evrensel.net
PAYLAŞ

Ali Babacan kimdir?

DETAYLAR
Fotoğraf: World Economic Forum/Wikimedia Commons (CC BY-SA 2.0)
AŞAĞI KAYDIR

AKP’nin kurucu üyelerinden olan Ali Babacan, hükümetlerde görev aldığı dönemlerde neoliberal planın en etkili uygulayıcılarından biri olarak öne çıktı.

Ali Babacan 4 Nisan 1967’de Ankara’da doğdu. Türk mühendis, ekonomist ve siyasetçi. Türkiye Büyük Millet Meclisi 22., 23., 24. ve 26. dönemlerinde Adalet ve Kalkınma Partisi Ankara milletvekili olarak görev yaptı.

58. ve 59. hükümetlerde ekonomiden sorumlu devlet bakanlığı yaptı. 60. hükümette 1 Mayıs 2009'a kadar dışişleri bakanı olarak görev aldı ve Mayıs 2005 - Ocak 2009 arasında Türkiye'nin Avrupa Birliği'ne tam üyeliği konusunda görüşmelerin yürütüldüğü makam olan başmüzakerecilik görevinde bulundu. 1 Mayıs 2009'da gerçekleştirilen kabine değişikliğinde başbakan yardımcısı olarak atandı. 61. ve 62. hükümetlerde başbakan yardımcılığı yaptı.

YAŞAMI VE KARİYERİ

1967 yılında Ankara'da doğdu. Aslen Ankara'nın Şereflikoçhisar ilçesine bağlı Değirmenyolu köyü nüfusuna kayıtlıdır. 1985'te TED Ankara Koleji'ni bitirdi. 1989 yılında ODTÜ Endüstri Mühendisliği Bölümünden mezun oldu.

1990 yılında Fulbright bursu kazanarak ABD'ye gitti. 1990-1992 yılları arasında Chicago'da bulunan Northwestern Üniversitesi Kellogg School of Management'da İşletme dalında yüksek lisans yaptı. Yüksek lisans çalışmalarında, Pazarlama, Organizasyon ve Uluslararası İş İdaresi dallarında uzmanlaştı. 1992-1994 yılları arasında, Amerika'da finans sektörünün üst düzey yöneticilerine danışmanlık yapan özel bir şirkette danışman olarak çalıştı. 1994-2002 yılları arasında Ankara'da özel sektörde iş hayatını sürdürdü. 2003-2010 yılları arasında yapılan Bilderberg Toplantıları'na katıldı.

SİYASİ KARİYERİ

2001 yılında Adalet ve Kalkınma Partisi Kurucu Üyesi ve MKYK üyesi oldu. 58. ve 59. hükümetlerde Ekonomiden Sorumlu Devlet Bakanlığı görevinde bulundu. 60. Hükümet'te ise Dışişleri Bakanı ve Avrupa Birliği ile müzakerelerde Başmüzakereci olarak görev yapmaktaydı. Egemen Bağış'ın Devlet Bakanı ve Başmüzakereci konumuna getirilmesinin akabinde sadece Dışişleri Bakanı olarak bir süre görevine devam etti. 1 Mayıs 2009'da gerçekleşen kabine değişikliğinden sonra Dışişleri Bakanlığı'nı Ahmet Davutoğlu'na devretti.

1 Mayıs 2009 tarihinden sonra Ekonomiden Sorumlu Başbakan Yardımcısı olarak hükümetlerde görev yaptı. 28 Ağustos 2015 tarihinde başbakan yardımcılığı görevini Cevdet Yılmaz'a devretti. 2. Davutoğlu hükümeti döneminde başbakan danışmanlığı yapmıştır.

2018 yılının Haziran ayında yapılan genel seçimleri için milletvekili adaylığı için başvuru yapmadı. 8 Temmuz 2019'da kurucusu olduğu AKP'den istifa etti. Babacan, 11. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül ile birlikte yeni parti hazırlıklarını sürdürüyor.

Yine AKP’den ayrılarak Gelecek Partisini kuran Ahmet Davutoğlu ile görüşmelerde bulunduğu iddia edilen Babacan, Karar gazetesine verdiği bir röportajda Davutoğlu ile önceliklerinin farklı olduğunu söyledi.

BABACAN’IN İSTİFA METNİ

Ali Babacan'ın istifasını duyurduğu açıklamanın tam metni şöyle:

“Ağustos 2001 tarihinde kurucu üyesi olduğum Adalet ve Kalkınma Partisi’nden 14 yıl MKYK üyeliği yaptım. 3 Kasım 2002 seçimlerinden sonra 13 yıl Bakanlar Kurulu Üyesi oldum. Bu süre içerisinde ülkemizin elde ettiği büyük başarılara katkı vermekten onur duydum.

Görevde olduğum dönemlerde partinin kuruluş ilke ve değerlerini hem ülkemizde hem de dünyada inanarak savundum. Türkiye’nin tarihi dönüm noktalarında, doğruları için verilen büyük mücadelelerin bizzat içinde olmak benim için şeref oldu.

Son yıllarda ise pek çok alanda yapılan uygulamalar ile inandığım ilke, değer ve fikirler arasında derin farklılıklar oluştu. Aklen ve kalben bir ayrışma yaşadım.

Aynı süreçte Türkiye yeni sınamalarla karşı karşıya kaldı. Dünya hızla değişti. Ülkemizde ise parlak bir gelecek vaat eden, bambaşka beklentileri olan, dinamik, yeni nesillerimiz var artık.

İçinde bulunduğumuz şartlarda, Türkiye için yepyeni bir gelecek vizyonuna ihtiyaç vardır. Ülkemiz için her alanda doğru analizler, yeniden düşünülmüş stratejiler, planlar, programlar gerekmektedir. Çok çeşitli kesimlerle yaptığımız istişareler de bunu teyit etmektedir.

Türkiye’nin bugünü ve geleceği için yeni bir çalışma başlatmak kaçınılmaz hale gelmiştir. Ben ve pek çok arkadaşım, böyle bir çalışma için büyük ve tarihi bir sorumluluk hissetmekteyiz.Bu süreçte aynı ahlaki ve toplumsal sorumluluğu hisseden çok sayıda insanla tanışmış olmak da bizim için çok sevindirici olmuştur.

İnanıyorum ki,  karşı karşıya olduğumuz sorunların çözümü, ancak, temsil gücü yüksek ve geniş bir kadro çalışmasıyla mümkün olacaktır. Beraberce çalışmak ve ortak aklı hedeflemek zorundayız. Çalışmalarımızın bağımsız ve özgür bir şekilde yapılması büyük önem taşımaktadır. Her konuda beyaz sayfalarla işe başmak gerekmektedir.

Bu gerçekler dikkate alındığında Adalet ve Kalkınma Partisi kurucu üyeliğimin devam etmesi maalesef mümkün görünmemektedir. Bugün itibariyle istifa dilekçemi parti genel merkezine ulaştırdım.

Hepimizin amacı ülkemizin itibarını yükseltmek, halkımızın refah ve mutluluğunu artırmak, Türkiye’yi hak ettiği güzel bir geleceğe ulaştırmaktır. İnsan hakları, özgürlükler, ileri demokrasi ve hukukun üstünlüğü vazgeçilmez ilkelerimizdir. Siyasete ilk girdiğim günden bu yana bunlar için canla başla çalıştım. Allah sağlık ve ömür verdiği sürece bundan sonra da çalışmaya devam edeceğim.”

IMF SONRASI, IMF POLİTİKALARININ UYGULAYICISI

Ali Babacan, AKP hükümetlerinde ekonomi alanına ilişkin görev aldığı dönemlerde neoliberal ekonomi planının en istikrarlı uygulayıcılarından oldu.

Türkiye'nin IMF’ye olan kredi borcunun son taksitinin ödendiği törende konuşan dönemin Başbakan Yardımcısı Ali Babacan, Türkiye’nin IMF ile uzun süreli birlikteliğine dikkat çekerek bundan sonrası için Türkiye’nin IMF’ye ihtiyacı olmadığını söyledi. İlerleyen süreçte ekonominin düneminde görev almaya devam eden Babacan, IMF’siz IMF politikalarını uygulamaya devam etti.

BES’İN PATRONLARA KAYNAK YAPILMASI HAYALİ

Özellikle yakın dönemde işçi ve emekçiler arasında tartışmaya açılan ve sonrasında hayata geçirilen bireysel emeklilik sisteminin (BES) en önemli savunucularındandı. Başbakan Yardımcısı Ali Babacan, plan henüz tasarı aşamasındayken iki ana hedeften söz etti. Babacan’a göre, hedeflerden birisi, bireysel emeklilik sistemine katılımların arttırılması ve böylece sektörün geliştirilmesi, ikincisi ise katılımcıların artması ile toplam tasarrufların ya da sektördeki şirketlerde toplanan fonların artması.

KÖLELİK YASASININ YILMAZ SAVUNUCUSU

2009 kriziyle birlikte TÜSİAD’ın gündeme getirdiği kiralık işçi bürolarının da yılmaz savunucularından oldu Babacan. Babacan, Ekonomiden Sorumlu Devlet Bakanı olarak görev yaptığı dönemde işçilerin ve sendikaların kölelik yasası olarak tanımladığı özel istihdam büroları aracılığıyla geçici iş ilişkisi kurma düzenlemesine işçilerle işsizleri karşı karşıya getirerek sahip çıktı.

Babacan, kiralık işçilik düzenlemesinin Avrupa Birliği müktesebatında Türkiye’den beklenen bir konu olduğunu söyledi. Babacan, “İşsizliğin ne demek olduğunu işsizler anlar. Özel İstihdam bürolarıyla ilgili olumsuz beyan verenlerin içinde işsiz var mı? Keşke işsizlerin de bir sendikası olsa onları da dinleseydik. Bizim bunu görmeme lüksümüz yok” demişti.

KÜRT SORUNUNA ÇÖZÜM OLABİLİR Mİ?

Babacan’ın yeni parti çalışmalarını hızlandırdığı aylarda bazı Kürt siyasetçi ve aydınlarla da bir araya geldi. Babacan’ın Kürt sorunu konusunda yaptığı toplantı, yanına bazı Kürt siyasetçileri alarak Kürtler üzerinde etkili olup beklenti yaratma yönünde hesaplar yaptığı şeklinde yorumlandı.

Konuyu köşesinde tartışmaya açan Evrensel Yazarı Yusuf Karataş, “Ali Babacan, daha önceki hükümetlerde üstlendiği görevler nedeniyle Kürt sorunu konusunda öne çıkmasa da hareketin arkasında yer alan Abdullah Gül’ü ve yeni harekette “ağabey” olarak görülen Beşir Atalay’ı burada anmak gerekiyor” diyor.

Atalay’ın açılımdan sorumlu bakan olarak görev aldığı dönemi hatırlatan Karataş, “Atalay’ın sorumluluğunu üstlendiği ‘açılım’ politikası, ülke içinde de iki uçlu bir politika olarak yürütüldü. Bu politika bir yandan bölgedeki bazı üniversitelerde ‘Kürdoloji’ bölümlerinin açılması, Kürtçenin okullarda seçmeli ders olarak okutulması ve bazı Kürtçe yer isimlerinin geri verilmesi gibi kimi kültürel haklarla Kürtlerde beklenti yaratılmasını hedefliyor, ancak öte yandan da ‘KCK operasyonları’ adı altında Kürt siyasetçileri, belediye başkanları tıpkı bugün olduğu gibi tutuklanıyordu. Anlayacağınız, ‘açılım’ın bir ucunda “bireysel haklar” çerçevesinde atılacak kimi adımlarla Kürtlerde beklenti yaratma ve öte tarafında da Kürt siyasetini tasfiye edip etkisizleştirerek yerine başta Gülenciler olmak üzere o dönem iktidarla iş birliği halindeki cemaat-tarikatların etkin kılınması hesabı bulunuyordu” diyor.

İLGİLİ HABERLER
DİĞER HABERLER