22 Şubat 2020 02:26

Domates yüklü tırlar Rusya sınırında İdlib yüzünden bekliyor

Domatesler yola perşembe pazarına mal götürür gibi çıkmadı. Rusya uyguladığı 150 bin tonluk domates ithalat kotasının dolduğu gerekçesiyle domatesleri sınırdan içeri almıyor.

Fotoğraf: DHA

Paylaş

Sedat BAŞKAVAK*

Türkiye’den Rusya’ya giden domates yüklü tırlar Ukrayna-Rusya sınırındaki tampon bölgede günlerdir bekletiliyor.

Rusya uyguladığı 150 bin tonluk domates ithalat kotasının dolduğu gerekçesiyle domatesleri sınırdan içeri almıyor. Samsun Limanından Rusya’nın Tuapse Limanına giden bir gemi dolusu domates de gümrükten geri çevrildi. Gemi Samsun Limanına geri döndü.

12 gündür Rusya’ya girmek için bekleyen domates tırları biraz daha beklerse domatesler çöpü boylayacaklar. Söz konusu olan, birkaç tırdaki 50-100 ton domates değil, 1 kilometreden fazla kuyruk oluşturan tırlarda bekleyen 5 bin ton domates. Çöpe gitmesinin oluşturacağı zarar ihracatçılara göre 30 milyon doları bulacak.

Akıllara şu soru gelebilir: “Madem Rusya kotayla alıyor ve biz kotayı sata sata daha önce doldurduysak neden tırlar dolusu domatesi Rusya’ya gönderdik, kontrollü gönderemez miydik?​”

İlk bakışta çok mantıklı gözükse de dış ülkelere mal sevkiyatı, perşembe pazarına mal götürmek gibi bir şey değil ki. Dış ticaret, “Satılanı satılır satılmayanı öbür pazara naklederiz” denilerek yapılmıyor ki. Bu nedenle, Türkiye tarafında satan kadar Rusya tarafında da isteyen ve alan var ki, domates tırları yola çıkmıştır.

Anlaşılan o ki şimdi alıcıları kota doldu bahanesiyle engelleyen bir devlet aklı var; Rusya!

Rus hükümeti bilerek ve isteyerek Türkiye’den giden domatesleri geri çeviriyor ve bunu da şimdilik ‘Domates dış alım kotamızı doldurduk’ diyerek açıklamayı tercih ediyor.

BU İLK ENGEL DEĞİL

Türkiye ile Rusya hükümetleri arasındaki görüşme trafiğinin sıklığını hepimiz görüyoruz. Neredeyse ayda birkaç kez seviyesinde Erdoğan- Putin telefonla ya da yüz yüze görüşmekte. Hal böyleyken, 5 bin ton domates neredeyse salça fabrikalarının bile almayacağı duruma geldi.  

Aslına bakarsanız Rusya’nın Türkiye’den tarım ürünleri alımını durdurması ilk değil. Uçak düşürme krizi sonrası da Rusya, Türkiye’den 24 tarım ürününün ithalatını durdurmuştu. Sonrasında da Rusya, aşamalı olarak Türkiye’den tarım ürünleri alımına yeniden başlaması karşılığı Mersin’de nükleer santral inşaatının başlatılması ve Rusya’dan et ithalatı yapılmasını istemişti. Bu olay bize ülkenin dış politikasının ve komşularla ilişkisinin tarladaki soğanı, domatesi, bahçedeki elmayı, narı ve dolayısıyla üretici köylünün hayatını nasıl etkilediğini acı bir şekilde öğretmişti. Görülen o ki; şimdi de benzer bir durum yaşanıyor.

Suriye’de İdlib üzerinden yaşanan gerginlik tırmanıyor ve çatışmalar büyüyor. Karşılıklı hamleler birbirini izliyor.

GAZ AKIYOR, İNŞAAT SÜRÜYOR OLAN ÇİFTÇİYE OLUYOR

Rusya, 4 yıl önceki uçak düşürme krizinde olduğu gibi, Türkiye’den gelecek tarım ürünlerinin Rusya’ya girişine engeller koyarak mesaj vermek istiyor. Bu mesaj bazen, uçak düşürme krizinde olduğu gibi “Türkiye’nin tarım ürünlerine ambargo koyduk domates, patlıcan, nar başta olmak üzere 24 tarım ürününü almıyoruz” örneğindeki gibi açıktan oluyor. Bazen de bu günkü gibi ‘kota doldu’ denilip domates tırlarının sınırda bekletilmesindeki gibi daha dolaylı oluyor.

İhracatçılar, “Rusya hükümetinin ek 50 bin ton kota açacağı konuşuldu ama nedense bir türlü açılmıyor” diyerek aslında Suriye kaynaklı kriz dolayısı ile engellendiklerini bildikleri halde ‘nedense’ diyerek iyi niyet gösterisiyle çözüm beklentilerini iletiyorlar.

Gelinen noktada AKP hükümetinin başta Suriye olmak üzere bölgede savaş ve çatışma üzerine kurulu politikaları nedeniyle Rusya ile ilişkiler her gerildiğinde olan çiftçiye oluyor.

Rus doğal gazının akışı durmuyor. Rusların yaptığı Akkuyu Nükleer Santralinde ROSATOM şirketinin inşaatı yükseliyor. Ne Kızılay üzerinden Ensar Vakfına para aktaran Başkent Doğalgaz’ın ne de nükleer santralin yerli yüklenicisi inşaat şirketlerinin işleri aksıyor.

Yine olan domates üreticisi başta olmak üzere üretici köylülere oluyor. Üretici köylü ürününü satamıyor, halk ise hep daha pahalı tüketiyor.

*Tüm Köy Sen Eğitim ve Örgütlenme Uzmanı

ÖNCEKİ HABER

İşçi mektubu: Cam işçisinin demokrasi feryadı

SONRAKİ HABER

Dersim’de kaybolan Gülistan Doku 48 gündür hâlâ bulunamadı

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa