14 Şubat 2020 23:32

Şu kadar işçi ölmeden bir araya gelseydik!

İşçi intiharları ister fabrika içinde ister fabrika dışında olsun en az iş cinayetleri kadar işçi sağlığının konusudur ve de üretim ilişkilerine bağlıdır.

Şu kadar işçi ölmeden bir araya gelseydik!

Fotoğraf: DHA

Ayhan AYDOĞAN

İşçi sağlığı sadece fabrika mekanıyla sınırlı değildir. Emek gücünün değer ürettiği mekan ve zaman ile emek gücünün kendisini yeniden üretmek için harcadığı zaman ve mekanın bir bütünlüğü vardır. Kendimize ayırdığımızı düşündüğümüz zaman, yani fabrika dışında geçen zaman dahi üretim süreci tarafından tanımlanmaktadır. Tam da bu yüzden işçi intiharları ister fabrika içinde ister fabrika dışında olsun en az iş cinayetleri kadar işçi sağlığının konusudur ve de üretim ilişkilerine bağlıdır. Bu başlangıç notunu düştükten sonra derdimizi farklı coğrafyalardan ve aynı coğrafyaların farklı zamanlarından örnekler vererek anlatmaya çalışalım.

MOHAWKLAR VE MAYALAR

Gökdelenin tepesinde çeliğin üzerinde yan yana dizilerek oturan işçi fotoğrafını bilmeyen yoktur. Bu fotoğraftaki inşaat işçilerinin üç tanesi Kızılderili kolu olan Mohawk ulusunun mensuplarıdır. Mohawklar iki özelliğiyle tanınır, yüksek gökdelenlerde çalışmaları ve intihara eğilimli olmaları. Peki, ağırlığı inşaat işçisi olan Mohawklar neden intihar eder ya da gerçekten ederler mi? ABD’nin Kanada’ya yakın bölgelerindeki Mohawklar için bu önerme doğrulanabilir. Bu coğrafyada Kızılderililer’in yaşadığı alanlarda intihar oranı ABD genelinin tam 16 katı ama gelgelelim Brooklyn’de yaşayan Mohawklar’ın bölgelerinde intihar oranı ABD genelinin onda biri. Aynı ulus, farklı iki coğrafya farklı iki oran… Bunun nedeni üzerine düşünürken şu bilgi cebimizde dursun; Brooklyn, AFL CIO’nun inşaat işkolu olan sendikası CPWR’nin en yüksek örgütlülüğe sahip olduğu yerlerden, diğer tarafta ise durum tam tersi. 

Geçelim Meksika’ya. Oranın da yerlileri olan Mayalar intiharlarıyla ün salmış. Bu sefer ana akım görüşün işini kolaylaştırıcı bir şey daha var. O da Mayalar’ın Mxtab isimli bir intihar tanrısına sahip olmaları*. Hal böyle olunca egemen sınıf: ‘Bunlar intihar etmeyi erdemli bulan bir ulus, kendilerini tanrılarına sunuyorlar’ gibi bir dayanağa da sahipler. Ama gel gör ki Meksika genelinde yoksul ve dağınık olan Mayalar’ın bulunduğu yerlerde intihar oranı Meksika ortalamasının iki katıyken, EZLN’nin oldukça örgütlü olduğu Chipas’da Mayalar’ın intihar oranı neredeyse yok denecek kadar az. 

İŞÇİ DEVLETİ ORTADAN KALKINCA

Fransa’da ise Fransız Komünist Partisi’nin örgütlenmesinin zayıf olduğu ve sendikalılık oranının en zayıf olduğu yoksul kanalizasyon işçileri, iş cinayetinde sektör olarak ikinci, işçi intiharlarında birinci sırada. 

