“Doğal gazdan vazgeçtik odunu bile borçla alıyoruz”

Tarlabaşı’nda ağır bir yoksulluk yaşanıyor. 70 yaşında olmasına rağmen hâlâ ay sonunu düşünen emekliler, ilaçlarını dahi alamayanlar, doğal gazı ödeyemediği için borçla odun alan yurttaşlar...

03 Mart 2020 00:51
Paylaş

Eylem NAZLIER
Mazlum BUCUKA
Zülal KOÇER
İstanbul

İstanbul’un Beyoğlu ilçesinde yoksulluğun yoğun olarak yaşandığı bölgelerden biri olan Tarlabaşı’daki yurttaşlarla ekonomik krizi, faturalarına gelen zamları konuştuk. Ekonomik krizin kendilerini çok fazla etkilediğini, zor koşullar altında kıt kanaat yaşamlarını idame ettiklerini söyleyen yurttaşlar, “Geçinemiyoruz” diyerek hükümete tepki gösterdi.

Kimi mahallelerde yoksulluğu iliklerinize kadar hissedersiniz. Tarlabaşı da yoksulluğun diz boyu olduğu mahallelerden biridir. Zordur insanların yaşamı, işsizlik ve geçim derdi de eklenince insanların yüzlerinden okunur mutsuzluğu. Yollar çamurdur, belediye hizmeti pek uğramaz. Çetecilik, uyuşturucu almış başını gitmiştir. Beyoğlu’nun öteki yüzüdür Tarlabaşı. Tarlabaşı’da yaşayanlarla ekonomik krizi, faturalarına gelen zamları konuştuk. Geçimini çöplerden plastik toplayarak sağlayan vatandaşlar, zor koşullar altında cüzi miktarda para karşılığında konfeksiyon atölyelerinde çalışan kadınlar, emekliler, günlük işlerde çalışanlar ve bölge esnafı ülkede yaşanan ekonomik krizin en çok kendilerini etkilediğini, zor koşullar altında çalışmalarına rağmen kıt kanaat geçinebildiklerini söyledi.

“YAŞ OLMUŞ 70 HÂLÂ AY SONUNU DÜŞÜNÜYORUZ”

İşte onlardan biri Jıtber Akçaoğlu…  Tarlabaşı’da 40 yıldır esnaf olduğunu söyleyen Akçaoğlu, emekli olduğu ancak geçinemediğini dile getirerek, “Doğal gaz faturası 500 liradan aşağı gelmiyor. Geçen yıl en fazla 150 lira geliyordu. Yaş olmuş 70 hâlâ ay sonunu düşünüyoruz” dedi.

“KORKUDAN BİR ODANIN DOĞAL GAZINI AÇIYORUZ”

68 yaşındaki Hüseyin Sadık Tiryaki, 20 sene önce emekli olduğunu ve bu yaşına rağmen hâlâ çalıştığını söyleyerek, “İşe gidip gelirken otobüs, minibüs parası en az 10-15 lira tutuyor. Yola bu kadar veren insan asgari ücretle çalışıyorsa nasıl geçinebilir?  Ne yapayım, emekli maaşı neyimize yetiyor? Hâlâ kirada yaşıyorum. Mecburen çalışıyorum. Maaşımla anca kiramı ödeyebiliyorum. Evde 2 kişiyiz. 2 kişinin ihtiyaçlarını karşılamakta bile zorlanıyorum. Bir ihtiyacımız oluyor. Kredi çekiyoruz. 48 ay daha krediye bağladık emekli maaşını” diye konuştu. Ay sonunu getirmek için tasarruf yapmaya çalıştığına değinen Tiryaki, “Doğal gazı korktuğumdan bir odada kullanıyorum. Buna rağmen 150-200 liradan aşağıya gelmiyor. Bütün odaları yaksam işin içinden çıkamam. Kapıyı kapatıyoruz. İki saat yakıyoruz. Doğal gazdan kesiyoruz, yemeğimizden kısıyoruz. Pazardan alışveriş yapıyoruz. Pazara gittiğimizde bile akşamları bekliyoruz. Çünkü esnaf satabildiğini satıyor, satamadığını ucuza satıyor” dedi.

Tam da burada Diyanetin ucuz alışveriş için ‘akşam pazarına’ çıkın sözlerini hatırlatıyoruz Tiryaki’ye. Diyanetin söylemlerini doğru bulmadığını dile getiren Tiryaki, “Diyanetin söyledikleri bizim inançlarımızı bile zedeliyor. Onun için güvenmiyorum. Altlarında son model arabalarla fetva veriyorlar. Kendileri lüks içinde yaşarken, biz karnımızı nasıl doyuracağımızı düşünüyoruz. Ayıptır” diyor.

