16 Nisan 2020 07:45

Çin'de koronavirüsle geçen üç ay

Şanghay'dan yazan Cengiz Mahir: Bize 'kol kanat geren' devlet ve kurumlarının acizliğini ortaya çıkarttı. En önemlisi, insanın insana bakışının ne olduğunu veya ne olması gerektiğini gösterdi.

Çin'de koronavirüsle geçen üç ay

Fotoğraf: Mehmet Emin Mengüarslan/AA

Cengiz MAHİR
Şanghay

Ocağın üçüncü haftası Çin yeni yılıydı. Bilet almıştık, sinemaya gideceğiz. Virüs haberleri ortada dolaşıyor. Henüz durumun ciddiyetinin ne biz ne başkaları farkında. Davet ettiğimiz birkaç arkadaşın uyarıları üzerine biletleri iptal etmeye ikna oluyoruz. Ertesi gün öğrendik ki karantinadan dolayı tüm sinemalar kapatılmış. O gün bu gün neredeyse üç aydır evdeyiz.

Bu üç ay hem çok hızlı geçti, hem de çok yavaş. Virüs birçok alışkanlığımızı kısa sürede değiştirdi. Mesela asansöre binerken kat düğmelerine mendille basmak, bir maskeyi kaç kez kullandığımızı saymak, dışarıdan getirdiğimiz poşet ve paketleri alkolle dezenfekte etmek, sokakta maskesiz dolaşanlardan uzak durmak, telefon app’inden gündelik sağlık raporu vermek...

DOKTOR Lİ’Yİ HATIRLAMAK

Virüsle ilgili haberler ilk gelmeye başladığında Doktor Li Wenliang’ın ismine aşina olduk. Vuhan’da çalıştığı hastanede bir meslektaşı ilk vakaları tespit etmiş ve rapor etmişti. Li ise durumu özel bir chat grubunda arkadaşlarıyla paylaşmış ve grup üyelerinden birisi bu haberi dışarı sızdırmıştı. Akabinde Vuhan polisi hemen “olaya müdahale” ederek Li’ye “dedikodu” yaymaması için kağıt imzalatmıştı. Li’ye yöneltilen “huzursuzluk” ve “karmaşa yaratma” suçlamaları hem Çin polisine verilen güç ve yetkinin ölçüsünü hem de sivil kanallarda serbest bilgi dolaşımına devletin nasıl müdahale ettiğini açıkça gösterdi. Sanki devlet izin vermese öksüremeyeceğiz. Li’nin ölümüyle büyük bir öfke patlaması yaşandı devlete ve polise karşı ki bu Çin’de hiç görmeye alışık olmadığımız bir durum. Koronavirüs kriz yönetiminde Çin’in bir numaraları doktoru Zhong Nanshan bile verdiği bir röportajda Vuhan yerel yönetimini Li’nin ölümünden sorumlu tutmuştu. Yaklaşık bir ay sonra devlet resmi özür niteliğinde bir açıklama yayımladı.

"ÇİN VİRÜSÜ"

Şubat ayını tüm ülke karantina altında geçirdi. Gün gün Vuhan’da yapılan prefabrik hastane inşaatını izledik. Çin, bulaştığı ve kendisinin de derinleştirdiği virüs belasıyla savaşıyordu. Yeni vaka ve ölüm sayıları çok hızlı artıyordu. Virüs uzakta bir yerde başkalarına bulaşan bir şey gibi gözükürken ilk başta, bana da bulaşabilir demeye başladı insanlar şimdi. O sırada Batı medyasının sinofobik haberlerle kasıp kavrulduğunu biraz eğlenerek biraz da tedirginlikle takip ediyorduk. “Çin virüsü” veya “Vuhan virüsü” denilen şeyin “gözü çekik” olan herhangi bir kimsede cisimleştiği ön yargısının oluştuğuna şahit olduk. Batı Avrupa ve Kuzey Amerika’da Uzak Doğu’ya ve Asyalılara yönelik aşağılayıcı bir hakim kanı olduğunu biliriz. Şimdi bu mide bulandırıcı ırkçılığa “öksüren Çinli” etiketi yapıştı. Çin’in OHAL’i vesile bilerek hem güç gösterisinde bulunduğu hem de halkı keyfen daha da çok baskı altına aldığı gibi tuhaf yorumlar dolaştı Batı medyasında. Güç gösterisi ve baskı olduğu doğru, ama keyfen olduğu doğru değil.

TIPIŞ TIPIŞ VİRÜS

Vakaların Çin’den diğer ülkelere yayılmaya başlamasıyla virüs algısı da değişti. Artık virüs “Çin’de olan bir olay” değildi. Ama diğer ülkeler bu sağlık krizinin ciddiyetini kavramadılar. Tabiri caizse virüsün kendi ülkelerine tıpış tıpış gelip can almaya başlamasını ağızları açık izlediler. “Ben istediğimle el sıkışırım” demesinden birkaç hafta sonra hastanelik olan ve daha henüz taburcu edilen İngiltere Başbakanı Boris Johnson hatırlansın.

Virüsün dünyaya yayılması yeni bir maske ticaretini ve maske diplomasisini de beraberinde getirdi. ABD’ye karşı sürdürdüğü ticaret savaşı ile yeni dünya liderliğine oynayan Çin, bu sağlık krizinin yönetiminde de kendisini “Yardım eli uzatan bir dost” olarak betimledi. Çin’den giden milyonlarca test kiti ve maskenin kullanılamaz olduğunun ortaya çıkması Batı’nın Çin tipi kapitalizmi daha yakından tanımasına da vesile oldu. Ama aynı zamanda virüs öyle birşey ki Sırbistan Başkanı'na Çin bayrağını öptürüyor, Türkiye İçişleri Bakanı'nı istifa ettiriyor, Almanya/Hesse Finans Bakanı'nı intihara sürüklüyor, dünya ekonomilerini çökertmekle tehdit ediyor. Virüs bu üç ay içinde adeta tarih yazdı. Virüs ama şunları da yaptı: Bize doğayla olan ilişkimizi ya ilk defa ya da bir kez daha sorgulattı. Bize "Kol kanat geren" devlet ve kurumlarının acizliğini ortaya çıkarttı; en önemlisi, insanın insana bakışının ne olduğunu veya ne olması gerektiğini gösterdi.

Evrensel'i Takip Et