01 Kasım 2019 22:59

"Sadece Küçük Prens basan bir yayınevi olmayı hedeflemedik"

Uyurgezer Kitap Yayın Koordinatörü Sedat Barkın, İsmail Afacan'ın sorularını yanıtladı.

Uyurgezer Kitap Yayın Koordinatörü Sedat Barkın

Paylaş

İsmail AFACAN
İstanbul

Uyurgezer Kitap çocuk yayıncılığına başlayalı bir yıl oldu. Küçük Prens basmayan bir yayınevi olmayı hedefleyerek yola çıkan Uyurgezer Kitap, bir yılda İspanyol ve Yeni Zelanda edebiyatından birçok eseri Türkçeye kazandırdı.

Uyurgezer Kitap Yayın Koordinatörü Sedat Barkın’la, geride bıraktıkları bir yılı ve yayıncılık anlayışlarını konuştuk. Barkın, çok satar ve didaktik içerikli çocuk yayıncılığına uzak durduklarını dile getirdi.

Uyurgezer Kitap, çocuk yayıncılığına adım atalı bir yıl oldu. Çocuk kitapları yayımlama fikri nasıl ortaya çıktı? Yayınevinin hikayesini anlatabilir misiniz biraz?

Yolda katılanlar bir yana Uyurgezer Kitabın kurucu ekibi olarak hayatımızın merkezinde hep kitaplar vardı. İçimizde yayıncılık tecrübesi olan arkadaşların bulunması sayesinde sohbetler bir biçimde, “Biz niye sevdiğimiz şeyi mesleğimiz kılmıyoruz,” noktasına gelir, fakat orada kalırdı. Nihayet bizim adım atmakta tereddüt ettiğimizi gören ekonomik gelişmeler, “hoş” bir tesadüfle hepimizi aynı dönem işsizlik sorunuyla karşı karşıya bıraktı. Aklımızda olanı hayata geçirmeye karar verdik biz de. Çok fazla seçeneğimiz yoktu doğrusu.

İlk kitabımız 2018’in kasımında yayımlandı. Hazırlık süreci bir yıla yakın sürdü. Bu çok heyecanlı ama aynı zamanda belirsizliklerle dolu bir süreçti. Çevremizden yüreklendirici sözler yerine böyle bir dönemde bu işe girmenin akıl kârı olmadığına dair uzun söylevler dinlemek zorunda kaldık. Doğru karar verip vermediğimizi zaman gösterecek elbette. Öte yandan bir yılın sonunda heyecanımız ilk günkü kadar taze. Bir Uyurgezer’in adımlarıyla çıktık yola, temkinli ve ağır ama sabahı sağ salim göreceğimize inanıyoruz.

Çocuk kitapları basan birçok yayınevi var. Yeni bir yayınevi olarak diğer yayınevlerinden farklılıklarınız nelerdir?

Türkiye’de çocuk edebiyatının gelişimi dünyayla karşılaştırdığımız zaman görece çok yeni. Sizin de belirttiğiniz gibi son yıllarda bu alan hareketlenmeye, yeni yayınevleri kurulmaya ya da köklü yayınevleri buraya yatırım yapmaya başladı. Böyle bir iklimde farkını ortaya koymak bizim gibi yeni bir yayınevi için kolay değil. Kendimize çizdiğimiz bir rota var ve o minvalde ilerlemek istiyoruz. Çocuk edebiyatında öne çıkan iki tarz var aslında. Öğretmen ve veli beklentisi odaklı, değerler eğitimi dolayımında, öğretmeyi öne çıkartan didaktik ama edebiliği tartışılır bir anlayış çok yaygın. Bunun tam karşısındaysa içi boş ama eğlenceli çoksatarlar çocuklara alternatif olarak sunuluyor. Biz yola çıkarken bu iki anlayışın dışında duran ve Küçük Prens basmayan (Evet biz de seviyoruz ama yeni bir küçük prens edisyonuna kimsenin ihtiyacı yok) bir yayınevi olmayı hedefledik. Çocuk okur metni sevsin, okumayı sevsin, metin edebi bir derinlik barındırsın. Bir mesajı varsa da çocuk onu bir biçimde süzer alır zaten, gözüne gözüne sokmanın bir alemi yok. Örneğin en son yayımladığımız Büyükannenin İnterneti Bozduğu Gün! tam da anlatmak istediğimize denk düşüyor. Teknoloji bağımlılığını eleştirip yüz yüze iletişimin önemine vurgu yaparken ne eğlencesinden ne de edebiliğinden taviz veriyor metin.

Alman, İspanyol ve Yeni Zelanda gibi ülkelerin çocuk edebiyatından çeviri eserleriniz var? Özellikle yabancı yazarların eserlerine öncelik vermenizin nedenleri nelerdir?

Bu bizim çok da tercih ettiğimiz bir şey değil. Türkiyeli bir yazarın hikayesini yayımlamak, buradan ve buralı bir bakışla okurun karşısına çıkmak bizim de çok arzuladığımız bir şey. Ancak son bir yıl zarfında incelediğimiz onlarca yerli dosya içinde yayınevi politikamıza uygun, gönül rahatlığıyla “işte bu” diyeceğimiz bir metinle karşılaşmadık. Bazı dosyalarda öğreten bir adamın söylevi çıktı karşımıza, bazılarında ise ışıldamayan, özgünlükten nasiplenmemiş bir dil göze çarpıyordu. Sınavın Böylesi kitabımızın yazarı Jordi Sierra i Fabra ile yaptığımız röportajda ufuk açıcı bir şey söylemişti: “Çocuklara yazmak, ortalamanın altını değil üstünü hedeflemektedir.” Bizim karşımıza çıkan dosyalarda genel olarak bunun tersi bir anlayış hakimdi maalesef. Öğretmeyi hedeflerken ya da salt eğlence öne çıkartılırken “çocuğa” anlatıyorum kaygısı daima metnin önüne geçiyor, seviye buna göre belirleniyordu. Ama elbette bir yerde kendi dilimizde de iyi metinler üretildiğini biliyor, tesadüf edeceğimiz günü heyecanla bekliyoruz.

Önümüzdeki dönemde yayına hazırladığınız çalışmalar var mı, varsa nelerdir?

Çok yakında Sınavın Böylesi’ne kardeş geliyor; Deneyin Böylesi. Okurlarımız Jordi Sierra i Fabra’nın matematikle macerayı harmanlayan bu kitabını çok sevmişti. Şimdi hikayeye fen bilgisi öğretmeni de katılıyor ve macera kaldığı yerden devam ediyor.

Ve nihayet ilk yerli kitabımızı yeni yılın ilk günlerinde okurla buluşturmayı planlıyoruz. Sıcak ilişkilerin hakim olduğu bir mahallede, gündelik hayattan karakterle yüklü dört kitaplık bir dizi olacak. Metinler son halini aldı, karakterler çizerin kaleminde canlanmaya başladı. Gerisi okurlarımıza sürpriz olsun.

"EĞİTİMCİ DOSTLARIMIZDAN ÖNERİ VE YARDIM ALIYORUZ"

Yayımlamak istediğiniz çocuk kitaplarında nelere dikkat ediyorsunuz, önceliklerinizi öğrenebilir miyiz?

Gündelik mesaimizin önemli bir bölümü yeni kitapları incelemekle geçiyor. Her gün farklı ajanslardan birçok kitap önerisi geliyor. Bunun yanı sıra biz güvendiğimiz mecralar üzerinden belli bir tarama yapıyoruz. Bu incelemeler sonucu öne çıkan kitapları dosya okuması yapan arkadaşlara yönlendiriyoruz. İlk yorumlar olumlu olursa bu sefer, ikinci üçüncü okumalar devreye giriyor ve süreç bu şekilde ilerliyor. Önceliğimiz elbette metnin edebi niteliği. Özgünlük barındırması, yazarın-çizerin söyleyecek yeni bir sözünün olması. Çocuğa okumanın tadına vardıracak, kitabın değerini hissettirecek bir dil evreni olmalı metnin. Ayrıca görselin ağır bastığı kitaplarda çizim kalitesi de karar vermemizde temel etken olabiliyor. Bayan Tilkinin Sınıfı dizimiz, içeriğinden önce çizimleriyle gönlümüzü çalmıştı ve muhtemelen o çizimler olmasa yayımlamakta bu kadar hevesli olmayabilirdik. Yine metin seçerken çocuk edebiyatına hakim olduğunu bildiğimiz, edebi zevklerine kefil olduğumuz eğitimci dostlarımızdan da öneri ve yardım alıyoruz. Bizim ıskaladığımız, çocukta olumsuz davranışları körükleyecek, ayrımcı, ötekileştirici, gerici toplumsal rolleri ve söylemleri destekleyen, yeniden üreten bir eserle okurun karşısına çıkmamak açısından bu yöntemin faydalı olduğunu düşünüyoruz. 

Bunların dışında; çocukların hayal güçlerini sınırsızca kullanmalarına ön ayak olacak, dünyalarına yeni renkler katacak, okuduktan sonra “Sırada ne var” diye sordurtan kitaplar yayımlamak en temel önceliğimiz sanırım.

ÖNCEKİ HABER

DİSK’ten bildiri dağıtımı: Ücretlerimiz artsın vergi yükümüz azalsın

SONRAKİ HABER

Suruç davasında Davutoğlu’nun dinlenmesi talebi reddedildi

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...