17 Kasım 2019 00:11

Dijital şiddet de kadını vuruyor

Dijital şiddetin ne olduğunu, Türkiye ve dünyada nasıl tartışıldığını, neler yapılabileceğini İstanbul Barosu Bilişim Hukuku Komisyon Başkanı Şebnem Ahi ile konuştuk.

Fotoğraf: Pixabay

Paylaş

Gözde TÜZER
İstanbul

Cinsiyetçi söylemler hemen her yerde kendini gösteriyor. Ancak sosyal medyayla daha da görünür bir hale geldiği artık yapılan araştırmalarla da gün yüzüne çıktı. Bugün sosyal medyada dijital şiddete maruz kalmayan kadın neredeyse yok gibi… Hatta bu durumun cinsel şiddete kadar gittiği, öyle ki intikam pornosu nedeniyle kadınların intihara kadar sürüklendiği de yine raporlarla ortaya konuluyor.

Türkiye’de ilk kez kasım ayı başında Toplumsal Bilgi ve İletişim Derneğinin (TBİD), Avrupa Birliği’nin "Sivil Düşün" programı kapsamında düzenlediği "Cinsiyetçi Dijital Şiddetle Mücadele Çalıştayı" kadınların dijital şiddete nasıl maruz kaldıklarını, neler yapabileceklerini ve hukuki durumu ortaya koymuştu.

Biz de dijital şiddetin ne olduğunu, Türkiye ve dünyada nasıl tartışıldığını, neler yapılabileceğini İstanbul Barosu Bilişim Hukuku Komisyon Başkanı Şebnem Ahi ile konuştuk.

Ahi; dijital şiddeti kişilerin yakın tehlike, psikolojik, ekonomik, maddi ve manevi açıdan endişe ve baskı altında hissetmesine sebebiyet veren; söylem ve eylemleri içeren yayınların internet üzerinden, herkese açık veya özel iletişim üzerinden, birebir veya gruplar aracılığı ile yapılması olarak tanımlarken, dijital şiddete maruz kalanların en yakın savcılık veya kolluk birimine şikayette bulunması gerektiğini belirtiyor.

DİJİTAL ŞİDDET NEDİR?

"Cinsiyetçi dijital şiddet"in tanımı oldukça zor. Bununla başlayalım mı, nedir bu dijital şiddet?
Dijital şiddet, kişilerin normal hayatta yakın tehlike, psikolojik, ekonomik, maddi ve manevi açıdan endişe ve baskı altında hissetmesine sebebiyet veren; söylem ve eylemleri içeren yayınların internet üzerinden, herkese açık veya özel iletişim üzerinden, birebir veya gruplar aracılığı ile yapılması diyebiliriz. Bu ifadeler her zaman açık olmayabilir, ima edilebilir. Doğrudan bir kişiye yönelik de olmayabilir, bir gruba mensup kişileri veya bir tercihte bulunmuş kişi ve kişi gruplarını da hedef alabilir. Söylem ya da metin de olmayabilir, görsel, video, canlı yayın, haber, hatta kimi zaman bir silah emojisi ile bile mümkün.

"EYLEMLERİN İNTERNET ÜZERİNDEN İŞLENMESİ SUÇ TEŞKİL EDEBİLİR"

Türkiye’de "Kişisel Verilerin Korunması Kanunu"nun bile yıllar sonra çıktığı düşünülürse, nasıl tartışılıyor bu mesele, ne gibi düzenlemeler, tartışmalar var?
Dijital şiddet yasada tanımlanmış bir suç değil. Ancak aynı gerçek hayatta olduğu gibi bazı eylemlerin internet üzerinden işlenmesi suç teşkil edebilir ve bu durumlarda yaptırımların uygulanacağını düzenleyen farklı yasal düzenlemeler mevcut. Tabii şüphelinin bulunması, delil karartma gibi sıkıntılar da yok değil. Hakaret, tehdit, ifade özgürlüğüne müdahale, nefret söylemi, cinsel taciz, özel hayatın gizliliğini ihlal gibi hak ve hürriyetlere müdahale ya da suç şeklinde bu eylemlerle karşılaşılabilir. Kaldı ki kişisel veriler de bu tehdit içerikli eylem ve söylemlere konu edilebilir. Özü intikam alma duygusu olan bu eylemlerde genelde edinilmiş bilgi, kötü niyetle kişi aleyhine kullanılır. İntikam pornosu gibi olaylarda kimi zaman mağduru intihara dahi sürükleyen örnekler mevcut ya da bazen sadece bu bilginin ifşa edileceğine dair tehdit bile dijital şiddetin var olduğunu gösterebilir. Tartışmalar biraz da, bu eylemin failinin ifşası noktasında kilitleniyor. Çünkü bunu ifşa ederken bazen istemeden de olsa bir üçüncü kişinin de hak ihlaline sebebiyet verilebiliyor.

