Kolombiya’da gerillanın barışı mı?
‘ATEŞKESSİZ MÜZAKERE’
Aslına bakarsanız bu durum, yani ‘ateşkessiz müzakere’ belki barışı daha uzağa taşısa da aynı zamanda, garip bir şekilde, paradoksal olarak ‘müzakerenin kesilmesi’ durumunu ortadan kaldırıyordu. Bu nedenle tarafların şu ana kadar anlaştıkları tek nokta, ne olursa olsun, müzakere masasını terk etmeyecekleri kararıydı. Bu her ne kadar bir temenni de olsa aynı zamanda provokatif bir eylemin süreci kesme riskini de azaltıyor. Öte yandan devlete de mesela eski başkan Uribe’nin konuşmaları gibi bir durumda, birkaç bombardıman yapma esnekliği tanıyor. Barış müzakeresi yapan bir hükümet bunu yapar mı derseniz, sanırım bu da bir 21. yüzyıl davranış biçimi olmalı çünkü Uribe’nin meclisteki bu konuşması bittiğinde, aşağıda kendisini kutlamak için bekleyenler arasında hükümetin ‘barış güvercini’, başkan yardımcısı Angelino Garzon da vardı. Dünya ne kadar birbirine benziyor değil mi?
GÜVEN ORTAMI ÖNEMLİ
Yine de bu kararın ne kadar sürebileceği, bütün müzakerelerde olduğu gibi bir ‘güven’ meselesi. İki taraf, en azından söylediklerine ne kadar uyulacağına dair, asgari bir güveni taşımak zorunda. Yani mesela Kolombiya MİT teşkilatı müsteşarı, pardon gizli istihbarat teşkilatı başkanı gelse, sonra ‘Onun söylediklerinden benim haberim yok.’ derse, geriye güven filan kalmaz. Bu yüzden iki taraf da resmi bir zabıt tutma kararı aldı. Eh tabii ki bu da çok yeterli değil, ne konuşulduğu kaydedilse de bir işe yaramıyor çoğu zaman. Aynı zamanda bütün görüşmelerde olduğu gibi aracı ülkeler de var. Özellikle FARC-EP’nin bu müzakereye başlaması için –bana göre- en önemli unsur olan Venezuela ve Küba gerillanın yanında aracı ülkelerken, Şili’nin sağ eğilimli hükümeti de Kolombiya yanında müzakerelere aracılık ediyor. Bu güveni yaratabilmek için, ilk başta müzakere hazırlıklarında uzun süre devlet başkanı Santos’un kardeşi de yer almıştı.
Her ne olursa olsun bu müzakereye başlamış olan Santos’u, barış yanlısı, iyi bir insan sanmayın. Daha önce milyonlarca insanın yerlerinden sürülmesinin, yaklaşık 20.000 kişinin ölümünden sorumlu ölüm timleri Santos’a bağlıydı. Öldürülenlerden 2000’i insan hakları gözlemcisi, gazeteci, sendikacı ve aktivistti. Hatta elinde tuttuğu rehineleri serbest bırakmak için 7 hafta boyunca 300 kilometre kat eden gerillalar rehinelerle birlikte defalarca bombalandı. Gerilla rehinelerin yaşamını güçlükle kurtardı. Bunlardan biri kaçırılan eyalet valisi Alan Jara, ‘Uribe kurtulmamız için hiçbir şey yapmadı’ diyordu. Bu nedenle bütün barış görüşmelerinin ilk kabullerinden biri olan insan hakları ihlallerinin araştırılması, -Gerçekleri araştırma komisyonu- bu müzakere için pek söz konusu görünmüyor. Bütün bu olumsuzluklara rağmen müzakerelere başlamasının başka nedenleri var tabii ki. Öncelikle hükümet açısından ve tabii ki ABD açısından gerillanın elinde tuttuğu bölgenin, her geçen gün daha da artan önemi. Bir yandan dünyanın yakın geleceği en önemli savaş nedeni suyun, Amazon nehrinin bu bölgeden doğması. Yani hidroelektrik santralleri, barajlar ve sadece su. Öte yandan önemli bir bölümü burada olan Amazon ormanlarının flora ve faunasının dünya ilaç endüstrisinin en önemli kaynağı olması. Ayrıca Venezuela, Bolivya, Ekvador petrol ve doğal gaz rezervlerinin ortasında, bir hançer gibi saplı olması ve çok muhtemel petrol ve doğal gaz rezervlerinin olduğu bir alan. Bu durum burada yatırım, yani bir doğa talan ve gaspı yapacak olan sermayenin ağzını sulandırıyor. Yani gerilla suyumuzu ve soluğumuzu da koruyor aslında.
HALK BARIŞ İSTİYOR
Gerilla için, daha önceki iç savaşları, şiddet dönemini saymazsak, doğrudan FARC ile bile yaklaşık 50 yıl süren bir savaşı daha da fazla sürdürmek kolay değil. Halk tabii ki barış istiyor. En son yapılan ankette yüzde 85 oranında barış talebi vardı. El Salvador’da bir gerilla komutanı bana, gerillanın da esas dağı halktır diyordu. Eğer halk bir şey istiyorsa onun dışında gerilla bir şey yapamaz. (Bu durumun etkisi kısmen hükümet için de geçerli. Barış temelli bir cephe iktidar için bir alternatif olma şansı gittikçe yükseliyor.)
Burada uluslararası durumun özellikle Venezuela’nın durumunun da altını çizmek gerekir. Chavez Kolombiya’da barışı savunuyor. Özellikle kendisinin doğrudan aracı olduğu rehinelerin serbest bırakılmasıyla bu süreçte kendisine olan güveni artıran Chavez, Kolombiya gerillasının kıtada içine düştüğü ‘yüzyıllık yalnızlığı’nın, son yıllarda tek dostu durumundayken, bu etkisinin altında, barışı zorlama kararlığında. Ancak baştan beri kendi alanlarında, kendi demokrasi biçimini, komün uygulamalarını sürdüren gerilla, her şeyde olduğu gibi, bunu da halka soracaktır.
Daha önceki barış görüşmelerinde her şeyi halka anlatan, referandumlar ve doğrudan görüşmelerle kararlar alan gerilla için bu süreç, egemenlerden başka bir anlam taşıyor. Birçok barış görüşmesi sürecini yaşamış, kendi alanlarında her türlü zorluğa rağmen ‘kolektif demokrasi’ biçimini yaşama geçirmiş bir hareketin önerilecek bir teslimiyeti kabul etmeyeceği açık. Kolombiya’da barış olacak mı? Barış anlaşması bir devrim ya da zafer değildir. Bir uzlaşmalar toplamıdır. Bir yanda ölüm timleri sorumlusu, devlet başkanı Santos, öte yanda Marquetez köylü cumhuriyetinin, komünün çocuğu olan FARC-EP…
Eşitlik, özgürlük adalet ve barış…
Evrensel'i Takip Et