23 Mayıs 2020 14:01

Almanya’da aşırı sağ bölünebilecek mi?

Almanya’da aşırı sağcı ana muhalefet Almanya için Alternatif (AfD) partisi içinde ciddi bir savaş yaşanıyor.

AfD logosu

Paylaş

Yücel ÖZDEMİR

Almanya’da Federal Meclis’te anamuhalefet durumunda olan Almanya için Alternatif (AfD) partisinde bölünme tartışması alevlendi. 15 Mart’ta toplanan parti yönetim kurulunda geçmişte Neonazi örgütler içinde yer alan ve bunu gizleyerek partiye üye olduğu ifade edilen Brandenburg eyalet ve meclis grubu başkanı Andreas Kalbitz’in ihracına karar vermesi, var olan tartışmaları ve çelişkileri derinleştirdi. Geçen yıl yapılan eyalet seçimlerinde yüksek oy alan Kalbitz, Thüringen eyaleti başkanı ve meclis grubu başkanı Björn Höcke ile birlikte radikal aşırı sağ kanadın temsilciliğini yapıyordu. Hitler’in söylem ve eylemleriyle aralarına mesafe koyan bu iki aşırı sağcının başını çektiği “Flüge” kanadının faaliyetlerine bir süre önce parti yönetiminin isteği üzerine son verilmişti. Yaklaşık 5-7 bin üyesinin olduğu tahmin edilen bu kanadın üyelerinin çoğunun Neonaziler olduğu ve gerçek anlamda ise dağıtılmadığı biliniyor. Anayasayı Koruma Örgüt (BfV) tarafından hazırlanan raporlarda “Flügel” içinde çok sayıda şiddet yanlısı neonazinin olduğu belirtilmiş, faaliyetlerinin durdurulmaması durumunda AfD’nin istihbarat tarafından izlenen bir parti olacağı belirtilmişti.

NEONAZİ ÖRGÜTLERE ÜYEYDİ

Kalbitz’in geçmişte neonazi örgütler içinde aktif çalıştığına dair raporlara da yine istihbarat örgütü tarafından parti yönetimine sunulmuş ve karar verilmesi istenmişti. Söz konusu raporda Kalbitz’in gençliğinde HDJ (Anavatana Bağlı Alman Gençliği) derneğine ve 1993-94 yılları arasında ırkçı “Republikaner” (Cumhuriyetçiler) partisinde üye olduğu tespit edilmişti. AfD tüzüğünde, geçmişte yasaklanan ırkçı örgütlere üye olanların üye olarak kabul edilmemesi yönünde bir madde var.

İstihbarat örgütü, bu bilgiler ışığında Kalbitz’in üyelikten çıkarılmaması durumunda AfD’nin istihbarat tarafından izlenen parti ve örgütler listesine alınacağının mesajı verilmişti. AfD’nin istihbarat tarafından izlenen örgütlere dahil edilmesi elbette çok şey anlamına geliyor. Bunun başında kamu dairelerinde çalışan parti üyelerinin tasfiyesi ve kamuda işe alınmaması geliyor.

Her iki gelişmeye baktığımızda Alman istihbaratı ve güvenlik birimlerinin AfD’ye neonazi gruplarla arasına mesafe koyması ve “çizmeyi aşmaması” uyarısında bulunduğu anlaşılıyor. Bu nedenle kontrol edilmesi şimdilik zor görünen kesimlerin partiye egemen olmaması için yoğun bir çaba içerisinde olduğu anlaşılıyor. Belirtmek gerekiyor ki, partinden atılan Kalbitz daha önce merkez yönetim kurulu üyeliği de yapmıştı.

Partinin Eş Genel Başkanı Prof. Jörg Meuthen’in başını çektiği kesimler kontrolü elde tutmanın mücadelesini verirken, neonazilerle bağlantılı olan kesimler AfD’yi ele geçirmek için yoğun bir çaba harcıyorlar. Bu nedenle Kalbitz olayı etrafında partiden ittifak ve gruplaşmaların yeninden gözden dizayn edildiği basında yer alıyor.

Aslında AfD’nin tarihine baktığımızda kanatlar arası tartışma ve partiye egemen olma politikası her zaman vardı. Şubat 2013’de neoliberal bir parti olarak Prof. Bernd Lücke tarafından kurulan AfD, aşamalı olarak aşırı sağcıların ele geçirmesiyle sağa kaydı. 2015’te Lucke’ye karşı Frauke Perty neonazilerin desteğiyle parti başkanlığını kazandı. Lucke ve ekibi bir süre sonra partiyi terk etti ve böylece başta göçmen düşmanlığı olmak üzere daha sağ bir çizgi izlenmeye başlandı. 2015’te ortaya çıkan sığınmacılar krizini “bulunmaz hediye” olarak adlandıran partinin meclis grup başkanı Alexander Gauland’ın etkinliği sürekli arttı. 2017’de ise Petry tasfiye edildi, yerine Alice Weidel getirildi.

