18 Ekim 2012 16:47

Avukatlar görevlerini özgürce yapabilsin diye…

Başbakanın “Yargıya talimatı verdik” açıklaması yaptığı koşullarda mesleklerini yapmaya çalışan avukatlar, örgütleri olan Barolarda yeni yönetimlerini belirliyor. İzmir Barosu Genel Kurulu 20-21 Ekim tarihlerinde toplanarak yeni yönetimini belirleyecek. Seçimlere beş grup katılıyor. Bunlar, İzmir Barosu yönetim

Paylaş
Emine Uyar
İzmir Barosu Genel Kurulu 20-21 Ekim tarihlerinde toplanarak yeni yönetimini belirleyecek. Seçimlere beş grup katılıyor. Bunlar, İzmir Barosu yönetiminde yer alan Çağdaş Avukatlar Grubu, Özdemir Sökmen’in başkan adayı olduğu Cumhuriyetçi Avukatlar Gurubu, Bahattin Özcan Acar’ın aday olduğu Bağımsız Savunma Gurubu, Mehmet Girgin’in başkan adayı olduğu Demokrat Avukatlar Grubu ve Arif İnönü’nün Başkan Adayı olduğu İlerici Avukatlar Gurubu. İzmir Barosu’nun 6 bin 200 üyesi var. 
Geçtiğimiz dönem Baro yönetiminde bulunan Çağdaş Avukatlar Grubu’nun yine başkan adayı olan Avukat Sema Pekdaş sorularımızı yanıtladı. 
 
Nasıl bir dönem geçirdiniz? Neden yeniden aday oldunuz?
 
Adil yargılanma hakkı ile ilgili yoğun tartışmaların yaşandığı, bu hakkın ihlal edildiği, bir gecede çıkan torba kanunlarla ülkenin yönetilmeye çalışıldığı bir dönemde genel kurulumuzu gerçekleştiriyoruz. Hukuk ve hukuk devleti adına önemli kazanımların sağlanmasına yönelik ciddi tartışmaların yapıldığı bir genel kurul olmasını diliyoruz. İzmir Barosu hukuk ihlalinin olduğu her yerde var oldu var olmaya çalıştı. Meslektaş dayanışmasını her aşamada göstermeye çalıştı. Avukatların hiçbir baskı ve tehdit altında kalmadan görev yapmasını sağlamak zorundayız. Meslek için çalışma demek hukuk devleti için çalışmak demektir. Sorumluluklarımızın bilincindeyiz. Bu göreve devam etmek için yeniden adayız. 
 
Siz geçtiğimiz dönem özel yetkili mahkemelerli ilgili çalışmalar yürüttünüz. Özel yetkili mahkemelere karşı deklarasyon yayınlayıp, miting düzenlediniz. Gelinen noktada bu mahkemeler kapatıldı, yerine başkaları açıldı. Süreçle ilgili neler söylersiniz?  
 
Türkiye’nin ciddi anlamda kanayan yarası durumundaydı özel yetkili mahkemeler ve biz de buna yönelik mücadelemizi yoğunlaştırdık. Buradaki adil yargılanma hakkını ihlal eden gelişmeleri tespit ettik, duruşmaları izledik. Belli davaları gözlemledik ve itirazlarımızı sunduk. Hopa yargılamasından tutun da Diyarbakır’daki KCK yargılamalarına, Silivri’de Balyoz ve Ergenekon davalarına, Ankara’da sendikacıların davalarına ve İzmir Büyükşehir Belediyesi davasına kadar hiç ayrım gözetmeksizin hakkı ihlal edilen, adil yargılama hakkından yoksun kalan herkesin yanında yer aldık. Haziran ayında yine bir gece yarısı önergesi ile özel yetkili mahkemeler kapatıldı ama garabet bir biçimde. Tepkiler üzerine kapatmak zorunda kaldılar. Türkiye olağanüstü yargıdan bir türlü vazgeçemiyor. Bu sefer “Bölge Ağır Ceza Mahkemeleri” adıyla “terör mahkemeleri” kuruldu. Şimdi bu mahkemelerin uygulamaları, mağduriyetleri başlamadan bu konuya dikkat çekmek istiyoruz. Adli yılın başındaki ilk çalışmamızı bu konuda gerçekleştirdik ve önümüzdeki dönem yoğunluklu olarak üzerinde duracağız.  
 
Kadına yönelik şiddet ve çevreye dair önemli çalışmalar yürütüyorsunuz. Seçilirseniz önümüzdeki dönem neler yapmayı planlıyorsunuz?
 
İzmir Barosu Kadın Komisyonunun, İzmir Adliyesinin içinde oluşturduğu Kadın Danışma Merkezi, şiddet mağduru kadınlara hukuki yardım veriyor. Hak arama mücadelelerinde yalnız olmadıklarını söylüyoruz onlara. Hem mağdur çocuklar, hem suça sürüklenen çocuklar var. Özel ilgi gösterilmesi gereken bu çocuklara yönelik olarak da özel bir çalışma yürütüyoruz. 
Değiştirilmek istenen Büyükşehir Belediyesi Yasa’sı ve Kentsel Dönüşüm Yasaları ciddi anlamda kent ve çevre sorunlarını da gündemimize getirecek. Bu konuda meslektaşlarımızla çevre bilincinin gelişmesini ve çevrenin korunmasını sağlayan çalışmalar yapacağız. İzmir Barosunda ayrıca 7 gün 24 saat işleyen bir Avukat Danışma Merkezi (Avukat Hakları Merkezi) var. Daha gelişmiş, etkin ve işler hale getireceğiz. Meslektaşımızın haksızlığa uğradığı, görev yapamaz olduğu adliyeler, karakollar, emniyet müdürlükleri, tapu müdürlükleri, nüfus müdürlükleri vb. nerede olursa olsun dayanışmayla hukukun üstünlüğünü sağlamak için çaba gösterdik. Bu artarak devam edecek. İzmir Barosunun geçmişte çok güzel bir kütüphanesi vardı. Bu tamamen dağıtılmış durumda. Bir kütüphaneye kavuşmamız gerekiyor. Uzun zaman alan ciddi bir iş olacak bir hedefimiz de bu. İzmir Barosunun kuruluş tarihini 1908 diye biliyoruz. Eski sicil dosyalarını elden geçiriyoruz. Ciddi bir tasnife tabii tutuyoruz. Bunları yaparken 1890’lı yıllara ait Baro aidat makbuzu bulduk. İzmir Barosunun kuruluş tarihinin daha eskilere dayandığını öğrendik. Tarihimizi korunabilir hale getirmek istiyoruz. (İzmir/EVRENSEL)

‘MESLEĞİMİZLE İLGİLİ SORUNLARI ÇÖZMEK İSTİYORUZ’
 
Avukatlık mesleğinin sorunlarına dair neler yapmayı düşünüyorsunuz?
 
Mesleğimize ilişkin pek çok sorun var. Avukatların en başta gelen talebi, hiçbir baskı, tehdit ve şiddet altında olmadan mesleklerini özgürce yapabilmek. Avukatların yaşadığı ekonomik sıkıntıların ülkenin ekonomik durumuyla ilişkisi olduğu kadar hukuk devletinin nasıl algılandığı ile de ilişkisi var. Örnek olarak İtalya'nın nüfusu 61 milyon, avukat sayısı 220 bin. Türkiye'nin 80 milyona yakın bir nüfusu varken avukat sayısı 80 bin. Bu avukat sayısını bu nüfusa çok görüyorsak burada bir yanılgı var demektir. Burada insanlar hak arama özgürlüklerini yeterince kullanabiliyorlar mı sorusunu sormak lazım. 
Hak aramanın uzun ve pahalı bir yol olduğunu düşünen (ki bu doğru) insanlar haklarını arayamıyor. Yargıya güvensizlik, hukuk devletine olan bakış, avukatların iş yapma alanlarını da etkiliyor. İkincisi ekonomik sebepler. Adalet Bakanlığına bütçe ayrılmalı, yeteri kadar hakim, savcı ve adliye personeli olmalıdır. Adli yardım hizmeti verilmeli, kişiler hakkını ararken ödemesi gereken harçları ve ücreti düşünmemelidir.

HUKUKA MÜDAHALE EDİLİYOR
 
Başbakan geçtiğimiz günlerde, “Yargıya talimatı verdik” diyerek ülkedeki hukuk ortamına ilişkin epeyce ipucu veren bir itirafta bulundu. Böyle bir ortamda görev yapan avukatlar olarak ne diyeceksiniz?  
 
Darbe dönemlerinde hukuka müdahalenin olabileceği kabul edilebiliyordu. Şimdi ise ileri demokraside olduğumuzun iddia edildiği bir dönemde hukuka müdahale çok dikkat çekici oldu. Her dönemin yargılama pratiğini ifade eden veciz sözler var. ‘60 darbesinden sonra Demokrat Parti yargılamalarında Mahkeme Başkanı Salim Başol, “Sizi buraya tıkan irade böyle olmasını istiyor” diyerek yürütmenin yargılamalardaki istemini dile getirmişti. 12 Eylül’ü ifade edecek en iyi cümlenin de, Kenan Evren’in “Asmayalım da besleyelim mi” sözü olduğunu düşünüyorum. Bu dönemin yargı sürecini de ifade eden en iyi cümle Başbakanın söylediği, “Yargıya talimatı verdik” sözüdür. 
Biz bugün yürütmenin başının yargı ile ilgili söylediği bu sözün belirlediği bir ortamda avukatlar olarak görev yapıyoruz. Avukatların özgür ve bağımsız görev yaptığı bir hukuk devleti için mücadele ediyoruz. Bu mücadelenin kolay bir mücadele olmadığının bilincindeyiz ama bu mücadeleyi vermek zorundayız. Bunu bilmek aynı zamanda bir umuttur ve bu umutla yeniden göreve talibiz.  
 
 
ÖNCEKİ HABER

Şiddetin nedeni sağlık politikaları

SONRAKİ HABER

Harçların kaldırılması hak gaspı olarak dönüyor

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa