma namazlarına giden, sülaleden Adalet Partisi ve ardıllarına yakınlık duyan bir adamdır. Benim ve kız kardeşimin hayata karşı duruşumuza müdahale etmeyecek özeni gösterebilen hatta saygı duyabilen bir adamdır. Oysa şimdi telefonda benim atmış olduğum imzayı geri çekmemi istiyordu. Belki de ilk defa telefonda birbirimize karşı seslerimizi yükselttik. Endişesinin büyüklüğü sesinin tonuna yansımıştı. Telefonda beni kendisinin yetiştirdiğini ve attığım bu imzayı da çekmeyeceğimi aslında bildiğini söyledim ve karşılıklı olarak geleneksel görüşmeyi sonlandırma cümlelerini söylemeden kapattık.
Ertesi gün babamla yapmış olduğum telefon görüşmesinin yükü ile içim içimi yiyerek önce annemi aradım. Annemin de babamla benzer endişeyi paylaştığını gördükten sonra, havadan sudan bir sebeple babamı aradım. Bir gün önceki telefon konuşmasından hiç bahsetmeden ama tam da o telefon görüşmesi nedeniyle bu görüşmenin yapıldığının bilinci ile birbirimizin seslerini onardık ve bu defa vedalaşarak telefonlarımızı kapattık.
Sonrasında aylarca atmış olduğum imza ve imzanın neden olabileceği sonuçlar gündemimize gelmedi. Ancak Dokuz Eylül Üniversitesi Rektörlüğünün 13 Haziran 2017 tarihlisarı zarf içerisinde gelen yazısı ile yaşamımızda önemli bir dönemece girdik. Çünkü Dokuz Eylül Üniversitesindeki tüm imzacı akademisyenlerle birlikte görevden uzaklaştırılmıştım ve 8 Temmuz 2018 tarihinde 701 sayılı son Kanun Hükmünde Kararname ile ihraç edilene kadar da açıkta kaldım.
Açığa alınma sonrasındaki eylemlilik sürecinde babamın eylemlerimizi onayladığına ve mücadelemizdeki haklılığımıza destek sunduğuna şahitlik ettim. Hatta eylemlerimize bizzat katkı sunmak istese de annemin sağlık sorunları nedeniyle İzmir’e gelemedi. Ancak annemin sağlık sorunlarının ilerlemesi nedeniyle babam 2017 yazında annemle birlikte İzmir’e gelmek zorunda kaldı. Çünkü annemi tedavi için babamı da refakat için İzmir’de bir hastaneye yatırdık.
Açığa alındığım döneme bir yandan annemin sağlık sorunları bir yandan da eşimin gebeliği ve baba olacak olmanın heyecanlı beklentisi eşlik ediyordu. 5 Eylül 2017 tarihinde oğlumuz doğdu. Adını Deniz koymaya karar verdik. Bu süreçte annem ve babam halen hastanedeki ikametlerini sürdürüyorlardı. Doğumun ardından kız kardeşim beni arayarak babamın benden bir ricasının olduğunu söyledi. Kardeşim biraz da reddetmemden çekinmiş olacak ki aracı olmuştu.
Babamın ricası oğlumun ismini geleneklere uygun olarak koymakmış. Eşimin de onayını alarak babamın ricasını kabul ettim. Babam annemin hastanedeki refakatine kısa bir ara vererek isim koyma töreni için bizi ziyarete geldi. Önce torununun kulağına ezan okudu ardından da üç kere“Senin adın Deniz”, “Senin adın Deniz”, “Senin adın Deniz” dedi ve tören bitti. Ya da ben öyle sandım.
Çünkü eşim babama çocuğa isim koyanın da bir isim hakkı olduğunu ve eğer isterse bir isim de kendisinin koyabileceğini söyledi. Şaşırmıştım. Çünkü böyle bir gelenek olduğundan haberdar değildim. Babam bu geleneği bildiğini ancak bizimle daha önce konuşmadığı için bir isim koymasının uygun olmayacağını belirtti. Bunun üzerine ben ve eşim bir isim de kendisinin koyması üzerine ısrarcı olunca; “O zaman Barış olsun” dedi.
…
Geçmiş babalar günün kutlu olsun baba…
- Sol açık 18 Nisan 2024 11:30
- Kader kapıyı çalınca… 04 Nisan 2024 12:45
- Bir ihtimal daha var o da ölmek mi dersin 21 Mart 2024 04:30
- İkiyüzlü ahlak kumkumalığı 07 Mart 2024 13:48
- Elde kaldı hüzün… 22 Şubat 2024 13:32
- Tüfenk üçlemesi: Mavzer 01 Şubat 2024 10:47
- Tüfenk üçlemesi: Aynalı Martin 18 Ocak 2024 11:50
- Tüfenk üçlemesi: Filinta 04 Ocak 2024 13:45
- Gayrı döner oldum 21 Aralık 2023 14:58
- Kayyum rejimi 07 Aralık 2023 12:54
- Kimdi giden kimdi kalan 23 Kasım 2023 11:01
- Eni vici vokke 02 Kasım 2023 13:04
- Şeytanın ışıltısından insanlığın karanlığına 19 Ekim 2023 09:52
- Dayanışma ezilenlerin inceliği midir? 28 Eylül 2023 12:20
- Amerikan İç Savaşı'ndan İngiltere'ye gariptos ağaçlarının hışırtısı 14 Eylül 2023 11:12
- Cehennemin kapısından Bakırköy’ün avlusuna… 31 Ağustos 2023 10:22
- Irgatın Türküsü 17 Ağustos 2023 11:32
- Yüksek Kaldırım’dan Leningrad’a bir şehrin faşizme karşı direniş senfonisi 03 Ağustos 2023 11:46
- Mississipi’den Feshane’ye derinlik ve güvenlik meselesi 20 Temmuz 2023 04:07
- Birimize bir şey olursa ne yaparız? 06 Temmuz 2023 11:31
- Mordan öte 22 Haziran 2023 12:22
- Hakikat bükücülüğü 08 Haziran 2023 11:11
- Umut yorgunluğu 25 Mayıs 2023 10:44
- “Winner” ceket mütevazı mutfağa karşı 11 Mayıs 2023 11:11
- Savaş naraları 27 Nisan 2023 10:10
- Bellek oyunları 13 Nisan 2023 10:50
- Maraş, bahtı gara Maraş 23 Mart 2023 10:48
- Aradığınız devlet bulunamadı 02 Mart 2023 12:22
- Deprem değil, binalar öldürürmüş (!) 16 Şubat 2023 08:42
- Katil uşak 02 Şubat 2023 11:01
- Suyun kokusu 19 Ocak 2023 13:45
- Timsah armudu 05 Ocak 2023 10:27
- Yılın sözcükleri 22 Aralık 2022 11:09
- Franco’dan bugüne Dünya Kupalarından elimizde kalanlar 08 Aralık 2022 11:45
- Şah mat 24 Kasım 2022 09:19
- “Gördük biz bu filmi” 10 Kasım 2022 10:54
- Hakikat yolcusu 30 Ekim 2022 11:20
- Anlatılamamış masallar 27 Ekim 2022 10:14
- "In vino veritas" diğer bir deyişle "Hakikat şaraptadır" 13 Ekim 2022 11:07
- Suskun notalar 29 Eylül 2022 11:12
- Güney Kutbunun yeniden keşfinin hüzünlü hikâyesi 15 Eylül 2022 11:09
- “Sen ben Lenin” Bir de Ahmet Abi. 01 Eylül 2022 10:39
- Börklüce’den günümüze Eyyamı Bahur ya da namı diğer Köpek Günleri 18 Ağustos 2022 10:59
- Dünyanın eksenini kaydıran Hindistan’ın küçük cevizi 04 Ağustos 2022 10:39
- Dünyanın tadı baharı 21 Temmuz 2022 08:40
- Menekşe kokusu 07 Temmuz 2022 04:24
- İnsan kokusu 23 Haziran 2022 04:12
- Tiryak-i 02 Haziran 2022 11:37
- Bahar karşılama 19 Mayıs 2022 06:26
- Hıdırellez ateşi 05 Mayıs 2022 01:05
- Yelkenler fora 21 Nisan 2022 05:20
- Sözün gücü 07 Nisan 2022 06:05
- Lombardiya’dan Ukrayna’ya kemanın tınısı 24 Mart 2022 05:34
- Zeytinin hükmü 10 Mart 2022 05:55
- Geççek 24 Şubat 2022 05:15
- Allasen söyle nedir aşkın aslı astarı! 09 Şubat 2022 23:45
- Erguvan kokusu 27 Ocak 2022 05:49
- (N)isyan 13 Ocak 2022 04:53
- Yaşamın ağırlığı 30 Aralık 2021 05:42
- Kuşaklar boyu insan hakları 16 Aralık 2021 05:03
- Savaşı Durduran Kadınlar: Lili ve Marlen 02 Aralık 2021 04:23
- Herkesin bir Ahmet Kaya’sı vardır 18 Kasım 2021 04:00
- Şaka mı, şeker mi, yoksa patates mi? 04 Kasım 2021 05:43
- Memeli Zeus 21 Ekim 2021 06:51
- Son Bakış 07 Ekim 2021 05:30
- Kırmızı 22 Eylül 2021 23:43
- Asuman’dan Antonis’e Ege’nin iki yakası 09 Eylül 2021 04:46
- Her ekalliyeti düşünüyorum 26 Ağustos 2021 04:04
- Dezenfektan aşkı 12 Ağustos 2021 06:12
- Nomadland’den Rosetta’ya Göçebe Ruhlar 29 Temmuz 2021 06:35
- Lavinia 14 Temmuz 2021 23:08
- Ruhumda Sızı* 01 Temmuz 2021 06:46
- “Y” 17 Haziran 2021 06:06
- Vurmayın öldüm 03 Haziran 2021 03:56
- Gözümün nuru 20 Mayıs 2021 06:11
- İmgenin suskunluğu 06 Mayıs 2021 05:56
- Ruhlar Mezbahası İyi Günler 22 Nisan 2021 03:34
- Şiirci Geldi Haaanıım… 08 Nisan 2021 00:00
- Ata Abi 25 Mart 2021 05:08
- “Yurtsama”dan “gündedün”e “nostalji”nin çağrıştırdıkları 10 Mart 2021 23:20
- Gönülçelen kelimeler atlasım 25 Şubat 2021 05:00
- Harfiyat 10 Şubat 2021 22:41
- Utanç ne yana düşer usta... 28 Ocak 2021 04:20
- “... Ve Herkes için Adalet” 13 Ocak 2021 23:15
- Yattığınız yer incitmesin… 31 Aralık 2020 04:38
- San(a)saryan’dan Su’ya Mahsus Mahaller 09 Aralık 2020 22:44
- Ölüm, adın kalleş olsun… 26 Kasım 2020 04:03
- Depremin ruhsal sarsıntısı 12 Kasım 2020 04:59
- Notaların savaşla hesaplaşması 29 Ekim 2020 05:11
- Hırsızlar mağarası 15 Ekim 2020 00:00
- İyi ki TTB var! 01 Ekim 2020 06:30
- Heybeliada Sanatoryumundaki Hayalet 17 Eylül 2020 00:02
- Otokinetik etki ve norm oluşturma 03 Eylül 2020 05:06
- Ödemişli Muzaffer’den Amerikalı Sherif’e 20 Ağustos 2020 00:51
- Uygun adım marş!… 06 Ağustos 2020 05:18
- ERK-EK 23 Temmuz 2020 04:57
- İçimdeki yangın 09 Temmuz 2020 05:18
- Esaretten kaçan köleden hasta, kamçıdan tedavi üretmek 11 Haziran 2020 00:00
- Kerli ferli yalanlar ve sosyal uyum 28 Mayıs 2020 00:00
- Elma dersem çık… 14 Mayıs 2020 00:30
- Yaşam için ölüme yatanlar 30 Nisan 2020 02:08
- Bastırılan geri döner 16 Nisan 2020 00:00
- Miasmadan Covid-19’a sağlıkçıların salgından korunma önlemleri 02 Nisan 2020 02:49
- Şimdiki zamanda bir distopya: Covid-19 18 Mart 2020 20:30
- Şehitler tepesi 05 Mart 2020 00:30
- Özlerimize kıymayın efendiler! 20 Şubat 2020 00:30
- Acının tonu 06 Şubat 2020 00:00
- Başlarken… 29 Ocak 2020 23:20