22 Mayıs 2020 11:28

SES Kovid-19 salgınının iki aylık raporunu açıkladı

SES, salgınının iki aylık raporunu açıkladı: Türkiye’de sekizinci hafta dolmasına rağmen salgın kontrol edilemedi ve 150 bini geçen vaka sayısıyla dünya genelinde en çok etkilenen dokuzuncu ülke oldu.

Sağlık ve Sosyal Hizmet Emekçileri Sendikasının basın toplantısı

Fotoğraf: Burcu Yıldırım / Evrensel

Paylaş

Sağlık ve Sosyal Hizmet Emekçileri Sendikası (SES), SES Genel Merkezi’nde online yapılan basın toplantısı ile Kovid-19 salgınının iki aylık raporunu açıkladı. Toplantıda konuşan SES Eş Genel Başkanı İbrahim Kara, yaşanan  bu süreci çocuklar, kadınlar, mülteciler, cezaevleri, sağlık çalışanları ve yeni normal düzen açısından başlıklar halinde inceledi.

Türkiye’de ise sekizinci hafta dolmasına rağmen salgının kontrol edilemediğini ve 150 bini geçen vaka sayısıyla dünya genelinde en çok etkilenen dokuzuncu ülke olduğunu söyleyen SES Eş Genel Başkanı İbrahim Kara,  buzdağı fenomeni kavramını ile yapılan modellemelerde bu sayının 2.1 milyonu geçerek 15 kat daha fazla olduğuna dikkat çekti.

“SOSYO EKONOMİK OLARAK DEZAVANTAJLI OLANLAR  SERT ETKİLENİYOR”

Kovid-19 vakalarının çoğunluğunun işçilerin yoğun yaşadığı semtlerde görüldüğünü belirten Kara, “Sosyo-ekonomik açıdan dezavantajlı olanlar, işçi nüfus, yoksullar, cezaevindeki tutsaklar, mülteciler vb. toplum kesimlerinin istatistikler verilmese de oldukça sert etkilendiği gözlenmektedir. Salgına rağmen ‘üretim devam edecek’ stratejisi işçi sınıfını salgına feda etmeden başka anlam taşımamaktadır” diyerek pek çok işçinin de bahane edilerek işten çıkarıldığına ve her alanda hak gasplarının yaşandığına değindi.

Dünya Sağlık Örgütünün (DSÖ), 2008 yılından bu yana altı kez küresel acil durum ilan ettiğini hatırlatan Kara, “Asıl olan pandeminin önlenebilir olup olmadığını tartışmasıdır ve hastalığı ortaya çıkartacak koşulların yok edilmesidir. Günün popüler söylemi ile dünyada ve ülkemizde ’normal’ diye tanımlanan koşulların neler olduğu masaya yatırılmalıdır” diyerek ekolojik tahribata dikkat çekti ve kapitalizm koşullarının pandemiyi doğurduğunu söyledi.

“KURUMLARIN ÇOCUKLARLA TEMASI ZAYIFLADI RİSK ARTTI”

Salgın döneminde çocukların özel gözetilmesi gerektiğini ancak önlemler alınmadığını ifade eden Kara, “Salgın boyunca çocukların evlerde kapalı kalması; çocuk istismarının ortaya çıkmasında en önemli kurumlar olan eğitim, sağlık ve sosyal hizmet kurumlarının çocukla temasının ise son derece zayıflamış olması, çocuklar için oldukça büyük bir risk teşkil etmiştir” dedi.

Çocukların kolayca ulaşabileceği bildirim ve yardım hatlarının olmamasına, ebeveynleri çalıştığı için evde tek başlarına kalan çocuklara değinen Kara, “İnternet ortamından sürdürülen eğitim sistemi de internete erişemeyen çocuklar için eşitsizliği derinleştirmiştir.  Mülteci çocuklar, tarım işçisi çocuklar, cezaevlerinde olan çocuklar, sokakta çalıştırılan çocuklar için ise salgın boyunca koşullar çok daha zorlaşmış ve şiddete zemin hazırlayan  faktörler ağırlaşmıştır. Tüm bu süreç, aynı zamanda çocuklara yönelik istismarın aklanmasına, cinsel istismarın meşrulaştırılmasına yönelik söylem, açıklama ve yasal düzenleme tartışmalarının da sürdüğü bir süreç olarak işlemeye devam etmiştir” diye konuştu. 

EVE KAPANMA VE EKONOMİK SORUNLAR KADINLARA ŞİDDET GETİRDİ

Kadınların da eve kapanmaları ve ekonomik sorunlar nedeniyle yaşadığı şiddetin artığına dikkat çeken Kara, ihtiyaç halinde kadınlara verilen hizmetlerin ve 6284 sayılı kanun uygulamasının da salgın sürecinde daraltıldığına değindi. Kara, “Uzaklaştırma kararlarının verilmesinde, önlemler alınmasında engeller artırılmış, kadınlar can güvenlikleri riskine rağmen şiddet ortamında kalmaya zorlanmıştır. Salgın boyunca okulların kapanması başta olmak üzere alınan tedbirler, kadınlara cinsiyet rollerinden kaynaklı olarak yüklenen yükleri de artırmıştır. Zorunlu olmayan üretime ara verilmemesi, kadınların güvencesiz, önlemlerin alınmadığı koşullarda çalışmaya zorlamıştır. Güvencesiz - gündelik ve düşük ücretli işler gibi faaliyetler durduğu için buralarda en çok yer alan kadınlar ekonomik olarak ağır bir tablonun içine itilmiştir” diye belirtti.

MÜLTECİLER EN TEMEL OLANAKLARA BİLE ULAŞAMIYOR

Mültecilerin de yaşadıkları zorlu koşulların bu süreçte ağırlaştığına vurgu yapan Kara, “Geçici koruma kapsamında olup olmamak, kayıtsız olmak, başka ilde kaydı olmak, sağlığın ücretsiz olmaması gibi sorunlar sağlık hizmetlerinden yararlanabilmenin önünde engel oluşturmuştur. Zaten düşük ücretlerle ve güvencesiz kayıtsız çalışmaya mahkum edilen mülteciler salgın döneminde çok yüksek oranda işsiz kalmış ve açlıkla karşı karşıya kalmıştır. İşsizlik ödeneğinden de yararlanamamaktadırlar. En temel besin ve hijyen malzemelerinin dahi karşılanamadığı, bunların karşılanması için desteklenmediği koşullar riski de artırmıştır. Halihazırda mülteci hakları bakımından sorunlar barındıran geri Gönderme Merkezlerindeki sorunlar da salgın dönemi ile birlikte ağırlaşmıştır” dedi.

“CEZAEVLERİNDE DÜZENLİ TEST YAPILMIYOR”

Cezaevlerinin ise en riskli gruplardan biri olduğunu belirten Kara, çıkarılan yargı paketi ile gazetecilerin, siyasetçilerin, milletvekillerinin ve muhalif kesimlerin içerde tutulduğunu katillerin ve tecavüzcülerin ise salındığını söyledi. Sayısı yüzleri bulan hasta tutuklunun, 60 yaş üstünün,hamile ve çocuklu kadınların da tutukluluğunun devam ettiğini dile getiren Kara, “Salgın açısından kişisel hijjen malzemesi ücretli ve yüksek fiyatlarla satılmaktadır. Mahpusların yeterli, dengeli ve sağlıklı beslenmesinin sağlanması ve vitamin takviyesi yapılması yeterli çalışma yürütülmemiştir. Düzenli aralıklarla Kovit-19 testi yapılmamaktadır” dedi.

“TÜRKİYE’DE ENFEKTE SAĞLIK ÇALIŞANININ 10 BİNİ AŞTIĞINI DÜŞÜNÜYORUZ”

DSÖ’nün 28 Nisan tarihli raporuna göre dünya genelinde 35 binden fazla enfekte sağlık emekçisinin olduğunu söyleyen Kara, tablonun Türkiye’li sağlık emekçileri açısından daha kötü olduğuna dikkat çekti. 18 Nisan tarihindeki çalışma sonuçlarına göre 8 binden fazla sağlık emekçisin enfekte olduğunu geçen bir aylık sürede bu sayının 10 bini aştığını düşüncesinde olduklarını söyleyen Kara, “36 sağlık emekçisi hayatını kaybetmiştir. Başta koruyucu ekipman sağlanmaması olmak üzere alınmayan önlemler; sağlık emekçisi sayısının ısrarla ihtiyacı karşılayacak şekilde artırılmaması, sağlık emekçilerine rutin test yapılmaması, sağlık emekçi sayısı azlığı nedeniyle idari izinli olması gereken sağlıkçılara izin verilmemesi, iş yükünün fazla olması, mesailerin halen salgına uygun şekilde kısaltılmaması, temaslı sağlık emekçilerinin dahi çalışmaya mecbur edilmesi hatta Covid-19 tanılı ve temaslı sağlık emekçilerini bir şekilde çalıştırmaya devam ettirmek için sürekli algoritmaların değiştirilmesi gibi uygulamalar devreye sokuluyor” diye konuştu.

