18 Mayıs 2020 10:02
Son Güncellenme Tarihi: 18 Mayıs 2020 10:48

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’ndan "buhrandan çıkış" çağrısı

Kemal Kılıçdaroğlu, CHP MYK'sinin ardından “buhrandan çıkış” başlığı altında 16 maddelik önerilerini açıkladı.

Fotoğraf: Binnur Ege Gürün Koçak/AA

Paylaş

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, parti genel merkezinde yapılan Merkez Yönetim Kurulu Toplantısı'nın (MYK) ardından basın toplantısı düzenledi. Kılıçdaroğlu, “Buhrandan çıkış” çağrısı başlığında 16 madde sıraladı.

“Biz CHP olarak önerilerimizi önce halkımıza, devleti yönetenlere, iktidar ve muhalefet partilerine, bürokrasiye, sivil toplum ve meslek kuruluşlarına, üniversitelere yani bilim dünyasına sunuyoruz… Bunu, tarihin bize yüklediği bir sorumluluk olarak düşünüyoruz. Önerilerimiz, Türkiye’nin içine sokulduğu girdaptan sağlıklı bir çıkış yakalayabilmesinin reçetesidir” diyen Kılıçdaroğlu'nun açıkladığı 16 maddelik önlemler şöyle:

1. KAMUDA İSRAFA SON VERECEĞİNİ MİLLETE TAAHHÜT ETMELİDİR

Kamuda israfın ve savurganlığın faturasını milletin ödediği bir gerçektir.  Hükümet israfı önlemeli ayrıca tasarrufa hangi alanlardan başlayacağını da somut olarak kamuoyuna açıklamalıdır. Örneğin, kamu özel işbirliği çerçevesinde yapılan tüm döviz garantili taahhütlerin Türk Lirasına dönüştürüleceğini, gerekirse kamulaştırılacağını, kamuda merkezi idare ve yerel yönetimlerde makam aracı saltanatına son vereceğini taahhüt etmelidir.

2. YENİ BİR “BÜTÇE” VE YENİ BİR “ORTA VADELİ PROGRAMI” TBMM’YE GETİRECEĞİNİ KAMUOYUNA AÇIKLAMALIDIR

TBMM’de kabul edilen “2020 Yılı Bütçesi” ve daha önce açıklanan “2020-2022 Orta Vadeli Program” artık milletin derdine derman olma vasfını yitirmiştir.

Hükümet, yaşanan ekonomik buhranı aşmak için, salgın nedeniyle kapanan işyerlerinin, bu işyerlerinde çalışanların, ürünleri tarlada kalan çiftçilerin, üretim faaliyetleri duran KOBİ’lerin yitirdikleri gelirlerin telafisine çözüm getiren yeni bir Bütçe ve yeni bir Planı Meclise getirmelidir. Gerçekçi ve güven veren yeni bir bütçe ve yeni bir plan ekonomide normalleşmenin ilk adımı olacaktır.

Hükümet, yeni bir bütçe ve yeni bir planla birlikte, Türkiye’nin içerde ve dışarıda saygınlığını artırmak, güvenirliğini pekiştirmek için ayrıca bir dizi reform süreci de başlatmak zorundadır.

3. YENİ BİR MERKEZ-YEREL DENGESİ KURULMALIDIR

Ekonomik buhrandan çıkış sürecinde devletin tüm kapasitesini en verimli şekilde kullanması çok önemlidir. Bu nedenle yeni bir “merkez-yerel” dengesi kurmak zorunlu hale gelmiştir. Hükümet, merkezi yönetimin kapasitesi ile yerel yönetimlerin halka doğrudan ulaşabilme kapasitesini birleştirerek, hizmetin milletimize daha etkin bir şekilde ulaşmasını sağlamalıdır.

Bu çerçevede;

a)   Yerel yönetimlerin gelirleri artırılmalıdır.

b)   Merkezi yönetimin denetimi, belediyelerin çalışmalarını engelleme amaçlı olmaktan çıkarılmalıdır.

c)   Seçimle gelen belediye başkanlarının, ancak seçimle gidecekleri güvence altına alınmalıdır.

4.   Devlet yönetiminde liyakat sistemi hâkim kılınmalıdır:

Hükümet, kamusal alandaki bütün atama ve işlemlerde liyakati esas alacağını, sadakate dayalı verimsiz kamu yönetimi anlayışını terk edeceğini taahhüt etmelidir.

