18 Aralık 2019 00:33

'Piyasa dümeni' genç gemicileri eziyor: Gemilerde disiplinli kuralsızlık

Gemilerde çalışan stajyerler anlattı: Ölüyor arkadaşlarımız. Son 8 ayda 2 kişi bizim okulumuzdan öldü. Rize’den bir arkadaşın halat çarpması sonucu bacağı koptu, kaburgaları kırıldı.

Fotoğraf: Pixabay

Paylaş

Uğur ZENGİN
İstanbul

Askeri hiyerarşinin serbest piyasa kuralsızlığı üzerine binerek şimdiden ufaladığı birkaç yıl ötesinin zabit ve gemi mühendisleri: Stajyerler. Gemiye çıkmayan, deniz üzerinde aylarca 20-30 kilometre hızla giden gemide beklemeyen insanların gemiciyi anlaması zor. Hem psikolojik hem fiziksel, kelime yerindeyse ‘harp’ alanı. Henüz gemiye yabancılaşmamış, ‘Gemiciliğin geçmişi budur, kuralı da budur, böyle gelmiş böyle gider’ demeyen genç denizci adaylarının anlattığı bu piyasa, bir yandan gencecik insanların kanını denize katarken, yaşayandan da katı itaat bekliyor.

"ÇARKÇIBAŞINA ATEŞ ETME"

Basit bir itaat değil, hayatında ilk kez gemiye çıkmış bir öğrenciye şunları söyletiyor: “Gemideyken oyun oynuyorduk. Counter’da (Bilgisayarda oynanan savaş oyunu) üslerimi vurduğum zaman ters bakışlar alıyordum. ‘Ya’ dediler, ‘Çarkçıbaşını vurma. Ateş etme. Nasıl olur da ikinci mühendisi’ vurursun. Vurmayayım da öleyim mi? Trajikomik ama rahat hissetmiyorsun. Ben de Counter’ı bıraktım. Bu sefer niye gelmiyorsun! Duygusal olarak yıprandım.”

Ticari gemi piyasasında dümen -sayısı 10’u bile bulmayan- şirket sahiplerinin elinde. Armatörlerin kurduğu Piri Reis Üniversitesi öğrencileri bu yüzden isim veremiyor. Haklı kaygıları kara listeye alınıp işsiz kalmamak.

"KAST"IN ALTI

Gemide sıkı bir askeri hiyerarşi var. Stajyerler ‘kast’ sisteminin en altında, ikinci mühendis ya da ikinci kaptana bağlı olarak çalışıyor. Öğrencilerin gemi, mühendis, kaptan gibi terimlerin dışında en çok kullandığı kelime ‘keyfiyet’ oluyor. Bir öğrenci, “Meslekten soğuyup soğumayacağın insana bağlı. Çoğu öğrencinin stajı kötü geçiyor. Stajyerlere yüklenen görevler var, ona mühendis adayı gözü ile bakılmıyor. Gemide kamarotluk, aşçılık, gemici, yağcı… Bunların hepsinin belirli iş tanımı vardır. Beşten sonra bu arkadaşlar bu görevlerde çalışmazlar. Ama stajyerin bir sınırı ya da iş tanımı yok. Keyfe göre” diyor.

Bu keyfin içinde mühendis adayına çay ya da tost yaptırmak ya da yağ yıkatmak… Ne iş varsa!

40 küsur gün ‘Demirde kaldığı’ günleri anlatıyor. Boş durmasınlar diye iş verildiğini söylüyor, raspa (boya sökümü) yaptığını duyunca soruyorum:

Raspa zaten sağlığa zararlı değil mi, bir de boş yere yapmak…

- Zararlı. Maske zaten çok olmuyor. Bulaşık maskesi gibi bir şey takıyorsun. Birkaç kaza da geçirdim. Yanıktır, gözümde tinerdir… Ölüyor arkadaşlarımız. Son 8 ayda 2 kişi bizim okulumuzdan öldü. Rize’den bir arkadaşın halat çarpması sonucu bacağı koptu. Kaburgaları kırıldı. Durumu da iyi değil. Bu kazalarla görülebilir oluyor. Gemideki gerçeklik kendini böyle dışarı vuruyor.

Senin başına ne geldi?

- Gemi ikiye ayrılır, makina ve güverte. Ben makine kısmındaydım ama ambara verildim. 5 katlı bina gibi düşün ve bunu temizlemen, yıkaman gerekiyor, 5 kez deniz suyuyla, 2 kez tatlı su ile. Bir de boyaman gerekiyor. Ciddi bir iş yoğunluğu. Ambarda yaklaşık 18-20 saat çalışıyorduk. Çok hızlı yük yetiştirmemiz gerekiyordu. Boya tabancası tıkandı. Bana aç-kapa yap denilmişti. Telsizden anons yaptım, boya basan makine var, onu kapatıyorsun, aç kapa yapıyorsun boya geliyor. Makineyi kapatmalarını söyledim. Onlar da 18-20 saat çalıştığı için makineyi kapatmayı unutmuşlar. Ben de aç kapa yaparken, 17 numara tiner, -en ağırı- iki gözüme doldu. Kör oldum sandım. Görme kaybı yaşadım. Gemide doktor da yok. 3. kaptan eye wash (göz yıkama solüsyonu) verdi. ‘Git dinlen’ dediler. Mesai saati dışında stajyer olarak ambardayım. Benim orada o saatte ne işim var? Bunu stajyere yaptırmaman lazım. Gece 10-11 gibi yaşandı. Koluma erimiş kaynak yapışmıştı. 7-8 saattir çalışıyordum. Kolumu eritti. Merhem verdiler, dinlenmedim çalıştım. Yanık kolumla çalıştım.

Çok ciddi bir şey olursa ne olur?

- Karaya yakınsa helikopter çağrılır. Değilse bekliyorsun. Mesela arkadaşımız gemide bacağını bir yere çarpıyor. Fas’ta oldukları için hastaneye göndermiyorlar.

Neden?

- Pahalı. Gemi de bekleyecek, onun da kirası var. Lübnan’da ve Adana’da da indirmiyorlar. Kocaeli’ye geliyorlar çocuğu limandan atıyorlar, kaçıyorlar. Kemiğinde ödem oluşmuş. Doktor yürümemen lazım diyor. Şirket ne arıyor ne de soruyor.

Herkesin oturacağı sandalye de ağzından çıkabilecek kelime de belli. “Gemici, kaptana efendi kaptan” der, gemicilerle zabitan ‘sınıfının’ salonları ayrıdır... Neredeyse dolaptaki yemeğinin bile ayrı olduğu gemilerde bu neden mesai saatinde kural tanımaz? Bir kadın öğrenci stajdan edindiği deneyimi anlatıyor: “Dinlenme saatlerini kitabına göre ayarlıyorsun. Manevrada süvarinin, ikinci kaptanın dinlenmemesi gerekiyor. Mesela ikinci kaptan bir gün hiç uyumadı ama 8 saat dinlendi yazdım. Çünkü denetleniyor bunlar ve yanlış çıkmaması lazım.”

GEMİDE KADIN OLMAK

Gemide şartlar ağırken bir de bir kadın gemici için çok daha zor. Zor bela bulduğu stajın ilk günlerini şöyle anlatıyor: “Gözetlendiğimi düşünüyordum. Biri beni izliyor, duvarlar ses geçiriyor gibi hissediyordum. Sonra insanları tanıdıkça güven arttı. Bir tersanede taciz vakası yaşadım. Üçüncü kaptana bildirdim ve umursamadı. Filikanın içini temizliyordum ve filikanın içini merak etmişlerdir dedi. Çok üzüldüm bir şey de yapamadım. Taciz sürdü. Üçüncü kaptan halletmediği için ikinci kaptana utanarak, sıkılarak söyledim. İkinci kaptan halletti. O dönemde hiç güvende hissetmedim.”

Gemide tek kadın mıydın?

- Evet.

Gemide tek kadın olmak nasıl bir şey?

- Biriyle gündelik bir sohbet etmen bile farklı bakışlara neden oluyor. Bu çok rahatsız edici. Aileden muhabbet ediyorsun. ‘Niye konuşuyorlar, bir şey var’ gibi tepkiler... Bu yüzden bir süre içime kapandım.

Kendine kendine ne diyordun?

- Stresi atmak için, dünyada olduğumu hatırlayabilmek için dizi izliyordum. Ertesi günü düşünüyordum. Gemi dışında şeyler düşünüyordum. Bizim gemide o dönem internet yoktu. Aileme ulaşamıyorum, kimseyle sıkıntımı paylaşamıyordum. Kendi kendime kamarada çok ağladığımı biliyorum.

Tartışma yaşadın mı hiç?

- Genelde içime attım. Öfke patlamaları oluyordu tabii. Gemici gibi çalışıyordum, sürekli raspa boya, raspa boya. Çekiç ya da spiralle boya söküyordum. Bayağı kas gücü gerektiren bir iş. Elim hâlâ titrer. Çay arası da yarım saat. Bu arada üçüncü kaptan çağırdı. İnternetimi açmamı (ortalama her gemide, gemicilerin aylık 100 MB internet hakkı bulunuyor ve belirli ücret karşılığında alınıyor) istedi. Orada çok sinirlendim. Sinirden ağlıyorum. Küfrede ede, internetimi açtım.

REİSİN SÖYLEDİĞİ

Şaka yollu “Sen yapamazsın diyorum, ne dersin?​” soruma, “Niye yapamayayım derim. Birçok insan yapıyor. Gemideki kadın sayısı artıyor. Gayet güzel yapıyorlar. İkinci kaptan olan, süvari olan kadınlar var. Bazı şirketler kadın sayısını artırıyor. Gemide kadın olunca ortam biraz düzeliyor. Rusya’da vinç operatörleri kadındı” diye yanıt veriyor. Benim şaka yollu kullandığım ifade, onun suratına çok kez büyük bir ciddiyetle çarpmış: “Reis de söyledi. ‘Ne yapacaksın bak iş bu’ diyorlar. Bunu günlük hayatta da söyleyenler oluyor, bu benim hayatım ve onların bakış açısıyla yaşayamam. Bazı şirketler de özellikle kadın almıyorlar. Başvurduğum firmanın gemileri Çin yapımıydı. Tuvaletler, banyolar ortak. Bunu riskli buluyorlar. Bir başka staj başvurumda gemiler Çin gemisi değildi, tuvaletleri ortak değildi. ‘Kuveyt’e, çok uzağa gidiyor. Seni almayalım’ dediler.”

ÜNİVERSİTE ARTTI, EMEK UCUZLADI

Ticaretin artmasıyla deniz yoluyla taşımacılık gemi sektörünü büyütürken, Türkiye’de belli başlı birkaç firma var. Bu firmaların kurduğu üniversite üzerine bir de devletin gemiciliğe dair açtığı bölümler eklenince, sektörde emek ucuzluyor. Dışarıdan bakıldığında yüksek ücretler alındığı düşünülen bu zor meslekte staj için bile kuyruk var. Bunun yanında artık gemiden inmek de çok mümkün görünmüyor. Öğrenciler şöyle anlatıyor: “Okulu açanlar armatörler. 100 yıldır tek okul vardı, İTÜ. Gemi sayısı ve mezun sayısı denkti. 2008’den sonra Piri Reis Üniversitesi açıldı. Şirketlerin ortaklaşa kurduğu okul. İstanbul Üniversitesi, Yıldız Teknik Üniversitesi, Rize, Dokuz Eylül… 16 üniversitede var. Japonya dünyanın en büyük ikinci ticaret filosuna sahip. Ama Japonya’da 2 üniversite var. Üniversiteye giriş puanları düşüyor, gemideki ücretler düşüyor, okul ücretleri artıyor. 2-3 yılda yüzde 100 arttı. Kamuoyunda algı “20-30 bin lira para alıyorlar, her limanda sevgili yapıyorlar.” İş garantisi yok. Önceden kontratları çalışanlar ayarlarmış. ‘İş bitti, 2 ay tatil yapacağım’ diyorsun. Şimdi öyle bir şey yok. Benim gemimde bir sürü insan arkada beklediği için, tekrar ne zaman çıkacağı meçhul olduğu için gemiden inmek istemiyordu. Kaptanım 10 ay gemide kaldı. 3 kez gemide kontrat imzaladı. İnsan gemide 10 ayda yok olur. Çoğu çalışan sıra bekliyor. Staj bulmak çok zor. Stajyer gemiye biniyor. Yağcı çalışan (temizlik yapan) niteliksiz iş gücü 2 bin dolar alır. Bu görevliyi çıkartıp, ‘Sen yağcılık yapacaksın. 300 dolara’ deniliyor.”

Stajyerler ucuz emektir, “Her gün çalışma saati girilir. Biz 12 saat çalışır, 8 saat yazardık” diyorlar: “Çok zor işlerde ek para verilir. Tank temizliği çok zordur. Günde 22 saat çalışırsınız bu işte ama ben ek ücret almadım. Ayda 450 dolar ücret alıyordum. En düşük mühendis ücreti de 3 bin 500 dolardır.”

ÖNCEKİ HABER

Devlet Bahçeli: Libya’ya asker göndermek beka meselesi

SONRAKİ HABER

"Berkay İşlev davasına müfettiş atayın"

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...