27 Ağustos 2019 23:51

Yazar Daryo Beskinazi ilk öykü kitabı "Melek Tokadı"nı anlattı

Özlem Ertan, öykülerinde insanın içindeki kötülüğe ayna tuttuğunu dile getiren Yazar Daryo Beskinazi ile ilk öykü kitabı Melek Tokadı'nı konuştu.

Kolaj: Evrensel

Paylaş

Özlem ERTAN

Daryo Beskinazi’nin on sekiz öyküsünden oluşan ‘Melek Tokadı’ birkaç ay önce okurlarla buluştu. Aynı zamanda koleksiyoner ve sanat galerisi sahibi olan Beskinazi, bu ilk kitabında gerçek hayatta karşılaştığımız sahici insanların öykülerini anlatıyor. Ancak hayatın içinden süzdüğü karakterlerinin öykülerini öyle büyük bir ustalıkla kurguluyor ki okur olarak sarsılıyorsunuz. Sıradan seyrinde ilerleyen hayatların bir anda nasıl tepetaklak olduğunu şaşkınlıkla izliyorsunuz. Beskinazi’nin öyküleri karanlık ve tekinsiz bir yandan da. Çünkü çoğu kez görmezden gelsek de karanlık ve kötülük etrafımızda pusuya yatmış bizi bekliyor ve bir anda hayatımızın seyrini değiştiriyor. 

Daryo Beskinazi, sadece bir kurgu ustası değil, aynı zamanda dile ve edebi anlatıma da hakim bir kalem. Öykülerinin dili üzerinde özenle durduğu çok belli. ‘Melek Tokadı’ndaki bütün öyküler ayrı bir okuma deneyimi sunuyor. Ancak elbette okur olarak benim de favorilerim var bu kitapta: ‘Arsa’, ‘Gölgesiz’, ‘Şah Damarı’ ve ‘Gerçek Şampiyon’ bende derin izler bıraktı mesela. Kitabın ilk öyküsü ‘Arsa’da, hayatı boyunca biriktirdiği parayla Boğaz sırtlarında bir arsa alan yaşlı adamın kötülükle imtihanını okuyorsunuz. ‘Gölgesiz’de çok sevdiği kocasının kaybını evinin önündeki ağacın varlığıyla doldurmaya çalışan eski bir İstanbul hanımefendisinin trajik öyküsüyle sarsılıyorsunuz. ‘Şah Damarı’nda Suriye’ye savaşmaya giden genç bir adamı neyin motive ettiğini öğreniyor, ‘Gerçek Şampiyon’da ise bir yazarın daha çok okunmak, tanınmak ve para kazanmak için neler yapabileceğine tanık oluyorsunuz.

Daryo Beskinazi ile Oğlak Yayınları’ndan çıkan kitabı ‘Melek Tokadı’ hakkında konuştuk.

Öykülerinizde insanın içindeki karanlığa ve kötülüğe odaklanıyorsunuz. Sizi insan ruhunun bu yanı üzerine eğilmeye iten nedir?

Basit, çünkü insan özünde kötüdür. Öyle doğmaz belki ama kötülüğü öğrenir, benimser ve uygular. Konforludur kötülük. Getirisi iyilikten daha kısa vadeli ve daha kesindir. Ben de iyi tanıdığım bir davranış kalıbı olması nedeniyle insani kötülüğün anatomisine odaklandım. Ayrıca yaşadığımız coğrafyada insan nasıl çiçek-böcek yazabilir ki Allah aşkına, Norveç değil ki burası?

Kurgularınız gerçekten şaşırtıcı ve sürprizlerle dolu. Yazmaya başlamadan önce öykünün tüm detaylarını planlıyor musunuz, yoksa yazarken mi oturuyor bazı şeyler?

Yazmaya başlamadan önce yanımda taşıdığım ince deftere konuya dair kısa notlar alıyorum ben de pek çok yazar gibi. Hikayede romandan farklı olarak çoklu değil de tek bir karakteri çözümlemek yeğdir, nitekim kısa, sınırlı bir anlatı alanınız vardır. O karakterin vurucu özelliklerine ve önceden belirlediğim çokluk sürprizli bir sona bağlı kalsam da akış esnasında ciddi değişiklikler yaptığım olur. Hatta sonrasında eskizlerime bakınca “Amma da saptırmışım öyküyü yahu” deyip tuhaf bulduğum çok olmuştur.

Öykülerinizde Osmanlıca kelimeleri de sıklıkla kullanıyorsunuz. Neden?

Cumhuriyet sonrası icat edilip de Türkçeye girmiş pek çok kelimeyi sahte, uydurma ve hatta meram anlatmada yetersiz buluyorum. Osmanlıca kelimeler bence halen mevcut edebi dili zenginleştirme ve az önce bahsettiğim yetersizliği giderme vasfına sahipler. Kaldı ki benim tercih ettiklerim, tamamı dilimizde bugün dahi kullanılmakta olanlardır. “Emekli” yerine “tekaüt” demem belki, ancak “ek” yerine “ilave” demeyi gayet doğal addederim.

Sırada nasıl bir kitap projesi var? Kısa öyküye devam mı? 

Aslında şu an aklımda çok şey var. Biri, ‘Melek Tokadı’ndaki gibi on sekiz kısa hikayeden farklı olarak otuz-kırk sayfalık üç ya da dört uzunca öykünün olduğu bir proje, diğeriyse novella ile roman arası uzunlukta (yüz ila yüz elli sayfa) bir yapıt. Notları, kurguları hazır, klavyeye oturmamı bekliyorlar. Oturacağım elbet. İlk kitabımın yayımlanmasının üzerinden bir yıldan fazla geçsin istiyorum ikincisi için.

"BENİM İNFİLAKIM BU SENEYE NASİP OLDU"

‘Melek Tokadı’ ilk kitabınız olmasına rağmen gerek kurgu gerekse dil açısından çok başarılı. Neden kitap yazmak için bu kadar beklediniz?

İlk kez kitap yazıyor olabilirim ancak ilk kez yazmıyorum. Uzun yılların klaveyşoruyum aslında (Artık pek kalemle yazılmıyor, malum) ama bunların kurgulanıp eli yüzü düzgün metinler, öyküler haline gelmesi kırk dokuz yaşıma denk geldi. Aktif, lakin uyur haldeki bir volkan tahayyül edin. Uyuyorsa da volkandır o neticede ve illa ki bir gün patlar. Benim infilakım da bu seneye nasip oldu.

Tam olarak ne zaman başladınız yazmaya?

Ortaokuldan beri yazıyorum. Hatta o yaşlarda biraz özenti, biraz da hava atma amaçlı aruz vezniyle şiir yazmışlığım dahi vardı. Ancak kurgu daha ileri yaşlarıma ait bir yönelim. Öyle öykü dergilerine dosya göndermişliğim, fanzin yayımlamışlığım filan da yoktur! Lise son sınıfta Salah Birsel’in elinden bizzat aldığım bir deneme ödülünü önemserim; yirmilerimde dönemin önemli mizah dergisi olan “rahmetli” HIBIR’da yayımlanmış kısa öykümü de... Ayrıca Leman dergisinde “Yiğidin hormon olduğu yer” isimli kolonumda altı ay, IAN adlı bir sanat dergisindeyse yine altı ay köşe yazmışlığım var. Gelgelelim ‘Melek Tokadı’ ilk kurgum.

 

ÖNCEKİ HABER

Putin ile görüşen Erdoğan: İdlib için Astana ruhuna uygun çalışmalıyız

SONRAKİ HABER

İşçilerden kayyumlara, kadın cinayetlerine ve doğa katliamlarına karşı eylem

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...