14 Ekim 2019 00:25

"Savaş politikalarının bir kazananı vardır ama bu kesinlikle biz işçiler değiliz"

Bir grup petro-kimya işçisi ile Ford işçileri süren "Barış Pınarı" operasyonuna dair yazdı: "Bu ortam bahane edilerek bizim mevcut taleplerimizden, haklarımızdan asla taviz verilmemelidir."

Fotoğraf:pixabay

Paylaş

Bir grup petro-kimya işçisi
Gebze

Merhaba,

Yakın zamanda IMF’nin Türkiye ziyareti sonrası, “O mu davet etti bu mu davet etti”nin gölgesinde kalan bir perdelemeden sonra bir program açıklandı.

Açıklanan YEP’in (Yeni Ekonomi Programı) içeriğine bakıldığında tamamının işçilere, yani emeğinden başka satacak bir şeyi olmayanlara karşı bir program olduğunu görüyoruz. Bu programın asıl hedefi nedir? İşçilerin ve sendikalarının öteden beri bedel ödeyerek elde ettikleri kazanımları ortadan kaldırma ve uzun vadede bizleri patronlara mecbur ve mahkum bırakma!

Tıpkı IMF gibi hükümet de vergiyi, tabanın ödenmesini istiyor. Emeklilik hakkımızı özel şirketlere devretmenin adımı olarak BES (bireysel emeklilik sistemi) gibi yeni bir zorunlu fonun kurulmasını istiyorlar. Var olan SGK’nin birçok sağlık giderimizi karşılamadığı için yeni bir fon TSS (tamamlayıcı sağlık sistemi) adı ile kaynak yaratmayı hayal ediyorlar.

Artık bundan sonra gerçekleştirmek istedikleri ise, “enflasyon üzerinden zam değil, hedeflenen enflasyon üzerinden ücretlere zam” yapılmasıdır. Resmen herkesin gözünün içine baka baka utanmadan sıkılmadan açıkladılar ve kıdem tazminatının da fon sistemine aktarılmasını için çabaları devam ediyor. Sendikalardan da her ne hikmetse hiç ses çıkmıyor, çıkmadı.

İşçilere yönelik bu kadar saldırı gerçekleşirken çok büyük bir yaygara koparılarak başka bir ülkenin topraklarına da girme emri verildi. Açıklanan sömürü yağma programını gölgelemek için de kullanılan bir savaşla karşı karşıyayız. Bazı sendikalar ise bu savaşın faturasının işçilere nasıl kesileceğinin hesabını yapmadan, savaşa alkış çalıyorlar. Ve işçileri de savaşın bir parçası olmaya zorluyorlar.

Bu savaştan sonra burada bir bedel olduğunu ve bu bedelin en çokta biz işçilere ve ülke halklarına vuracağını hepimiz biliyoruz. Ölüm, sakatlanma, yoksulluk ve yolsuzlukların artması, yeni vergiler gibi bir sonucu da bu sendikacılar bilerek bu propagandanın parçası haline geliyorlar. Çok zor koşullarda okumalarına rağmen, mesleğinde iş bulamadığı için savaş bölgesine asker olarak gitmekten başka seçeneği olmayanlar da işçi ve emekçilerin çocukları! Bu savaşın, halka yeni zamlar yeni dolaylı veya doğrudan yansıtılacak vergilendirmeler ile döneceğini, savaşın patronlar için ise kazanımla sonuçlanacağını çok iyi biliyoruz.

Savaşın ve savaş politikalarının bir kazananı vardır ama bu kesinlikle biz işçiler değiliz. Patronlar ve onların hükümetidir. Bizler biliyoruz ki hükümet ve patronlar bütün pisliklerini savaşla ortadan kaldırmak istiyor. Peki, bunca şey açık bir biçimde ortadayken bu sendikacılar bunları bile bile neye, kime yaranmaya çalışıyor dersiniz?


SAVAŞ VAR DİYEREK TAVİZ İSTEYECEKLER, KANMAYALIM

Bir Ford Otosan işçisi
Kocaeli

Savaş dünyanın neresinde olursa olsun hiçbir zaman barış getirmemiştir. Yakın çevremizde yıllardır devam ediyor ve masum analar, çocuklar kısaca insanlar yaşamlarını kaybediyor. Savaş çığırtkanlığı yapanlar tamamen bu işten çıkarı olan silah satan tüccarlardan başkaları değildir. Göçler, ölümler yıkımların hesabını tutmazlar.

Bugün yapılan operasyonun amacınınsa tamamen gündem değiştirme, insanları mevcut durumlarının dışında düşünmeye itmektir diye düşünüyorum. Ekonomi kötü, zamlar rekor kırıyor, yalanlara insanlar inanmıyor eskisi kadar bu nedenle tüm bu olumsuz tepkileri ancak ‘vatan, millet’ şiarıyla, bizim olmayan başka topraklarda savaşa girerek toplumun tüm dikkatini o yöne çekmekle mevcut sorunlar öteleniyor. Hükümetin temel hedefi bu yönde. Yanlış politikalar ve çıkan fatura bedeli kendi toplumuna dönüyor.

Bu Suriye'den göç olayında da böyle oldu. Bundan sonrada böyle olacak. Çünkü bu savaşta kan, ölüm, gözyaşı olacak. Yine sayılarla tarif edilemeyen acılar olacak. Tüm bunlar olurken görmezden mi geleceğiz? Susacak mıyız? Yalanlarla gerçekleri iyi görmek gerekiyor. Tarafsızca bakmak gerekiyor. Madem bu savaşa verecek kadar çok paramız var ise neden durmadan zam üstüne zamlar geliyor? Neden ekonomimiz durmadan kötüye gidiyor? Neden boşanmalar oluyor, cinayetler işleniyor? Neden her şeyi ithalatla dışardan alıyoruz? Üretim yok, sürekli tüketen bir topluma dönüştürüldük.

Farkındaysanız ne zaman ekonomik sorunlar oluşsa hep ya savaşa giriyoruz ya da farklı bir dış politika sorunlarıyla karşılaşıyoruz ve gündem anında değişiyor. Bu sebepleri çoğaltabiliriz. Bu nedenle bu savaş neresinden bakarsanız bakın tamamen yanlış ve hatalı. Bu vatan hepimizin. 

Fabrikalar kapatmak yerine iş alanları açın, tarıma dayalı yerleşik ürün yelpazelerini üretin. Gençlere daha kaliteli bir eğitim sistemi oluşturun. Yabancı sermaye ile işbirliğini kesin. Biraz da halkınızı dinleyin. Emeklilerin, işçilerin geçim dertlerine çözümler üretin. Bırakın bu kirli savaşı. Bu savaş yeni sorunlar demek. Bu nedenle bizim olmayan topraklardaki savaşın bir parçası olmayın. Hepimizin objektif olarak gerçekleri görmesi gerekiyor. Bunca sorunumuz varken neden halen o topraklardayız?

Aynı zamanda metal işçileri olarak toplu sözleşme sürecindeyiz. Bu savaş ortamı bahane edilerek bizim mevcut taleplerimizden, haklarımızdan asla taviz verilmemelidir. Savaşa girdik, imalat düştü, kriz var, sözleşmeyi üç yıllık yapalım diyecekler. Zam oranını düşük tutacaklar, kazanılmış haklarımızı ortadan kaldırmaya çalışacaklar. Bunun faturası biz işçilere çıkmamalıdır. Bunun için de kararlı ve sorumlu işçi bilinciyle hareket etmeliyiz. Şimdi bunu da savaş malzemesi yaparlar, onun için dikkatli ve takipte olmak zorundayız. Savaşın faturası her şeyiyle bizlere yansıtılmak istenecektir. Onun için diyoruz savaş olmasın. Bunu kullanmalarına asla izin vermemeliyiz. Ayrıştırıcı değil birleştirici olmak zorundayız.


ONCA EKONOMİK OLUMSUZLUK VARKEN BİR DE SAVAŞ...

Ford Otosan’dan bir işçi
Kocaeli

Merhaba Evrensel okurları, bizim ülkemizde her gün farklı gündemler oluşuyor. Bu seferki ise adını hiç anmak istemediğimiz savaş.

Ülkenin ekonomisi kötüye giderken hayat bizler için daha da yaşanmaz hale gelirken şimdi de savaşın bizlere zam olarak yansıyacağını biliyoruz. AKP Hükümeti ekonomik gidişatın üstünü örtmek ve seçimlerdeki oy kayıplarını gidermek için savaşı koz olarak kullanıyor. Halkı kendi çıkarları için bizim olmayan bir savaş çatısı altında birleştirmeyi hedefliyor. Bu savaş bizim savaşımız değil. Onca ekonomik açıdan olumsuzluklar varken bir de savaş.

Biz işçilerin savaşı geçim derdi, birileri kalkıp şimdi birlikte hareket etmeliyiz diyor. Şimdi biz işçilerden yine ödün beklenilecek. Sözleşmelerimiz baskı altına alınacak, savaş varken maaş konuşulur mu denilecek. Savaşlar neyi çözdü? 40 yıldır süren terörü bitirebildik mi? Ölen öldüğüyle kaldı. Ne hikmetse AKP oy kaybetmeye başlayınca milliyetçilik altında halkı birleştirmeye çalışıyor. Seçimleri kaybedince ülkede bombalar patlamadı mı? Sınırları güvence altına almak demek de nedir, sınırlar ülkelerin güvenliği için değil mi? Ayrıca tampon bölge oluşturup orada Suriyelilere evler inşa edilecekmiş, üstelik ülke ekonomik krizdeyken. Bu savaş bizim savaşımız değil. Bizler savaşların olmamasını istiyoruz. Savaşa hayır diyoruz.

ÖNCEKİ HABER

Kayseri'de 10 Ekim anması: Barışın sesini yükseltmeliyiz

SONRAKİ HABER

Gazete dağıtımcısı Kadri Bağdu'nun failleri 5 yıldır bulunamadı

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...