10 Ağustos 2019 11:04

Cumartesi Anneleri: Gazetecilik ülke tarihinin en zor dönemlerinden geçiyor

Cumartesi Anneleri 750’nci hafta eylemlerini İHD önünde polis ablukası altında gerçekleştirdi. Anneler gözaltında kaybedilen Özgür Gündem gazetesi muhabiri Ferhat Tepe’nin akıbetini sordu.

Fotoğraf: Evrensel

Paylaş

Kurban bayramı arifesinde kayıpları için bir araya gelen Cumartesi Anneleri eylemlerinin 750’nci haftasında 28 Temmuz 1993’te gözaltına alındıktan sonra işkence ile öldürülen Özgür Gündem gazetesi muhabiri Ferhat Tepe’nin akıbetini sorarak adalet taleplerini yineledi. Bu haftaki eyleme HDP Milletvekili Hüda Kaya, kayıp yakınları ve çok sayıda yurttaş katıldı.

Cumartesi Anneleri eylemlerinin 750’nci haftasını İHD İstanbul Şubesi önünde polis ablukası altında gerçekleştirdi. Bu hafta gözaltında kaybedilen Özgür Gündem gazetesi muhabiri Ferhat Tepe’nin akıbeti soruldu.

Basın açıklamasını gözaltında kaybedilen Hayrettin Eren'in kardeşi İkbal Eren okudu. Jandarma Genel Komutanlığı’nın yazısı üzerine Ankara 3. Sulh Ceza Hakimliğinin 136 internet adresine getirdiği erişim engeli kararının ifade ve basın özgürlüğünün ihlali olduğunu belirten Eren, "'Önce halka ve gerçeğe karşı sorumluyum' diyen, 'sesini duyuramayanların sesi' olma yükümlülüğünü yerine getirmeye çalışan gazeteciler, dün de bugün de ağır bedellerle karşı karşıya kaldılar" diye konuştu.

“DAVAYA ZAMAN AŞIMI VERİLDİ”

750. haftalarında 26 yıl önce gözaltına alınarak kaybedilen, kaybedilmesinde sorumluluğu olanların başvurusuyla ilgili çıkan haberlere erişim engeli getirilen Özgür Gündem gazetesi muhabiri Ferhat Tepe için buluştuklarını söyleyen Eren, "Olayın aydınlanması için hükümetin AİHM’le işbirliği yapmadığı, gerekli bilgi, belge ve tanıklara ulaşım sağlamadığı ve etkin bir cezai soruşturma yapmadığı için Türkiye’yi mahkum etti. İç hukukta ailenin yaptığı tüm başvurular gerekçesiz reddedildi. Ferhat’ı Diyarbakır Jandarma Alay Komutanlığı’nda işkenceli sorguda gördüğünü söyleyen 14 tanığın ifadesine başvurulmadı. Elazığ Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından yürütülen soruşturma 2013 yılında zamanaşımı gerekçesiyle kapatıldı. Bunun üzerine Anayasa Mahkemesi’ne taşınan davada mahkeme, ‘savcılığın soruşturmayı genişletmek için somut hiçbir talimat vermediğini, olayı aydınlatacak işlem yapmadığını, soruşturmanın sürüncemede bırakıldığını’ kayıt altına aldı ve hak ihlali kararı verdi. Ancak değerlendirmesini uluslararası hukuka aykırı biçimde ‘insanlığa karşı suç’ kapsamında yapmayarak, zamanaşımı gerekçesiyle soruşturmanın yeniden açılmasını engelledi" ifadelerini kullandı.

HÜKÜMETE VE İDARİ MAKAMLARA ÇAĞRI

İkbal Eren, "Failler yargılanıp cezalandırılmazken, Ferhat'ın gözaltında kaybedilmesinde sorumluluğu olanlardan Korkmaz Tağma'nın başvurusuyla, içinde TBMM tutanağı, AİHM kararı ve Diyarbakır Barosu'nun veri tabanında olduğu 56 web sitesi Ankara 8. Sulh Ceza Hakimliği kararıyla erişime engellendi. Ferhat’ın kaybedilişinin 26. yılında bir kez daha hükümeti ve idari makamları, soruşturma ve kovuşturma makamlarını, uluslararası insan hakları hukukuna uygun davranmaya çağırıyoruz. Ferhat Tepe ve tüm kayıplarımız için adalet talebimizden vazgeçmeyeceğiz. 50 haftadır bize yasaklanan kayıplarımızla buluşma mekanımız olan Galatasaray’dan vazgeçmeyeceğiz." diyerek konuşmasını bitirdi.

“SORUŞTURMA BAŞLATMAK YERİNE İSMİNİN GEÇTİĞİ SİTELER ERİŞİME ENGELLENDİ”

Ferhat Tepe’nin annesi Zübeyde Tepe oğlunun kaçırıldığında 19 yaşında olduğunu söyleyerek, dönemin Bitlis Valisi, Cumhuriyet savcısı ve askeri makamlara durumu bildirmelerine rağmen devletin hiçbir soruşturma ve yargılama yapmadığını belirtti. Tepe, “20 yıl sonra Elazığ savcılığı davanın düştüğünü yazılı olarak bildirdi. Korkmaz Tağma ve beraber hareket ettiği JİTEM ekibi hakkında hiçbir soruşturma başlatılmadı. Korkmaz Tağma'ya soruşturma açmak yerine isminin geçtiği sitelere erişim engellenmiştir” dedi. Cumartesi Anneleri’nin taleplerine kulak vermek yerine alanların yasaklandığına vurgu yapan Zübeyde Tepe, Korkmaz Tağma'nın adalet önüne çıkarılmasını ve yargılanmasını istedi.

“BİZİM KADAR DEVLET DE İYİ BİLİYOR”

Sincan 2 No’lu F Tipi Cezaevinde tutuklu bulunan gazeteci Hüseyin Akyol’un Ferhat Tepe için gönderdiği mesajı Eren Baskın okudu. Mesajda şu ifadelere yer verildi:

“Halkımızın haber ihtiyacını karşılamak amacıyla hiçbir fedakarlıktan kaçınmayan genç muhabir arkadaşlarımızdan Ferhat Tepe'yi kaçıranları, kaçırdıktan sonra babası İshak Tepe'yi tehdit edenleri ve öldürdükten sonra, onu tutulduğu garnizondan uzak bir yere atanları, en az biz kadar, devlet de iyi biliyor. Bu konudaki soruşturmalardan bir sonuç alamasak da, Ferhat'ın arkadaşı gazeteciler olarak onun boşluğunu hissettirmedik. Bundan sonra da O'nu unutmayacağız, unutturmayacağız!”

“GAZETECİLERİN ONURLU BİR DİRENİŞİ VAR ”

1980 yılında kaybedilen Hayrettin Eren’in kardeşi DİSK Basın İş Başkanı Faruk Eren de yaptığı konuşmada gazetecilerin çok ağır bedeller ödediğini ve ödemeye de devam ettiğini ifade etti. Faruk Eren, “Meslektaşlarımız hapishanelerde yatıyor. Gazeteciler hakkında kaç dava açıldığını hesaplayamıyoruz bile. Onlarca gazete, haber ajansı, internet sitesi kapatıldı, yüzlerce meslektaşımız işsiz kaldı. İktidarı rahatsız eden her habere dava açılıyor. Gazetecilik bu ülke tarihinin en zor dönemlerinden geçiyor. Ama her şeye rağmen onurlu bir direnişi var gazetecilerin. Her şeye rağmen gerçekleri kamuoyuna aktarmaya çalışıyorlar. Bu da rahatsız ediyor. Alenen fişleniyor meslektaşlarımız adı rapor denilen fişleme belgeleriyle” dedi.

NE OLMUŞTU?

1974 doğumlu Ferhat Tepe, Özgür Gündem gazetesi Bitlis muhabiriydi. 28 Temmuz 1993 tarihinde Bitlis şehir merkezinde sivil polis olarak bilinen, silahlı telsizli 3 kişi tarafından kaçırıldı. Ferhat'ı kaçıran otomobillerden biri daha sonra bölgedeki karakolun önünde görüldü. Ferhat'ın kaçırılmasının ardından DEP Bitlis İl başkanı olan babası İshak Tepe'yi telefonla arayan bir kişi, oğlunun hayatına karşılık DEP il örgütünü kapatmasını ve fidye vermesini istedi. İshak Tepe, telefondaki sesi Tatvan 6. Zırhlı Tugay komutanı General Korkmaz Tağma'ya benzettiğini kamuoyuna açıkladı.

Tepe Ailesi, Bitlis Asayiş Şube Başkanlığı'na, emniyet müdürlüğüne, valiliğe, savcılığa, başbakana, içişleri bakanına ve OHAL valisine başvurarak oğullarının bulunmasını istedi.

Ailenin ısrarlı arayışı sonucunda gözaltına alındığı inkar edilen Ferhat'ın ağır işkence görmüş bedenine 13 gün sonra ‘meçhul kişi’ olarak gömüldüğü Elazığ Kimsesizler Mezarlığı'nda ulaşıldı. (İstanbul/EVRENSEL)


İHD İZMİR ŞUBESİ: KAYIPLARIMIZI KAYBEDENLERİN YARGILANMASINI İSTİYORUZ

İnsan Hakları Derneği İzmir Şubesi de yaptığı basın açıklaması ile 2004 yılında gözaltına alındıktan sonra kaybedilen Tolga Baykal Ceylan'ın akıbetini sordu. 

Konak Eski Sümerbank önünde faili meçhul cinayetlerin açığa çıkması ve kayıpların bulunması ile ilgili taleplerini yineleyen İHD İzmir Şubesi üyeleri adına açıklamayı şube yöneticisi Caner Canlı okudu.

Canlı, “Sizlere bir kayıp hikayesi değil ne yazık ki yine bir gerçeği anlatacağız. 24 yaşındaki İstanbul Teknik Üniversitesi Matematik Mühendisliği öğrencisi Tolga Baykal Ceylan, İstanbul’da annesi ile birlikte yaşıyordu. Sol düşünceliydi.1999’da Hiristiyanlığı seçmişti. 7 Ağustos 2004 tarihinde tatil amacıyla Kırklareli’nin İğneada İlçesine gitti. Aynı gün telefonla annesini arayarak İğneada’ya ulaştığını söyledi. 10 Ağustos 2004 tarihinden sonra annesi ile haberleşmesi kesildi. Tolga’dan bir daha haber alınamadı” diye konuştu.

Canlı, anne Kadriye Ceylan’ın yetkili kurumlarına başvurduğunu ve 2004 yılında Demirköy Savcılığı'nın başlattığı soruşturma dosyasının 2006 yılında 'kovuşturmaya yer olmadığı' kararı verilerek kapatıldığını dile getirdi. “Tolga Baykal Ceylan’ın akıbetini araştırmak için Türkiye Büyük Millet Meclisi İnsan Hakları Komisyonu bünyesinde bir alt komisyon kuruldu. Komisyon 4 aylık çalışma sırasında kapsamlı rapor hazırladı. Sonuç bölümünde de, ‘Komisyonumuz bu aşamada, elindeki verilerin değerlendirilmesi sonucunda, normal asayiş olayı olarak değerlendirilmesi gereken bir kayıp olayı ile karşı karşıya olduğumuz sonucuna ulaşmıştır’ denildi” diyen Canlı "Kayıplarımızı kaybedenlerin yargılanmasını istiyoruz” dedi.

BUCA CEZAEVİNDEKİ HASTA TUTUKLUNUN HASTANEYE SEVK EDİLMESİ TALEBİ

Öte yandan İHD açıklaması öncesi, Buca Cezaevinde 1 yıldır tutuklu bulunan hükümlü Sunay Akın için ağabeyi Adnan Akın, İHD il binasında açıklama yaparak, kardeşinin sağlık durumundan endişe duyduğunu ve hastaneye sevkini talep ettiklerini açıkladı. Ağabey Adnan Akın, Buca Ceazevindeki kardeşi Sunay Akın’ın, sağlık sorunlarının olduğunu ve 5 gündür açlık grevinde olan kardeşi için endişelendiğini belirtti. Gerekli başvuruları yaptıklarını ancak bir yanıt alamadıklarını söyleyen Akın, “Buca cazevindeki koşullar kişi sayısı olarak da artık kardeşimi çok zorluyor. Prostat kanseri teşhisi koyulabilir, ancak bir türlü hastaneye sevkini de gerçekleştirmiyorlar. Kardeşim hem başka bir cezaevine sevkini hem de hastane sevkini talep ediyor” dedi. (İzmir/EVRENSEL)

ÖNCEKİ HABER

İzmit Mavi Yeşil Sokak Etkinliklerinde çocuklar kukla oyunu izledi

SONRAKİ HABER

Balıkesir'de kedi ve köpeklerin zehirlendiği iddia edildi

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...