17 Mayıs 2020 00:37

Zoraki fotoğraflar, gülmek ve sürü bağışıklığı

"Peki, hayatımızı bile bile tehlikeye atmak bu tür bir deneyim içinde değerlendirilebilir mi? Elbette hayır."

Fotoğraf: Mustafa Kamacı/AA

Paylaş

Yakup ASLANDOĞAN

Henüz yürümeye başlamamış ya da emekleyerek yürümeye çalışan bebekler için genelde söylenir. “Düşe kalka öğrenecek yürümeyi” diye. Sobanın ya da sıcak bir şeyin zararlı olduğunu o sıcak şeye değmesi ile öğreneceği deneyimlerimizle sabittir. Gerçekten de bu tür bir öğrenme süreci kısmi zararlar verse de hayatını tehlikeye sokmadığı müddetçe bebek ve çocuk için hem hayatın akışı içinde hem de bizim isteyebileceğimiz şekilde bir doğallığı içerir.

Peki, hayatımızı bile bile tehlikeye atmak bu tür bir deneyim içinde değerlendirilebilir mi? Elbette hayır.

Tarihteki en büyük yıkımlardan biri olan ikinci büyük emperyalist paylaşım savaşı dönemi Almanya’daki en büyük toplama kamplarından olan Auschwitz Toplama Kampında çekilmiş bir fotoğraf karesini görüyorsunuz. Alman faşizminin katlettiği yüz binlerce insandan bazılarının fotoğrafı. Nazi kamplarından çekilmesi nedeniyle Macar tutsakların durumunu yansıtan bu fotoğraf hakkında bir fikre sahip olmak zor değil. Lakin dikkat çeken şey belki de ölüme gidecek olan bu tutsakların zorla poz verdirilmiş olması. Kimi zar zor ayakta duruyor, çocukların hali perişan, zoraki ayakta tutulmaları… Belki de mutlu oldukları görünsün diye bazılarına “Gülümseyin” bile denmiş olabilir SS subayları tarafından, kim bilir? Ortamın ve zor koşulların, faşizmin tüm çıplaklığıyla kendini dışa vurduğu bir kare…

HA VAGONLARDA HA PREFABRİKLERDE!

Ama bu fotoğraf ve benzerlerinin nasıl çekildiği az çok araştırıldığında aslında dünya kamuoyuna; “Ölüm yok tam tersine herkes mutlu sayılır, yaşamayı başarıyor burada” imajı verilmek istenmiş gibi. Herkes ufak arızalar dışında iyi aslında, birkaçı da gülümsüyor, hatta ne tesadüf ki, “kendi istekleri” ile bindikleri tıklım tıklım vagonlardan yeni inmiş olsalar da poz verecek kadar irade sahibidir esirlerimiz!

Peki diğer fotoğraf ne söylüyor?

Biçimsel farklılıklar bulunuyor tabii ki. Aynı dönem değil, aynı koşullar değil elbette. Burada işçiler “tutsak” da değil (Bu da tartışılır denildiğini duyar gibiyiz). Uzaktan el sallayan bir “lider” de var bu fotoğrafta. Ama uzaklarda. İşçiler yığınsal olarak iç içe ama lider ayrı ve uzakta. Çoğu işçinin yüzünde mutluluk ifadesi de var ve tıklım tıklım prefabriklerinde belki istirahate çekilecekler!

NORMALLEŞME Mİ DEDİNİZ?

Evet, uzun sayılamayacak bir dönemdir salgın ve sonuçları üzerine tüm hayatımız belirleniyor. Baştan beri söylendi, bir kez de biz söyleyelim. Doğanın dengelerinin kapitalizm ve egemenler eliyle bu denli bozulmuş olması bu türden salgınların tetikleyicisi olmaktadır. Çözümün bilimsel olarak bulunacak olmasından bağımsız olarak, bu salgın sürecini kendi sınıf çıkarlarını korumanın kalkanı yapan burjuvazi, sermaye sınıfı süreci işçi ve emekçilere karşı tam bir sınıf tutumuyla ele alıyor. Çıkarılan teşviklerin patronlara aktarılmasından, emekçilere uygulanan sürü bağışıklığı yaklaşımıyla sürekli toplu olarak çalıştırılmalarına, ücretsiz izinlerden işten atmalara varan birçok olay ve gelişme hükümet eliyle, en azından uygulamada itirazsız karşılanıyor. “Normalleşmeye adım atıyoruz” diyenler yalılarda villalarda saraylarda bu süreci atlatmayı beklerken, “İşçiler çalışsın, hatta toplu gidilebilecek yerler açılsın” diyerek anormal işler yapıyorlar. Kendileri için normal olan emekçi sınıflar için anormal olan oluyor aslında.

FOTOĞRAFLARIN EKONOMİ POLİTİĞİ

Yukarıda bahsi geçen fotoğrafların içsel bağıntıları olduğunu varsaymak gerekiyor. Birilerine bir benzetme yapmak değil derdimiz, haşa!

Savaş döneminin ekonomi politiği nasıl vardıysa, diğer fotoğraftan yansıyan yanıyla da bu dönemin ekonomi politiği var. Bazı paralellikler de bulabiliriz hatta. Birinde silah zoruyla, ölüm tehdidiyle gülümsemeye zorlanan ve maalesef sonunda ölecek olanların fotoğraflanması için çekenle çektirenlerin aralarında kısa bir mesafe var.

Diğerinde yumuşak naylon şeritle ayrılmış ama az çok görüş mesafesinde kalarak; “Mecburen çalışacaksın, çarklar dönecek, virüs önlemlerine karşı sürü bağışıklığı kazanmaya bakacaksın. Elenecekler ise elenecek yoksa açlıktan öleceksin”, “Evde ücret almadan kalırsan açlıktan yine öleceksin” diyenler, toplam egemen kapitalist anlayış var.

Biri belki zorla ayakta durabiliyor, biri zorla lidere selam verdirilerek iyi gösterilmeye çalışılıyor. Baskı dönemlerinin en bariz özelliklerinden değil midir zaten, zorla rıza dayatması.   

GERÇEKTEN GÜLMEK

Baskı dönemlerinin alt edilerek halkların, işçi ve emekçilerin gerçekten yüzlerinde gülücükler açmasının sağlandığı örnekler yok mu? Geçtiğimiz 8 Mayıs faşizmin sosyalist Sovyetler tarafından bozguna uğratılmasının 75. yılıydı. Ve ilk işçi emekçi devletinin insanlığın iyiye gidebileceğinin de teminatının nasıl olabileceğinin şifrelerini bizlere sunduğuna tanık olduk.

Salgına karşı bilim yolundan gidecek bu muzaffer anlayışın hakim olması için ise fotoğraflarda bulunanların el ele vermesi ve gerçek normalleşmenin şifresini çözmelerinden başkaca yol yok sanırız. Toplu halde Soma madenlerindeki gibi fıtrat denilerek önlemsiz ölüme gönderilenlerin ve normalleşme adına işletmelere yollananların da bu fıtratçı yaklaşımdan nasibini almaması zorunludur. Normal olan işçi emekçilerin birleşik mücadelesidir.

Başta bahsettiğimiz gibi bebekler ya da çocuklar gibi deneyerek olmasa da yaşanmış ve toplumların belleklerine kazınmış, toplam emekçilerin deneyimleri ile bu mücadele sanırız güleceğimiz güzel günlerin de muştulayıcısı olacaktır.

ÖNCEKİ HABER

CHP’li Kasap: Kütahya’da koronavirüsle mücadele eden sağlık çalışanına yemek ücretli

SONRAKİ HABER

Evrensel'e dönük tekzip kararına tepki: Neyin haber olacağına gazeteciler karar verir

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...