17 Ekim 2019 10:42

Rap müzisyenleri Dipnot, Enes İshak ve Onur Yeğin: Anlatılan senin hikayen!

Rap müzisyenleri Dipnot, Enes İshak ve Onur Yeğin ile mevcut rap kültürü, protest rap tartışmaları ve Zeigarnik albümü üzerine konuştuk.

(Soldan sağa) Dipnot, Onur Yeğin ve Enes İshak.

Paylaş

Ender Şiar ARGIN
İstanbul

İstanbul’un en acayip semtlerinden birindeyiz; sevenlerinin ve nefret edenlerinin arasındaki tartışmanın hiç bitmediği, toplumsal eşitsizliklerin Ataköy geçidiyle en açık haliyle görüldüğü nadir semtlerden birinde, Şirinevler’deyiz. Protest Rap’in önemli isimlerinden Dipnot, Enes İshak ve Onur Yeğin üçlüsüyle birlikteyiz. Dipnot (Serhat) ve Enes İshak uzun yıllardır sözlü rap müzik yapan MC’ler, Onur Yeğin ise parçaların altyapılarını hazırlayan, işin mutfağındaki prodüktör.

Dipnot, Enes İshak ve Onur Yeğin üçlüsü mevcut rap dünyası içerisinde mütevazı bir pozisyona sahip, ancak rap kültürünün “başka” yönünde ısrar etmeye, toplumsal sorunları, politik atmosferi, ülkenin ve dünyanın gidişatını vs. görmezden gelmeyen, çok daha tutarlı bir rap kültürünün parçası durumundalar. Protest rap deyince sınırları epey genişletmiş oluyoruz, aslında Rap’in “politik” tarafında ısrar eden isimler desek yanlış olmaz.

Son dönemde rap müzik, kimi kırılmaları ve gelişmeleriyle hayatımızın önemli bir gündemi haline gelmiş durumda. Biz de bu üç müzisyenle mevcut rap kültüründen Protest Rap’in sorunlarına, “Saygı Duruşu” parçasından son albümleri “Zeigarnik”e birçok meseleyi masaya yatırdık; mevzuyu, icra edenlerinden dinleyelim dedik.

POPÜLER TÜRKÇE RAP PARÇALARIN BİR MESAJI YOK

Rap müzikte büyük bir “yükseliş” var. Bunu bekliyor muydunuz ve bu yükselişi neye bağlıyorsunuz?

Kronolojik olarak farklı müzik türlerinin ülkede popüler olduğu dönemler var. Şu an rap müzik popüler ancak bunun ne kadar uzun süreceği belli değil; bir anda değişebilir mevcut müzik piyasası. Şu an rap icracılarının elinde önemli bir fırsat var, ibre bizden yana döndü ancak bunu şimdiye kadar çok iyi kullanamadılar, özellikle popüler isimler. Politik, teknik, kültürel bütün yönleri açısından iyi değerlendirilmedi bu süreç.

Türkçe Rap’in yükselmesinde ana faktör ana akımlaşmasından ziyade müziğin içinin boşaltılması bizce. Popüler olan parçaların çoğunda herhangi bir mesaj vs. göremiyoruz, genelde “anlam” açısından içi daha boş parçalar popüler oluyor. Dizilerin de bu popülerleşme dalgasında büyük payı var.

İDEOLOJİK OLARAK HEDEF ŞAŞIRTICI ŞARKILAR

Şu tarafını da konuşabiliriz: Bu popülerleşmenin bir yanı olarak sokağı, varoşları anlatan içerikler de görünür olmaya başladı. Bunların içinde de ayakları çok yere basmasa da toplumsal eşitsizliklerin, adaletsizliğin, gelecek kaygısının vurgusu var. Bu durumu nereye koyarız?

Toplumsal eşitsizliklerin vurgusu konusunda pek emin değilim. Meseleye çok tutarlı yaklaşılmıyor. Bu yerellik meselesiyle de bağlantılı; sonuçta yaşadığımız problemlerin sebebi, doğduğumuz mahalleler, varoşlar değil, mevcut ekonomik düzen. “Doğduğun mahallenin böyle olmasının sebebi ne?” bizce altı boş kalan nokta burası. Bu durum bir yandan da ideolojik olarak hedef şaşırtıcı bir işlev de görüyor bir nevi.

Bunun sebebi ne peki? Mevcut siyasal atmosfer, dünyanın gidişatı vs. ne kadar etkili?

Çok homojen bir durum yok ne yazık ki. Tek adam rejiminin, ülkenin gidişatının etkisi ve sonucu da var tabii ki ancak mevcut Türkçe rap içeriklerinde her türlü yozlaşmanın unsurları da var. Uyuşturucu, kadın bedeninin metalaştırılması vs. Ancak mesele politik atmosferin vurgusuna gelince daha tutarsız, hedefsiz bir durum ortaya çıkıyor maalesef.

Bir yönden de şuna bağlıyorum ben; 80 darbesi politik olarak ülkenin gidişatı şekillendirirken bir yandan kültürel bir kırılma da yaşattı. Sinema, dergicilik, müzik vb. sanata da yansıyor bu kültürel kırılma. Arabesk müzik, sinemada pornografik unsurların öne çıkması… Türkiye’de de rap müzik yapan müzisyenler bu dönemde doğdu ve bu kültürel kırılmadan nasibini aldı. Politikleşenler de bu kırılmanın sonucu olarak politikleşiyor; haliyle tutarsız bir politik tavrın ortaya çıkması biraz da normal bir durum. ​

“SAVRULMAMAYA ÇALIŞIYORUZ”

Peki sizin pozisyonunuz?

Bizim konumumuz açısından “yeraltı” ya da “oldschool” tarifi yeterli bizce. Teknik olarak gelişebilir müziğimiz ancak içerik olarak burada ısrar ediyoruz. Çok görünür, popüler olmadığımız bir gerçek, tabii bunu sorarken “tık” sayısını kastetmediğini de biliyoruz. Bizim kendimizi ayırdığımız nokta şu ki; bir kurmaca üzerinden hareket etmiyoruz, hayatın her alanında mücadelesini verdiğimiz, yaşadığımız şeyler müziğimize yansıyor. Mesela Dipnot açısından politikleştiği zamandan sonra müziğinin de politikleştiğini, müziğinin Gezi’den önce ve sonra olarak ikiye ayrıldığını görebiliyoruz. Elbette savrulmamaya da dikkat ediyoruz. Daha görünür olmamız için basınç da oluşuyor bir yandan çünkü. 90’larda Islamic Force’un, Fuat Ergin’in durduğu yerde durmaya, konumlanmaya çalışıyoruz.

Protest rap meselesine gelelim. Rap müziğin popülerleşmesinin müziğin özüne ve hikâyesine zarar verdiğine, içinin boşaldığına dair bir itiraz var. Ancak bir tarafta da Türkçe Rap’in eleştirel tavrının her zaman korunduğuna ve korunacağına dair bir karşı çıkış da var. Siz bu tartışmanın hangi tarafındasınız?

İki taraf açısından da belli doğrulardan bahsedebiliriz. Eskiden rap yapan ya da şu an yeni rap yapmaya başlayanlar bir şeyi keşfetti; insanları eğlendirecek ya da günlük yaşamın sıkıntılarını unutturacak işler tutuyor. İlk başladığı zaman elbette politik olarak ortaya çıkması bir gerçek ancak her zaman eleştirel ya da her zaman lümpen ilerledi diyemeyiz; hiçbir zaman böyle homojen ilerlemedi çünkü.

Protest rapi doğru tanımlamak gerekiyor bir yandan. Herhangi bir şeye karşı yapılan müzik mi yoksa özünde bir sistem eleştirisi mi? Çünkü her şeye karşı olabilirsin ve bu protest bir duruş olarak anlaşılabilir. Ancak burada hedeflerin önemi var. Karşısına bu düzeni, kapitalizmi almayan herkes kafasını kuma gömüyor bizce. Öbür türlü çok “politik” bir şeyden bahsedemiyoruz. İnsanlar banka borcundan kendini yakacak duruma geliyor. Aynı ülkede yaşıyorsun; bunu anlatmayacaksın da ne anlatacaksın? Bu coğrafyanın rapçilerinin bunu anlatmamak gibi bir lüksü yok bizce.

RAP TOPLUM İÇİN

“Bizde hip-hop hiciv” diyorsunuz Saygı Duruşu’nda? Aslında hip-hop’ın sizin için ne ifade ettiğini açıklayan bir cümle. Tek cümleyle hip-hop size ne söyler?

Enes: Hip-hop benim için kendimi en özgürce ifade edebildiğim alan.

Onur: Benim için hip-hop yaşamımın merkezinde ve bütün kültürel yönleriyle de kendimi en iyi ifade ettiğim biçim.

Dipnot: Bende hip-hop bir arındırma işi gibi. Kendim için bir şeyler yapmaktan ziyade toplumsal bir amacın ifadesi. Bulunduğum coğrafyada insanları bir tık bile ileri ittirebiliyorsam ne mutlu bana.

Saygı Duruşu parçasındaki “kalkmayacağız bu banktan” sloganı peki? Ayrıca mahalle, getto ve yerellik vurgusu protest rap açısından neyi ifade ediyor? Küreselleşen dünyaya karşı bir “yerellik” övgüsü mü yoksa?

Bank metaforu politik olarak durduğumuz yerin ve yaptığımız müziğin pozisyonunu ifade ediyor, biz bir adım geri gitmeyiz, o banktan da kalkmayız. 

Yukarıda da söyledik yerellik özgüsü ve vurgusu çok iyi bir şey değil aslında. Ya mahallende takılı kalacaksın, sorunu mahalle olarak göreceksin, orada çürüyüp gideceksin ya da bir şeyleri değiştirmeye oradan başlayacaksın. Elbette yaşamın gerçeklerini, doğrularını kendi mahallemizde görüyoruz ancak biz mahallede takılı kalmaktan ziyade gökdelenlerin arasından seslenmeyi, bağırmayı tercih ediyoruz.

Çağrı Sinci’nin Bebek parçasının son cümlesini analım;

“Ya okuyacaksın hakkın için en asil biçimde
Devrim, şehre senin gri mahallenden doğacak”

YARIM KALMIŞ ŞEYLER…

Üçünüzün ortak albümü Zeigarnik’ten bahsedelim. Zeigarnik Etkisi’ne bir gönderme var sanırım. Yarım kalmış etkinliklerin, olayların aklımızda hiç olmayanlara göre daha bariz yer ettiğini söyleyen psikolojik bir terim bu. Nedir albümün “motivasyonu” ve “yarım kalmış” şeyler? 68’e, Gezi’ye ya da Sovyet deneyimine bir gönderme olarak algılayabilir miyiz?

Sözlerde var elbette bahsettiğin yarım kalmışlıklar, Gezi’ye, Sovyetlere göndermeler. Ancak albümün yarım kalması, uzun uğraşlar sonucunda çıkması vs. ile alakalı, esasında teknik tarafta Zeigarnik göndermesi.

Bir taraftan daha duygusal yönleri de var albümün ve sözlerin genel olarak; ancak bu duygusallığın da mevcut düzenden çok ayrı ele alınamayacağı taraftarıyız bir yandan da.

Zeigarnik’e göre aslında yarım kalan şeyler akılda daha kalıcı yer edinir. Ancak ülkemizde yarım kalmış, tamamlanmamış şeyler daha çabuk unutuluyor.

Bir nevi tersten bir anlatım yani?

Öyle de denilebilir.

“SAYGI DURUŞU BİTMEYEN BİR KAVGA İÇİN”

Saygı Duruşu’nda müziğin ve Rap’in sizdeki ifadesinin yanında bariz bir polemik dili var. Eğlence endüstrisine, bunun parçası olan müzisyenlere, mevcut sorunlara “cılız” bir sosyal medya tepkisini yeterli görenlere, gündelik yaşamın açmazlarının içinde kendi kuruntusunda ve kontrolünde bir yaşam süreceğine inanan ütopyacılara vs. Aslında mevcut ideolojik ve politik hegemonyanın etkisindeki birçok kesimle polemik var. Bir “ayağa kalk” çağrısı mı bu parça? Marx’tan bir alıntıyla da “anlatılan senin hikâyen” diyorsunuz. 

Baştan beri konuştuğumuz mevzu, politik alanda da Türkçe Rap’in içinde de eleştirdiğimiz bazı şeyler var. Biz de müziği bir şeyleri değiştirmek üzere bir araç olarak kullanıyoruz, kullanmaya çalışıyoruz. Yaptığımızı çağrının da bağlayıcılık açısından bir kıymeti var; birçok şeyi anlattıktan sonra sonunda da bir yere bağlamak zorundayız. Şarkıyı tek cümleyle özetliyoruz başında aslında “saygı duruşu bitmeyen bir kavga için.” Bu kavga bizim için hep sürecek.

Son olarak Genç Hayat okurlarına bir cümleyle seslenseniz bu cümle ne olurdu?

Gün gelir yan yanaysak gerek yok telaşa... :)

ÖNCEKİ HABER

"Çaykur işçileriyle birlikte mücadele edeceğiz ve birlikte kazanacağız"

SONRAKİ HABER

Ankara'da demokrasi mitingine çağrı: Bu suça ortak olmayacağız

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...