29 Şubat 2020 00:16

Uzun yürüyüşlere gönül düşürenlerin şiiri

Levent Turhan Gümüş, "Memleket ve Gül" kitabını yazdı: Okura ulaşmış kitaplarının yanı sıra hiçbir yerde yayım­lanmamış çok sayıda şiirini de yeni bir kitap kurgusu al­tında bir araya getiriyor.

Görsel, İbrahim Karaca'nın Memleket ve Gül kitabının kapağı

Paylaş

Levent Turhan GÜMÜŞ

Goethe bir anlatısında şairi, esinlenme gücüne sahip olduğu için, başkalarının duyup da açıklayamadığı büyük acı ve sevinçleri onlar adına dile getiren bir anlatıcı olarak tanımlar. İbrahim Karaca’ya göre de şairler acılı evlatlarıdır ha­yatımızın; başkalarının bakıp da görmediği ayrıntılardan hayatı damıtanlardır. Başlıca eylemi şiir olan bir eylemcidir şair. Tanıklık­la yetinmez, müdahil olur; hayatın içinde bir özne olarak haksızlığa, yoksulluğa ve sömürüye karşı sesini yükseltir; sevdası memleket olandır. Şairin ana dilidir şiir.

ŞİİRİ KAVGAYA KATKI OLARAK GÖRÜR

Karaca; bu dili en güzel konuşanlardan birinin, “Haya­tın ve doğanın benden geçen şiirlerini yazıyorum” diyen Gülten Akın’ın sözlerini kendi sözü bilip sahiplenir. Şiiri her şeye, aşka ve kavgaya, insani olan her şeye katkı olarak görür, öyle yaşar. Hayata, umuda ve sevdaya dair yürekte birikenleri ya­zar: Bir kuş gecenin yanan yüzüne türküsünü asmıştır. Yi­tiklerimizin toprağa düştüğü her yer harman yeridir. Bü­tün limanları memleketin sis altındadır ama zindan ka­ranlığı altında bile sevdasından vazgeçmeyenler vardır. Adları durgun göllere verilen oğullar için, gittiği yoldan bir daha dönmeyen kız kardeşler için şiirler yazar.

Büyük gözaltı her şeyi görünmez kıldığında şiir gö­rünmeyene, gösterilmeyene bakacaktır: Dağkapı Diyarba­kır’da bir meydanın adıdır. Lal olup susanlar, susturulan­lar vardır. Susturulan sesleri kendine dert edinir Karaca. Çığlığı sokaklarda hâlâ yankılanan gazeteci çocuğun eksik kalan gülümsemesine bakarak “Sen o resmi yapacaktın Abidin” der, hayıflanır.

Sevda yüklü yüreklerin ağırlığını taşımak zordur. Ka­ranlığı yırtıp atması beklenen evlatların başucunda kim­seye sezdirmeden yakılan mumlara bakar. İşkence tezgah­larından “Duymadım, görmedim, bilmiyorum” diyerek ge­çen yoldaşları, ölüm oruçlarında yitirilen canları hatırlar. Hatıraya, hatıranın çağrıştırdıklarına hep bağlı kalır. Karakış dağın gizlisine, karayemiş dallarına, horonlu köy yollarına, yaylalara çökmüştür. Kesik bir dal gibi göv­desinden koparılmış başlar kar altındadır. Ocakta durgun akan Askoroz Deresi’ne bakıp yıllar öncesine iz düşürür. Karadeniz’in kıyısında yazgısı on beşlerin yazgısıyla bulu­şan Ahmet Uzun’lar, Bayram Ali’ler için, Ege’nin kıyısın­da bir ev baskınında katledilen Olcay Uzun’lar için şiirler yazar.

HARMAN YERİNİN DAĞLISIDIR

Vakit gece yarısını geçmişken büyük yangınların zanlı­sı olan kardeşleri düşer aklına. Kendisi de öyledir: Harman yerinin dağlısıdır. Kaçkarların doruğuna asılmış gülüşler­le, kıvır kıvır katmerleşen gülbaharlarla geçer buzdan ge­celeri. Karda, boranda, kör zifiri karanlıkta yola çıkanları çağırır şiirine, “Pimi çekilmiş yürekle” karanlığın üzerine yürüyen dostları, kardeşleri sevgiyle yad eder.

Vakitlerden yine gecedir. “Yurdumuz bütün cihandır bizim” diye bir şarkı tutturur. Büyük şafak işçilerinin, Ne­ruda’nın memleketinde konaklar. Önünde bir nice hatı­ranın dinlendiği beyaz kapılı evin akıbetini merak eder. Ölülere gitar çalan rahibin kim olduğunu sorar. Gözaltın­da kaybedilenler için, yeni doğan bebesini öldürülen ge­rillanın gocuğuna sararak emziren Filistinli mülteci kadın için ve Halepçe’de, Botan’da çocuklarını yitirmiş Sevre ka­dınlar için şiirler yazar. Soru işaretlerini peş peşe sıralayan, bulduğu yanıtların peşinden giden bir şiirdir İbrahim Karaca’nın şiiri. İnsanlığın eşitlikçi ve sömürüsüz bir gelecek yolunda yaşadığı serüvenin belleğe geçirilmesini dert edinen şair, ilk gençlik yıllarından itibaren hep aynı şiiri, “Yarasından orman damlayanların” şiirini yazmıştır aslında: Kendisi­ni ters akıntıları çoğaltmakla yükümlü görenlerin şiiridir bu.

SÖZ ALMAYI BUGÜN DE SÜRDÜRÜYOR

Uzun yürüyüşlere gönül düşürenlerin sırt çantaların­dan şiiri eksik etmemesi gerektiğine inanan İbrahim Ka­raca’nın çok sayıda şiiri Grup Yorum başta olmak üzere farklı müzisyenlerce bestelenmiş, geniş kalabalıklar önün­de icra edilmiştir. Toplumsal mücadeleye emek vermiş her bir özneyi kendine yoldaş gören Karaca, “İç cebinde bitmemiş bir şiirle toprağa düşenler” adına söz almayı yaşamıyla ve şii­riyle bugün de sürdürüyor. Memleket ve Gül, Karaca’nın daha önce okura ulaşmış kitaplarının yanı sıra, bugüne kadar hiçbir yerde yayım­lanmamış çok sayıda şiirini de yeni bir kitap kurgusu al­tında bir araya getiriyor.

ÖNCEKİ HABER

Sınıra gitmeye çalışan mülteciler: Son fotoğrafımızı al, ne olur ne olmaz

SONRAKİ HABER

Erhan Keleşoğlu'ndan İdlib değerlendirmesi: Barışçıl dış siyasete ihtiyaç var

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa