İskender Bayhan: Bakan Albayrak, verilen 250 milyar desteği kalem kalem açıklasın

Gazeteci İskender Bayhan Gündem Özel'de, işsizlik verilerini, IMF tartışmalarını ve Türk-İş, Hak-İş, TİSK arasında imzalanan anlaşmayı değerlendirdi.

14 Mayıs 2020 14:00
Paylaş

Gazeteci İskender Bayhan, işsizlik verilerini, IMF tartışmalarını ve Türk-İş, Hak-İş, TİSK arasında imzalanan anlaşmayı Zeliş Irmak'ın sunumuyla Gündem Özel'de değerlendirdi.

İskender Bayhan'ın değerlendirmelerinden öne çıkan başlıklar şöyle:

Türkiye’de TÜİK’in açıkladığı işsizlik rakamları her zaman tartışmalı olmuştur. Çünkü işsizlik hesaplaması içerisinde bir çok gizli işsizlik kalemi buna dahil edilmez. Buna rağmen TÜİK’in açıkladığı resmi işsizlik rakamları her zaman oldukça yüksek bir işsizlik oranına da işaret eder. Bütün düşürme ve az gösterme çabalarına rağmen çok yüksek bir işsizlik oranı vardır. Türkiye 2018’in ikinci yarısından başlayarak gelişen kriz sürecinden bu yana gelişen işsizlik rakamlarıyla yüz yüze. İşsizlik rakamlarının yüzde 17-18’e vardığını açıklayan sendikaların açıklamaların da var. Mart, nisan ve mayıs ayı işsizlik rakamlarıyla birlikte tablonun çok daha kötü olduğunun görüleceği bir süreç başlayacak. Haziran ayından itibaren ise kötü bir tablo ile karşı karşıya kalacağız.

YÜKSEK ENFLASYONUN FATURASI İŞÇİ VE EMEKÇİYE ÇIKAR

Türkiye krizle mücadele süreci içerisinde hep “ihracatımızı artıracağız” “cari açığı azaltacağız çünkü daha fazla dış kaynak ve yabancı para girişini sağlayacağız” diye bir politika izliyordu. Ama mart ayında görüldü ki tablo öyle değil. Aksine Türkiye’de ihracat olabildiğince düşmüş, bu da cari açığa neden olmuş. Cari açığın bu kadar yüksek olması demek, ne kadar rakamlarla oynarsanız oynayın, yüksek kur demektir. Ve enflasyon demektir. İkisinin faturası da işçi ve emekçiye çıkar.

250 MİLYARI KİME VERMİŞLER?

Bakan Albayrak’ın yaptığı her açıklamada şu anlaşılıyor: Türkiye’de para var ama bu para kapitalistlere, yandaşlara gelince var. Ama işçi emekçi ve halka gelince yok. Bu ikisi çelişki gibi görünür. Bu sistemin çelişkisidir. İşçi ve emekçiler içinse bir gerçeği ifade eder. Her dönem Türkiye’de hükümetler halka gelince para yok demiştir. Ama sermayeye gelince bir türlü para yok denmez. Hatta paranın milyarlarca harcandığının havasını atarlar. Bakan Albayrak da aynı şeyi yapıyor. Bakan “250 milyar destek verdik” diyor. Kalem kalem açıklasınlar. Bu 250 milyarı kime vermişler. Bedava maskeyi bile ücretsiz dağıtamadılar. Türkiye’de para var. Yıl sonuna kadar 170 milyar dolar kısa vadeli borç ödemesi var Türkiye’nin. Bu parayı verecek. Demek ki bir yerden bulunuyor. Nereden bulunuyor?

ULUSLAR ARASI FİNANS KURULUŞLARININ HEPSİ HALKIN BAŞINA ÇORAP ÖRER

Hükümet, Türkiye’deki pazarların ve Türkiye’deki birikimlerin, yer altı yer üstü kaynakların sömürüsünün tek sebebi veya tek merkezi IMF imiş gibi propaganda edildi. Halkın gözünde de IMF çok teşhir olmuş bir kurum. Bunun için IMF ile hiç bağımız yok, bütün borçlarımızı ödedik, borç isterse para da veririz diyerek Türkiye ekonomisinin dışa bağlılığının uluslar arası finans çevrelerinin bağlılığının bittiğinin mesajını vermek istedi. Onun için geri dönüp IMF’den borç alamıyor. Tükürdüğünü yalayamıyor. Ama IMF’den alacağı borcun misli misli yeni borcu swap anlaşmalarıyla kapatıyor.

Uluslar arası hiçbir finans kuruluşu, tekellerin, emperyalistlerin kârlarını servetlerini ve onların çıkarlarını garanti etmek üzere çalışan hiçbir finans kuruluşu IMF’den daha iyi ya da kötü diyerek değerlendirilecek durumda değil. Bunların hepsi kötü. Hepsi IMF kadar işçilerin emekçilerin başına çorap örer.

“ASGARİ ÜCRET VERGİDEN MUAF TUTULSUN” DİYEMİYORLAR

Aynen Damat Bakan gibi Türk-İş ve Hak-İş başkanları da aynı zihniyetle hareket ediyorlar. “Patronlara ne kadar çok para verirseniz işçiler de onun kırıntılarından faydalanır” yaklaşımıyla hareket ediyorlar. Zor koşullarda hep birlikte hareket etmeliyiz diye çok masum gibi görünen cümleler bir yandan da bir gerçeği ifade ediyor. Bu iki konfederasyonun başkanı başta olmak üzere Türkiye’de sendikal bürokrasi, sendikaların başındaki kapitalistlerin, burjuvaların ajanı durumuna gelmiş olan sendikacılar kapitalistlerle, patronlarla aynı taraftadır. Onlar birlik bütünlük içerisinde hareket ederler. Çıkarları aynıdır onların. Mesela patronların gelir vergilerindeki ücretler üzerinden muafiyet talebinin yanına şunu yazamıyorlar (hükümetin programında olduğu halde): Asgari ücret vergiden muaf tutulsun diyemiyorlar.

Yakışır. Hem Türk-İş başkanına yakışır hem Hak-İş başkanına yakışır. Fotoğrafları da çok yakışıklı olmuş. Ayinesi iştir kişinin lafa bakılmaz. Onlar maaşlarını işçi aidatlarından alırlar. İkisi de harcadıkları paraları açıklasalar işçi sınıfı için memleket için daha faydalı iş yaparlar.

Tüm bu olanları bir kısım işçi ve emekçi görüyor. Daha da çok görecekler. Çok geç kaldı Türkiye’de işçi sınıfı, sendika bürokratlarını, sendika yönetimindeki bu tip anlayışları silkeleyip atmakta omuzlarından. Dilerim önümüzdeki dönemde en kısa sürede başarır bunu. (WEB TV)

Reklam
ÖNCEKİ HABER

Evrensel Genel Yayın Yönetmeni Fatih Polat emniyette ifade verdi

SONRAKİ HABER

Su altında kalacak Yusufeli'nde ağaçlar yeni yerleşim yerine taşınıyor

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...