Dünyada bu konu ile ilgili teknoloji şirketleri ne yapıyor? Bizde site sahiplerini nasıl yükümlülükler bekler? Bu içerikler hakkında ne yapılabilir?
Dijital alanda en popüler ve global olan platformlar zaten bu konuda çeşitli politikalara sahip ve cinsel istismar, çocuğun korunması, terör, kadının korunması, siber zorbalık gibi içerikler paylaşan hesapları şikayet ettiğimizde inceleme sonrasında hızlıca önlem alınıyor. Diğer yandan bazen bu bir görsel değil de söylem içeriyor ve site yönetimine göre eleştiri olabiliyor. Ancak mağdur, bundan rahatsız olacak seviyede bir endişe hissediyorsa ve içerik eleştiri boyutunda değilse, doğrudan mahkemeye başvurarak ilgili içeriğe erişimin engellenmesini de isteyebilir. Zaten böyle bir durumda site sahipleri de ilgili kararı uygulamak durumunda.

"YARGI DAHA HIZLI İLERLEMEK ZORUNDA"

Türkiye’de özellikle sosyal medyanın gücünü maalesef yargı alanında fazlasıyla görüyoruz. Dijital şiddette de durum böyle sanırım. Yani kadınlar yetkili mercilere başvurduğunda alamadığı sonuçları sosyal medyadan ifşaladığında alabiliyorlar. Bu durumu siz nasıl değerlendiriyorsunuz?
Toplum elbet tepkisini bu tür olaylara gösterecektir. Bunda haksız hiçbir yan görmüyorum. Ancak mahkemeler tarafında sosyal medyada ses getirmiş davaların daha hızlı sonuçlandığı konusunda yanlış bir algıya kapılınmasın. Hepsi de çok yavaş işliyor diyebiliriz. Tabii yasa gereği gecikmeksizin verilmesi gereken kararlara dair olaylarda yargı tabii ki daha hızlı ilerlemek zorunda, örneğin bir uzaklaştırma kararı. Yakın bir tehlikenin varlığı, katalog suç halinde erişim engelleme kararı verilmesi gibi. Son olarak tabii ki sosyal medyada bu tür olaylara tepki gösterirken de başka bir suçun doğmamasına dikkat etmek de mühimdir.

"EN YAKIN SAVCILIK VEYA KOLLUK BİRİMİNE ŞİKAYETTE BULUNULMALI"

'Dijital şiddete en çok kadınlar maruz kalıyor’ Bu verilerle de ortaya konulmuş bir gerçek. Özellikle 18-24 yaş arası kadınlar cinsel tacize varan şiddete maruz kalabiliyor. Kadınlar dijital şiddete uğradıklarında ne yapmalı? Nasıl davranmalı, onları koruyacak bir düzenleme var mı? Yoksa bu konuda bir çalışma yapılıyor mu?
Kesinlikle en yakın savcılık veya kolluk birimine şikayette bulunulmalı. Burada mutlaka beyanların tutanaklara doğru şekilde ve eksiksiz geçirilmesi sağlanmalı. Bu başvuru aşamasında dijital şiddetin varlığını ispatlayan tüm deliller sağlanmalı ve gerekiyorsa uzaklaştırma kararı alınmalı. Bunun için şüphenin varlığı yeterlidir. Ayrıca aile danışmanlık merkezleri, vakıflar, belediyeler, kadın hak savunucusu STK’lerden rehberlik desteği alınabilir. Elbette maddi ve manevi zarar varsa tazminat davası da açılabilir.

"ÇOCUKLAR AÇISINDAN DURUM DAHA VAHİM"

Bir de çocukların durumu var. Çocukları dijital zorbalıktan nasıl korumalı? Aileler ne kadar denetlerse denetlesin, dijital dünyayı takip etmek mümkün olmuyor. Bu durumda çocukları bilinçlendirmek nasıl mümkün olabilir?
Çocuklar açısından durum daha vahim. Akıllı telefon ve bilgisayar kullanımına dair saatler ve koşullar, çocuğun yaş grubuna uygun şekilde eğitimciler, aile, rehberlikler gözetimi ve takibinde olmalı. Çünkü çevrimdışı bir oyunda şiddet içeren bir görüntü, çevrimiçi oyunda canlı sohbet sırasında işitilenler, bu şekilde bir video izlerken maruz kalınan reklam gibi pek çok birebir karşılaştıkları durum var. Diğer yandan arkadaş grupları arasındaki ifşa içerikli yazışma ve tehditler yine psikolojik sorunlara yol açabiliyor. Hem ailelerin hem çocukların bu konularda bilinçlenmesi için sosyal medya okur yazarlığı konusunda daha yaygın ve ulaşılabilir eğitimler olmalı. Neticede bir taraf mağdur olabilirken, diğer taraf da bu eylemi gerçekleştiren zorba taraf oluyor. Her ikisinin de çocuk olduğu düşünülürse, her yaş grubunun ve ailelerin gecikmeksizin bilinçlendirilmesi gerekiyor.

ÖNCEKİ HABER

Sarı yelekliler eylemlerinin birinci yılında yine sokaklarda

SONRAKİ HABER

Veli Ağbaba: Erdoğan'ın emekliler ile ilgili söyledikleri hayal ürününden ibaret

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa