07 Ekim 2019 02:06

JMO: En az hasar için alt yapıyı oluşturmalıyız

JMO Yönetim Kurulu Başkanı Hüseyin Alan, "Yurttaşlar fay hattı üzerinde oturuyormuş, heyelanlı bölgede oturuyormuş, taşkın riski varmış bunlar hükümetin umrunda değil" dedi.

Fotoğraf: MA

Paylaş

Silivri açıklarında 26 Eylül’de meydana gelen ve İstanbulluların büyük korku yaşamasına sebep olan 5,8 şiddetindeki sarsıntı, unutulan deprem gerçeği ve tehlikesini yeniden hatırlattı. O günden bu güne yanıtı aranan soru ise, bugüne kadar alınmayan tedbirlerle olası İstanbul depremin etkilerinin nasıl olacağı.

Jeoloji Mühendisleri Odası (JMO) Yönetim Kurulu Başkanı Hüseyin Alan, Gölcük merkezli 17 Ağustos 1999 depreminden üzerinden geçen 20 yılda hiçbir ciddi tedbirin alınmadığını ifade etti. 

NEYE İHTİYAÇ VAR?

Olası büyük bir depreme karşı bir an önce kurumlar arası işbirliği, alt yapı ve üst yapının yeniden dizayn edilmesi ve yapı denetiminin layıkıyla yapılması gerektiğini vurgulayan Alan, “Bütünlüklü bir jeolojik çalışmanın yürütülmesi gerekiyor. Meslek örgütleri, sivil toplum kuruluşlarının bu süreçlerin içerisinde olması gerekiyor. Siz depremle ilgili çalışma, toplantı yapıyorsunuz bir tane jeoloji mühendisi çağırmıyorsunuz, bir tane ilgili akademisyen çağırmıyorsunuz. Böyle yaparak ancak kendinizi kandırırsınız” dedi.

"DEPREM ÇANTASI DEPREM ANINDA HAYAT KURTARMAZ"

Yaşanan depremden sonra en çok konuşulan konunun İstanbul Büyükşehir Belediye (İBB) Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun Türkiye Afet Müdahale Planı Toplantısı’na çağrılmaması olduğunu belirten Alan, “İkinci bir gündem maddesi deprem çantası oldu. Deprem çantası şöyle olsun, böyle olsun diyordular. Sanki deprem çantası deprem anında hayat kurtarıyormuş gibi. Üçüncü maddesi ise son derece önemli aslında. Deprem toplanma alanlarıydı. Özellikle orada insanların ihtiyaçlarının giderileceği, konaklama yerlerinin olduğu yerlerin olmasıdır. Ama gündemin tamamen buna yoğunlaşması da doğru değil” eleştirisinde bulundu.

"YAPI STOKLARININ DURUMU TARTIŞILMALI!"

Gözden kaçırılan büyük olguların söz konusu olduğunu vurgulayan Alan, tartışılması gereken asıl konunun yapı stoklarının durumu olduğunun altını çizdi. Alan, zira niteliksiz yapılaşmanın engellenmesi ve aynı mevcut yapıların sağlamlaştırılmasına ihtiyaç olduğunu kaydetti.

Alan, “Büyük Marmara depreminin üzerinden 20 yıl geçti. Bu 20 içerisinde de ağır hasarlı depremler oldu. 2011’de Van depremi oldu. Orada yaklaşık 650’ye yakın insan yaşamını yitirdi. 11 bin bina yıkıldı veya ağır ölçekli hasar gördü. 30 bine yakın konut ise, orta hasarlı veya az hasarlı olarak zarar gördü. Şimdi bu son 20 yıllık sürece baktığımız zaman İstanbul’da meydana gelen 5.8 büyüklüğündeki depremler, ki bunlar orta büyüklükte olup, çoğunlukta hasar vermeyen depremlerdir. Can kayıpları olmamakla birlikte özellikle bazı konutlarda ağır hasar meydana geldiğini gördük” ifadelerini kullandı.

"ALTYAPIYI OLUŞTURMALIYIZ"

‘İstanbul’u nasıl geliştirebiliriz?, Nasıl iyi hale getirebiliriz?, Olası bir depremde can kayıplarının önüne nasıl geçeriz?​’ sorularına cevap arayan herkesin elini taşın altına koyması gerektiğini söyleyen Alan, 20 yıldır hiçbir şey yapmayan hükümetin bunun yerine başka tartışmaların önünü bilinçli olarak açtığını kaydetti.

“Çoğunlukla depremin ne zaman olacağı, hangi fay parçasının kırılacağı, hissedileceği büyüklük gibi konuları tartışıyoruz. Bunlar bilim camiasında tartışılabilir normaldir ancak kamuoyunun bilmesi gereken şey ‘İstanbul’da deprem olacak mı?​’ sorusu olmalıdır” diyen Alan, devamında “Bizim buna vereceğimiz cevap, ‘evet olacak’ olmalı. Ne zaman olacağı konusunda bir fikrimiz yoktur. Bu deprem bugün de olabilir, yarın da ya da 10 yıl sonra da olabilir. Önemli olan o deprem meydana geldiğinde toplumsal bilinci oluşturmak ve depremi en az hasarla atlattıracak alt yapıyı oluşturmak ve bu konuları tartışıp, tartıştırmaktır” dedi.