5. SAYIŞTAY GERÇEK İŞLEVİNE KAVUŞTURULMALIDIR

Hükümet, TBMM adına denetim yapan Sayıştay’ın denetim alanını uluslararası normlara uygun olarak genişletilmeli ve bu konuda gerekli yasal düzenlemeleri derhal parlamentoya sunacağını kamuoyuna açıklamalıdır. Böylece hesap verebilirliğin kapısı açılmalıdır.

6. ÖZERK KURULLARIN GÜVENCESİ SAĞLANMALIDIR

Hükümet, ekonominin önemli aktörleri olan Merkez Bankası başta olmak üzere, BDDK (Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu), SPK (Sermaye Piyasası Kurulu), KİK (Kamu İhale Kurumu), EPDK (Enerji Piyasası Düzenleme Kurumu) gibi kurumların bağımsızlığını yeniden sağlayacağını ve bu kurumların araçlarına siyasi müdahale etmeyeceğini kamuoyuna açıklamalıdır.

7. KAMU İHALE YASASI REKABET VE ŞEFFAFLIĞI SAĞLAYACAK ŞEKİLDE YENİDEN DÜZENLENMELİDİR

Hükümet, kamuda israf ve kayırmacılığı engellemek amacıyla Kamu İhale Yasasının ivedilikle değiştirileceğini, tüm kamu ihalelerinin saydam, kamuya açık, kayırmacılıktan uzak bir anlayışla yapılacağını taahhüt etmeli ve bunun garantisini millete verilmelidir.

8. TBMM’DE “KESİN HESAP KOMİSYONU” KURULMALIDIR

Hükümet, kesinleşen bütçe harcamalarını gösteren “Kesin Hesap Kanunu”nun sağlıklı bir zeminde tartışılmasını sağlamak için TBMM’nde bir “Kesin Hesap Komisyonu” kurulacağını ve bu Komisyonun Başkanlığının da muhalefet partisine verileceğini kamuoyuna açıklamalıdır.

9. ULUSAL VERGİ KONSEYİ KURULMALIDIR

Halktan toplanan vergilerin nerelere harcandığının hesabının verilmesi demokrasinin olmazsa olmazıdır. Hükümet, vergi politikalarındaki çarpıklıkları gidermek ve adaletli bir vergi politikası uygulamak amacıyla “Ulusal Vergi Konseyi” kurulacağını ve bu Konsey’in her yıl düzenleyeceği raporları Resmi Gazetede yayınlayacağını taahhüt etmelidir.

10. EKONOMİK VE SOSYAL KONSEY ÇALIŞTIRILMALIDIR

Hükümet, sorunlara birlikte çözüm üretmek için bir Anayasal kurum olan “Ekonomik ve Sosyal Konsey’i belli aralıklarla toplayacağını, ilgili tarafların görüşü alınmadan dar bir kadroyla ya da tek başına karar alınmayacağını kamuoyuna taahhüt edilmelidir.

11. YARGI BAĞIMSIZLIĞI KESİN OLARAK SAĞLANMALIDIR

Hükümet, kuvvetler ayrılığını sağlayacak, denge ve denetim mekanizmalarını kuracak adımların atılacağını taahhüt etmelidir. Bu bağlamda iktidarın yargı üzerindeki tahakkümüne derhal son verilmeli, adalete erişimin önündeki tüm engellerin kaldıracağı açıklanmalıdır. Ayrıca orta vadede yargı bağımsızlığını sağlayacak kurumsal (anayasal) değişiklilere gidileceği de millete taahhüt edilmelidir.

12. DÜŞÜNCEYİ İFADE, ÖRGÜTLENME VE BASIN ÖZGÜRLÜĞÜ KOŞULSUZ GÜVENCE ALTINA ALINMALIDIR

Hükümet, meslek örgütleri, demokratik kitle örgütleri ve sivil toplum örgütleri üzerindeki her türlü baskıya son vereceğini ve evrensel ölçülerde medya özgürlüğüne uyulacağını kamuoyuna açıklamalıdır. Bu bağlamda tutuklu gazetecilerin serbest bırakılması hükümetin samimiyetini ortaya koyacaktır.

13. SEÇİM BARAJI KALDIRILMALIDIR

Demokrasilerde asıl olan milletin iradesinin olduğu gibi parlamentoya yansımasıdır. Hükümet, 12 Eylül darbecilerinin eseri olan “Siyasi Partiler Kanunu”nun değiştirileceğini taahhüt etmelidir. Darbecilerin yasalaştırdığı seçim barajının, seçime değil, demokrasiye yani millet iradesine darbe olduğu unutulmamalıdır.

