04 Mart 2020 00:09

Gazeteci Aida Ghajar: Mültecileri umut değil yoksulluk ve şiddet karşılıyor

"İranlı Gazeteci Aida Ghajar, Fransa’da yaşıyor ve son iki yıldır mülteciler ve insan kaçakçıları üzerine çalışıyor. Aslında kendisi de bir mülteci."

Fotoğraf: AA

Paylaş

E. Ava
İstanbul

İranlı Gazeteci Aida Ghajar, Fransa’da yaşıyor ve son iki yıldır mülteciler ve insan kaçakçıları üzerine çalışıyor. Aslında kendisi de bir mülteci. Lübnan’da gazetecilik yaparken, 2009 yılında yazıları yüzünden sorun yaşamış. “Lübnan’daki İran Konsolosluğu ‘İran’a geri gönderileceksin’ diye uyarıda bulundu, tam da o sırada Sınır Tanımayan Gazeteciler vesilesi ile Lübnan’dan çıkabildim ve Fransa’da mülteci oldum” diyor.

Mülteciler üzerine çalışmaya da Fransa’da başlamış: “Calais, Cannes ve Paris... Sonra Avusturya- Salzburg sınırına doğru ve ardından Almanya, Yunanistan ve Türkiye’de çalışmalarda bulundum. Sorunlar o kadar derindi ki bu konu üzerinde durmam gerektiğine karar verdim.”

Ghajar, tüm bu ziyaretlerinden edindiği izlenimleri paylaşıyor. “Şöyle bir harita çizebilirim; Afganlar ve Pakistanlılar, İran toprağına girerek ve İran’dan kaçan İranlılarla beraber Türkiye’ye giriş yapıyorlar; pasaportları olursa yasal şekilde, olmazsa kaçakçılar ile çok uzun bir yolculukla dağlardan geçerek Van’a geliyorlar. Avrupa’ya gitmek isteyenler için en erişebilecekleri yer Yunanistan ve iki yoldan giriş yapıyorlar; birincisi Edirne’den nehir yolu ile veya genellikle Çeşme veya Bodrum’dan teknelerle kaçakçılar onları üç Yunan adasından birine yani, Sakız, Samos ya da daha çok Midilli’ye götürüyor ve orada mülteci olmak istedikleri Avrupa ülkesi için dilekçe vermeleri gerekli.”

YUNAN ADALARINDA KRİZ

Bugün Kuzey Ege’deki bu üç adada mülteci düşmanlığı giderek artıyor. Özellikle AKP hükümetinin kara ve deniz geçişlerindeki engeli kaldırarak mültecilere “gidin” teşvikinde bulunması adalara yönelik mülteci akınını yeniden yükseltti.

Gazeteci Aida Ghajar, “Samos’taki kampın kapasitesi 650 kişi olmasına rağmen 7 bine yakın mülteciyi barındırıyor. Yunanistan’daki dernekler, hukukçular ve birçok uluslararası örgüt de Midilli Adası’ndaki Moria kampında yaşananların bir insanlık suçu olduğunu söylüyor. 3 bin 600 kişi kapasiteye sahip ve Yunanistan’ın kendi verileri orada 20 bin kişinin barındığını söylüyor.”

MORIA’DA İNSANLIK DRAMI

Ghajar, bu adaların aynı zamanda turistik adalar olduklarını, mültecilerin ise genelde tepelerin üzerindeki kamplarda tutulduklarını belirterek, “Moria’nın etrafı çitlerle kapalı ama kişi sayısı o kadar fazla ki dağlarda ve ormanda yaşayanların haddi hesabı yok” diyor: “Her gün bir öğün yemek dağıtılıyor ve standartların çok altında dağıtılan yemekler. Feci kavgalar yaşanıyor. Bu orada yaşayanların en önemli sorunlarından biri. Kavgalara polisin müdahale hakkı yok, kavga bittikten sonra genelde olay yerine gidiyorlar. Uyuşturucu yaygın.”

Kamptaki mültecilerin başvuru yaptıktan sonra bekleme süresinin en az bir sene sürdüğünü belirten Ghajar, bu süreçte mülteci maaşı aldıklarını, bunun erkeklere 90 avro, kadınlar ve ailelere 150 avro şeklinde olduğunu belirtiyor. Ancak Ghajar’a göre bu aylıklar düzenli yatırılmıyor: “İranlı ve Afgan mültecilerle konuştuğumda çoğu birkaç senedir o kampta olduklarını ve dosyalarının incelenmediğini söylüyorlardı.”

"KADIN VE ÇOCUK İNTİHARLARI’"

İranlı gazeteciye göre kamplardaki kadın mültecilerin durumu “daha vahim”: “Cinsel taciz ve sözlü taciz inanılmaz fazla. Ben de kampta yürürken bunlara defalarca maruz kaldım. İntihar çok sık yaşanıyor, genelde kadınlarda ve çocuklarda daha fazla görünüyor. Kadınlar tacizlere dayanamayıp intihar ediyorlar, çocuklar ise şiddet atmosferine... Çocuklar bana tanık oldukları şiddeti anlattılar. Umutla yola çıkıp ve umutsuzluğun dibini gören insanlar yaşıyor bu kamplarda ve özellikle Moria kampında.”

Peki Moria’dan çıkış mümkün değil mi?

Bu soruyu “Çıkış yollarından biri doktorun acil çıkış belgesi vermesi” diye yanıtlıyor Ghajar: “Mesela sinir hastalıkları veya kampta tedavi edilemeyecek hastalıklara yakalandıklarına dair bir belge almaları gerekiyor. Kamptaki sağlık hizmeti de çok zayıf ve hiç ilaç yok diyebiliriz. Gözümün önünde kan kusan kız çocuğu vardı, müdahale edilmedi. Plastik ambalajlarda onlara verilen antidepresan ilaçları kullanıyorlar. Sıcak su çok zor bulunuyor, elektrik çoğu zaman yok, her yer çöp dolu ve 3-4 günde bir toplanıyor. Çocuklar yalın ayak oralarda oynuyorlar. Yoksulluk o kadar derin ki, insanlar yasa dışı işler yapmaya itiliyorlar; uyuşturucu transferi veya dağıtımı yapıyorlar ve kullanıcı çok var. 12-14 arası kimi çocukları 18 yaşlarını doldurmadıkları için uyuşturucu taşımak için kullanıyorlar.”

AB, YUNANİSTAN’I KULLANIYOR

İranlı gazeteci geçtiğimiz haftalarda koşulların kötüleşmesiyle mültecilerle polis arasında çatışmaların yaşandığını da hatırlatarak Yunanistan devletinin mültecilerin taleplerine yanıtının da kapalı kamp inşa etmek olduğunu belirtiyor: “Yunanistan’ın zaten ekonomik durumu ortada, tek başına bir çözüm bulamaz, ama Avrupa Birliği’nin yaptığı da Yunanistan’ı bir ‘kale’ haline getirmek.

Bu insanlar ve ben, gasbedilen hayatlarımız yüzünden bir umut için yola çıkıyoruz, ama bir çoğumuz onu bulamadan hayatımızı kaybediyoruz...”

ÖNCEKİ HABER

Çağdaş Gazeteciler Derneği 2019 Başarı Ödülleri'nin sahipleri açıklandı

SONRAKİ HABER

Yunanistan devrimcileri: Mültecilere değil milliyetçilere ve savaşa blokaj!

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...