20 Kasım 2019 00:01

Namık... Namık*

Gecenin ayazında, mehtaplı gecelerde şiirler yazıyor… Her gün siyasi bir cinayetin işlendiği Diyarbakır’da iğne ile kuyu kazar gibi halkı örgütlüyor…

Fotoğraf: Emek Partisi

Paylaş

Veysel OTUNÇ
Yazar

2 Şubat 2000’de Diyarbakır’daydım. Hizbullah dehşetinin deşifre olduğu günlerdi. Hizbullah Namık Tarancı’yı katletmişti.

Neden?

Namık Tarancı’nın izini sürüyordum.

Namık Tarancı 1 Şubat 1955 yılında Diyarbakır Mardinkapı’da doğdu. Saraykapı Dolabanoğlu Mahallesi’nde büyüdü. 1962 yılında Süleyman Nazif İlkokuluna yazıldığında 7 yaşındaydı.

Okumayı seven zeki bir öğrenciydi. Çalışkanlığı, öğrenciliği ve hayatı boyunca sürdü. Daha ilkokulda öğretmeni onun çalışkanlığına hayran kalmıştı.

Namık, ortaokul ve liseyi Ziya Gökalp Lisesinde okudu. Atılgan korkusuz bir çocuktu. Kavgayı sevmezdi, kavgadan uzak durmaya çalışırdı. Kavga başladığında da geri durmaz, çekinmezdi.

Namık, liseye gittiği yıllarda boy attı, simsiyah, gür saçları vardı. Sempatik kumral yüzü, çekici kara gözleri parlıyordu.

Lisede politik konulara ilgi duydu. Bu dönemde DDKO’nun yargılanmasına ve tutuklanmalara tanık oldu. 1971’de ihtilalci hareketlerin ortaya çıkması ve Denizlerin idamı Namık’ı derinden etkiledi.

Namık, on yedi yaşında devrimci düşünceyle tanıştı; THKO’da, onun gençlik içerisindeki faaliyetlerine katıldı. ’71’in ihtilalci devrimcilerinden öğrendiği; cesareti, atılganlığı, fedakarlığı, dayanışmayı, boyun eğmeyen başı dik duruşu mücadelesinde somutlaştırdı. Antifaşist mücadelede öne çıkmaya, militanlaşmaya başladı.

1975’te MHP Genel Başkanı Türkeş’in Diyarbakır’a geleceğini öğrenen halk, Türkeş’i protesto etmek için sokaklara döküldü. Türkeş Diyarbakır’a giremeden geri döndü. Bu gösterilerde onlarca kişi yaralandı, yüzlercesi tutuklandı. Eylemi örgütleyenlerden biri de Namık’tı, tutuklandı.

**

1978 yılıydı.

Namık arkadaşlarıyla Amed’in sokaklarındaydı. Fis Kayası, Dicle Mahallesi, Saraykapı, Hançepek, Mardinkapı, Alipaşa, Balıkçılarbaşı, Urfakapı, Şehitlik, Benusen, Dağkapı Mahallelerini geziyorlardı. Gezmeleri boşuna değildi. Yazılama yapılacak, afişler asılacaktı.

Hevsel bahçeleri; Dicle Mahallesi’ndeki marul tarlaları, Namıkların pratik işlerini gördükleri mekanlardı.

“Hevsel Bahçeleri, lümpenlerin, esrarkeşlerin mekanıydı. Yıllar sonra, biz burayı devrimcilerin çalışma mekanı yaptık. Teorik, ideolojik çalışmamızı, geniş işçi toplantılarını, YDGD’nin birim toplantılarını bu güzelim yerde yapıyoruz. Lümpenlere yer kalmadı Diyarbakır’da!” diyordu Namık.

Namık’ın övgüyle söz ettiği yerde, Hevsel Bahçelerinde Stalin’in yüzüncü doğum yıl dönümünü kutladılar. Konuşmacı Namık’tı:

“Hevsel Bahçelerinin ismini, Kazım Güner bahçeleri olarak değiştireceğiz bir gün” diyerek şehit yoldaşını yaşatma sözünü veriyordu.

Amed’in sokakları ateşle, ölümle sınanıyordu. Kavganın ateşinde yanında, omuz omuza dövüştüğü birçok yoldaşını saldırılarda kaybetti.

**

Namık, Diyarbakır YDGD başkanıydı. Sıkıyönetim koşullarında yarı legal faaliyet yürütüyorlardı.

YDGD; Diyarbakır merkez, Yeniköy, Bismil, Türkmen, Hacıköy, Seyithasan köyü ve Hazro’da koşullara uyun örgütlenmeyi sürdürüyordu. Şarabi, Kadıköy, iki bin nüfuslu Karas gibi köylerde de etkindi.

Seyithasan köyünde yapılan toprak işgalini YDGD örgütledi.

***

Namık aranıyordu. Eve gitti, arkadaşlarıyla henüz yemek yemişti ki polis evi bastı.

“Namık evde yok, ben abisiyim” dedi Namık. Kimliklere baktılar. Namık’ın kimliği yoktu.

Namık’ı iki arkadaşıyla birlikte Çarşı Karakoluna götürdüler. Kaba dayağın ardından üçüncü gün serbest bıraktılar.

Namık, devrimci mücadelede en çok koşanlardan biriydi. O bir gün Bismil’de bir gün Ergani’de, Dersim’de, ertesi gün Diyarbakır’da YDGF’nin toplantısı için Ankara’dadır.

Diyarbakır’da, pratik eylemlerin tümünde, en önde giden Namık’tır. Namık, Hevsel Bahçelerinde, Ben û Sen Mahallesi’nde, Sur diplerinde, Dicle Mahallesi’nin marul tarlalarında halkını gözetiyor.

Gecenin ayazında, mehtaplı gecelerde şiirler yazıyor… Her gün siyasi bir cinayetin işlendiği Diyarbakır’da iğne ile kuyu kazar gibi halkı örgütlüyor. Devrimci bir kitle örgütünün başkanlığını yapıyordu.

***

Namık, Saraykapı da bir kahvehanede nisan 1980’de gözaltına alındı. Kurtoğlu işkencehanesine götürdüler. Yirmi gün işkenceli sorgulardan geçti:

“Kurtoğlu’da kanım aktı! Ölümü çok sevmişem…” dizelerini yazacaktı.

Direndi, işkencecilerin yüzüne sloganlarla haykırdı. Devrimci marşlarla çıktı tabutluklardan. Tutuklandı. 3 No’lu Askeri Cezaevine götürdüler.

***

12 Eylül faşist darbesinden bir ay öncesinde Namık cezaevinden çıktı. Darbeden yaklaşık iki hafta sonra Namık’ı evden aldılar.

Yine sorgu, yine işkence yine cezaevi… Altı yıl cezaevinde kaldı.

 Partisine ve yoldaşlarına bağlılığı, devrime ve sosyalizme inancı asla sarsılmadı.

Gerçek dergisinin yayın hayatına başlaması üzerine mart 1992’de derginin Diyarbakır temsilcisi oldu. Eşiyle birlikte İstanbul’dan Diyarbakır’a döndü.

20 Kasım 1992’de kontrgerillanın tetikçileri tarafından katledildi.

Namık, devrimci bir gazetecidir. Gerçeğin peşinden koştuğu için öldürülen gazetecidir.

Namık, devrimci hareketin Diyarbakır’daki neferidir.

Ateş hattından ayrılmayan gerçek bir savaşçıdır.

*Fırtınaydı Hazan kitabından yararlanarak yazılmıştır.

ÖNCEKİ HABER

TÜSAD: KOAH ülkemizde ciddi bir tehditken termik santrallare ek süre verilmemeli

SONRAKİ HABER

İran eylemleri: Ne oluyor, halk ne istiyor?

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...