"İLAÇLARIMI ALAMIYORUM"

Üç çocuğuyla geçim mücadelesi veren Pembe Boyer ise şunları söylüyor: “Geçinebilmek için çöp topluyorum, temizliğe gidiyorum. Şeker hastasıyım. Devlet benim ilaçlarımı vermiyor. Sigortam yok. İlaçları alamıyorum. Gücüm yetmiyor. Devlet diyorlar devlet nerede? Dünden beri ilaçlarımı almak uğraşıyorum. Çalmadığım kapı kalmadı. Evim kira. Çocuklar okuyor. Her şeyden kısıyoruz. Boğazımızdan kısıyoruz. Düşün ilaçlarımı alamıyorum. Gitmediğim yer kalmadı. Sabah 9’dan beri sokaklardayım. En büyük çocuğum 11 yaşında. Bana bir şey olursa çocuklarım ortada kalır. Çocuklarıma kim bakacak bana bir şey olursa? Bunun vebalini kim ödeyecek? Çocuklarım için mücadele ediyorum.”

"BORCA GİRİP ODUN ALDIM"

Emekli olduğunu söyleyen Satı Erdoğan, “1200 TL maaş alıyorum. Ev kira. Geçinemiyoruz. Üç dört aydır kiramı veremedim. Doğal gaz 150 liradan aşağıya inmiyor. Faturaları yatırmadım duruyor. Burada yaşayan insanların çoğu sobayla ısınıyor ve çoğu yakacak odun bile bulamıyor. Doğal gaz faturasını ödeyemeyince soba kurdum. Ama o da para. Borca girip odun aldım. Benim gibi bir sürü insan var böyle. Bu zamları yapanların sarayları var. Biraz bizi de düşünsünler” dedi. Ülkede yaşanan ekonomik çıkmaza değinen Erdoğan, “Eskiden yaşanan ekonomik krizleri de gördüm ben. Hiçbiri böyle değildi. Ekonomik kriz vardı ama insanlar bu kadar aç değillerdi. Burada yaşayan insanların çoğu sobayla ısınıyor ve çoğu yakacak odun bile bulamıyor. Bunun adı kriz mi şimdi? Değil. Bu bildiğin felaket” diye değerlendirdi.

"ÇÖPTEN BULDUĞUM TAHTA PARÇALARIYLA ISINIYORUZ"

Geri dönüşüm işinde çalışanlarla sohbetimize devam ediyoruz. İsmini vermek istemeyen geri dönüşüm işçisi şunları söyledi: “Ben çöplerden kağıt topluyorum. Üç nüfusa bakıyorum. 500 lira kiramı bile veremiyorum. Sigortam yok, hiçbir güvencem yok. Biz düzenli maaştan geçtik. Karnımızı doyuralım bizim için yeter. Haftalık 100-150 lira eve götürelim halimize şükrediyoruz. Doğal gazı biz rüyamızda görmüyoruz. Soba yakıyoruz. Odun da alamıyoruz. Çöpten bulduğum tahta parçalarını götürüyorum. Öyle evi ısıtıyoruz. Odun, kömürden vazgeçtik. Tahta parçası bulsak yeterli. Başka çaremiz de yok. Biz algı yaratmıyoruz. Türkiye’yi bugüne getirenler algı yaratıyor. Hastalandığımızda bir hap bulabilirsek ne şans. Şansa yaşıyoruz. Elektrik faturası 420 TL geldi. Yakında onu da keserler. Bu ülkeyi bu hale getirenler utansın. Biz değil.” 

Bakan Berat Albayrak’ın ekonomi politikalarını eleştiren haber ve yazılara yönelik “Türkiye aleyhinde algı oluşturma” suçlamasına ilişkin ise, “Algı yaratılıyor deniliyor. Asıl algıyı bu ülkeyi bu hale getirenler yapıyor. Çoğu akşam yemek bile yiyemiyoruz. Şimdi siz söyleyin bu yoksulluğun içindeyken biz mi algı yapıyoruz?  Asıl algıyı milyon dolarlık arabalara binenler, saraylarda oturanlar yapıyor” dedi.

DİYANETİN TASARRUFU İLE MİLYONLARCA GARİBANIN KARNI DOYAR”

İsminin Yalçın olduğunu söyleyen geri dönüşüm işçisi de geçinemediklerine vurgu yaparak, “Eskiden paranın değeri vardı. Şimdi kazanıyoruz ama paranın değeri yok. Aldığımız para ile hiçbir şey yapamıyoruz. Ev kira. Üç çocuğum var. Evimize bir dilim ekmek götürebilirsek şükür diyoruz. Şu anki hükümetin bize öğrettiği tek şey şükür etmek bizde şükür ede ede bıktık” diye konuştu. Türkiye’nin Suriye politikasına da değinen Yalçın, “Ben bir apartmanda oturuyorum. Komşularımla iyi geçinirsem onlar bana yemeğe gelir, ben onlara yemeğe giderim. Huzurlu bir şekilde yaşarız. Ama arkadaş senin Suriye’de ne işin var, bir ülkemin iç meselesinde ne işim var? Benim askerimin İdlip’de ne işi var. Niye bizim askerimizin kanı dökülsün ki orada” diye tepki gösterdi. Diyanetin tasarruf sözlerine de tepki gösteren Yalçın, “Diyanet kendi tasarruf yapsın. Onun tasarrufu ile milyonlarca garibanın karnı doyar. Bizim tasarruf yapacak durumumuz yok ki biz zaten kıt kanaat Geçiniyoruz. Senin gibi zırhlı Mercedes’e binmiyoruz. Yürüyerek evimize gidip geliyoruz” dedi.

“12 SAATTE 5 LİRA KAZANIYORUM”

64 yaşındaki başka bir geri dönüşüm işçisi de geçinemediklerine vurgu yaptı. Geri dönüşüm işçisi, “Şimdi gidip alacağım para 5 lira. 12 saattir çalışıyorum. 12 saatte 5 lira kazanıyorum. Evim kira. Çocuk yok. İki kişi çalışıyoruz. Arkadaşımla ben. Sigortam yok, emekliliği yok. Hiçbir şeyim yok. Ne iş olursa yaparım. Mezar işi, inşaat işi, boya, sıva işi ne olursa yapıyoruz. 1000 lira kira veriyoruz. Kışın çok soğuk oluyor. Çoğu zaman işe çıkmıyorum. Yeşil kartım var. Ev sobalı. Odun yakıyoruz. Onu da çöpten alıyorum. Bu işi yapmasam hayatta geçinemem” diyor. Gözleri doluyor.

“BİR ÇAY İÇERKEN İKİ KERE DÜŞÜNÜYORUZ”

Son durağımız Tarlabaşı’da küçük bir konfeksiyon atölyesi… Konfeksiyon atölyesinde kadınları konuşturmak için ısrar etmek gerekiyor. Sebebi, “Akşama kadar bitmesi gereken iş.” İş bitene kadar atölyedeler.

Israrlarımıza dayanamayan Fatma ise, haftalık 600 TL aldığını söyleyerek, “Sigortam yok. Babamın sigortasından yararlanıyorum. 20 senedir İstanbul’dayız. 28 yaşındayım. Tekstil atölyesinde çok yıprandım. İlkokul 3’e kadar okudum. 15 senedir tekstil atölyesinde çalışıyorum. Hayalim çok var. Maalesef hiçbirini gerçekleştiremedim. Her şey içimde kaldı. Keşke okusaydım, elimden bir şey gelseydi hep bunu diyorum. Olmadı. Köyümüzde ‘Ya korucu olursunuz ya da buradan gidin’ denildi. Biz de göç ettik. Küçükken buraya geldik, okuyamadım. Sonra yaşımız ilerleyince imkanımız olmadı” dedi. Aldıkları ücretle geçinemediklerini dile getiren Fatma, “Kirada değiliz, kendi evimiz ama kredisini ödüyoruz. 1500 lira kredi ödüyoruz. Bir doğal gaz faturası 500-600 lira geliyor. Elektrik faturası 200-300 lira geliyor. Hayat giderek zorlaşıyor. Doğal gazı bir odada yakıyoruz. İzin günümüz bir gün. Onu da evde geçiriyoruz. Bir yere gidiyorsun, bir şey yiyeceksin, içeceksin minimum 15-20 TL gidiyor. Bir çay içerken iki kere düşünüyoruz. Bu maaşla evden işe işten eve. Hayat zor kolay değil. Mücadele veriyoruz” diyor.

“HEMŞİRE OLMAK İSTERDİM YOKSULLUK YÜZÜNDEN OLMADI”

Zeynep ise 5 yıldır tekstil atölyesinde çalışıyor. 20 yaşında olan Zeynep ise yaşadıklarını şu sözlerle özetliyor: “Sabah 9’da geliyorum akşam 8’te paydos ediyorum. Haftalık alıyoruz maaşları, sigortam yok. Zar zor geçiniyoruz. Doğal gaz faturaları çok yüksek geliyor. 300-400 TL geliyor. İznim bir gün onu da evde geçiriyorum. Bazen dışarıya çıkıyorum. Bir çay içmeye gidiyorsun 5 lira veriyorsun düşünüyorsun acaba içmesem mi diye. Ben okuyordum, biraz borçlarımız oldu. Vicdanım el vermedi. Ben de okulu bıraktım. İlkokul 8’e kadar okudum. Hayalim vardı. Hemşirelik okumak isterdim. Yoksulluk yüzünden olmadı.”

Reklam
ÖNCEKİ HABER

Azerbaycan'da koronavirüs nedeniyle eğitime 1 hafta ara verildi

SONRAKİ HABER

Gürbulak'ta karantina skandalı: Hasta değilsek bile bu koşullar hasta edecek

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...