İşçi intiharlarının sebebi üzerine yönümüzü biraz daha net koymak adına Litvanya örneğine de bakabiliriz. Litvanya’da şu anda intihar oranı 100 binde 48 ** ile Avrupa’nın ilk sırasında. Çeşitli sağlık örgütlerin buna dair farklı yorumları var. Havanın karanlığının insanları depresif olmaya ittiği iddiası en sık rastlanan iddia. Fakat 1918-1950*** dönemleri arasında Litvanya’nın intihar oranın 100 binde 7.4 olduğunu ortaya koyduğumuzda diğer iddia güvenirliğini epey yitiriyor. Eğer Litvanya altmış senede tektonik olaylarla güneşin bol geldiği yerden az geldiği yere yolculuk etmemişse ki bu takdir edersiniz ki jeolojik olarak imkansız, geriye tek bir sebep kalıyor üretim ilişkilerindeki değişim. İşçi devleti ortadan kalkınca intihar oranın en düşük olduğu yerler en yüksek yerler olmuş. Eğer zamanlar farklı, kıyas olmaz diyorsanız aynı zaman diliminde teknik ve tıp alanında hayli ileri olan Almanya’ya bakalım: 22.5! Yani burjuvazinin egemen olduğu, en ileri teknik donanıma sahip ülkenin intihar oranı bile Sovyetler’dekinin üç katı. 

İŞÇİ ÖLÜM FİKRİNDEN NASIL UZAKLAŞTI

Memleketimize dönecek olursak, konuştuğumuz işçilerden olan, Polatlı Organize Sanayi’nde çalışan bir işçi, iki kere intihar girişiminde bulunduğunu söylerken, nedenini tüm işçi intiharlarında olduğu gibi ekonomik sebeplere bağlıyor. Kendi ağzından beyanı ise şöyle: “Polatlı’ya köyden gelip çalışmaya başladık. Polatlı sanayisi yeni oluşmaya başlarken işçi ihtiyacı çok fazlaydı o yüzden imkanlar iyiydi. Sonra fabrika doyuma ulaşıp göç de devam edince işsizlik diye bir şey çıktı ortaya. O aralar epey yoksulluk çektik ama en azından yiyeceğimiz, öteberimiz köyden geldiği için aç kalmıyorduk. Sonra 2002’de Avrupa Birliği pancara kota getirdi. Şeker pancarı üretimimiz düşünce köyden gelen para da azaldı. O arada ben evlenmişim iki çocuğum olmuş. Köyle hiç bağlantıları yok, gidelim desem yok derler. İş yok güç yok, köyden gelen de gelmez oldu. Ben o ara ne yapacağımı bilemedim. Allah affetsin iki kez ilaç aldım kendimi öldürmek için. Daha kesin yöntemler de vardı ama demek ki bir yandan da içten içe yaşamak istiyormuşum. Beni tamamen bu fikirden uzaklaştıran ise 2015 Metal Grevi oldu. Belki tüm istediklerimizi alamadık, ama ölüm fikrinden uzaklaştıysam kalabalık olduğumuzda nasıl olduğumuzu gördüğüm için oldu. Yine kalabalık olursak ne olacağını da biliyorum. Bu da beni yaşama bağlıyor.”

OSTİM’li bir ağabey ise, yine ekonomik sebeplerden dolayı intihar eden bir işçinin taziye evinde “Şu kadar işçi ölmeden bir araya gelseydik her şey farklı olur” demişti. Aslında tüm yazdıklarımız konuyu OSTUM’i ağabeyin dediğine getirmek içindi diyebiliriz. 

İşçi intiharlarının, örneklerde de tartıştığımız üzere bireysel zayıflıkla, ulusal yatkınlıkla, dinle, depresyona sokan havayla tali alanlar dışında doğrusal bir bağlantısı yoktur. İşçi intiharlarını bireysel depresiflik üzerinden okumak, mevcut üretim ilişkilerinin sosyal kontrol araçlarına teslim olmak ve sorunun kökünü toplumsallıktan, sınıfsallıktan ayrıştırmaktır. Sınıf savaşının her geçen gün kızıştığı günümüzde işçiler, sınıfın kendi partisi ve sendikalarına sahip olmadan, bu aygıtlarda birleşmeden kendi başlarına savaşamaz. Bu savaş aparatlarından mahrum olmak düşman makinalı tüfeğine karşı elleri boş yalınayak koşmaktır. “Çocuklarımız aç” ve bizler fabrikaların içinde dışında ölüyoruz, çünkü dağınığız. Tam da bu yüzden örgütlü olmak bir seçim değil her zamankinden çok daha elzem bir zorunluluk.

(*) Emre Gürcanlı, http://www.guvenlicalisma.org/20157-maya-intihar-tanricasi-ixtab-ve-marx-emre-gurcanli
(**) WHO (Dünya Sağlık Örgütü)
(***) M.N. Garnett, Etik İstatistik Birimi (Moralnaya Statistika)

Evrensel'i Takip Et