11 Kasım 2019 00:21

Bir yanda TÜPRAŞ, diğer yanda varlık mücadelesi...

Turan Kara, Petrol-İş Aliağa Şubesindeki tartışmaları ve işçilerin yaklaşımını yazdı.

Fotoğraf: Evrensel

Paylaş

Turan KARA
İzmir

TÜPRAŞ’ta bundan önceki 5 sözleşmeyi enflasyon oranında zam alarak geçiren, 2007’de ise yüzde 10’luk en yüksek zam oranını gören işçiler, sonrasında hiç çift haneli rakam görmedi. Son sözleşmede istenen yüzde 50 ücret artışı, “inanılmaz bir teklif” olarak değerlendiriliyordu. Sözleşmenin sonucundaki ücret artışı (yüzde 6), teklifin yanından bile geçmezken, şimdi ise bu konu en son problem haline geldi. Zira çalışma düzenini değiştirmeye çabalayan şirket idaresinin sendika üzerinde kurduğu baskı ve sendika yönetiminin “otuz yıllık kavgayı başlatma” sözünden taviz vermesi işçileri karamsarlığa itti. Üstelik işçiler Petrol-İş Genel Merkezinin, TÜPRAŞ yönetiminin vardiya değişikliği uygulamasına karşı imzaladığı ve “Büyük iş başardık” diye lanse ettiği anlaşmayı da kazanılmış bir hak olarak görmüyor.

Aliağa Petrol-İş’ten bir grup işçi sendika yöneticilerinin “söylediği ile yaptığı birbirini tutmayan”, “sorunlarla yüzleşmeyi engelleyen” ve “patrona karşı mücadele etmenin önündeki zaaf ve zayıflıkları” olarak tarif edilebilecek tutumlarını gündeme getiriyor. Bunların başında “işyeri mücadelesinin sonuç alıcı olmaması, yetersizlikleri, işyeri idaresinin üzerlerinde baskı kurmasına engel olamaması” geliyor. Genel Merkezin değişmesi, şube yönetiminin elindeki tek koz olan “genel başkanın tutumunun geri olması” bahanesini de ortadan kaldırdı. Aliağa Şube Yönetimi sözleşme mücadelesinde olduğu gibi sendika seçimlerinde de her fırsatta ifşa ettiği “sendikal bürokrasiden” bağımsız bir tutum sergileyemedi ve bu yönetimden taraf oldu. Bu yönetim ise mücadele sorumluluğunu taşımakta zorlanıyor. Bu sözleşme sürecinde o zaman Kocaeli Şube Başkanı olan Salih Akduman’ın tartışılan birkaç sözünde de görülmüştü. Salih Akduman yapılacak her eylem, atılacak her adım için “genel başkanın imzası şartı” koyarak geri durmuştu.

"ÇÖZÜMDEN UZAKLAŞMAK YIPRATIYOR"

TÜPRAŞ’ta genel müdürlüğün dayattığı vardiya düzeni, işçilerin işini de hayatını da daha da zorlaştırdı. Sendika yönetiminin işyerinde hiçbir tepki koymadan uzun toplantılar ile yaptığı protokol sorunu çözmedi. İşçiler bu protokolü değerlendirirken “hür iradelerine vurulan zincirin” hâlâ durduğunu söylemekten geri durmuyor. Genel merkezin deyim yerindeyse “bir nebze gevşediğinden” bahsediyor. Bir işçi tepkiyle “Mazeret izni bile alamıyoruz! Baksana işe? Neymiş, temsilci gidip almak için uğraşacakmış, ileride kolaylaşacakmış” diyor.

Şube içindeki muhalefet ise teşhirci bir söylem içinde. İşçilere göre bu da mücadele umudunu körelten bir durum. “İntikamcılık ya da işte görüyorsunuz kimler kimlerle, biz demiştik, gibi söylemleri var. Ha onlara bakılırsa bir çözüm yolu öneriyorlar. Ama istedikleri tek şey şu an yönetimdekilerin istifası ve yerine kendileri geçmekmiş gibi duruyor” diyen bir işçi yönetimdekilerin de muhalefetin de “çok fazla birbirlerine düştüklerini” ve “bunun bir çözüm yolu bulmaktan uzaklaştırarak sendikayı yıprattığını” ifade ediyor.

Muhalefet ya da yönetimin mücadele için ön ayak olmaması, birbirleriyle kısır bir sürtüşmeye girmesi, var olan sorunu işçilerin “koltuk kavgası ve ballı sendikacılık maaşları ve olanakları için verilmiş kavga” olarak görmesine neden oluyor.

Bir işçi “Belki de 3-4 gün sürecek ve isteyen herkesin katılımına açık toplantı yapmalıyız, bağlayıcı kararlar almalıyız. Onu bunu bırakıp bir yol yöntem ve geniş bir gönüllü ekip seçmeliyiz. Bu öneri de yapıldı ama gereksiz bulundu” diyerek özetliyor durumu.

Herkes birbirinin arkasından, bir sonuca bağlanmayan ve açıklık taşımayan eleştiri/özeleştiri sürecini yaşıyor. Aliağa TÜPRAŞ’ta mücadele etme, dayatılanları kabul etmeme çağrısı yapılırken sendikacıların buna yanıt vermemesi çağrının istifaya yönelmesine yol açıyor.

