Asgari ücretlinin montu yırtık, cebi delik

İktidarın, ‘Asgari ücretlilere refah sağladık’ iddiasını Esenyurt'ta lüks kulelerin dibinde yaşayan emekçilere sorduk. Yırtık montlarını gösteren emekçiler nasıl bir refah yaşadıklarını anlattı.

28 Aralık 2019 23:17
Son Güncellenme Tarihi: 29 Aralık 2019 10:04
Paylaş

Eren ERGİNE
Murat UYSAL
İstanbul

Asgari ücretlinin ‘zamlı’ asgari ücrete tepkisi büyük. İşçi semti Esenyurt Kıraç’ta 2 bin 324 lira olarak belirlenen asgari ücrete ilişkin konuşan işçilerin ifadeleri, asgari ücretlinin hayatının çalışmaktan ibaret olduğunu ortaya koyuyor. Asgari ücretle 5 çocuğuna bakmaya çalışan, yırtık montunu yenisiyle değiştiremeyen, çocuklarıyla parka bile gidemeyen işçiler... Hepsinin ortak noktası geçinememek, kendisine, ailesine vakit ayıramamak, herhangi bir sosyal etkinliğe katılamamak. Öyle ki, bir işçi yılda belki bir kez aldığı kıyafetin bile artık kendisi için lüks olduğunu söylüyor! “Sosyal hayatımızdan vazgeçtik” diyen işçiler, geçinmek için ya fazla mesai yapıyor ya da ek iş. 

"TENCEREYE KOYMAYA YEMEK BULAMIYORUZ"

Ayakkabı İşçisi Fatma Kara 8 milyon asgari ücretli işçiden biri. Eşi aylardır işsiz, tek asgari ücretle 5 çocuğuna bakmaya çalışıyor. İşçi servisinden iniyor, Evrensel'e konuşuyor: “Asgari ücrete zam yapıldı ama çok az, yetmiyor. İnan, tencereye koymaya yemek bulamıyoruz. Kiramız olmuş 1250 lira. Bu garibanların hali ne olacak? Cumhurbaşkanı gibi zengin değiliz ki yaşayalım, ne yapalım ölelim mi yani?”

Eşinin 3-4 aydır işsiz olduğunu söyleyen Kara, “Tayyip Erdoğan diyor ya ‘Doğurun doğurun’ diye. Millet çocuk da yaptı, ne oldu şimdi? O çocuklar sersefil” diyor.

"EVDEN İŞE İŞTEN EVE, GELDİĞİMİZ NOKTA BU"

Tekstil işçisi, 4 çocuk babası Selahattin Çoban’ın söyledikleri de Fatma Kara’yı destekliyor. Ne kendisine zaman ayırabiliyor ne de kendisine özel bir harcama yapabiliyor ve yırtık montunu gösteriyor: “Kışın şu montla geziyorum görüyor musun? Bu maaşla nasıl alabilirim, mümkün mü?” Selahattin Çoban, 10 yıl çalışıp aldığı evinin kredi borcunu hâlâ ödemeye çalışıyor. 

Nurettin Yıldızbaş ve Adil Özcan aynı fabrikada çalışıyor. Vardiya çıkışı görüştüğümüz Nurettin Yıldızbaş, "Sendikaların teklifi 2 bin 500 küsür bir paraydı, zaten o da yetmez. Bugünkü şartlarda bol mesai olan yerlerde çalışmak zorundayız. Ek bir iş yapmak durumundayız. Biz kendimizden vazgeçtik; çocuklarımız biraz daha rahat yaşasın diye uğraşıyoruz. Deseniz ki sosyal hayatın var mı şu durumda sıfır yani. Çocuklarımız için kendimizi feda ediyoruz” diyor.

"ÇOCUKLARIMI ALIP PARKA GÖTÜREMİYORUM"

Nurettin Yıldızbaş’ın bıraktığı yerden Adil Özcan alıyor sözü. O da asgari ücretin yetmediğini kalem kalem anlatıp, ailesine vakit ayıramamaktan yakınıyor: “Yetmiyor ama yetiniyor gibi yaşamaya çalışıyoruz. Evden dışarıya çıkmak bile 50 lira. Giyim gibi bir lüksümüz yok, senede bir alabilirsek alıyoruz. Alamazsak o da yok. Kimse kendini kandırmasın biz de kendimizi kandırmayalım; geçinemiyoruz kardeşim. Ben gezemiyorum, çoluk çocuğumu alıp bir parka götüremiyorum. Evden işe, işten eve. Geldiğimiz nokta bu. Bir sosyal hayatımız yok.”

"YAPTIKLARI ZAM ÇEREZ"

Asgari ücretlinin geçinemediğini belirten Sevim Yaşan ise asgari ücretlinin sırtındaki vergi yüküne dikkat çekiyor ve kendi hayatından örneklerle anlatıyor: “Çocuk mont istiyor hırka alıyorum, kışın bot istiyor yazın alabiliyorum. 41 numara ayakkabı giyiyorsa 43 numara alıyorum ki seneye de giysin. Yaptıkları zam aldıklarının yanında çerez. Ben çocuğuma kuru çerez bile alamıyorum. Biz ne yapalım hırsızlık mı?” diyerek tepki gösteriyor.

"GREVE GİDİLSE İŞÇİLER ARKASINDA DURURDU"

Yeni evli, bir çocuk babası Rasim Orhan, verilen enflasyon rakamlarının gerçeği yansıtmadığını ifade ediyor. Gerçek enflasyon oranlarının yüzde 30’u geçtiğini dile getiren Orhan şöyle devam ediyor: “TÜİK’in enflasyon için verdiği rakam yüzde 12. Memlekette 2-3 günde bir her şeye zam geliyor. Sözüm ona enflasyon düşüyor, faizler düşüyor. Bu hesaba göre asgari ücrete zam yaptılar. Asgari ücrete tepki gösteren Türk-İş masayı terk etti gitti, terk etmemeliydi. Hakkımızı savunması gerekiyordu savunamadı. Greve gitmesi gerekiyordu, işçiler arkasında dururdu. Asgari ücretle kimse geçinemez mesai yapmak zorunda kalıyoruz; günde 10, 15, 20 saat çalışıyoruz bazen 36 saate çıkıyor. Eve gidip yemek yiyip çay içiyorum, sonra uyuyup yeniden işe gitmek zorundayım. Bazen eve bile gelmiyorum mesaiye kalmak zorunda oluyorum ay sonu sıfıra sıfır çıkıyoruz.”

Reklam
ÖNCEKİ HABER

2019’un başımıza ördüğü çoraplar

SONRAKİ HABER

Bir delinin hatıra defteri

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...