14. SİYASİ AHLAK YASASI ÇIKARILMALIDIR

Hükümet, vatandaşla siyasetçi arasındaki güveni sağlamak, siyasetin ve siyasetçinin itibarını tesis etmek için TBMM’ne derhal “Siyasi Ahlak Yasası” teklifinin getirileceğini taahhüt etmelidir.

15. GÜÇLÜ BİR “STRATEJİK PLANLAMA TEŞKİLATI” KURULMALIDIR

Üreten ülke güçlü ülkedir.

Ekonomide, ihracat odaklı ve katma değeri yüksek üretime öncelik veren bir planlama ve teşvik politikasının yaşama geçirileceği, bunun için de güçlü bir “ Stratejik Planlama Teşkilatı” kurulacağı kamuoyuna açıklanmalıdır.

16. IMF İLE YENİ DÜZEN NETLEŞTİRİLMELİDİR

IMF ile ilişkiler kesilecekse, ortaklıktan çekilmeli ve IMF’deki sermaye payının Türkiye’ye getirileceği kamuoyuna açıklanmalıdır.


KILIÇDAROĞLU: YENİ BİR DEMOKRATİK PARLAMENTER SİSTEM KURACAĞIZ

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, Duvar’dan Özlem Akarsu Çelik’in 16 maddelik önerisine ve gündemdeki başlıklara dair sorularını yanıtladı. Kılıçdaroğlu, ekonomik kriz, erken seçim, CHP’li belediyelerin çalışmaları ve darbe tartışmaları gibi pek çok gündeme dair konuştu.

Kılıçdaroğlu'nun açıklamalarından öne çıkanlar şöyle:

"İKTİDAR, HALKIN GERÇEK GÜNDEMİNİ BASTIRMAK İÇİN DARBE SENARYOSUNU GÜNDEME GETİRDİ"

"Biz diyoruz ki ne bugünün düzeni ne de dünün parlamenter sistemi. Biz yeni bir demokratik parlamenter sistem kuralım, kuracağız. Cumhuriyetimizi 100’üncü yılında demokrasiyle taçlandıracağız."

"Saray ve çevresine göre ekonomik buhran yok, işsizlik yok, fakir fukara yok. İktidar, dövize endeksli, Hazine garantili ihalelerin müteahhitlerini daha çok düşünüyor. Yükü ise işçi, çiftçi, sanayici, esnaf, fakir fukara çekiyor. Hal böyle olunca da iktidar halkın gerçek gündemini bastırabilmek için hayali bir darbe senaryosunu gündeme getirmek istedi. Bakın o da tutmadı. Ne yaparlarsa yapsınlar, ülkenin gerçek gündeminin üstünü örtemiyorlar. Bakın bayram geliyor ve milyonlarca vatandaşımız çocuklarına sembolik bir bayram harçlığı dahi veremeyecek."

"GENİŞ VE BAŞARILI BİR İTTİFAK KURDUĞUMUZ İÇİN SALDIRIYA UĞRADIK"

"Hukuk devleti çerçevesinde değerlendirmem gerekirse bana saldıranların (21 Nisan 2019'da Çubuk’ta asker cenazesindeki saldırı) korunmasından daha önemi olan, bu saldırının arkasında kimlerin olduğu. Er ya da geç ortaya çıkacaktır saldırının arkasındaki güçler. Ancak demokratik bir hukuk devletinde mümkün olabilir bu. Yoksa böyle bir hukuk düzeninde saldırının arkasındaki güçlerin ortaya çıkartılabileceğine yönelik bir umut içinde değilim, meşgul de değilim. Biz, çok geniş bir demokrasi ittifakı kurduğumuz ve bu ittifakı başarıyla sürdürdüğümüz için saldırıya uğradık. Dolayısıyla bu ittifak, cumhuriyetimizi demokrasiyle taçlandırdığında saldırının arkasındaki güçleri ortaya çıkaracaktır."

"Organize suç örgütlerinin ve onların elebaşlarının durumlarına gelince, Türkiye geçmişin hiçbir kötü dönemine dönmüyor. Türkiye büyük bir toplumsal mutabakatla, cumhuriyetimizi demokrasiyle taçlandırma hedefine doğru ilerliyor. Umutsuz olacak, geçmişin kötü dönemlerini anımsayacak bir durum söz konusu değil."

"Toplumun tüm kesimlerinin katılımıyla yeni bir anayasa yapacağımızı, yeni bir demokratik parlamenter sistemin kurulacağını' söylüyoruz. Bunlar olduğunda herkes barışmış olacak zaten."

"TAYYİP BEY NE DERSE ONUN OLDUĞU BİR YÖNETİM ANLAYIŞI VAR"

"İki bakanın (Süleyman Soylu ve Berat Albayrak) arasında olduğu ileri sürülen tartışma bizim ilgi alanımızda değil. Türkiye bir tek adam rejiminin boyunduruğu altında. Tayyip Bey ne derse onun olduğu, onun oldurulmaya çalışıldığı bir yönetim anlayışı var. Liyakat yok, kayırmacılık en üst seviyede. Türkiye’nin en büyük ihaleleri belli grupların tekelinde. Tank palet fabrikasının peşkeş çekilmesi bu anlayışın sonucu; Hazine garantili köprülerin, otoyolların, şehir hastanelerinin ihaleleri bu anlayış doğrultusunda dağıtılıyor. Saray ve çevresi, ülkemizin yer altı ve yer üstü zenginliklerini sömürmeye dayalı bir düzen kurmuş durumda. Böyle bir düzende haliyle liyakat yok olur, göz ardı edilir çünkü liyakat onların amaçları doğrultusunda hareket etmelerinin önündeki en büyük engeldir."

İŞSİZLİK SORUNU

"Biz diyoruz ki devlet özellikle dört alanda eğitim, sağlık, sosyal güvenlik ve güvenlik alanlarında 'sıfır istihdam açığı' politikasıyla hareket etmelidir. Öğretmen sayımızı, sağlık çalışanı sayımızı, engellilerin, yaşlılarımızın ve benzer dezavantajlı grupların bakımını üstlenen sosyal hizmet çalışanı sayımızı, toplumsal yaşamın her alanında güvenliğimizden sorumlu çalışan sayımızı yükseltmeliyiz. Bu hedefin merkezinde de kamu istihdamı olmalı. Özellikle hâlihazırda bu dört alanda istihdam edilen çalışanlarımızın da mesleki tecrübe ve birikimlerini de arttıracak çalışmalar yürütmeliyiz. Bu politikanın iki temel sonucu olacaktır: Birincisi istihdamın artması ve işsizliğin azalması. En azından milyonlarca eve en az bir maaş girecek olmasının sağlayacağı ekonomik, sosyal ve kültürel iyileşme. İkincisi ise basit örnekler üzerinden gidersek çocuklarımız daha iyi eğitim alacak, vatandaşlarımızın özellikle temel sağlık hizmetlerine ulaşımı kolaylaşacak, engelli ve yaşlı vatandaşlarımız ile ailelerinin yaşamları rahatlayacak."

AİLE YARDIMLARI SİGORTASI

"Aile Yardımları Sigortası, Türkiye’de güçlü bir sosyal devletin inşası sürecinde atılacak en önemli adımlardan biridir. Adı üzerinde, aile sigortası ailenin sigortasıdır. Aile Yardımları Sigortası; yoksulluk, eşitsizlik gibi temel sorunları çözmeye yönelik politika araçlarının yanı sıra yoksullukla mücadelenin sürekliliğini de içermektedir. Bir aile düşünün ki gerekçesi ne olursa olsun asgari bir gelirden yoksun kaldığında bilecek ki aile sigortası var. Yani o ailenin “asgari bir geliri” var. Bakın, Türkiye Uluslararası Çalışma Örgütü’nün 102 sayılı “Sosyal Güvenliğin Asgari Normları Sözleşmesi”ni 1971’de imzaladı. Aile Sigortası da bu sözleşmenin kapsamı içinde bulunuyor. Ancak Türkiye Cumhuriyeti, sözleşme kapsamındaki sekiz sigorta dalını uygulamasına karşın, Aile Yardımları Sigortası’nı uygulamıyor. Yaklaşık 49 yıldır göz ardı edilen bu sigorta dalının önemi, içinde bulunduğumuz Covid- 19 sürecinde çok daha net bir şekilde anlaşıldı. Asgari düzenli bir gelirden mahrum milyonlarca aile var. Geçici ödemelerle destek olmak, bu ailelerin sorununu çözmüyor. Bir başka örnek de emeklilik yaşı kapsamında verilebilir. İşsizliğin yüksek olduğu bir ülkede yaşıyoruz. Emekliliğine kısa süresi kalan bir kişinin yeniden iş bulması son derece güç. Aile Yardımları Sigortası bu aşamada da devreye giriyor. Prim ödeme gün sayısını doldurup, emeklilikte yaşa takılan işsiz kişiye ve ailesine Aile Yardımları Sigortası emekliliğine kadar destek olacaktır."

"VATANDAŞIMIZ İLK SEÇİMDE İKTİDARI KULLANMA YETKİSİNİ, DEMOKRASİ VE ADALETTEN YANA OLANLARA VERECEK"

"Mevcut iktidarın iktidardan vazgeçmesini beklemiyoruz ki! Biz iktidarın seçimler yoluyla el değiştireceğini söylüyoruz. Vatandaşlarımız, güzel ülkemizin iyi yönetilemediğini hatta savrulduğunu görüyor. Freni patlamış bir kamyon gibi yokuş aşağı gittiğimizi görüyor. Ve bu gidişattan kurtulmanın tek yolunun da ilk seçimlerde yapacağı tercih olduğunu biliyor."

"Vatandaşlarımız ilk seçimlerde, iktidarı kullanma yetkisini demokrasiden, şeffaflıktan, hesap verebilirlikten, denetlenmekten, yaşamın her alanında adaletten yana olan bizlere verecek. Buradaki “biz” atfı sadece Cumhuriyet Halk Partisi’ni de içermiyor. Bahsettiğim bu kriterlere uygun bir iktidarı öngören, hedefleyen tüm siyasi partileri kapsıyor."

"MUHAFAZAKÂR CAMİAYLA İLİŞKİMİZ SON DERECE SAMİMİ"

"Türkiye’nin diğer temel problemlerinin çözümünde olduğu gibi ekonomi alanındaki problemlerin çözümünde de toplumun tüm kesimleriyle irtibat halindeyiz. Muhafazakâr vatandaşlarımızla da bu kapsamda diyalog içindeyiz. Geçmişten gelen bazı ön yargılar oluşmuş olabilir. Ancak bu ön yargılarla yaşamaya devam etmenin de bir anlamı yok. Türkiye’nin temel problemlerine yönelik çözüm önerilerinizi, o problemleri yaşayan tüm toplum kesimleriyle konuşmayacaksınız da ne yapacaksınız? Bizim muhafazakâr camiayla ilişkimiz son derece samimi ve içten bir ilişkidir. Karşılıklı olarak birbirimizden de çok şey öğreniyoruz."

"KAYIT DIŞI İSTİHDAMLA MÜCADELENİN EN ETKİN YOLU SENDİKALAŞMAKTIR"

"Türkiye’de her üç çalışandan biri kayıt dışı, sosyal güvenlik çatısı altında değil. Kayıt dışı istihdamla mücadelenin en etkin yolu da sendikalaşmaktır. Sendikalaşma özgürlüğünün önündeki tüm engelleri kaldırdığınızda doğrudan bir denetim oluşuyor zaten. Öte yandan kayıt dışı istihdamın en aza indirilmesi, kamunun vergi gelirini ve sosyal güvenlik gelirlerini arttıran, aynı zamanda sosyal güvenlik harcamalarını azaltan bir unsur."

"İşçi ve işveren sendikalarının yapısı da yeniden ele alınmalı. Bunu sağlayacak olan da şüphesiz demokrasiden yana olan anlayışlardır. 'Yaşamın her alanında adalet' anlayışı, işçi ve işveren örgütlenmelerini de kapsamalıdır. Özetle sosyal devletin bütün kurumlarının insani çerçevede yeniden ele alınması ve gerekiyorsa yeni kurumların oluşturulması -Aile Yardımları Sigortası gibi- gerekmektedir."

"SAĞLIĞA ERİŞİM TEMEL HAKTIR VE BU HAKKI PİYASALAŞTIRAMAZSINIZ"

"Hemen hemen tüm sağlık çalışanları ki sadece ülkemizde değil dünyada da böyle, mevcut sağlık sistemiyle devam edilemeyeceğini de vurguluyorlar. Peki, ne yapmalıyız? Temel ve koruyucu sağlık hizmetleri başta olmak üzere tüm sağlık hizmetlerini uluslararası düzeyde herkesin ulaşabileceği bir düzene sokmalıyız."

"ŞEHİR HASTANELERİ DEĞİL, ŞİRKET HASTANELERİ"

"Şehir hastanelerini de -biz buna “şirket hastaneleri” diyoruz- öneren yabancılardır. İngilizlerin uyguladığı daha sonra verimsizlikleri nedeniyle uygulamadan vazgeçtikleri hastaneler. Bu hastanelerin kurulum danışmanlığını da yabancıların yaptığını belirtelim. Evet sağlıkta bir dönüşüm oldu. Faturası ağır ve halka çıktı. Daha da çıkacak. Bedelini sadece bizler değil torunlarımız da ödeyecek."

"Sağlığın kamu için vazgeçilmez olmasının temel nedeni, sosyal devlettir. Bu nedenle sağlık piyasalaştırılamaz. Kuşkusuz bu özel hastanelerin açılmayacağı anlamına da gelmemektedir."

"SALGIN TARIMIN TRATEJİK SEKTÖR OLDUĞUNU GÖSTERDİ"

"Belediyelerimiz hem kendi beldelerindeki hem de diğer bölgelerdeki üreticimizi doğrudan alımlarla destekliyorlar. Her alanda ülke çapında bir dayanışma yaşanıyor. Belediyelerimizin çalışmalarını da merkezden koordine ediyoruz."

"Covid-19 süreci bize dayanışmanın, yardımlaşmanın önemi kadar tarımın stratejik bir sektör olduğunu da gösterdi. Sadece tarımın kendisi değil tüm gıda üretiminin ve dağıtımının da ne kadar önemli olduğunu gösterdi. Gıdaya erişim hakkıyla ilgili tüm yasal düzenlemeler tamamlanmalıdır. Vatandaşlarımız ucuz ve kaliteli gıdaya rahatlıkla ulaşabilmelidir. Özellikle üretim kooperatifleri yaygınlaştırılmalıdır."

"EĞİTİM SİSTEMİMİZ TAM BİR KAOS İÇİNDE"

"DGS’yi getirdiler olmadı, OKS’yi getirdiler olmadı, TEOG’u getirdiler olmadı. Neredeyse alfabede harf kalmadı. 4+4+4 sistemi nasıl geldi? Eğitim şuralarında tartışılmadı, Bakanlar Kurulu’nda tartışılmadı, kalkınma planlarında yoktu, Milli Eğitim Bakanlığı’nda oluşturulmadı. Kanun teklifini beş AK Partili milletvekili verdi ve onların hiçbiri eğitimci değildi."

"Acı ama söylemek zorundayım, eğitim sistemimiz tam bir kaos içindedir. Anaokulundan üniversitelere kadar bir sorunlar yumağına dönüşmüştür."

"18 yılda üniversite öğrencilerinin yurt sorunu çözülememiştir. Özellikle üniversite öğrencilerinin yurt sorunu çözülmeli. Taşımalı eğitime son vermeli ve her yerde ilköğretim okulu açmalıyız. Öğretmenler Meslek Kanunu çıkararak öğretmenlik mesleğini ayrıcalıklı hale getirmeliyiz. Öğretmenlere 3600 ek gösterge vermeliyiz. Tüm öğretmenler kadrolu olmalı. İş güvencesi olmalı, oysa bugün çok parçalı bir yapı var, kadrolu-sözleşmeli-ücretli öğretmenlik gibi."

"Laik, bilimsel bir eğitim politikasını eğitimin tüm bileşenlerinin katılımıyla yaşama geçirmeliyiz. Eğitim fırsat eşitliğinin önemli bir aracına dönüşmeli. Bu ülke eğitim politikalarını, 'Kuş uçmaz, kervan geçmez' diye nitelendirilen, yani olanakların kısıtlı olduğu bölgelerde, semtlerde, ilçelerde yaşayan ailelerin çocuklarını kapsayacak şekilde yeniden planlamalıdır." 

"Üniversitelerimiz de bilimsel özgürlüğün merkezi olmalı. Üniversitelerimizde, her türlü fikir özgürce tartışılmalı. Üniversitelerimiz ülkesinin sanayisine, güzel sanatlarına, hukukuna, fen ve sosyal bilimlerine uluslararası düzeyde katkı veren kurumlara dönüşmeli." (HABER MERKEZİ)

ÖNCEKİ HABER

19 Mayıs dijital ortamda kutlanacak

SONRAKİ HABER

13 siyasi partiden kayyum tepkisi: Gasbedilen halkın iradesidir; sessiz kalmayacağız

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...