"İŞYERLERİNDE SORUN ÇOK, SENDİKA GÖRÜNÜR DEĞİL"

Bir işçi, “İşyerlerinde sorunlar var ve sendikacıların her günü burada geçirmesi gerekirken uğradıkları yok. Şimdi herkes, idarecilerle sorununu bireysel çözmeye çalışıyor. Amirler, şeflerle didişiyoruz. Sendika biz imzalamadık, yüksek hakem diyor ama işyerindeki sorunları da çözemiyorlar. Genel Merkez TÜPRAŞ yönetimiyle imzaladığı protokolü Kocaeli Şubeyle beraber hazırlamışlar. Diğerlerini bilmem ama Aliağa’da buna iyi diyen kimseyi bulamazsınız. Bu işçilerin genel görüşü, muhalefet ya da başka bir şey diye değil. Kocaeli Şube iyi diyor, nasıl iyi diyorsa? Mazeret izni bile alamıyoruz. Neymiş, sendikacı gidip alacakmış. Sendikanın işi buna mı dönüştü şimdi?​” diyor.

Aliağa TÜPRAŞ işçileri temsilcilerden de yönetimden de sorunlara karşı bir dik duruş görmemeyi kabul edemiyor. “Çağrı yapıyoruz, üye toplantısı yapalım, sorunları tartışıp bir yol haritası çıkaralım, diyerek. En son 1 ay önce yapıldı bir toplantı. Orada birtakım eleştiriler de yapıldı ama genel olarak istifa çağrısı yoktu, hâlâ bir şeyler başarabileceğinden umut vardı. Şimdi bu umut azalıyor. Kabahat genel merkezin özellikle de Salih Akduman’ın ise ya da kiminse gelsin çıksın işçinin karşısına, yapılması gerekenleri tartışalım, neyi neden yapamayacaklarını anlatsınlar bizlere” diyen bir işçi Petrol-İş Genel Merkez seçiminden sonra her yeri dolaşan genel yönetim kurulunun, Aliağa TÜPRAŞ’a uğramamasının en basit tabirle “ayıp” olduğunu söylüyor. “Şimdi diyorlar ki, geleceğiz. Önce üç gün kalacaklardı daha gelmeden ikiye düşürdüler. Geçenlerde de bir günlük geleceklermiş dedi arkadaşın birisi. Gelmez olsunlar ne diyelim?​” diyen bir işçi, şirket idarecileri ile karşı karşıya kaldıklarını, sorunların artarak devam ettiğini, sözleşme süreci bitmiş olsa bile mücadelenin neden kesilip atıldığını bilmek istediklerini söylüyorlar.

"MÜCADELE İŞÇİ İLE YAPILMALI MASADA PAZARLIKLA DEĞİL"

“Salih Akbulut Kocaeli’de kurmuş kendi iktidarını, saltanatını eleştiren yok, ona ses edebilen de. Bu TÜPRAŞ yönetiminin istediği bir sendikacılık sayılmaz mı? Kocaeli Başkanı demiş ki imzalanan protokolle ilgili itiraz eden yüz kişidir, gerisi kabul eder. Burası öyle değil. Süleyman Akyüz gelmeli, 3-4 gün süren katılımla hem işyerlerinde hem de sendikada toplantı yapılmalı. Bu sorunlar çözülmeli. Bu durum Petrol-iş Sendikasının da geleceğiyle ilgili, TÜPRAŞ, Star Rafineri Petrol-İş’in temel dayanağı. Çekişme, cevap verme ve savuşturma şeklinden çıkmalı” diyen bir işçi sözleşme sürecinin genel merkez seçimine kurban edildiğini ve herkesin istediğini aldıktan sonra da işyeri mücadelesini boşverdiğini söylüyor.

SOCAR-KOÇ ARASINDA SÖZ KONUSU İŞÇİLERİ YÖNETMEKSE REKABET TEFERRUAT

Koç Holdingin işçilerin kazanılmış haklarını ve yerleşik düzenlerini hedef alan tutumunun temelinde artık bölgede uluslararası pazarda kendinden büyük ve hammadde kaynaklarının sahibi bir holdingin olması da yatıyor. SOCAR Holdingin Star Rafinerisi’nde kurduğu düzen, esnek ve örgütsüz çalışma koşulları Koç’a dayanak oluyor. Koç sadece “rekabet edebilmek” ya da “ayakta durabilmek” için değil, aynı zamanda iştahı kabardığı için, düne göre daha fazla kâr elde edebilmesi, özelleştirmeden bu yana budayamadığı hakları budamak için de SOCAR’ın kendine olağanüstü hal yasalarını kullanabilmesini sağlayan “stratejik endüstri bölgesi” ile yarattığı gücü dayanak yapıyor. Bu durumu kendisi için de bir ivme yaratma aracına, gaz pedalına çeviriyor.

Burada patronların rekabetinden çok birlikte hareket etmesi öne çıkıyor. Bu konuda TÜPRAŞ sözleşmesini işveren adına ilk defa KİPLAS Sendikasının ve onun başındaki PETKİM Genel Müdür Yardımcısı Levent Kocagül’ün yürüttüğünü hatırlatmak yeterli. Keza TÜPRAŞ müdürlerinden Mesut İlter’in ve etrafındaki tecrübeli TÜPRAŞ işçilerinin SOCAR’a geçmesi de ihanet sayılmıyor zaten.

İşçilerin gündeminde, SOCAR Holdingin Star Rafinerisi’nde yarattığı; bireysel sözleşmeli uzmanlar, kurulum aşamasının getirdiği ağır ve uzun süreli, düzensiz vardiyalı, işin doğal şartlarına değil amirlerin talimatlarına kesin uyulması gerektiren çalışma biçimi, sendikalı sayısının yetki alacak ama işyerinde otorite kuramayacak sayıda ve nitelikte tutulması gibi konular var. Şube ise uzun zamandır üyelerine ücret, kâr, sömürü, sınıf bilinci gibi konularda eğitimler yapmıyor.

ÖNCEKİ HABER

Eşi ve kızının yüzünü naylonu eriterek yakan erkek tutuklandı

SONRAKİ HABER

Namus ve şeref sözü

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...