Özlerimize kıymayın efendiler!
Emile Durkheim’dan beri, yüz yılı aşkın bir süredir ekonomik krizin, yoksulluğun ve işsizliğin insanları öldürebildiği bilimsel çalışmalarla ispatlanmıştır.
Fotoğraf: DHA
Michael Haneke’nin “7. Kıta” filmini izleyeli neredeyse 15 yıl olmuş. Ancak filmi izledikten sonra yaşadığım şaşkınlık, dehşet ve inanamama hali sanki dün izlemişim gibi taze. Film, mühendis Georg Schrober, karısı Anna ve kızları Evi’nin sıradan görünen ama hiç de sıradan olmayan hikayelerini anlatır. Film 1989 yılının 11 Ocak’ını 12’sine bağlayan gece ailenin toplu özkıyımına odaklanır. Haneke 7. Kıta’nın senaryosunu gazetede okuduğu bir haberden yola çıkarak yazmış ve ilk uzun metrajlı filmini yönetmiştir.
Evet bir anne ve bir baba hem kendi hayatlarını hem de kızlarının yaşamını gerçekten sonlandırır. Yönetmen toplu özkıyım nedeni konusunda bizlere elle tutulur bir neden de vermeyerek dehşete düşürür.
Filmi izlememin ardından 15 yıl geçtikten sonra 2019 yılının sonunda Türkiye peş peşe gelen siyanürlü aile özkıyımları ile “7. Kıta” metaforunun ete kemiğe büründüğü bir ülkeye döndü. Önce İstanbul Fatih’te dört kardeşin dairelerinde yaşamlarına son verdiğini öğrendik. Bu haberden bir hafta sonra, Antalya’da bir apartman dairesinde 4 kişinin daha cesedi bulundu. Anne, baba ve iki çocuklarının da siyanürle özlerine kıydıklarını öğrendik. Ardından da İstanbul Bakırköy’deki bir evde bir anne bir baba ile 7 yaşındaki çocuklarının cesetleri bulundu. Ölümler kadar içimizi burkan diğer bir konu da; kendilerini öldükten sonra bulacak kişilere karşı uyarı notu bırakma inceliğini göstermiş olmalarıydı. Oysa Gülten Akın’ın da dediği gibi kimselerin durup ince şeyleri anlamaya vakti yoktu.
Üç ailenin özkıyımında da ekonomik nedenlerin ortak olmasına karşın, ölümlerin faili siyanür ilan edildi. Madem fail siyanürdü; Çevre ve Şehircilik Bakanlığı hemen bir yönetmelik değişikliğiyle halka, piyasa ve internet ortamında siyanür bileşiklerini içeren maddelerinin satışını yasakladı. Böylece toplum olarak içimiz rahatladı (!).
Ancak aradan henüz birkaç ay geçmişti ki 7 Şubat 2020 günü Hatay Valiliği önüne gelen ve uzun zamandır işsiz olan Adem Yarıcı "Çocuklarım aç” diye haykırarak kendini yaktı. Polisler yangın söndürme cihazlarının beyaz tozlarıyla alevleri söndürmeye çalıştı ancak yeterli olmadı. Adem Yarıcı geride beyazlar için(d)e dizlerinin üzerine çökerek yere kapaklanmış, yarı beline kadar kıyafetleri sıyrılmış bir fotoğrafı zihnimize raptiyelememiz için bırakarak bu dünyadan ayrıldı. Hem de giderken üzerinden aldığı bir avuç yıldız tozunu hepimizin gözüne serpiştirerek...
En azından bu ölümün ardından incelikli bir açıklama beklerken siyasi bir zat “Kimse açlıktan kendini yakmaz. Öyle olsaydı Nijerya, Çad, Zambiya, Haiti, Madagaskar, Yemen ve Sierra Leone gibi ülkelerde insan kalmazdı. Böyle ucuz siyasi manevraları millet yemez” açıklamasını yaptı.
Evet devlet yetkililerimiz siyanürlü ölümlerin ardından faili siyanür ilan ederek yasaklamışlardı. Peki Adem Yarıcının ölümü sonrası ateşi de yasaklayabilecekler mi? Elbette cevap hayır. Çünkü yetkililerimiz faili başka yerde arıyor ya da bizlere başka yerdeymiş gibi göstermeye çalışıyor. Ben lafı fazla uzatmadan faili söyleyeyim. Fail sistemin ta kendisidir. Emile Durkheim’dan beri, yüz yılı aşkın bir süredir ekonomik krizin, yoksulluğun ve işsizliğin insanları öldürebildiği bilimsel çalışmalarla ispatlanmıştır. Hem de kendi özlerine kıymalarına sebep olarak. Aksi ispat edilmedikçe de bu bilgi varlığını tüm muktedirlere dayatacaktır. Görmek istemeseler, faili başka yerlerde arasalar bile.
Haneke’nin bir gazete haberinden yola çıkarak çektiği ilk uzun metrajlı filmi 7. Kıta “Duygusal Buzlaşma” adını verdiği üçlemenin ilk filmiydi. Umarım Adem Yarıcı’nın ölümü de bizim toplum olarak yaşadığımız duygusal buzlaşmanın son ölümü olur.
{{396869}}
{{397132}}
- Sol açık 18 Nisan 2024 11:30
- Kader kapıyı çalınca… 04 Nisan 2024 12:45
- Bir ihtimal daha var o da ölmek mi dersin 21 Mart 2024 04:30
- İkiyüzlü ahlak kumkumalığı 07 Mart 2024 13:48
- Elde kaldı hüzün… 22 Şubat 2024 13:32
- Tüfenk üçlemesi: Mavzer 01 Şubat 2024 10:47
- Tüfenk üçlemesi: Aynalı Martin 18 Ocak 2024 11:50
- Tüfenk üçlemesi: Filinta 04 Ocak 2024 13:45
- Gayrı döner oldum 21 Aralık 2023 14:58
- Kayyum rejimi 07 Aralık 2023 12:54
- Kimdi giden kimdi kalan 23 Kasım 2023 11:01
- Eni vici vokke 02 Kasım 2023 13:04
- Şeytanın ışıltısından insanlığın karanlığına 19 Ekim 2023 09:52
- Dayanışma ezilenlerin inceliği midir? 28 Eylül 2023 12:20
- Amerikan İç Savaşı'ndan İngiltere'ye gariptos ağaçlarının hışırtısı 14 Eylül 2023 11:12
- Cehennemin kapısından Bakırköy’ün avlusuna… 31 Ağustos 2023 10:22
- Irgatın Türküsü 17 Ağustos 2023 11:32
- Yüksek Kaldırım’dan Leningrad’a bir şehrin faşizme karşı direniş senfonisi 03 Ağustos 2023 11:46
- Mississipi’den Feshane’ye derinlik ve güvenlik meselesi 20 Temmuz 2023 04:07
- Birimize bir şey olursa ne yaparız? 06 Temmuz 2023 11:31
- Mordan öte 22 Haziran 2023 12:22
- Hakikat bükücülüğü 08 Haziran 2023 11:11
- Umut yorgunluğu 25 Mayıs 2023 10:44
- “Winner” ceket mütevazı mutfağa karşı 11 Mayıs 2023 11:11
- Savaş naraları 27 Nisan 2023 10:10
- Bellek oyunları 13 Nisan 2023 10:50
- Maraş, bahtı gara Maraş 23 Mart 2023 10:48
- Aradığınız devlet bulunamadı 02 Mart 2023 12:22
- Deprem değil, binalar öldürürmüş (!) 16 Şubat 2023 08:42
- Katil uşak 02 Şubat 2023 11:01
- Suyun kokusu 19 Ocak 2023 13:45
- Timsah armudu 05 Ocak 2023 10:27
- Yılın sözcükleri 22 Aralık 2022 11:09
- Franco’dan bugüne Dünya Kupalarından elimizde kalanlar 08 Aralık 2022 11:45
- Şah mat 24 Kasım 2022 09:19
- “Gördük biz bu filmi” 10 Kasım 2022 10:54
- Hakikat yolcusu 30 Ekim 2022 11:20
- Anlatılamamış masallar 27 Ekim 2022 10:14
- "In vino veritas" diğer bir deyişle "Hakikat şaraptadır" 13 Ekim 2022 11:07
- Suskun notalar 29 Eylül 2022 11:12
- Güney Kutbunun yeniden keşfinin hüzünlü hikâyesi 15 Eylül 2022 11:09
- “Sen ben Lenin” Bir de Ahmet Abi. 01 Eylül 2022 10:39
- Börklüce’den günümüze Eyyamı Bahur ya da namı diğer Köpek Günleri 18 Ağustos 2022 10:59
- Dünyanın eksenini kaydıran Hindistan’ın küçük cevizi 04 Ağustos 2022 10:39
- Dünyanın tadı baharı 21 Temmuz 2022 08:40
- Menekşe kokusu 07 Temmuz 2022 04:24
- İnsan kokusu 23 Haziran 2022 04:12
- Tiryak-i 02 Haziran 2022 11:37
- Bahar karşılama 19 Mayıs 2022 06:26
- Hıdırellez ateşi 05 Mayıs 2022 01:05
- Yelkenler fora 21 Nisan 2022 05:20
- Sözün gücü 07 Nisan 2022 06:05
- Lombardiya’dan Ukrayna’ya kemanın tınısı 24 Mart 2022 05:34
- Zeytinin hükmü 10 Mart 2022 05:55
- Geççek 24 Şubat 2022 05:15
- Allasen söyle nedir aşkın aslı astarı! 09 Şubat 2022 23:45
- Erguvan kokusu 27 Ocak 2022 05:49
- (N)isyan 13 Ocak 2022 04:53
- Yaşamın ağırlığı 30 Aralık 2021 05:42
- Kuşaklar boyu insan hakları 16 Aralık 2021 05:03
- Savaşı Durduran Kadınlar: Lili ve Marlen 02 Aralık 2021 04:23
- Herkesin bir Ahmet Kaya’sı vardır 18 Kasım 2021 04:00
- Şaka mı, şeker mi, yoksa patates mi? 04 Kasım 2021 05:43
- Memeli Zeus 21 Ekim 2021 06:51
- Son Bakış 07 Ekim 2021 05:30
- Kırmızı 22 Eylül 2021 23:43
- Asuman’dan Antonis’e Ege’nin iki yakası 09 Eylül 2021 04:46
- Her ekalliyeti düşünüyorum 26 Ağustos 2021 04:04
- Dezenfektan aşkı 12 Ağustos 2021 06:12
- Nomadland’den Rosetta’ya Göçebe Ruhlar 29 Temmuz 2021 06:35
- Lavinia 14 Temmuz 2021 23:08
- Ruhumda Sızı* 01 Temmuz 2021 06:46
- “Y” 17 Haziran 2021 06:06
- Vurmayın öldüm 03 Haziran 2021 03:56
- Gözümün nuru 20 Mayıs 2021 06:11
- İmgenin suskunluğu 06 Mayıs 2021 05:56
- Ruhlar Mezbahası İyi Günler 22 Nisan 2021 03:34
- Şiirci Geldi Haaanıım… 08 Nisan 2021 00:00
- Ata Abi 25 Mart 2021 05:08
- “Yurtsama”dan “gündedün”e “nostalji”nin çağrıştırdıkları 10 Mart 2021 23:20
- Gönülçelen kelimeler atlasım 25 Şubat 2021 05:00
- Harfiyat 10 Şubat 2021 22:41
- Utanç ne yana düşer usta... 28 Ocak 2021 04:20
- “... Ve Herkes için Adalet” 13 Ocak 2021 23:15
- Yattığınız yer incitmesin… 31 Aralık 2020 04:38
- San(a)saryan’dan Su’ya Mahsus Mahaller 09 Aralık 2020 22:44
- Ölüm, adın kalleş olsun… 26 Kasım 2020 04:03
- Depremin ruhsal sarsıntısı 12 Kasım 2020 04:59
- Notaların savaşla hesaplaşması 29 Ekim 2020 05:11
- Hırsızlar mağarası 15 Ekim 2020 00:00
- İyi ki TTB var! 01 Ekim 2020 06:30
- Heybeliada Sanatoryumundaki Hayalet 17 Eylül 2020 00:02
- Otokinetik etki ve norm oluşturma 03 Eylül 2020 05:06
- Ödemişli Muzaffer’den Amerikalı Sherif’e 20 Ağustos 2020 00:51
- Uygun adım marş!… 06 Ağustos 2020 05:18
- ERK-EK 23 Temmuz 2020 04:57
- İçimdeki yangın 09 Temmuz 2020 05:18
- Dededen toruna “Barış”ın inşası 25 Haziran 2020 01:00
- Esaretten kaçan köleden hasta, kamçıdan tedavi üretmek 11 Haziran 2020 00:00
- Kerli ferli yalanlar ve sosyal uyum 28 Mayıs 2020 00:00
- Elma dersem çık… 14 Mayıs 2020 00:30
- Yaşam için ölüme yatanlar 30 Nisan 2020 02:08
- Bastırılan geri döner 16 Nisan 2020 00:00
- Miasmadan Covid-19’a sağlıkçıların salgından korunma önlemleri 02 Nisan 2020 02:49
- Şimdiki zamanda bir distopya: Covid-19 18 Mart 2020 20:30
- Şehitler tepesi 05 Mart 2020 00:30
- Acının tonu 06 Şubat 2020 00:00
- Başlarken… 29 Ocak 2020 23:20