22 Kasım 2019 08:12

Yazar Fikret Başkaya beraat etti

Yazar Fikret Başkaya hakkında “terör örgütü propagandası yapmak” iddiasıyla açılan davada beraat kararı verildi. 

Fotoğraf: MA

Paylaş

Yazar Fikret Başkaya hakkında kurucusu olduğu Özgür Üniversite’nin internet sitesinde 2016 yılında yayımlanan “Asıl Terör Devlet Terörüdür” başlıklı yazısı nedeniyle açılan davanın karar duruşması Ankara 21’inci Ağır Ceza Mahkemesi’nde görüldü. 

Terör Örgüt propagandası yapmak” iddiasıyla  yargılanan Başkaya hakkında mahkeme heyeti beraat kararı verdi.

Tutuksuz yargılanan yazar Başkaya, duruşma salonunda avukatlığını üstlenen İHD Eş Genel Başkanı Öztürk Türkdoğan, Levent Kanat ve Yusuf Alataş ile birlikte hazır bulundu. Duruşmaya CHP Milletvekili Abdullatif Şener, HDP Milletvekilleri Mensur Işık, Filiz Kerestecioğlu, Kemal Bülbül ve Ömer Faruk Gergerlioğlu, yazar Temel Demirer, şair Ahmet Telli, yazar İsmail Beşikçi, akademisyen Baskın Oran, gazeteci-yazar Hüseyin Aykol, HDP Ankara İl Eş Başkanı Hüseyin Gever takip etti.

SAVCI MÜTAALASINI YENİDEN OKUDU

Kimlik tespitiyle başlayan duruşmada savcılık mütalaasını yeniden okudu. Bir önceki celse verilen savcılık mütalaası şöyle: “Toplanan delil ve yapılan yargılama neticesinde sanık Fikret Başkaya’nın özgürüniversite.org uzantılı sitede de yayımlanan yazısında devletimizin başta ülkemizin Güneydoğu Anadolu bölgesi olmak üzere son 40 yıldır PKK terör örgütüne karşı verdiği mücadeleyi devlet terör olarak nitelendirerek ve yine PKK tarafından yapılan öncü eylemleri teşvik ederek, terör örgütünün cebir şiddeti övdüğü sanığın üzerine atılı bulunan propaganda suçunu işlediği sabit olduğu, sanığın eylemine uyan 3713 sayılı TMK 7/2 ikinci cümle ve TCK 10’ununcu maddeleri gereğince cezalandırılmasına, Türk milleti, Türkiye Cumhuriyeti devleti, devletin kurum ve kuruluşlarını aşağılayıcı imalardan bulunmasından kaynaklı Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı’na suç duyurusunda bulunulması mütalaa olunur"

BAŞKAYA SAVUNMASINDA NE SÖYLEDİ?

Ardından Başkaya, karar öncesi savunmasını yaptı. Başkaya savunmasında “Sınıflı toplumlarda her zaman gerçeği söyleminin bir bedeli vardır, her zaman o bedeli ödemeye hazır olanlar vardır ki, onlara da entelektüel deniyor” dedi.

Başkaya'nın savunmasından öne çıkanlar şöyle: 

“Neo-liberal küreselleşme çağında, terör, terörist, terör örgütü, terörle mücadele retoriği, bir kötülüğü defetmekten çok, emperyalist hegemonyayı dayatmanın, oligarşik çıkarları güvence altına almanın, gerici-halk düşmanı iktidarların ömrünü uzatmanın, devletleri çökertmenin, toplumların dokusu parçalamanın, sınırlı hakları ve özgürlükleri de yok etmenin, muhalefeti etkisizleştirmenin bir aracı haline getirilmiş bulunuyor...

Paradoksal olan bir şey de, terör örgütü denileni asıl peydahlayıp, araçlaştıranların, bir de terörle mücadele şampiyonu sayılmalarıdır. Mesela, Taliban, bir ABD-Suudi Arabistan-Pakistan ortak yapımıydı. Afganistan'daki ilerici-laik rejimi çökertmek, Sovyetler Birliğini püskürtmek amacıyla peydahlandı, eğitildi-donatıldı, finanse edildi ve kullanıldı... Amaç hasıl olunca da 'terör örgütü' sayılıp lânetlendi... Başlarda ABD, Taliban'ı, genel olarak da cihatçı grupları 'özgürlük savaşçısı' sayıyordu. Özgürlük savaşçıları 'neden ve nasıl terörist' oldular.

Terörün bir tanımı var. Az çok ne olduğu belli. Fakat 'terörist' ve 'terör örgütü' için aynı şey söz konusu değil. Durum bu iki kelimeyi kullananların, araçlaştıranların niyetine göre değişiyor... Şimdilerde terörist ve terör örgütü kelimeleri, rejimin muteber saymadığı siyasi muhalifleri şeytanlaştırmanın, cezalandırmanın, etkisizleştirmenin bir aracına dönüştürülmüş durumda.

Türkiye'de 'gerçek muhalif, rejim muhalifi olmak, -düzen içi muhalif değil- terörist sayılmanın yeterli koşulu.

Birinin terör örgütü saydığını başkası özgürlük savaşçısı sayıyor. Ondan fazla Cihatçı gruptan oluşan, Türkiye tarafından eğitilen, donatılan, finanse edilen ve kullanılan, şimdilerde "Suriye Milli Ordusu” denilen Özgür Suriye Ordusu, Türkiye yönetimi için de, Suriye yönetimi için de aynı anlama mı geliyor... Bunlar 'milli kurtuluşcu mu özgürlük savaşçıları mı, yoksa teröristi mi? Ya da başka bir şey mi?

Bu dava, söz konusu yazıda 'terör örgütü propagandası' yapıldığı için açılmamıştır. Tam tersine, dava açmak için bahane yapılmıştır. Terörle Mücadele Kanunu'nun 7/2 maddesinde tarif edilen suçun oluşması için gereken eylemler; "cebir, şiddet veya tehdit içeren yöntemlerini meşru göstermek, cebir, şiddet veya tehdit içeren yöntemlerini övmek, bu yöntemlere başvurmayı teşvik edecek şekilde propaganda yapmak” olarak tanımlanmıştır... Benim yazımın hiç bir yerinde söz konusu unsurların zerresi bile bulunmamaktadır... Yazıyı okuyan ortalama biri asla öyle bir amacın mevcut olmadığını rahatlıkla teslim edecektir. Acaba sayın savcı, yazının neresinde bir örgütün eylemlerini meşru gösteren, öven veya o yöntemlere başvurmayı teşvik eden bir şeyler bulmuştur?

Bu devlet ifade özgürlüğünü, düşünce özgürlüğünü neden ve kimin için yasaklıyor? İşte, 'devlet çıkarı' deniyor. Aslında devlet çıkarı denilen, son tahlilde 'mülk sahibi sınıfların' çıkarından başka bir şey değildir.

Eğer bu ülkede, bağnaz-köşeli resmi ideoloji, toplumun kendisi hakkında düşünme yeteneğini dumura uğratmasaydı, ifade özgürlüğü olsaydı, Türkiye bu günkü durumda olmaz, derin bir yolsuzluk [corruption] sarmalına hapsolmaz, ülkenin varı- yoğu bir avuç soyguncu çetesi tarafından yağmalanmaz, talan edilmez, Suriye'de bataklığa saplanmazdı... Tabii "Yüz yıllık bir Kürt sorunu” da olmazdı.

 Eski dilde, özgür tartışmanın önemini anlatmak için, "Barika-i hakikat, müsademe-i efkârdan doğar", hakikatin ışığı, fikirlerin çarpışmasından meydana gelir” denmiştir. Şeylerin gerçeğine nüfûz etmenin yolu, tartışmadan, eleştiriden, sorgulamadan geçer. Şeyleri adıyla çağırmamak bir yalan söyleme yöntemidir...

Asıl terör devlet terörüdür' demek, ‘ateş yakar, şeker tatlıdır’ demek gibi bir 'totolojidir', malumu ilan etmektir. Devlet, şiddet kullanma tekeline sahip yegane aygıttır... Terör uygulamak için çok geniş imkânlara sahiptir. Zira, devlet, bidayette, zora, şiddete, baskıya dayanarak tesis edilmiştir ve zora, şiddete, tedhişe dayanarak da varlığını sürdürmüştür...

Entelektüelin misyonu ve varlık nedeni şeyleri açık etmek, şeylerin gerçeğine nüfuz etmektir. Ben bir yazarım, akademisyenim, Özgür Üniversite'nin de başkanıyım. Benim adımın terör, terörist, terör örgütü propagandası...gibi kelimelerle birlikte anılması size mantıklı ve inandırıcı geliyor mu?

Derin bir sosyal eşitsizlik ve skandal düzeyde adaletsizlikle malûl bu dünyada, bu sınıflı toplumlarda, her zaman gerçeği söylemenin bir bedeli vardır... Ve her zaman o bedeli ödemeye hazır olanlar da vardır ki, onlara da entelektüel deniyor."

Başkaya'nın savunmasının ardından kararını açıklayan mahkeme, Başka'nın beraat etmesine hükmetti. (Ankara/MA)

 

ÖNCEKİ HABER

Gazetecilerden tutuklu meslektaşları için çağrı: Meslektaşlarımız serbest bırakılsın

SONRAKİ HABER

Derneklere, üyelerini mülki amirlere bildirme zorunluluğu geliyor

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...