İlk vaka bildirildiğinde nasıl hizmet verileceği konusunda planlama yapılmadığına ve Cumhurbaşkanlığı genelgesindeki dönüşümlü çalışma biçiminde bir ay sonra uygulandığını hatırlatan Kara, “Kayıplara rağmen Aile Sağlığı Merkezlerinde görev yapan sağlık çalışanlarının Kovid-19 testleri düzenli ve yeterli olarak yapılmamaktadır. Sağlık emekçilerinin talepleri karşılanmamış ve yeni sorunlar eklenmiştir. Kovid-19'un iş kazası ve meslek hastalığı sayılmasına ilişkin uygulamadaki zorlukların yanına SGK Genelgesi ile yeni engeller çıkartılmıştır. 3600, yıpranma payı hakkı hala sağlanmamıştır” dedi. 

“İŞÇİ SAĞIĞI VE GÜVENLİĞİ RAFA KALDIRILIYOR”

Sermayenin de salgını fırsata dönüştürmeye çalıştığını ifade eden Kara, “Salgın boyunca fabrikalarda hiçbir önlem almayan metal işkolu patron sendikası MESS ise işçiler arasında fiziksel mesafeyi kontrol bahanesi ile elektronik kelepçe takarak her adımlarını takip ve kontrol altına almayı amaçlamaktadır. Çalışma saatlerinin defacto artırılması, bölgesel asgari ücretin dayatılması, sıfır zamanlı istihdam, özel istihdam bürolarının daha aktif kullanılması, işçi sağlığı ve güvenliği önlemlerinin rafa kaldırılması çok yönlü saldırıların ip uçları görünüyor. ‘Normal’ dönemin emek düşmanı politikaları salgının yarattığı kriz bahanesi ile daha da derinleştirilecektir” diye konuştu. Kara, “Kayyumlar, meslek odalarının işlevsiz hale getirilmesi, demokrat kesimlerin baskı altında tutulması, sosyal medyanın kullanımını engelleyecek yasal düzenlemeler, savaş çığırtkanlığının artması salgınının fırsata dönüştürülmek istendiğini bize gösteriyor” dedi.

“HASTA OLDUĞUNU BİLMEYEN YÜZ BİNLER VAR”

Bilim insanlarının en az iki yıl olmak üzere salgının beş yıla kadar uzayacağı yönünde açıklamalar yaptığını söyleyen Kara, “Pandeminin gidişatı Türkiye için oldukça belirsiz. Sağlık Bakanlığının önlem alma konusunda ciddiyetsizlikleri ve umursamazlığı önemli bir durum olarak karşımızda duruyor. İşçi sınıfı salgının pik yaptığı dönemde çalıştırıldı. Toplu ulaşım, işçi sağlığı ve güvenliği önlemlerini almayan işyerleri, marketler ve sokaklarda bulunma zorunluluğu ile fiziksel mesafeye uyumun güçlüğü, uygun maske kullanımı ve el dezenfektanı olanaklarının olmaması enfekte olma olasılığını ve salgını büyütüp yayma potansiyeli de taşıyor. Hasta olduğunu bile bilmeyen yüzbinler, riskli gruplara da hastalığı yayma potansiyelinin yüksek olduğu bilinmektedir. Kronik hastalar, yaşlılara ve bağışıklığı zayıflamış insanlara hastalığı bulaştırma oldukça ciddi sonuçlara yol açmaktadır” diye konuşarak toplumsal olarak alınması gereken önlemler noktasında her alanda mücadele edeceklerini belirtti.  (Ankara/EVRENSEL)

ÖNCEKİ HABER

Dr. Uğur Ertuğrul koronavirüs nedeniyle yaşamını yitirdi

SONRAKİ HABER

Trump’ın gündemi ekonomi ve seçim, ABD halkları için kriz sürüyor

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...