KAMPLAŞMADAKİ TARAFLAR

Kalbitz’in atılmasında Eş Başkan Meuten’in başı çektiği biliniyor. 14 kişilik merkez yönetim kurulu toplantısında yapılan oylamada 7 kişi Meuten ile birlikte Kalbitz’in atılması yönünde el kaldırırken 6 kişi karşı çıktı. Bir kişi de çekimser kaldı. Sadece bu durum bile partideki dengenin bıçak sırtında olduğunu gösteriyor. Basın tarafından “ölçülü sağ” olarak adlandırılan kesimin temsilciliğini Meuten ve Federal Parlamento Milletvekili Beatrix von Storch yapıyor. “Aşırı sağ” temsilciliğini ise Weidel, yeni eşbaşkan Tino Chuppalla ve onursal başkan Gauland yapıyor. Der Spiegel dergisi tarafından bu hafta kapağa taşıdığı AfD’deki iç bölünmede taraflar arasında uzlaşmanın zor olduğuna dikkat çekiliyor. Bütün aşırı sağın bu sefer Kalbitz’in atılmasına karşı çıkan Weidel’in etrafında toplanabileceği ifade ediliyor. Üstelik Kalbitz’in mahkeme yoluyla partiye geri dönmesi durumunda bu kanadın elinin güçleneceği belirtiliyor.

Parti içinde aşırı sağın en önemli temsilcisi olan Höcke, Kalbitz’in atılmasını “partiye ihanet” olarak tanımlayarak karşı çıktı. Bu nedenle gerçekten de Kalbitz’in atılması parti içinde ipleri koparmış görünüyor.

Bu konuda nihai kararın ise parti kongresi tarafından verilecek. Nisan sonunda yapılması planlanan kongre pandemi nedeniyle bilinmez bir tarihe ertelendi. Koşullar normalleştiğinde yapılması gereken kongre büyük ölçüde kanatların birbirini tasfiye sahne olacak. Aşırı sağcıların asıl olarak Doğu Almanya’daki eyaletlerde etkili olduğu biliniyor. Ancak bu eyaletlerdeki üye sayısı “ölçülü sağcıların” etkili olduğu Batı Almanya’dan çok az. Bu nedenle Batı Almanya’daki delegelerin vereceği karar partinin gidişatında belirleyici bir rol oynayacak.

Bu yöne AfD’nin bundan sonra nasıl bir politika izleyeceği konusunda da belirleyici olacak. Meuthen’in temsil ettiği kanadın hedefi AfD’yi CDU’nun sağında aşırı muhafazakar (Erzkonservativ) seçmenlerin partisi haline getirmek. İstihbarat örgütü eski Başkanı Hans-Georg Massen’i de partiye almak… Bu çerçevede CDU ile koalisyon ortaklığına da kapı açık tutuluyor.

NEONAZİLER AfD’Yİ TAMAMEN ELE GEÇİRMEK İSTİYOR

Bunun için de parti içindeki aşırı sağcıların ayıklanması gerekiyor. Zira, Anayasayı Koruma Örgütü (BfV) tarafından bu yılın başında hazırlanan 250 sayfalık bilirkişi raporunda, Höcke ve Kalbitz’in başını çektiği “Flüge” kanadının Anayasaya aykırı faaliyetlerde bulunduğu ayrıntılı olarak yer alıyor. Höcke, daha önce Berlin’de yapılan Holocaust Anıtı’nı “Utanç Anıtı” (Denkmal der Schande) olarak tanımlamıştı. Bu nedenle de geniş tepki toplamıştı. Kalbitz’in atılmasıyla aşırı radikal, faşist kanat şimdilik bir darbe yemiş görünüyor. Ancak, bir haftadır yapılan açıklamalara, verilen mesajlara bakılırsa ayrılıp yeni bir parti kurmak yerine, AfD’yi ele geçirme stratejisi benimsenmiş durumda. Bunu başarmaları halinde AfD’nin giderek daha da açıktan bir faşist partiye dönüşeceği anlamına geliyor. Başarmamaları durumunda ise bölünme gündeme gelebilir.

Bu nedenle AfD’deki kanatlar arası çatışma bağlamında olup bitenler aynı zamanda Almanya’da aşırı sağın yeni bir “yol ayrımı”nda olduğunu gösteriyor. Korona karşıtı gösterileri de bu temelde kullanılmak isteniyor. Farklı kesimlerin çıkarları üzerinden şekillenen bu çatışmadan genel olarak sağın zayıflayarak çıkması için ise onların kullandığı, suiistimal ettiği sorunlara gerçek anlamda sahip bir mücadele örgütlemekten geçiyor. Aksi takdirde hangi gerici kanadın hangisine galip geldiği çok da büyük anlam taşımıyor.

ÖNCEKİ HABER

“İktidar şiddeti önlemek yerine kadın örgütlerini sindirmeye çalışıyor”

SONRAKİ HABER

PTT emekçileri bayram tatilinde de çalıştırılıyor

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa