8 Kasım 2012 13:58

“Halkın ekmeğidir adalet”

Av. Cevriye AYDIN

BAŞBAKAN DÜNYAYI KANDIRADURSUN... Eski düşünce suçu mağduru Başbakan Erdoğan, kendisinin “mazlumu” olduğu iktidar sahibi kişilerin kullandığı aynı üslup ve eda ile bugünün mazlumlarına kan kusuyor! Sadece kan kusmuyor; gerçek dışı iddialar da kusuyor. Almanya başbakanı ile yaptığı basın toplantısında bakın ne diyor: “Şu anda Almanya’dan tüm dünyaya sesleniyorum. Bir defa Türkiye’de şu anda ölüm orucunda olan bir kişi var.” Aynı saatlerde açıklama yapan Adalet Bakanı Sadullah Ergin ise açlık grevi yapanlar için “Şu anda 66 ayrı cezaevinde 683 kişi olarak gözüküyor bizde” diyerek, başbakanı yalanlıyor.   Bırakalım başbakanı, dünyayı kandırmaya çalışsın. Ortada daha hayati önemde bir sorun var. Açlık grevleri 50. gününü geçti. Dönüşümsüz ve süresiz, talepleri kabul edilinceye kadar sürdüreceklerini her gün tekrar ediyor 683 kişi! Başbakan dünyanın gözünü boyayabilir belki ama açlık grevi yapanların, onların aile ve yakınlarının, eş ve dostlarının, onların taleplerini sahiplenen onca kentin halkının, Türkiye’de, -çoğu genç- yüzlerce insanın ölüme gönderilmesine vicdanı razı olmayan ötekilerin gözünü nasıl boyayacak? Başbakan’a Berthot Brecht’ten söz eden olduysa belki “Halkın ekmeğidir adalet” diye bir şey de duymuş olmalı. Bu halk, çoktan açlık grevine mahkûm edildi, adaletsizlikten. Siyasal iktidar tarafından keyfi siyasal davalarla Kürt kimliği ve onun doğal temeli olan Kürtçe ve bu doğal özelliklerin bilinci olan siyasal talepler bir zulüm vesilesine dönüştürüldü. Evrensel bir hak olmaktan öte bir halkın her çocuğunun doğduğu aile içindeki tek iletişim aracı olan ana dili, onun dışlanmasının ve cezalandırılmasının dayanağı haline getirildi. Hiçbir fiziki işkence insan ruhunda bundan daha büyük bir tahribat yapamaz. Bir dilin yok sayılması bir halkın yok sayılması demek değil midir? Hangi yalan bu zulmü meşru gösterebilir? Hangi egemenlik bir dili, bir halkı zorla yeryüzünden silebilir?  

ÖLÜMLERİ BEKLEMEK İNSANLIK SUÇU Bir hükümlünün dünyayla bağlarını kesip avukatlarıyla bile görüşmesini yasaklarken bir başka hükümlünün beş yıldızlı, devlet erkânlı, açık büfe tam pansiyon ağırlandığı bir adalet bakanlığına dünyanın en diktatörce yönetilen bir yerinde bile  rastlanmaz. Abdullah Öcalan ile Mehmet Ağar’a farklı çağların ceza ve infaz yasaları mı uygulanmakta? Bu nasıl adalettir?  1948 tarihli İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi bile bugünkü hükümetten fersah fersah ileridedir. Suriye’yi sıkıştırmak için Birleşmiş Milletler organlarında adalet arayan hükümet o Birleşmiş Milletlerin en eski bildirgesine uygun davranmaya yanaşmıyor; konu kendi vatandaşlarının hak ve özgürlüğünü tanımak olunca… Anadili hakkı Çocuk Hakları Sözleşmesiyle de uluslararası bir kamusal iletişim hakkı olarak düzenlenmiştir. Bu doğal ve hukukça tanınmış hak için, herkese savunma hakkı ve adaletin istisnasız eşitçe işlemesi için cezaevlerinde insanlar ölümüne açlık grevi yapmak zorunda bırakılmışsa, sorunu çözmek için onların ölmesini beklemek insanlık suçudur. Başbakan açlık grevi yapanları “şov” yapmakla suçlamaktadır. Durumun ciddiyetinin farkına varması için Allah’tan izan ihsan eylemesini niyaz ederiz. Kürtlerin her şeye rağmen kendi kimlik ve siyasal haklarıyla Türkiye’de var olmak ve birlikte yaşamak istediklerini anlatmak için denedikleri her yoldan önlerinin kesildiğini hatırlatmak isteriz. Başka yol kalmadığı için açlık grevine başvurduklarını, “barış” sözünün son on yıllarda başka hiçbir ülkede bu ülkenin semalarında yankılandığı kadar yankılanmadığını, böyle kritik bir süreçte bu kadar çok ve bu kadar ısrarla “barış” diyen bir halkın yolunun yokuşa sürülmesinin yaratacağı kopuşun acıları katlayacağını, yüzlerce insanın ölüme sürüklenmesinin vicdanları yaralayacağını  hatırlatmak işe yarar mı, bilemiyoruz. Ama “Yaratılanı severiz, yaradandan ötürü” sözünü her fırsatta dile getirmekten hoşlanan Başbakan’a bu sözü niçin bu günlerde hatırlamadığını, kürtajı yasaklamak için doğmamış çocukların yaşama hakkını savunan Başbakan’a hakları için ölüme giden kadın erkek 683 henüz yaşayan için neden kılının kıpırdamadığını sormak isteriz.

Dergimizi pdf formatında görüntülemek için tıklayın

Evrensel'i Takip Et