"HÜKÜMET TEDBİR ALMADI, ALMIYOR"

Alan, yaşanan deprem sonrası İstanbul’da 29 okulun boşaltılması üzerinde de durdu. Bu depremin olacağının çok önceden bilindiğini, ancak hükümetin bu okulları boşaltıp tedbirlerini almadığını ve almamaya devam ettiğini söyleyen Alan, “5.8’lik deprem olunca mı okulları boşaltmak aklınıza geldi?​” diye sorup, basın dahil herkesin bunu sorgulaması gerektiğini kaydetti.

Marmara depreminden sonra dönemin hükümetinin ‘Biz bu depremin hasar tespitini yaptık, her şeyi inceledik, bizim yapılarımız denetlenmiyor’ diyerek Yapı Denetim Kanunu çıkarttığını ve kanunun 20 yıldır da devrede olduğunu belirten Alan, ‘Biz bunu yaparsak bütün binalarımız sağlam olur, hiçbir sorun yaşamayız’ diye yaklaşılması sonucunun ne olduğunu 2011 yılında Van’da gördüklerini belirtti.

"RANT VE TALANA ODAKLANAN BİR SİSTEM VAR"

“Tamamen rant ve talana odaklanan bir sistem var ve bu sistem şu an insanların hayatlarını hiçe sayıyor” diyen Alan, şöyle devam etti: “2011 yılında Türkiye’nin diri fay hattı haritası çıkarıldı. Onlarca yerleşim yeri bu fay hatlarının üzerinde bulunuyor. Kentsel Dönüşüm adı altında biz buralar için özverili çalışmalar yaptık mı? Hayır. Kentsel Dönüşüm için gidip boğaz kenarında rantı yüksek yapılar yapıp, orada kentsel dönüşüm’ yapıyorlar. Orada yaşayanlara vergi avantajı sağlıyorlar. Vergi indirimi, kira yardımı birçok şeyi onlara yapıyorlar. Yani bugünkü yap-sat’çı müteahhit zihniyetini koruyan bir sistem var. Yoksa normal yurttaşlar fay hattı üzerinde oturuyormuş, heyelanlı bölgede oturuyormuş, yaşadığı çevrede taşkın riski varmış bunlar hükümetin ve işlere bakan kimsenin umurunda değil.”

"MESLEKİ ŞOVEN ANLAYIŞLA BU İŞLER OLMAZ"

Keza Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığı’nın (AFAD) Türkiye’de Bina Deprem Yönetmeliği hazırlayarak İçişleri Bakanlığı’na sunduğunu hatırlatan Alan, bu yönetmeliği hazırlayan komisyonda bir tane bile jeoloji mühendisinin olmadığını kaydetti. Alan, bu yaklaşımı “İnsan utanır. Bu ülkede o kadar akademisyen var. 20 binin üzerinde jeoloji mühendisi var. Jeoloji Mühendisleri Odası var. Depremle ilgili düzenleme yapıyorsunuz, bir lütfedip bunlardan birini alalım deyin. Biz hükümeti eleştiriyoruz diye bizi almıyor olabilirler. O zaman kendi adamlarınızdan işten anlayanları alın yanınıza, o da yok. Mesleki şoven anlayışla bu işler olmaz” sözleriyle eleştirdi.

"66 MİLYAR DOLAR NEREDE?"

Alan, Marmara depreminin ardından “Özel İletişim Vergisi" adı altında yapılan geçici düzenleme üzerinde de durdu.

Bu düzenleme ile büyük vergiler toplandığını belirten Alan, “2002 yılında AKP iktidara geldi. 2003 yılında bu geçici yasanın süresi dolunca, düzenlemenin adı değiştirildi. Özel Tüketim Vergisi adına çevirdi ve bunu da oldukça geniş bir alana yaydı. İlk yapılan düzenlemede sadece iletişimden vergi alırken şimdi ise yaşam içerisinde yaptığımız her şeyden bunun vergisini alıyor. Alışverişlerden tüm harcamalarımıza yansıyor. Geçtiğimiz günlerde açıklanan rakamlar ortadadır. 66 Milyar dolar para toplanmış. Peki, bu para nereye gitti? Depreme hazır mıyız? Bunlar için mi harcandı? Hayır. Bu paranın tamamı vergi açıklarını kapatmak için kullanıldı” diye konuştu. 

Özelde İstanbul’da genelde tüm ülkede deprem ve doğal afetlerin yaşanması durumunda can kaybını önleyecek hayati tedbirlerin alınması gerektiği söyleyen Alan, okulların, evlerin, işyerlerinin daha sağlam inşa edileceği bir sistem oluşturulması gerektiğini vurguladı. Alan, “Bu ülkenin imar yasalarının bir bütün olarak ele alınması ve duyarlı bir anlayışla yeniden çalışmaların yürütülmesi gerektiğini düşünüyorum. Afetler kanunu, kentsel dönüşüm, yapı denetimi, planlamayı ayrı torbaya koyarsak, bugünkü düzensizlik hali hep karşımızda durur” uyarısında bulundu. (HABER MERKEZİ)

ÖNCEKİ HABER

Meclis'te 758 dokunulmazlık dosyası var, 526'sı HDP hakkında

SONRAKİ HABER

Marmara'da 3.1 büyüklüğünde deprem meydana geldi

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...