12 Aralık 2019 23:46

İşçi mektubu | Başka yolu yok, birleşecek ellerimiz

Gebze'den bir metal işçisi yazdığı mektupta, tüm işçilere MESS'e karşı birlik çağrısı yapıyor.

Arşiv | Fotoğraf: Pixabay

Paylaş

Gebze’den bir işçi

İkinci el oto pazarlarında sıkça söylenen bir sözdür: “Gel vatandaş gel. Az yakan çok kaçan araba burada, elini çabuk tut kaçırma.” Şimdi siz diyeceksiniz ki emeğin sesi, gerçeğin habercisi Evrensel’de oto pazarı reklamı ne alaka, az biraz sabır diliyorum derdimizi anlatabilmek için.

Fabrikada mesai bitip de servise bindi mi insanın derinden bir of çekesi geliyor. Bütün günün yorgunluğu, stresi silindir gibi üzerimizden geçtikten sonra rahat bir nefes çekiyoruz içimize. Gün boyu bir yanda makinelerin kulakları sağır eden sesi, diğer yanda ‘Hadi beyler duydunuz zilin sesini, yarış başladı, daha hızlı, işin yetişmesi gerekir’ diyen sahibinin sesi kafamızın içinde. Gün boyu sanki kafamıza çivi çakıyorlar. Bir gün değil, bir hafta değil, bir yıl değil! Çalışırken fıtrata uygun ecel yakamıza yapışmadıysa bir ömür boyu.

Belki de bu yüzden biz işçiler pek sevmiyoruz kafamızı kullanmayı. Arada düşünüyorum da en azından benim kafama hiç ihtiyacım yok, günlük hayatta bile kullanmıyorum, hatta bizim fabrikada yaygın sözdür ‘Lan oğlum takma kafaya…’

Gel gör ki yine de takılıyor kafaya, yok kiraydı, çarşı-pazardı, çocukların okul masrafıydı, 3 kuruş maaşımızı kuşa çeviren vergilerdi... Ne olacak bu asgari ücret acaba, bir de üstüne bindi mi işsizlik kaygısı o servisin koltuğunda 3-5 saniye süren ‘of’un yerine al sana bitmek bilmeyen ‘ah ulan ah.’ Oysa kollarım, ellerim hiç düşünmez böyle şeyleri, sadece çalışır da çalışır.

Hem bizim patron ne zaman konuşsa ‘Hadi elleriniz çalışsın, iş yoksa ekmek de yok’ der. Demekk ki işi yapan ellerimiz, işte bunun için ellerime çok güvenirim. Ve de en hızlısıdır ellerim. Acaba bir gün en çok güvendiğim ellerim bana ‘Benden bu kadar, başının çaresine bak, greve çıkıyorum’ derse ne olur benim halim? En iyisi ben gideyim eczaneden bir el kremi alayım da gönlünü hoş tutayım şu ellerimin ne olur, ne olmaz.

Ama bu ellerim yine de grev derse yayınlarım kanun hükmümde bir kararname yasaklarım grevi, görür o zaman dünyanın kaç bucak olduğunu. Bak bu da yetmezse şimdilerde revaçtaymış mucize doktor dizisi, ben de bulurum bir mucize doktor taktırırım kendime 2 kol daha, hem fabrikada çalışırsam 4 kolla belki patron insafa gelip, verir bana çift maaş.

Şimdi siz dalga geçtiğimi sanıyorsunuz ya ne dalga geçmesi sevgili kardeşim ben gayet ciddiyim. Var mı tanıdığınız bir mucize doktor? Ha sizin başka bir öneriniz varsa yazıverin Evrensel’e bizim de haberimiz olsun.

Velhasıl dediğim gibi ben kafamı kullanmayı sevmem, ellerim yeter bana. Öyle ülke siyasetine falan da karışmam, nasıl olsa büyüklerimiz bizim için gece-gündüz demeden çalışıp duruyorlar. Eh sendika yöneticilerini de unutmayalım canlarını dişlerine takmışlar bizim için koşturup duruyorlar. Ne diyelim bizim ellerimiz, birilerinin kafa ve kasaları ‘güzel’ bir iş bölümü...

Biz çalışırız gece-gündüz demeden yine de doymaz çocuklarımızın karnı, ellerimiz kanar, ayaklarımız şişer... Çalışır şükrederiz, helal kazandığımız ekmeğe. Oysa patronlar helal kazandığımız ekmeğe de göz diker. Ne buyurmuş MESS patronları, “Biz az yakan, çok çalışan işçi isteriz!’

Sorarım size işçi kardeşler geleceğimiz ve kaderimiz patronların iki dudağı arasında mı? Ne yani patronlar daha çok para kazansın, kasalarını doldursun diye mi bunca yoksulluk ve zulüm, iş cinayetleri... Bizim çocuklarımıza reva mı öksüz ve yetim kalmak. Gayrı artık yeter diyorsak uzat elini, uzat ki birleşsin ellerimiz. Şu benim kırk yılda bir çalışan aklım bile bunu diyorsa başka yolu yok birleşecek ellerimiz.

ÖNCEKİ HABER

Yemen’de savaşın bilançosu 100 bini aşkın ölüm

SONRAKİ HABER

İşçi mektubu | Çalışıyoruz ama karnımızı bile doyuramıyoruz

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...