02 Ağustos 2019 23:09

Biz güzel bir aile miyiz?

Yağız Senem, Hakan Güngör'ün yeni çıkan "Biz Güzel Bir Aileyiz: Yeşilçam Aile Filmlerinden Hiç Bilmediğiniz Sırlar, Anılar, Ayrıntılar" adlı kitabını yazdı.

Fotoğraf: Ahmet Serhad Aslan

Paylaş

Yağız SENEM
İstanbul

Yoksulluk, hayal kırıklığı, zaman zaman imrenilen ancak ulaşılamayan lüks hayatlar… Tüm bunların karşısında samimiyet, dayanışma, mücadele, aşk, aile saadeti…  Birkaç kuşağı birkaç on yıldır etkisi altında tutan Yeşilçam aile filmlerinin bu temel kodları bugün hâlâ izlenildiğinde zihinlerde çözülmeye devam ediyor. Peki aradan geçen neredeyse yarım yüzyıla rağmen kah televizyon ekranlarında, kah özel gösterimler ile beyazperdede, milyonlarca izleyiciyi kendisine bağlayan; güldüren, ağlatan, esenlik yaratan bu filmlerin gücü nereden geliyor? Bu kodların film makaralarında somutlaştığı dönemin sosyal koşullarını, üretim süreçlerini, kadrolarını etraflıca ele alıp, analiz etmedikçe bu sorunun cevabına ulaşmak da zor.

Hakan Güngör, H2o Kitap’dan çıkan “Biz Güzel Bir Aileyiz: Yeşilçam Aile Filmlerinden Hiç Bilmediğiniz Sırlar, Anılar, Ayrıntılar” isimli eseri ile bu arayış üzerine güzel bir inceleme sunuyor. Ve bu arayışı “Sev Kardeşim”,” Yalancı Yârim”,” Oh olsun”, “Mavi Boncuk”, “Bizim Aile”, “ Aile Şerefi”, “Gülen Gözler”,” Neşeli Günler” gibi birçok yapımın ayrıntılı sinematografik değerlendirmesi ile besliyor. Kitapta bu filmlerde işlenen figürler, dekorlarda ki detaylar, diyaloglar ve açı kullanımının çözümlemeleri bulunabileceği gibi; performansları ile hafızalara kazınmış ünlü oyuncuların anılarına ve kariyerlerine ilişkin detaylara da ulaşılabiliyor. Birbirini tamamlayan bu bütünlüklü anlatım kitabın akıcı bir şekilde okunmasını beraberinde getiriyor.

BİR ERTEM EĞİLMEZ PORTESİ

Güngör, bunların yanı sıra bahsi geçen janrın Türkiye’de mimarı sayılabilecek Ertem Eğilmez’in kariyerine özel olarak odaklanıyor. Onun film üretim sürecinde ördüğü kolektif kültür ve bu kültürün eserlere katkıları da, “masum” hisleri sinema aracılığı ile metalaştırılıp, piyasa dolaşımına soktuğu da, kâr motivasyonu ile tacizin neredeyse meşrulaştırıldığı yapımlar ortaya koyduğu da çeşitli referanslarla desteklenmiş bir anlatıyla sunuluyor. Örneğin; kitabı okurken Ertem Eğilmez filmlerinde senaryoların nasıl tüm ekip tarafından ortak bir şekilde yazıldığını, çekim esnasında işi olmayan oyuncunun sette ki teknik detayların sorumluluğunu aldığını okuyabiliyoruz. Filmlerindeki çeşitli tiplemelerin hayatın olağan akışında sergilemeyeceği hareketleri sırf izleyici çekmek için senaryoya yerleştirdiğini direkt Eğilmez’in ağzından dinliyoruz. Yine sırf izleyici çekebilmek için Güngör’ün ifadesiyle “Kart Horoz garabetinde”  cinsel saldırılardan nasıl güldürü çıkarılmaya çalışıldığını görmüş oluyoruz. Bunun gibi birçok film okumasıyla Güngör, yukarıdaki kodlar ardına gizlenen cinsiyetçi perspektifi ve çarpıtılan sınıf ilişkilerini gözler önüne seriyor.

Kitapta dikkat çeken bir diğer unsur ise yapımlar kronolojik olarak incelendiğinde aile olgusunun ve aile bireylerinin birbirleri ile ilişkisinin beyazperdedeki değişimine odaklanılması. Örneğin Sev Kardeşim (1972) ve birçok filmde gözüken, aile sofralarının vazgeçilmezi olan ve evin kadınlarının özenle hazırlayıp evin erkeğine sunduğu alkolün Neşeli Günler’e (1978) gelindiğinde hiç gözükmemesi, yine ilk filmlerde gözlenemeyen otoriter babaya karşı bireysel duruşun Neşeli Günler’e kadar karşımıza çıkmaması gibi... Güngör, başka detaylar ile kuvvetlendirdiği bu kronolojik anlatım ile ailede kadın figürünün ve dolayısıyla aile ilişkileri içerisindeki dinamiğin değişimini keşfedip okura sunuyor.

POPÜLER KÜLTÜRÜN KUTSAL AİLESİ

 “Biz Güzel Bir Aileyiz” kitabı Türkiye’de sinema ve televizyonda işlenen hikayeler ve kullanılan figürler bağlamında ortaya çıkan sorunların geçmişteki köklerine uzandığı için özel bir önem taşıyor ve zor bir misyonu yerine getiriyor. Önemli çünkü Yeşilçam aile filmlerinin izleyicide oluşturduğu anlatı kültürü bugün hâlâ kendisini yeniden üretmekte, zor çünkü popüler kültürün neredeyse kutsallaştırdığı bu eserler adeta dokunulmazlık zırhıyla örülü…

Ancak Hakan Güngör o tutkulu zengin çocuk-yoksul kız aşklarının, eğlenceli limon-sirke tartışmalarının, onurlu patron-işçi atışmalarının ardına gizlenen gerçeği irdelemekte ısrar edip, “yeni dergicilik” akımının kültür-sanat incelemesi ve yazımında yarattığı fast-food tüketimi ile yıllardır istismar edilen bu eserlere hak ettiği değeri veriyor. Ve kitabın son yaprağı çevrilip, kapağı kapatıldığında Şenay Aydemir’in önsözde dediği gibi “Ailenin yalnızca gülen gözlerine değil, ağlatan taraflarına da bakma ihtiyacını” etkili bir biçimde ortaya koyuyor.

ÖNCEKİ HABER

Açılışını Erdoğan’ın yaptığı yol çöktü

SONRAKİ HABER

Kamu emekçileri toplusözleşme görüşmelerinin ikincisi 9 Ağustos Cuma günü

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...