16 Aralık 2019 00:08

Dornağê Budelay albümünü çıkaran Ahmet Aslan: Selamımı enstrümanımla veriyorum

Müzisyen Ahmet Aslan'la yeni albümü Dornağê Budelay’ı (Budala Aurası) konuştuk.

Ahmet Aslan | Fotoğraf: Sinan Demirtaş

Paylaş

Şerif KARATAŞ
İstanbul

Müzisyen Ahmet Aslan, dördüncü solo albümü Dornağê Budelay’ı (Budala Aurası) müzikseverlerle buluşturdu. Zazaca ve Türkçe 14 eserin yer aldığı, Kalan Müzik etiketiyle çıkan albümle ilgili Ahmet Aslan ile sohbet ettik. Sahnede sadece enstrüman çalarak değil dinleyici olarak da yer aldığını belirten Aslan, dinleyicilere selamını enstrümanıyla verdiğini söylüyor.

Albümün Zazaca ve Türkçe eserlerden oluşmasına Aslan, "Gönül isterdi ki Farsça da söyleyeyim. Ana dilim Kırmankcîdir. Kimi yerde Zazaca kimi yerde Dimilkî geçiyor. Ana dilim dışında Türkçe de bildiğim bir dil. Başka dilde rahatlıkla okuyabilseydim ya da müzikal dokular elvermiş olsaydı o dillerde de okurdum. Dokusu ve enstrümanı farklı olduğu için sadece dilde biten bir şey değil bu. Dolayısıyla iki dilde de rahatlıkla okuyabiliyorum. O nedenle iki dilli oldu bu albüm” sözleriyle açıklıyor.

Yeni albümde önceki soundunu sürdüren Aslan, "Eski albümlerdeki soundu biraz tekrarlayarak, harmanlamayarak, belirli eserleri seçerek, tadımlık bir şey ortaya çıkardım” diyor. Düzenlemeleri Ali Ekber Kayış’la yapmasının kendi yükünü hafiflettiğini anlatan Aslan, “Önceki albümlerimi de dışarıdan dinlediği, takip ettiği ve farklı bir gözle gördüğü için çoğunlukla aranjelerin önemli bir kısmını rahatlıkla kendisine bırakabildim” ifadesini kullanıyor.

"DOĞAYA MÜDAHALE YAŞAM HAKKINA SALDIRI"

Doğup büyüdüğü yer olan Dersim’in kültürüne ve tarihine de albümlerinde yer verme ısrarını sürdürüyor Aslan. Dersim’in Alevi inancındaki kutsallığını hatırlatan Aslan, doğaya yapılan müdahalenin sadece insanın değil bütün canlıların yaşam hakkına saldırı olarak görülmesi gerektiğini belirtiyor. Yeni albümde yer verdiği Usenê mi’nin (Hüseynim) sözleri Aslan’ı çok etkilemiş. Şarkının günümüz koşullarını da anlattığını söyleyen Aslan “Hem yeni şeyler öğrendim ve hem de derinliğinden çok etkilendim” diyerek sözlerden örnek veriyor:

“Dünya Heqiya, coru kêş de nino/ Ax lemınê dem u dewrano (Tanrının dünyasıdır kimseye hiç yar olmaz/ Ax dem u devrandır.), Dünya Heqi şirêna, daê-daê, mı mırdi nêdiye/ Zeke theyr vêreno ra pençeri vera/ Ax roê mordemi kena ve şiye (Hak dünyası şirindir ana ben doyasıya göremedim/

Nasıl kuş pencere önünden uçup geçerse/ Bir adamın ruhuna düşer...”

“İnsanların doğaya bu kadar hoyrat davranma hakkını bulmaması gerek” diyen Aslan şarkıyı anlatmaya devam ediyor: “Derleme Yılmaz Çelik ve Haware Torne Cengi’ye ait. Kaynak ise Memedinoğlu, Mame Xatun diye biliniyor. Muhtemelen orta çağ döneminde geçiyor. Eserle Tercan’ın eski isminin Mame Xatun olduğunu da öğrenmiş olduk. Hatta Mame Xatun diye Pülümür’de bir kalıntı var. Şu anda da Tercan’da Mame Xatun ismi, o dönemden kalan bazı yapıtlarda geçiyor. Belki böyle bir eser olmamış olsaydı bunları öğrenememiş olacaktım.” Ahmet Aslan, Dersim katliamıyla ilgili de insanların bilgili sahibi olmamasına, ne yaşandığını anlamamasına tepkili.

Yeni albümde canlı kayıtlara yer vermeyi sürdüren Aslan “Sahnede sadece enstrüman çalan değil, aynı zamanda bir dinleyici olarak da yer alman lazım. Bu aynı zaman da çok da heyecan verici bir şey. O heyecanı yaşayınca bunun tekrarı olmaz. Bu her alanda böyledir…O anda yürüyeceğin yoldur” ifadesiyle açıklıyor bu durumu.

"FARKLI MÜZİSYENLERLE YOLCULUK GÜZEL OLUYOR"

Farklı müzisyenlerle birlikte çalışması ve sahne almasıyla ilgili Ahmet Aslan, “Böyle bir yolculukta farklı isimlerin olması güzel oluyor” diyor. Son yıllarda Müzisyen Ahmet İhvani ile olan birlikteliğini sorduğumuzda ise aralarında geçen diyaloğu gülerek anlatıyor: “O çağda yaşadın niye geri geldin diye zaman zaman sitem ediyorum. O da ‘Sorma, geldik bir kere daha’ diyor...”

"KONUŞURKEN KENDİ SES TONUMU SEVMİYORUM"

Sahnede izleyiciye selam vermediği ve diyaloğa girmediğine dair eleştirileri sorduğumuz Ahmet Aslan şu ifadelerle yanıtlıyor: “Enstrümanım konuşmama müsaade etmiyor. Salon konserinin konsepti budur.  Müzisyen olunca konuşacak, alkışlattıracak vb. gibi düşünülüyor ama tek tip müzisyen yok. Operadaki müzisyenle eğlencedekinin sunumları çok farklıdır mesela. Çok müzisyende gördüm, oturup enstrümanıyla selamını veriyor. Ben de sazımla selamımı veriyorum. Konuşurken kendi ses tonumu sevmiyorum. Böyle bir hakkım var. İnsanlar bunu üzerlerine alınmasın"

DI-TAR İLE İLGİLİ ÇALIŞMALARI SÜRÜYOR

Ahmet Aslan dokuz yıldır DI-TAR adını verdiği enstrümanıyla ilgili çalışmalarını sürdürüyor. Enstrümanda gördüğü eksikleri veya problemleri rapor tutan Aslan, ustası Süleyman Aslan’a iletiyor. Yapım aşamasında birlikte karar verdiklerini söyleyen Aslan, “Soundlarda ya da konser salonlarındaki sese verdiği reaksiyon ve seslerin ne durumda olduğunu anlamak için devreye üçüncü kişi olan tonmaisterler giriyor. Özellikle Ertan Keser’in ismini söylemeden geçemeyeceğim. Enstrüman çalan bir müzisyen arkadaşım. Bunları aramızda tartışarak bir sonraki enstrümanın yapımına aktarıyoruz. Şeklen gitara benziyor ama kendi içerisinde farklı bir formu ve anatomisi var” diyor.

ÖNCEKİ HABER

RED Fotoğraf'ın manifestosu

SONRAKİ HABER

Madencilik çalıştayı: Madencilik doğayı, sağlığı, tarihi ve tarımı yok ediyor

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa