21 Kasım 2019 07:32

"Kadınların ekonomik özgürlükleri ve yaşamları ellerinden alınıyor"

KESK İzmir Kadın Meclisi’nden Semra Doğan ve SES İzmir Şube Yönetim Kurulu Üyesi Edge Başak Gürkan 25 Kasım'a çağrı yaptı.

Fotoğraf: Evrensel

Paylaş

Sevda AYDIN

İş alanında yok sayma, emeği görülmeme, mobbing, şiddet ve tacize maruz kalan kadınların sorunları var olan ekonomik krizle birlikte daha da katlanıyor. Sendikal alanda mücadele eden kadınlar, özellikle OHAL ile başlayan süreçte artan şiddete dikkati çekti. 

Kadın Emeği ve İstihdamı Girişimi’nin (KEİG) 2018 verilerine göre; 2004’te yüzde 11 olan kadın işsizlik oranı, 2017’de 14.1’e yükseldi. Erkeklerde ise bu oran yüzde 10.8’den 9.4’e geriledi. Türkiye ekonomisindeki gidişatın erkeklerden çok kadın istihdamının düşmesine neden olduğunun vurgulandığı rapora göre, işverenler "küçülme" döneminde ilk önce kadın çalışanların işine son veriyor. Kadınların genellikle düşük nitelikli ve kayıt dışı olarak çalışmak zorunda bırakıldığını ifade edilen raporda, kadın istihdamının yoğunlaştığı sektörlerin, güvencesizleşmenin de daha fazla görülen sektörler olduğunu belirtiliyor. Ayrıca rapora göre, kadınlar işyerlerinde sık sık taciz ve şiddete maruz bırakılıyor. Ancak kadınların iş yerlerinde karşılaştığı taciz ve şiddet çoğunlukla raporlanmadığı için görünmez kılınıyor. Kadına yönelik şiddet ve tacizin ortaya çıkarılmasının önündeki en büyük engellerden biri toplumsal baskı.

25 Kasım Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele Günü'ne giderken kadınların emek alanındaki yeri ve sendikaların bu noktadaki mücadelelerini Kamu Emekçileri Sendikaları Konfederasyonu (KESK) İzmir Kadın Meclisi’nden Semra Doğan ve Sağlık Emekçileri Sendikası (SES) İzmir Şube Yönetim Kurulu Üyesi Başak Edge Gürkan anlattı. 

"KADINLAR AİLELERİN YANINA DÖNMEK ZORUNDA KALDI"

KESK İzmir Kadın Meclisi’nden Semra Doğan, ekonomik şiddetin kadınların hayatını olumsuz yönde etkilediğini ifade etti. Son birkaç yılda ihraç edilen kadınların yaşadıklarını aktaran Doğan, “İhraç edilen kadınların ekonomik özgürlüğü elinden alındı. Yani ailesinden bağımsız, ekonomik özgürlüğü olan, çocuğuna bakabilen, kendini gerçekleştirebilen kadın arkadaşlarımızın, bu durumları ortadan kaldırıldı. Ekonomik özgürlükleri ellerinden alınan kadınlar çocuklarına bakmakta, geçimlerini sağlamakta zorlandığı için yaşadığı şehirlerden ayrılıp ailesinin yanına dönmek zorunda kaldı. Ekonomik krizle birlikte bu arkadaşlarımızın yaşam koşulları daha da zorlaştı" dedi.

"YAŞAMAK İSTİYORUZ ŞİARIYLA ÇIKACAĞIZ"

İktidarın muhafazakar politikalarının, kadın kazanımlarını hedef aldığını belirten Doğan, pek çok iş kolunda bunun etkilerini gözlemlediklerini ifade etti. “Birilerinin izni ve rızasıyla yaşamak istemiyoruz, biz kadınlar olarak yaşamak istiyoruz” diyen Doğan, kadına yönelik şiddetin ve kazanılmış kadın haklarına yönelik gasbetme çabalarıyla doğanın talan edilmesiyle benzer özellikler taşıdığına dikkat çekerek, “Erkeklerin kadınlar üzerinde kurduğu şiddet, tahribat doğaya yönelik tahribatlara çok benzer özellikler taşıyor. Yasal haklarımıza, uluslar arası sözleşmelere rağmen doğaya ve kadına yönelik vahşi saldırılar sürüyor. Bu anlamla da erkek, devlet, sermaye şiddetine karşı ‘Yaşamak istiyoruz şiarı’ ile yola çıktık" dedi.  

KESK’li kadınlar olarak 25 Kasım’da İzmir’de yapılacak olan gece yürüyüşüne katılacaklarını belirten Doğan, yaşanan şiddeti, İstanbul Sözleşmesi’nin fiili olarak uygulanmaması, 6284 sayılı kanunun içinin boşaltılmak istenmesine karşı taleplerini alana taşıyacaklarını dile getirdi. İzmir’de 16 Kasım’da tutuklanan muhabirimiz Ruken Demir ve Melike Aydın’ın kadına yönelik şiddeti ve hak gasplarını haberleştirdiklerini kadınların taleplerini göstermeye çalıştıklarını söyleyen Doğan, gazeteciliğin suç olmadığını belirterek, serbest bırakılmasını istedi. 

SAĞLIK ALANINDA EN ÇOK KADINLAR ÖLÜYOR

SES İzmir Şube Yönetim Kurulu Üyesi Başak Edge Gürkan, son 1 yıl içinde sağlık alanında çalışanların karşılaştıkları şiddette ve intiharlarda artış yaşandığını söyledi. Yüzde 60’ı kadın çalışan olan işkolunda şiddet olaylarından en çok etkilenenin kadınlar olduğunu belirten Gürkan, “24 ya da 32 saatlik nöbetler özellikle kadın sağlık çalışanları açısından insani değil. Çalışma ortamlarımız yeterince stresli bir de bunu üzerine gün aşırı 24 saat ya da 32 saatlik nöbetler eklenince kadınlar için durum içinden çıkılmaz bir hal alıyor” diye konuştu. 

Ekonomik krizin dayanılmaz hale geldiğinden sağlık çalışanları daha çok çalışarak ekonomik krizin yükünü azaltmaya çalıştığını söyleyen Gürkan, sözlerini şöyle sürdürdü; “Tükenmişlik sendromunun en yaygın olduğu meslekler içinde yer alan sağlık alanındaki koşulların da bunun seviyesini arttırdığını söyledi. Bu sebeple 25 Kasım’da sendika olarak öne çıkardığımız talep 'bu nöbetler bizi öldürüyor' başlığı altında gece nöbetlerinin kadın sağlık çalışanları açısından ne kadar yıpratıcı olduğunu öne çıkaracağız." Gece çalışması ve kesintili uyku düzeni ciddi bir depresyon ve tükenmişlik sebebi olduğunu vurgulayan Gürkan, az personel ile çok iş yapmaya çalışan idarelerin kesintisiz, yorucu nöbetlere insanları zorladığını dile getirdi. 

“EMİNE BULUT'UN ÇIĞLIĞI OLACAĞIZ”

Sendika olarak son dönemde artan sağlık çalışanı intiharlarının çoğunun çalışma koşullarıyla bağlantılı olduğunu gözlemlediklerini belirten Gürkan, yaşadıkları sorunları alana taşıyacaklarını ve Emine Bulut'un "ölmek istemiyorum" çığlığı olacaklarını söyledi.  (İzmir/MA)

ÖNCEKİ HABER

Diyarbakır'da 1 yılda bin 116 çocuk cinsel istismara uğradı

SONRAKİ HABER

TÜİK verilerine göre işçi ve emekçilerin yarısı baskıyla çalışıyor

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa