21 Ocak 2020 07:24

Hırvatistan: Milanovic her şey olabilir ama solcu değil

Savaş ve rant politikalarının uzak toprakları deniz komşumuz yaptığı bugünlerde, Balkanların pek gündemimize girmeyen bu ülkesinde neler olduğuna, seçimler vesilesiyle bir bakalım istedik.

Fotoğraf: SDP Hrvatske / Facebook

Paylaş

Elif GÖRGÜ
Mert DEMİR

İnsan Hakları İzleme Örgütünün ekim ayında göçmenlere şiddet uygulayarak sınırdan geri çevirdiği gerekçesiyle Avrupa Birliği (AB) Komisyonuna şikayet ettiği Hırvatistan, hayatın değil ama liberal politikaların bir cilvesi olarak bu şikayetten iki ay sonra resmen AB dönem başkanlığını devraldı. Yakınımızda olmasına rağmen gündemimizde olmayan bu dört milyon nüfuslu Balkan ülkesi, yine ocak başındaki cumhurbaşkanlığı seçimleriyle de haber olmuştu.

Seçimlerde, Dünya Kupası’ndaki sempatik tavırları nedeniyle uluslararası medyanın oldukça ilgi gösterdiği, sık sık haber yaparak bizi de ilgi göstermek zorunda bıraktığı sağcı Cumhurbaşkanı Kolinda Grabar Kitarovic kaybetti. Bir önceki hükümetin başbakanı olan Zoran Milanovic, “merkez sol”, “sosyal demokrat” ya da “solcu” olarak nitelendiriliyor. 

Böylece ülke sağcı (Hırvatistan Demokratik Birliği) bir hükümet ve “solcu” bir cumhurbaşkanı ile yönetilmeye başlanacak. Avrupa’nın birçok ülkesinde aşırı sağ ve faşist eğilimli partilerin iktidara yaklaşması nedeniyle sosyal demokrasinin seçim kazanması “faşizme karşı zafer” havasında sunuluyor. Halbuki çok defa denenmiş bu partilerin sosyoekonomik politikalarına yakından bakıldığında emekçi kitleler açısından ortada bir zafer olmadığı anlaşılıyor. Bunun en çarpıcı örneğini Fransa emekçileri Macron hükümetiyle yaşıyor.

Hırvatistan’da da sağcı mevcut cumhurbaşkanına karşı “kötünün iyisi” olarak oy verilen sosyal demokrat Zoran Milanovic şubatta görevine başlayacak.

Erdoğan yönetiminin yayılmacı politikası nedeniyle çok uzaklardaki ülkelerin birdenbire “deniz komşumuz” olduğu bugünlerde, yanı başımızdaki Balkanların bu çok sık gündemimize girmeyen ülkesinde neler olduğuna, cumhurbaşkanlığı seçimleri vesilesiyle, bir bakalım istedik.

İŞÇİ CEPHESİ: SEÇİMDE İKİ ADAY YOKTU

Hırvatistan’daki cumhurbaşkanlığı seçimlerinde iki aday yoktu. Adaylardan biri de Katarina Peovic’ti. İşçi Cephesi’nin (Radnicka Fronta, RF) cumhurbaşkanı adayı olan Peovic ile konuşuyoruz. Partisini “sol bir parti” olarak nitelendiren Peovic, aynı zamanda Rijeka Üniversitesi Sosyal Bilimler Fakültesi Kültürel Çalışmalar Bölümü’nde doçent. İşçi Cephesi ise 2015 yılında kurulmuş. Mayıs 2017’den beri Zagrep Meclisi’nde 4 milletvekili olan Sol Blok Koalisyonu içinde RF’nin de bir temsilcisi bulunuyor.

Peovic, yeni cumhurbaşkanına geçmeden önce, kendi seçim programları hakkında bilgi veriyor: “Sosyalist üçgene; toplumsal mülkiyet, işçi yönetimi ve çoğunluğun ihtiyaçları için üretime dayanıyor. Ekonomi ve mülkiyetin tüm toplumun otoritesinde olacağı bir vizyon, ekonomik faaliyetin tüm toplumun ihtiyaçlarını karşılamak adına gerçekleştirildiği; özel şirketlerin kârının yerine iş güvenliği, sağlık, eğitim ve çoğunluğun refahı kaygısının yer değiştireceği bir toplum vizyonu. Kampanyamız aracılığıyla militarizmden arındırılmayı, askeri yatırımların azaltılmasını, Hırvat askerlerin uluslararası askeri misyonlardan ve nihayetinde de NATO’dan çekilmesini savunduk.”

Eski Yugoslav ülkelerinde antikomünist propagandanın oldukça yaygın olduğu bir gerçek. Hırvatistan da bu ülkelerden biri.

Peovic, “sosyalist kelimesinin kamusal alanda neredeyse yasaklı” olduğu koşullarda seçim kampanyası yürütmelerinin zorluğuna dikkat çekerken, aynı nedenle, bu kadar yeni bir parti olmalarına rağmen yüzde 2,1 oy alabilmiş olmalarını da iyi bir başlangıç olarak nitelendiriyor: “Bugün kamusal alanda savunduğumuz üretim biçimini, kim için ve nasıl bir üretim istediğimizi, radikal değişim için temel sorunları tartışabiliyoruz.”

MİLANOVİC DE ZENGİNLERİN BAŞKANI

Peki yeni cumhurbaşkanı hakkında ne düşünüyor?

“Zoran Milanovic 2011’den 2016’ya kadar Hırvatistan başbakanlığı yapmış, şu an ise Hırvatistan’ın seçilmiş cumhurbaşkanı. Hükümetinin siyaseti işçiler lehine değil ve işçileri haklarından mahrum bıraktı. Başbakan olarak (2011-2016) işçi karşıtı yasaları kabul ettirmeye çalışmıştı. Zengin patronları korudu” diye başlıyor söze.

Hırvatistan’ın Bosna ve Hersek’e yönelik siyasetinden, insan hakları ihlalinden, kamu mülklerinin yasa dışı olarak özelleştirilmesinden, “200 zengin aile” vizyonu aracılığıyla “sosyalizmden kapitalizme geçişten sorumlu olan (Hırvatistan’ın Yugoslavya’dan ayrıldıktan sonraki ilk başkanı) Franjo Tudman’a tapması”ndan söz ediyor.

Sonra da ekonomi politikalarına değiniyor: “Milanovic 2014’deki işçi karşıtı yasası, emeğin daha da esnekleştirilmesinden sorumludur. Güvencesiz işlerde AB içinde mutlak şampiyonuz. Ülkedeki bütün sözleşmelerin yüzde 6,3’ü kısa-dönemli sözleşmeler. AB ortalaması ise yüzde 2,3. Hırvatistanlı işçiler Batı Avrupalı işçilerin aldığı maaşın yalnızca yüzde 37’sini alıyor. Çalışma yaşındaki nüfusun yüzde 14’ü başka ülkelere göçmüş durumda. Hırvatistanlıların üçte biri yoksulluk içinde yaşıyor. Milanovic, ekonomiden siyasete sağ-kanat Tudman’ın HDZ’si (iktidardaki Hırvatistan Demokratik Birlik Partisi) tarafından başlatılan tüm negatif eğilimleri sürdürdü. Bu eğilimler bizi yavaşça tüm ülkede sanayisizleşmeye zorlayan AB’nin ‘serbest pazar’ına entegrasyonu da kapsıyor.”

Peovic’e göre yeni cumhurbaşkanı ülkedeki muhafazakarlaşma eğilimine ilgisiz, Kilise’yi güçlendiren politikaların destekçisi ve hatta “Ustaşa’nın (faşist paramiliter hareket) ‘Vatan için hazırız’ sloganının entegrasyonu gibi siyasal anomalilerin suç ortağı.”

KÖTÜNÜN İYİSİ OLDUĞU İDDİASIYLA SEÇİLDİ

“O zaman Hırvatistan halkı neden Milanovic’i seçti?​” sorumuzu ise şöyle yanıtlıyor: “Diğer aday Kolinda Grabar Kitarovic daha kötü bir seçenek olarak görünüyordu. Medya yalnızca üç ya da en fazla 4 adayı takip ediyordu. Siyasal oligarşiler ve sermaye, tüm gücü sınırlı siyasi seçeneklere yoğunlaştırmıştı ve onları gerçek seçenekler olarak sunmuştu. Birçok insan gerçek değişimi seçmek yerine Milanovic için oy kullandı. Milanovic gerçek bir pozitif siyasal değişim olarak değil, fakat ‘kötünün iyisi’ olarak sunulmuştu.”

Evrensel'e konuşan Hırvat Gazeteci Anja Vladisavljevic de bu konuda Peovic’e benzer bir yorum yapıyor ve oyların aslında “protesto oyları” olduğunu söylüyor:

“Milanovic’in kazanmasının bir sebebi Grabar Kitarovic’in sert milliyetçi kampanyasına karşı seçmenlerin öfkesi ve hayal kırıklığı olabilir. Hırvatistan’da Milanovic çok popüler ve gözde bir siyasetçi olmamasına rağmen merkez seçmenler yüzlerini ona döndü çünkü Milanovic ılımlıydı ve acınası vatanperver retorikte ısrarcı olmamıştı. Bir bakıma, Milanovic’e giden oylar ‘protesto oyları’dır.”

Balkanlar Araştırmacı Gazetecilik Ağı’na (BRIN) ait Balkan Insight’ta çalışan Gazeteci Vladisavljevic’e göre de Milanovic, konu emekçiler olduğunda farklı bir politika izlemeyecek:

“Emekçilerin hakları söz konusu olduğunda Milanovic’in onların konumlarını çok fazla geliştireceğini söyleyemeyiz. Yine belirtmeliyiz ki, onun ülkedeki ekonomik meselelere müdahale yetkisi yok. Ek olarak, o kendisini bir sosyal demokrat olarak ilan ediyor; ancak, onun siyasetinin emekçilere ya da ‘sıradan halka’ dayandığını söyleyemeyiz. Bu türden insanlar arasında Milanovic bir elitist olarak algılanıyor. 2011 yılında başbakan olan Milanovic, ülkenin 2015 yılında su yüzüne çıkmaya başladığı ekonomik bir durgunluğun kösteklediği bir hükümete liderlik etti. Onun hükümeti, birçok yönden işçi haklarını kısıtlayan yeni bir iş kanununa izin verdi: Bu, işverenlerin çalışanları kovmasını daha kolaylaştırdı, onların usule aykırı sözleşmeler kullanma olanaklarını genişletti ve güvencesizliğin yaygınlaştırılmasına katkı sağladı.”

‘HER ŞEY OLABİLİR AMA SOLCU DEĞİL’

Katarina Peovic benzer bir nedenle Milanovic’in “solcu” olarak görülmesine karşı:

“Bugün merkez solun bir kısmı onu sol siyasetçi olarak kucaklamasına rağmen, kendisi böylesi bir nitelendirmeyi reddediyor ve yürüttüğü politikalar her şey olabilir ama solcu değil.”

Bu nedenle, ülke politikalarında ciddi bir dönüşüm beklemiyor Peovic:

“Milanovic ne herhangi bir siyasal program sundu, ne de orta sınıf yurttaşların ondan olmasını bekleyebileceği şekilde ‘normal’ olmak haricinde herhangi bir radikal değişim vaat etti.”

Gazeteci Anja Vladisavljevic açısından da “yeni başkandan ne bekleyebileceğimizi söylemek zor.” Çünkü:

“Başkanın iç ve dış siyaset üzerindeki nüfuzu da sınırlı. İnsan hakları meselesinde birtakım ilerlemeler olacaktır. Yani, Grabar Kitarovic’in nadiren yaptığı (örneğin LGBT bireylerin, etnik azınlıkların vb. hakları söz konusu olduğunda) insan hakları ihlallerine daha yüksek bir sesle yanıt verecektir. Ayrıca, seçim kampanyasında Milanovic tekrar tekrar ‘savaşlar bitti’ diyordu. Bu çok önemli bir mesaj çünkü Hırvatistan hala geçmiş savaşların -hem İkinci Dünya Savaşı hem de 1990’lardaki son savaş- sıkıntısını çekiyor. Milanovic, ayrıca, ‘bu bizim savaşımız değil’ vurgusu yaparak Hırvat birliklerinin Afganistan’dan tam olarak çekilmesinin de dikkate alınması gerektiğine inanıyor.”

Ancak bir NATO üyesi ve AB’nin de dönem sözcüsü olarak Hırvatistan yönetiminin halihazırda mevcut savaş gündeminden uzak durması çok da mümkün görünmüyor.

Katarina Peovic, ABD’nin İranlı Komutan Kasım Süleymani’yi öldürmesinin ardından “Bir NATO üyesi olarak Hırvatistan’da halihazırda yüksek olan terörizm riski daha da arttı” görüşünde, “İşçi Cephesi olarak, militarizmine karşı; askeri yatırımın azaltılmasını, Hırvat askerlerin uluslararası askeri misyonlardan ve nihayetinde de NATO’dan çekilmesini savunuyoruz” diyor.

Bu nedenle 25 Ocak Cumartesi günü, “yalnızca ABD’yi değil, ayrıca bir NATO üyesi olarak Hırvatistan’ı da savaşa sürükleyecek olan Trump yönetimine karşı ‘İran’la Savaşa Hayır!’ Küresel Protesto Günü’ne” katılacaklarını belirtiyor.

ÖNCEKİ HABER

Kağıt toplayıcısı Abdi, günlük 40 TL için kar kış demeden çalışıyor

SONRAKİ HABER

İntern doktorların personel açığını kapatmak için çalıştırılmasına tepki 

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa