23 Haziran 2020 00:21

Suriyelilere ön yargı artarken, saya grevine katılanlar farklı düşünüyor

Pandemi döneminde ekonomik olarak olumsuz etkilenen Adanalılar, bu durumu da mülteciler için bugüne kadar 40 milyar lira harcandığı iddiasıyla kıyaslıyor. Ancak sayada durum farklı.

Fotoğraf: Evrensel

Paylaş

Volkan PEKAL
Adana

Son yıllarda yaşanan ekonomik sorunların nedenini Suriyeli mültecilere bağlama eğilimi Adana’da yüksek görünüyor. Geçtiğimiz eylül ayında, faili sonradan Türk vatandaşı çıkan bir istismar vakası ile Suriyelilere saldırıların yaşandığı Mirza Çelebi Mahallesi’nde de durum farklı değil. Mahallede yerli ve mülteci emekçilerle, esnaflarla konuştuk.

Mirza Çelebi, eylül ayında 11 yaşındaki bir erkek çocuğun istismar edilmesinde failin Suriyeli olduğu söylentilerinin hızla yayılmasının ardından mültecilerin işyerlerine saldırıların olduğu bir mahalle. O zaman mahalle halkı ile yaptığımız röportajlarda, sorunun temelinde ekonomik nedenler olduğunu saptamıştık. Aradan geçen sürede duygular pek farklı değil. Mahallede esnaflık yapan beyaz eşya tamircisi Orhan Gökçeli, Suriyeli mültecilerin gitmesi durumunda yaşadığı ekonomik sorunların düzeleceğini düşünüyor: “Suriyeliler vergi ödemiyor, işin fiyatını düşürüyorlar.”

Son zamanlarda dükkanın önündeki elektrikli aletlerin çalınmasından Suriyeli mültecilerin sorumlu olduğunu iddia eden Gökçeli, mültecilerin çocuk başına yüksek paralar aldığını düşünüyor. Buna karşılık sağlıkta artan cepten ödemeler nedeniyle kendisini değersiz hissettiğini söylüyor: “Bundan birkaç ay önce kaza yaptım. Ambulansla değil kendi imkanlarımla hastaneye gittim. Şehir Hastanesine sevk ettiler. Bağ-Kur’um, sigortam yok diye bana bakmadılar, taburcu ettiler. Her yerim kırık içerisinde eve gönderdiler. Biz bu ülkenin vatandaşı değil miyiz?​”

‘40 MİLYAR LİRA DAĞITTIK’ HERKESİN DİLİNDE

Gökçeli ile konuşurken çevrede bulunan vatandaşlar da konuşmaya dahil oluyor. Konu hükümetin dağıttığını söylediği paralara geliyor. Pandemi döneminde ekonomik olarak çok olumsuz etkilendiğini ekleyen Gökçeli, kendisine kredi çıkmadığını belirterek “Halka dağıtıldığı söylenen milyarlarca lira nerede? Bir de milletten mesajla para istiyorlar. Nereye harcadılar? Yandaşlara, müteahhitlere harcadılar!” Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın mülteciler için bugüne kadar harcadığını iddia ettiği 40 milyara da ayrı bir tepki var.

Söze “Biz para harcayıp çocuğumuzu dershaneye gönderiyoruz” diye başlayan bir esnaf “Suriyelileri sınavsız üniversiteye alıyorlar. Bir de cebine geri ödemesiz bin lira para koyuyorlar. Kızım Mersin’i kazandı, Yurt Müdür’ü ‘Öncelik Suriyelilerin’ dedi” iddiasında bulunuyor. Sık duyulan söylemler arkasından geliyor: “Hastanede bizden öncelikliler”, “Benim askerim öleceğine gönder onlar savaşsın”, “Maaşlarını devlet veriyor, çocuk başı 300 lira alıyorlar.” Mültecilerin evlerde kuaför işlettiği için kendi işlerinin azaldığını anlatan esnaflar, ekonomik krize bu sorunun da eklendiğini belirtiyorlar.

BİR BAŞKA SES

Adana, son dönemde iki kez büyük saya direnişine ev sahipliği yaptı. Ayakkabı işçileri Türk, Kürt, Arap, Suriyeli demeden ortak komiteler kurdu, iş bıraktı ve kazandı. Adana’da genel ön yargı kadar olmasa da sayada sağlanan birlik ruhunun izlerine de rastlamak mümkün oldu. Sayacı Mehmet Oturmak, Hükümet’in mültecileri batıya karşı koz olarak kullandığı görüşünde. Saya direnişini ise şöyle anlatıyor: “Biz ayrımcılık yapmadık. Herkes hakkını istedi. Suriyeliler ucuza çalışıyordu ve bu işverenin işine yarıyordu. Onlar grevin ne olduğunu bilmiyorlardı. Biz greve çıkınca onlar da bizimle çıktılar. Çünkü onlar da ucuza çalışmak istemiyor. Başlarda Suriyelileri çok kullandılar. Ama şimdi ücretler hemen hemen aynı. Koronadan dolayı işler yine düştü. Mesleği bırakanlar oldu.”

‘UCUZA ÇALIŞMAK İSTEMİYORUZ’

29 yaşındaki saya işçisi Abdulhamit Safir, 4 yıl önce Türkliye’ye gelmiş. Suriye’de de aynı işi yapan Safir, “Savaşla iş bitti, hiçbir şeyimiz kalmadı, buraya geldik. Sayada iş bırakma eylemine bizler de katıldık. Tüm sayacılar aynı fiyata iş dikmeye karar verdik. Biz ucuza dikmek istemiyoruz. Greve bu yüzden katıldık.”

‘GERÇEĞİ BİLSELER BÖYLE DAVRANMAZLARDI’

Halep Caddesi olarak bilinen Mirza Çelebi Caddesi’nde Suriye’ye has tatlılar satan Abu Somar ile konuşuyoruz. Somar, devletten herhangi bir yardım almadığını, zor geçindiğini anlatıyor. Bir sorun yaşandığında tepkilerin tüm Suriyelilere yönelmesinin yanlış olduğunu ifade ediyor: “İstismar olayının aslını bileseler Suriyelilere tepki böyle olmazdı. Ben memleketimde yaşamayı düşlerdim. Bizim orda evimiz, arabamız vardı. Burada yeme, içme ve faturalardan başka hiçbir şeye paramız yetmiyor. Oraya gitsek bir taraf olmamız gerekiyordu. Çok şükür kimseye bulaşmadık. Suriye’ye dönmemiz zor.  Kardeşim ailesini getirmeye gitti geri dönemedi. 6 yıldır hiç haber alamıyoruz. Nerede bilmiyoruz.”

Tekstil ürünleri satan Muhammed isimli dükkan sahibi ise şunları dile getiriyor: “Benim vergi levham var, vergi veriyorum. Bir hırsızlık olsa ilk Suriyeliler suçlanıyor! Her yerde iyi, kötü insanlar var. Suçlu olan cezasını çeksin ama bir kişinin yaptığını hepimize mal etmeleri doğru değil.” Muhammed çalışmak zorunda olduğu için okuyamamış, kardeşini üniversite okutuyor. Suriyeli mültecilerin devlet üniversitelerine sınavsız girdiği yönündeki yaygın söylentiye de şu yanıtı veriyor: “Nasıl, öyle bir şey mi var! Sınavsız girse dersleri nasıl anlayacak? Doktor çıksa hasta masada ölür! Kardeşim de yabancı öğrencilerin girdiği sınava girdi, şimdi okuyor. Herhangi bir önceliği yok.”


EĞİTİMDE DEĞİL ÇOCUK İŞÇİLİKTE ÖNCELİĞİZ!

Suriyeli ayakkabı işçisi
Antep

Merhaba Evrensel gazetesi okurları,

Ben Ahmet. Yıllarca Adana’da saya atölyelerinde çalıştıktan sonra, şimdi babam Antep’te atölye kurduğu için buraya geldik. Aynı zamanda üniversiteye gitmek istiyorum. Şimdiden şunu da söyleyeyim; üniversiteye gidebilmek için sınavsız geçişe ve devletten alacağım paralara güvenmiyorum. Çünkü öyle bir şey yok! Benim de her yabancı öğrenci gibi Yabancı Öğrenci Sınavı’na girmem gerekiyor.

Ne olursa olsun okumak istiyorum. Bilgisayar mühendisi olmak istiyorum. Ama kolay iş bulur muyum? Gelecekten korkuyorum. Bu kadar çileden sonra iş bulamazsam tam olur! Tabi bunun için de vatandaş olmam gerekir. Çünkü vatandaş olmadan sigortalı iş bulmak zor.

Üniversiteye sınavsız girme söylentisi nereden çıktı, bilmiyorum. Ama ben hiç duymadım. Hatta üniversiteye giden Suriyelileri çok az duydum. Çünkü ilkokulda Suriyeli öğrenci ne kadar çoksa liseye doğru bu sayı giderek azalıyor. Çünkü aileleri yoksul olduğu için belli yaşa gelince işe giriyorlar. Kimisi dil sorunu çekiyor, okulda kavgalar oluyor, başarılı olamıyor. Kimi okulda yaşadığı sorunlardan bıkıp okulu bırakıyor. Kimi Suriye’de okula giderken kardeşleri okusun diye okula hiç başlamadı. Gidip Adana’da Büyüksaat civarındaki saya atölyelerine, Kocavezir civarındaki tekstil atölyelerine, Antep’te Gatem Sanayi Sitesi’ne baksınlar. Çocukların çoğu Suriyeli. Yani bizler öncelikli değiliz. Aksine okuyabilmek için çok şeyi aşmamız gerekiyor. Her mülteci gibi ve ‘iyi yaşamak’ dileğiyle…

ÖNCEKİ HABER

Volt Elektrik’te pozitif vaka iddiası

SONRAKİ HABER

Süleyman Çakır Huzurevinde yaşanan Kovid-19 kaynaklı 18 ölüm Meclis gündeminde

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa